Yas içinde büyüyen Encü kardeşler

Dokuz yıl önce, 28 Aralık 2011’de yaşanan Roboskî katliamı, ağabeyleri Muhammed'i kaybeden Cansel ve Muammer Encü kardeşlerin tüm yaşam alanlarını etkilemiş.

Roboskî katliamı yaşandığında dört parça Kürdistan'da ulusal yas ilan edilmişti. Diasporadaki Kürtler dahil olmak üzere yaşanan bu mezalime karşı topyekun bir öfke seli meydana gelmişti. Katliamı protesto etmek amacıyla doğalında gelişen eylemlerde de birçok gözaltı ve tutuklamalar yaşanmıştı. Çünkü Kürtler açısından artık bardağı taşıran son damla olduğu aşikardı. Ama bir de bunun Roboskî ayağı vardı. Katliamın acısını en derinden ve yakından yaşayan Roboskîliler...

Katliam yaşandıktan sonra katledilenlerin yakınları ağır bir travma yaşadılar. Genel olarak Kürdistanlılar, özelde de Roboskîliler katliamından üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen halen izlerini taşıyorlar. 28 Aralık 2011 tarihinde yakınlarının parçalanmış bedenlerine tanıklık etmiş ailelerin, o tarihten sonra yaşamları ikiye bölünmüş oldu; Katliamdan önce, katliamdan sonra. 2011 yılında daha çocuk olanlar, bugünlerde gencecik fidanlar olmuşlar. Bunlardan ikisi de Cansel ve Muammer Encü kardeşler. Ağabeyleri Muhammed'i kaybettiklerinde Cansel 10, Muammer ise 12 yaşındalarmış. Ağabeylerinden önce, 2003 yılında da ablalarını bir kaza sonucu kaybeden Encü kardeşlerin acıları katlanarak devam etmiş.

KATLİAM TÜM YAŞAMLARINI ETKİLEDİ

Encü kardeşlere, kendileriyle konuşmak istediğimizi söylediğimizde, 'Adalet mücadelemize bir nebzede olsa katkısı olacak ise neden olmasın?' diye cevap veriyorlar. Hem Cansel hem de Muammer, katliamda sadece ağabeylerini değil, çocukluk arkadaşlarını, kuzenlerini ve yakın akrabalarını kaybetmişler. Olayın ağırlığının altında kaldıklarını, yaşamlarının tüm alanlarına sirayet ettiğini ısrarla ifade ediyorlar. Özellikle Encü kardeşler, katliamdan önce okuldaki derslerinde oldukça başarılı iken, sonrasında gittikçe kötüye saran bir performansları olmuş. 'Derse girdiğimde sürekli ağabeyimi düşündüğüm için odaklanma sorunu yaşıyordum' diyen Muammer, lise bitene kadar da bu sorunu atlatamadığını söylüyor.

'O DÖNEM ÇOCUKTUM'

Muammer, katliamın yaşandığı gece evde bilgisayar oyunu oynuyormuş. O zaman daha çocuk yaşlarda olduğu için savaş uçaklarının ve bombaların seslerinden çok korkmuş. Kurduğu her cümlede istinasız olarak katliamın yaşandığı dönemde 'çocuk' olduğunu vurguluyor Muammer. Artık yetişkin bir birey olduğunu ve korkuyu 2011 yılının 28 Aralık gecesinde bıraktığını anlatmaya çalışıyor gibi.

Bunlara paralel olarak da psikolojik olarak ciddi problemler yaşadığını da belirtiyor. Yine 'çocuktum o zaman' diyor Muammer ve ekliyor: "O gece, ağabeyime bir şey olmasın diye dua etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden."

Annesinin, katliamın yaşandığı sınır bölgesinden dönüp eve geldiğinde kendisine sarıldığı an, ağabeyinin öldüğünü anlamış Muammer. O andan sonra da artık yaşamının ikinci yarısının miladı başlamış onun için; Yıllar önce kaybettiği ablasının acısının üzerine bir de ağabeyinin acısı eklenmiş. 12 yaşındaki Muammer, daha yaşlarda ölümün, acının ve toplu bir katliamın tanıklığı kalmış, diğer tüm Roboskîli çocuklar gibi. Diğer tüm Kürt çocukları gibi.

'HEP AĞABEYİMİ DÜŞÜNÜYORUM'

Ağabeyi ile birbirlerini çok sevdiklerini ve onu kaybettikten sonra eğitim yaşamının da bundan olumsuz etkilendiğini söyleyen Muammer, "Ağabeyim hiç aklımdan çıkmadığı için okuldaki derslerimde de çok başarısız oldum. Liseyi zorlayarak bitirdim. Ondan sonra da okuma hevesim kalmadı" diyor.

Önceden üniversite hayalleri olan Muammer'in, katliamdan sonra içinde bulunduğu psikolojiden kaynaklı sınavı kazanamamış. Daha sonra da okuma hevesi iyice bitmiş. Muammer, hâlâ ağabeyini tüm iliklerine kadar yaşıyor. 'Yaşasaydı kaç yaşında olurdu?', 'Boyu uzun olur muydu?', 'Evlenip çoluk çocuğa karışır mıydı?' gibi sorular, onun aklını sürekli meşgul ediyor. Büyüdükçe ağabeyini acısını daha yakıcı yaşamış. Kırgınlıkları ve öfkesi gittikçe bilenmiş. Ama ne olursa adalet mücadelelerinden asla vazgeçmeyeceklerini ve eninde sonunda katillerin yargılanmasını sağlayacaklarının altını çiziyor Muammer.

'HUKUKÇU OLUP HESAP SORACAĞIM'

Cansel ise, katliam yaşandığında henüz 9 yaşındaymış. 2 ay boyunca hiçbir şekilde okula gitmek istememiş. Çünkü katliamda kaybettiği ağabeyi onları okula götürüyormuş bazen. 'Okuldan nefret etmeye başladım' derken, gözlerinde o günlere döndüğüne dair emareler beliriyor ve öfkeli olduğunu ekliyor konuşmasına: "O gece hatırladıkça içimdeki öfke ve nefret duygusu çoğalıyor. Hiçbir yapasım kalmamıştı o zaman." 

Bir süre sonra avukat olmayı istemiş Cansel. Roboskî davasının avukatı olarak, faillerden hesap sormayı, yakınlarının acısını bir nebzede olsa dindirmeyi hedeflemiş. Ama başka bir taraftan da okuduktan sonra Kürt olmalarından kaynaklı yine aynı kısır döngüyü yaşayacaklarını düşünmüş. Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin usulden reddettiği Roboskî dosyasının kararından sonra Cansel, eğitimine devam edip hukukçu olmayı bir kez daha gündemine almış.

'SUÇLULAR CEZALANDIRILSIN'

Cansel, her yıl 27 Aralık'ta ağabeyinin katledilmeden önceki anlarını düşünüyormuş. Ama o bombaların 'yarın' yine düşeceğini hatırlayınca, "Her 28 Aralık'ta sanki o geceyi yeniden yaşamışız gibi hissediyorum. O yüzden de tek istediğim ise, bu davanın sürünceme de kalmaması ve suçluların cezalandırılmasıdır" diyor.

Cansel ve Muammer kardeşler, diğer Roboskîli gençler gibi katliamın izlerini halen taşıyorlar. Bu gençler, aileleri ile birlikte geçen 9 yıllık süreçte yürüttükleri adalet mücadelesinin bir parçası olmuşlar. Dolayısıyla oldukça politik bir kimlik kazanmış ve Türk devletinin gerçekleştirdiği katliamların bir gün mutlaka hesabını vereceği umudu ile yaşıyorlar.

Yarın: Roboskîli ailelerin bitmeyen yası ve adalet mücadeleleri