Karagöz: Barış kavramı günümüzde suni bir şekilde ele alınıyor

Defend Kurdistan aktivisti Mazlum Karagöz: Savaşların en yoğun olduğu dönemler barışa en fazla ihtiyaç duyduğumuz dönemdir.

1 Eylül Dünya Barış Günü’ne ilişkin ANF’ye konuşan Defend Kurdistan aktivisti Mazlum Karagöz, “Türkiye'de demokrasi cephesi kurulamıyor. İktidarın özel savaş politikaları ile birlikte aynı zamanda kendine demokratım diyen kesimlerin de katkısı ile birlikte bu cephe oluşmuyor. Kürt sorununa Kürt halkına karşı sürekli amalı bir yaklaşım bulunmakta aslında sorunu doğru okumama var” dedi.

19’uncu yüzyılın sonunda endüstriyalizmin gelişmesiyle birlikte ağır silah sanayi üretiminin başladığı ve daha önce savaşlarda kullanılmayan silahların, bombaların üretildiğini belirten Karagöz, “Endüstriyalizm ile birlikte dönemin ideolojisi ulusçuluk 20. yüzyılın başında ulus devlet anlayışını ortaya çıkardı” dedi.

20. yüzyılın başında 1 ve 2. Dünya Savaşı ile ciddi insan kaybının yaşandığını söyleyen Karagöz, şöyle konuştu: “Tarihsel olarak savaşlarda en yoğun ve büyük kayıpların ortaya çıktığı bu dönemler oldu. Bununla birlikte barış kavramını ön plana çıkartan devletler arası ilişkilerin liberal, düşünsel akımlarda etkisini göstermiş oldu. Bunca savaş toplumları ciddi anlamda tahrip ettiği gerçeği görüldü. Bir daha böylesi savaşlar yaşanmasın diye uluslararası kurumlar oluşturdu bunlar 1. Dünya Savaşı sonrasında Milletler Cemiyeti, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra da Birleşmiş Milletler (BM) oluşturuldu. Bu kurumlar devletler arası çatışmaları önleme, silahlanmaları sınırlandırma ve devletlerarası liberal düşünce sistemi ile birlikte realist bir anlayışın yerine diyalog yoluyla sorunları çözmeyi hedefledi. Bu düşünce ağır savaş psikolojisinden sonra barışın gerekliliği ve barışa ne denli ihtiyaç olduğunu göstermiş bulunmaktadır.”

‘KÜRT SORUNU GLOBAL DÜZEYDEDİR’

21’inci yüzyılda devletleri kar hırsı, ekonomik sömürge oluşturma, savaş politikaları ile barışa uluslararası bir düzeyde ihtiyacın açığa çıktığını vurgulayan Mazlum Karagöz, “Barış kavramının günümüzde suni bir şekilde ele alındığını ve devletlerin menfaat ilişkilerinin arkasında kaldığını görebiliyoruz” diye devam etti.

Kürdistan’ın ciddi işgal saldırıları altında olduğuna da dikkat çeken Karagöz, bunun karşısında görkemli bir direniş bulunduğunu da hatırlattı.

Kürt sorununun günümüzde global bir düzeye ulaştığını da vurgulayan Karagöz, uluslararası güçlerin Kürt sorununa yaklaşımının da dürüst olmadığını belirtti.

Defend Kurdistan’ın (Kürdistan’ı Savun İnisiyatifi) Güney Kürdistan’a yönelik çalışmalarına da dikkat çeken Karagöz, Almanya’nın heyeti engellemesini de Almanya’nın, AB’nin Kürt sorununa yaklaşımını gözler önüne serdiğini söyledi.

Karagöz, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan tecrit, HDP’ye açılan kapatma davası, akademisyenler, gazeteciler, muhalif tüm kesimlere yönelik Türkiye’nin yaklaşımının Avrupa devletleri tarafından görmezden gelindiğini de sözlerine ekledi.

Türk devletinin kurulduğu günden itibaren Kürtleri yok saydığı, varoluşsal bir problem olarak gördüğü ve mevcut devletin oluşumunun Kürtlerin yokluğu üzerinden kurulduğunu belirten Karagöz, “Savaşların en yoğun olduğu dönemler barışa en fazla ihtiyaç duyduğumuz dönemdir, son beş yıldır çok ciddi savaş yoğunluğu bulunmakta ve bunun karşısında Türkiye kamuoyunda savaş politikalarına karşı bir karşı duruş bulunmamaktadır. Aksine sınır ötesi operasyonlara destek verilmektedir. Türkiye'de demokrasi cephesi kurulamıyor. İktidarın özel savaş politikaları ile birlikte aynı zamanda kendine demokratım diyen kesimlerin de katkısı ile birlikte bu cephe oluşmuyor. Kürt sorununa Kürt halkına karşı sürekli amalı bir yaklaşım bulunmakta aslında sorunu doğru okumama var. Kürdistan realitesini görmek istemiyorlar. Eğer doğru okurlarsa devletin bu faşizan politikasına karşı demokrasi bloğu oluşursa faşist bloğu bu savaşı bu kadar rahat yürütemez. Savaşa karşı toplumsal bir barış iradesini ortaya koymak gerekir” diye konuştu.