Saçılık: Kürt’e uzak olan Saray’a yakındır

HDP MYK Üyesi Veli Saçılık, iktidarın başta göçmenler olmak üzere ezilen halklara dönük politikalarından muhalefetin de sorumlu olduğunu söyleyerek, “Kürt’e, Aleviye, ezilenlere ne kadar uzaksanız Saray’a o kadar yakınsınız” dedi.

Savaşa evet diyenlerin göçmenleri hedef almasının tutarsızlığına işaret eden HDP’li Veli Saçılık, AKP iktidarının sorunu yarattığını, diğer kesimin de istismar ettiğini söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Eşsözcüsü Veli Saçılık, Türkiye’de yaşayan mültecilerin ırkçı saldırılara maruz kalmasıyla ilgili ANF’ye konuştu. Saçılık, mültecilerin saldırıya maruz kalmasının AKP’nin göçmen politikalarıyla ilgili olduğunu belirterek, iktidarın sorumluluğuna dikkat çekti.

BU ORTAMI İKTİDAR YARATTI

AKP’nin bu kaos ortamını, savaş politikalarıyla yarattığını kaydeden Saçılık, Suriye’nin yıkılmasına öncülük ettiğini, Afganistan’da taraf olduğunu belirtti. “Bu kaos ortamını hazırlayan AKP-MHP iktidarıdır. Biz buna hem savaşın başlatıldığı gün hem de muhalefetin de tezkereye evet dediği gün karşı çıktık” diyen Saçılık, bugün itibarıyla Türkiye’de 7 milyon civarında Suriyeli, Afgan ya da Afrika’dan gelen çeşitli göçmen kitleleri olduğunu söyledi. Her ülkede olduğu gibi kitlesel göçün, bir toplumsal kargaşaya, çatışmaya yol açtığını anımsatan Saçılık, “AKP, meseleyi öyle bir yarattı ki herhangi bir biçimde denetim, yerleştirilmeleri, insani koşullarda barınma haklarını da elinden alarak toplumun bağrına salmış oldu. Toplumda da tepkiler gelişti. Bu tepkiler aslında 7 milyon insan gelirken 7 kişinin AKP genel merkezine gidip itiraz etmemesi, bir eylem koymaması ve bu gelen gariban biçare insanlara yöneltilmesi, bu kaosu çok daha kötü bir noktaya ilerletti” dedi.

GETİREN AKP, SALDIRTTAN AKP

Altındağ’da yaşananlara işaret eden Saçılık, şöyle devam etti: “Göçmeni oraya getiren AKP, saldırtan da AKP. Çünkü sadece o mahalleden gelen yok, Kazan’dan ve benzeri yerlerden gelenler var. Polisin Ankara’da ne kadar saldırgan ve hırçın olduğunu bildiğimiz halde, orada ne kadar kibar olduğunu gördük. Göçmen siyasetini bir İsviçre çakısı gibi çok amaçlı kullanan bir AKP var. Bunun karşısında da hızla sağcılaşan, dil olarak hızla AKP’ye benzeyen bir muhalefetle karşı karşıyayız. Bu kaosu biz durdurmak zorundayız. Göçmenler nefret objesi, öznesi olamaz. Nefret edilecek ya da karşı çıkılacak bir taraf varsa o da bu rejimin göçmen siyasetidir, savaş siyasetidir, ırkçılığıdır. Bizim söz söyleyeceğimiz, eylem yapacağımız yer burasıdır.”

EV YAKAN KİTLE AKP’YE YÖNELMEZ

Göçmenlerin yaşadıklarının sorumlusunun savaş taraftarları olduğunu ifade eden Saçılık, şöyle konuştu: “Sistemin iki kanadı var; Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı. Cumhur İttifakı, bu sorunun kaynağı, Millet İttifakı ise bu sorundan mevcut göçmenleri hedef göstererek kendince faydalanmak istiyor ve AKP’yi buradan zayıflatacağını düşünüyor. Halbuki AKP, bu saldırılardan zayıflayacağı düşüncesinde değil. Çünkü o ev yakan kitlenin hiçbir zaman AKP genel merkezine yönelmeyeceğini biliyor. Bizim gözlemlediğimiz, kamuoyunda bilinen kallavi, eskiden beri solcu/sosyal demokrat kimlikleriyle öne çıkmış kişilerin, göçmenleri silahsız işgalci, defedilmesi, denize dökülmesi, sınırın öte tarafına atılması gereken biçiminde tanımladıklarını gördük. Bu pogromdan, linçten hemen sonra herkesi itidale çağırdılar. Kendilerine şunu hatırlatmak lazım; siz bir pogromu başlatabilirsiniz, ırkçı saldırının, linçin önünü açabilirsiniz ama tweetinizle bunu engelleyemezsiniz.

AFGANLAR BUGÜN GELMİYOR

Bir Fikri Sağlar neden bunu yapıyor ya da geçen gün aydınlar, sanatçılar bildirisi yayınlandı, orada Afganların tamamının bir milis gücü olduğu söyleniyor. Halbuki biz biliyoruz; Afganlar, Türkiye’ye bugün gelmiyor, bu yıl en az Afgan’ın geldiği yıldır. 1980’den bu yana Afganlar Türkiye’ye geliyor ve iki buçuk milyona sahipler. Peştun, Özbek, Kırgız var ve bu insanlar yekpare değil; birbirleriyle savaş halinde gelen insanlar. İran’dan yola çıkıyorlar, kadınlar tecavüze uğruyor, kurt parçalıyor, kaçakçıların elinde zulüm/ölüm yaşıyorlar. Buraya geliyorlar ve burada da ‘soldan’ ırkçı söylemlerle karşılaşıyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil.

SURİYE’Yİ YIKANLAR SORUMLUDUR

İklimi oluşturan AKP olabilir ama bunu destekleyen, altını oluşturan bir ‘entellektüel’ ortam var. Bir şehir nobranı, sahilimizi bozdular, çekirdek çitlediler gibi sürekli göçmenleri hedef gösteren bir durum var. Şunu açıkça söylemek zorundalar; savaşla Suriye’yi yıkanlar bu işin sorumlusudur, tezkereye evet diyenler bu işin sorumlusudur. Devam eden savaşta ülke olarak taraf olanlar ve biz de muhalefet olarak suçluyuz. Bu hükümetin önünü kapatamadık, bu savaşı durduramadık. O zaman göç ve göçmen sorunuyla da AKP’nin ensemizde pişirdiği bozayla yüzleşeceğiz. Düşmanlaştıracağımız taraf asla ve asla göçmenler, sığınmacılar, mülteciler değil.”

AKP ÇATIŞMA ORTAMI İSTİYOR

Mülteciler meselesinin sadece Türkiye’ye ait olmadığını söyleyen Saçılık, şunları paylaştı: “Efrîn’i askeri olarak talan ettikten ve orayı selefilere açtıktan sonra Efrîn nüfusunun tamamı bugün göçmen. Türkiye’ye gelmediler ama Suriye’nin iç bölgesine gittiler ve hala saldırıya uğruyorlar. Suriye’de evinden, köyünden kopmuş yüz binlerce insan var. Sosyal demokrat bir arkadaş diyor ki ‘Afrin’de askerimizin ayağına taş değmesin’ sonrasında da ‘göçmenler işgalcidir’ diyor. Bu tamamen tutarsızlıktır. Siz savaşa karşı çıkmayacaksınız, işgale karşı çıkmayacaksınız, bunu durdurabilecek herhangi bir şey yapmayıp hatta bir de evet diyeceksiniz, sonrasında da göçmenleri hedef haline getireceksiniz. Tek samimi yaklaşım şudur; savaşa en baştan beri karşı çıkanlar, tezkere Meclis’e geldiğinde hayır, diyenler ve göçmenleri hedef göstermeyip AKP’nin göç politikasına karşı çıkanlar en tutarlılardır. Selefilerin yerleşim yerleri çevresine yerleştirme korkusu, bu kişilerden milis hareketi yetiştirme korkusu, Afganistan ve Suriye’yi bir muhalefet merkezi haline getirme durumu, Avrupa’ya karşı bir şantaj olarak kullanma durumu, işçiler arası sendikalaşmanın ve güvencesiz çalışmanın aracı haline getirilmesi bunlar anlaşılabilir, çünkü bunlar toplumsal çatışmanın aracı. Ama bir siyasetçi için, siyasi boyutuyla bakıp meseleyi çözmek isteyen biri için asla anlaşılır değildir.”

MESELEYİ YARATANA YÖNELMELİ

Meselenin kaynağını kurutmak, meseleyi kim yarattıysa ona yönelmek gerektiğini söyleyen Saçılık, “Almanya’da ‘Türken Raus’ derseniz size ırkçı derler, Kürtler dışarı, Türkler dışarı diyorsanız ırkçısınızdır. Kendinizi AKP’nin politikalarına karşı hissediyor olabilirsiniz ama kurduğunuz cümlelerle ırkçı söylemlerde bulunursanız AKP’ye hizmet etmiş, politikalarına teslim olmuş olursunuz. AKP, zaten böyle bir çatışma ortamı istiyor. Gelecekte bir sıkıyönetim ve bir tek adam rejiminin devamını istiyor. Göçmenler bizim dostumuz, arkadaşımızdır. Hepsi selefi değildir, hepsi işgalci değildir. Selefiler ve savaşçılar sınırda kurt parçalayarak gelmiyor, onlar uçakla, evrakla, koruma altında buraya geliyorlar. Bizim korkacağımız kişiler onlar olabilir, asla ezilen, sömürülen, yangında ölen emekçi bir göçmen değildir. Göçmenlerin evine dönmesini isteyebiliriz ama yıktığımız evlerini önce tamir etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

AKP KARŞITLIĞI SÖYLEMLE OLMAZ

HDP MYK Üyesi Veli Saçılık, son olarak partisine ve Kürtlere dönük saldırıları da şu sözlerle değerlendirdi: “AKP-MHP sürekli hedef olarak HDP’yi göstermek istiyor. HDP’ye yaklaştığınız oranda ‘terörist’ ilan ederek çözümsüzlüğü dayatıyor. Orman yangınlarında kim çıkardı tartışması yapıldı. Dünyanın her yerinden ormanlar yanıyordu, küresel iklim krizi ortadaydı ama kitleler, HDP’yi suçlamayı, Kürtleri suçlamayı seçtiler. AKP, yine buradan kendisine bir politika, bir ırkçılık devşirdi. Sel felaketinde de iman yolluyorlar. AKP’ye yönelmeyen bütün tepkiler, AKP’yi güçlendirecektir. Ne kadar AKP karşıtı olduğunuzu söylerseniz söyleyin, eğer Kürt’ün yaşam hakkından, Kürt’ün varlığından nefret ediyorsanız siz aslında AKP’lisinizdir. Kürt’e ne kadar uzaksanız, Saray’a o kadar yakınsınızdır. Alevilere ne kadar uzaksanız, Saray’a o kadar yakınsınızdır. Türkiye’de kadınlara, ezilenlere ne kadar uzaksanız, Saray’a o kadar yakınsınızdır.

SUYUN ÇOCUKLARI MI?

Bugün yangını Ateşin Çocukları çıkardı deyip, HDP’ye yönelenlere biz soruyoruz; Kastamonu’da koskoca bir ilçe yok oldu. Bunu kim yaptı? Suyun çocukları mı? Siz HES’leri kurduğunuzda buna karşı kim mücadele etti? Bunları yaparsanız, yarın buralar patlar, her tarafı asfalta, betona çevirdiniz, derelere inşaat izinleri verdiniz, halkı öldüreceksiniz diye kim karşı çıktı? Bizim halka bunları anlatmamız gerekiyor. Biz en başından beri, en doğruları söyledik. Ne yazık ki söylediğimiz her şey tek tek açıklığa çıkıyor. İktidar yine bundan güç devşiriyor. İnsanları yardım kampanyası diyerek, terör örgütlerinin yardımlarını istemiyoruz diyerek, heyetlerimize saldırtarak kendince faşist iklimi sürdürüyor. Burada tek çözüm, halkların ortak, eşit geleceklerini savunmak. Kürt’ün, Türk’ün eşitliğini, ezilen inançların eşitliğini kavramak, kadın cinayetlerine karşı çıkmak, işçi ve emekçi haklarının yanında olmaktır. Bunlar olduğu ölçüde, orman yangınlarıyla da baş ederiz, su baskınlarıyla da. Kentleri yeniden kurarız, insanların ölmediği, doğanın yok edilmediği bir ülke kurarız.”