'Tüm yatırımlarını Rojava'ya saldırı üzerine kurmuşlar'

HDP Dış İlişkiler Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy, Esad'ın iktidardan düşürülmesi gibi bir politikası kalmayan Türkiye'nin, tüm yatırımlarını Rojava'ya saldırı üzerine kurduğunu söyledi.

ABD'nin Suriye’den çekilme kararı almasının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik tehditleri artmaya başladı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Hişyar Özsoy konuya ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. Gelişimin iki boyutlu olduğunu kaydeden Özsoy, ilk boyutunda Erdoğan’ın, Efrîn örneğini vererek Türkiye’de milliyetçi dalgaları arkasına aldığını ve bununla zafer kazanmak istediğini belirtti.

İkinci boyutunun da, Erdoğan’ın Türkiye’ye siyasi istikrar, ekonomik istikrar ve toplumsal istikrar adına hiç birşey vaat edemediği için bu tür çıkışlar yaptığını belirten Özsoy, şunları söyledi: "Savaş fetiş naraları ile bu milliyetçi kesimi konsolide edip seçime gitmeye çalışıyor. Bu konjonktürel boyutu, ama bunun dışında TC devletine hakim olan mantık ki bu basitçe Erdoğan meselesi değil. Erdoğan’ın değişik ittifakları oldu, 2-3 yıl içinde devlette, bürokraside, orduda, yargıda ve siyasi partilerde. MHP’yi görüyoruz. Bu geniş ittifakın genel bir politika olarak Suriye'de Kürtlerin bütün kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik planlamaları, hazırlıkları var. Bölgesel ve küresel güçler güç dağılımı buna ne kadar müsaade eder bunu bilmiyoruz, şu ana kadar bu yapılamadı."

TEMEL HEDEF KÜRTLERİN KAZANIMLARI

Meselenin sadece seçimler üzerinden gündeme gelmediğini kaydeden Özsoy, "Evet, konjonktür budur, bunun yerel seçimlere yansımasını bekliyor Erdoğan. Çok daha geniş bir konsensüs bir devlet politikası söz konusu. Zamanlaması seçimler ile ilgili ama niyet ve mantık baki. Bu önümüzdeki dönemde seçimlerden sonra da fırsat bulursa bütün kazanımları ortadan kaldırmak için bir takım girişimlerde bulunacaktır" diye konuştu. Uluslararası platformlarda ve Türkiye’de sık sık bu konuyu gündeme getirdiklerini vurgulayan Özsoy, temel hedefin Kürtlerin kazanımları olduğuna dikkat çekti.

BU TEHDİTLER ÖFKE VE NEFRET DOĞURUR

Kürtlerin, Suriye'deki kazanımlarını şu an TC devletinin en büyük beka sorunu olarak gören milliyetçi hatta faşist bir kesimin olduğunu dile getiren Özsoy, "Şimdi yeni bir Ortadoğu'nun kurulduğunu söyledik. Bu Ortadoğu’da TC devleti kendine yanlış partnerler seçmiş. Ne kadar çete çapulcu varsa bütün bunların hepsini toparlamış.

Suriye’de Esad'ın iktidardan düşürülmesi gibi bir politikası kalmayan Türkiye, oradaki tüm yatırımlarını Rojava’ya yönelik konumlandırmaya çalışıyor. Onların üzerine saldırtmaya çalışacak, Efrîn örneğinde gördüğümüz gibi. Bu kısa vadede Erdoğan belki seçim olarak kendisine kazandırabilecek bir şey olarak görüyor ama 20. Yüzyılda Ortadoğu yeniden kurulurken Kürt, Türk ilişkilerin de öfke, nefret tohumları ekecek bir durum bu" dedi.

'KÜRT HALKI BU SALDIRILARI İŞGAL OLARAK DEĞERLENDİRİR'

Sınır ihlali noktasında Türkiye’nin suç işlediğini aktaran Özsoy, Kürtlerin Erdoğan’ın bu tehditlerinden rahatsız olduğunu yineledi. İran, Türkiye, Suriye ve Irak’ta yaşayan bütün Kürtler açısından bu rahatsızlığın ortak olduğunu sözlerine ekleyen Özsoy, "Kürtler buna razı gelmez ve bunu işgal olarak değerlendirir. Başka bir ülkenin toprağına, başka bir halkın yaşadığı bir yere BM güvenlik konseyinin herhangi bir kararı olmaksızın tek taraflı olarak, karşıdan herhangi bir saldırı olmadan bunu denemek istiyorlar. Buna karşı olduğumuzu bütün platformlarda dile getireceğiz" şeklinde konuştu.

Kuzey Kürdistan açısından tehditlerin sokağa yansıyıp yansımayacağının bir tartışma konusu olduğunu söyleyen Özsoy, son 2 yıldır olaylara karşı tepkisini ortaya koyan herkesin gözaltına alındığını, Leyla Güven’in de Efrîn’e ilişkin sözlerinden dolayı tutuklandığın kaydetti.

'SAVAŞ MAKİNESİNE DÖNMÜŞ BİR DEVLET İLE KARŞI KARŞIYAYIZ'

Türkiye’de yaşayan Kürtlerin toplumsal muhalefete ilişkin reflekslerinin sürekli bastırılmaya çalışıldığını belirten Özsoy, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Tepkilerini açıktan dile getirebildikleri demokratik bir ülke yok ortada. Tamamen bir savaş makinesine dönmüş bir devlet aygıtı ile karşı karşıyayız ama hiç kimse bunu kabul etmez. Kürtler bunu içine sindiremez. Fakat şöyle bir durum da söz konusu; tarih biraz tuhaf şekilde ilerliyor, yani Kürtleri birbirine yakınlaştırıp, birleştiren durumlar var.

Büyük acılar sonucunda Kürtler yan yana geliyorlar. Halepçe’de öyle olmuştu, Kobanê bütün Kürtleri birleştirmişti, Efrîn tüm Kürtleri duyguda birleştirdi bir şekilde. Kürtlere yönelik bu tür saldırılar geniş bir coğrafyada yaşayan Kürtlerin ulusal duygudaşlığını daha da arttıracak, perçinleyecek."