Temelli: AKP-MHP zorbalığına karşı sesimizi yükseltmeliyiz

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, AKP-MHP'ye karşı barış ve demokrasi isteyenlerin sesini yükseltmesi gerektiğini belirtti. Temelli, AKP'nin, zorbalığını meşrulaştırmak için savaşa başvurduğuna dikkat çekti.

HDP Yerel Yönetimler Komisyonu tarafından “Kriz Koşullarında Yerel Demokrasi Arayışları: Biriken, Bekleyen Deneyimler ve Yeni Siyaset İmkânları Çalıştayı” düzenleniyor. 

Basına kapalı gerçekleştirilen çalıştayın açılışında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Yerel yönetimlerde iktidara gelmek, yerel yönetimlerde yerel demokrasi anlayışımızı var etmek ve bunu hayata geçirmek, Türkiye’nin sürüklendiği bu girdapta büyük bir umut yaratıyor. Bu umudu büyütmeli ve bununla iktidara gelmeliyiz. Türkiye’nin her yerinde doğal ve güçlü ittifaklarla AKP’ye karşı önemli bir hamleyi geliştirmek önemli" dedi.

'DEMOKRASİ İSTEYENLER SESİNİ YÜKSELTMELİ'

Temelli, "Erdoğan-Bahçeli görüşmesi demokrasi ittifakına karşı Cumhur İttifakı’nın yerel seçimlerde de olacağını gösteriyor" diyerek, tercihini barış ve demokrasiden yana yapanların sesini yükseltmesi gerektiğini kaydetti.

Yerel yönetim anlayışlarının kadın, emek ve ekoloji mücadelesi üzerinden şekillendiğine dikkat çeken Temelli, "Sistemin ve devletin tahribatlarına karşı yerel demokrasiyi inşa etmeliyiz" vurgusunda bulundu.

Üretilen eşitsizliklere karşı adil üretim ve adil bölüşümü esas aldıklarını söyleyen Temelli, yerel demokrasinin yol gösterici bir kavram olduğunu da belirtti.

'YOKSULLUĞUN YÖNETİLMESİ...'

"Çalıştay başlıklarımızda özellikle yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı gibi konular öne çıkıyor" diyen Temelli, kapitalizmin yoksulluğu yöneterek kendisini var ettiğine dikkat çekti ve şunları ekledi: 

"Son bütçede 43.4 milyar liralık bir sosyal yardım programı açıklandı. 2019 yılında 43,4 milyar lira sosyal yardım dağıtılacak. Bu şu anlama geliyor; yaklaşık 3 milyon aileye ortalama asgari ücret kadar yardım, programa alınmış oluyor. Rakamlar üç aşağı beş yukarı böyle görünüyor. Bu yoksulluğun yönetilmesidir. Bugün asgari ücret açlık sınırının altındadır. Bugün Türkiye’de yoksulluk sınırı dediğiniz zaman asgari ücret bunun 4’te biri oranındadır ve bunu programa aldığınız zaman bu yoksulluğun yönetilmesidir. Bu bir yanıyla toplumun zorla ikna edilmesinden başka bir şey değildir. Yoksul kitlelerin zorla bu sisteme ikna edilmesi için kurulmuş bir sistemle karşı karşıyayız. Bu neo-liberal ve hayırseverlik programıdır. Bu yoksulları yığınlaştırmakta ve onların siyasal iradelerini gasp etmektedir."

'YEDEK İŞSİZLİK HAYATA GEÇİRİLDİ'

Temelli, işsizliğe değinerek, "Bir yedek işsiz ordusundan bahseden Marx tam da bugün bütün dünyanın yaşadığını Türkiye’de yaşanları ifade eder. İşsizlik artmıştır, açıklanan resmi rakamların çok üstündedir. Bunun görünmemesinin nedeni yedek işsizliğinin hayata geçirilmesidir. Çalışanların da çok ciddi bir yoksulluk girdabına sıkıştığını görüyoruz. Hayat pahalılığı giderek artmaktadır. Bu da bir kontrol etme mekanizmasıdır ve toplumu farklı yöntemlerle disipline etmektir" diye konuştu.

'SAVAŞ ZORBALIĞI MEŞRULAŞTIRMA ARACI'

"Bir yanıyla siyasi zor vardır diğer yanıyla iktisadi zor vardır. İki zor arasına sıkışmış bir toplum vardır, bunun meşruiyet zemini de savaştır" şeklinde konuşan Temelli, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Kürtlere düşmanlık ve yürütülen savaş politikaları bu iki zoru meşru kılmanın aracıdır. Yoksa bu savaşın ve zorun hiç bir meşruiyetinin olmadığını çok iyi biliyoruz. Bütün seçimlerde olduğu gibi son 3 seçime bakarsak meşruiyetini kaybetmiş bir iktidar görüyoruz. Hala bu zoru nasıl dayatabiliyor sorusunun yanıtı işte bu savaş anlayışındadır, savaş bütçesinde saklıdır. Bu saldırı ve zulüm politikalarında saklıdır. Bugün Kürdistan’a gittiğinizde bu işgali görmeniz mümkündür. Sadece Rojava’da sadece Efrîn'de değil Cizre’ye gittiğimizde de, Şırnak’ta da aynı zulmü görmemiz mümkün. Buna karşı ne yapabilirizin yanıtlarını birlikte üretiyoruz. Faşizme karşı yapılacak yegane şey mücadeledir, barış ve demokrasi mücadelesidir. Karşılık bulmasını istediğimiz şey, buna ikna olmamış, bu düşmanlık altında sesi kısılmış olan kitlelerin, itirazını dile getiremeyen insanların itirazlarını dile getirecekleri bir zemini yaratmaktır. HDP olarak ilk gündenden beri bütün yaklaşımımız bu yöndedir. Alışılagelmiş bir kongre ve parti siyaseti değil herkese kapılarını açan birlikte mücadeleye davet eden bir yaklaşım içerisindeyiz. Giderek diktatörleşen bir rejime karşı demokrasi mücadelesini yükseltmek için herkesi bu mücadeleye davet etmek istiyoruz."