18 günlük Muhammed ve bakla tarlası

Girê Spî’nin doğu çıkışındaki dümdüz ovanın her yanı buğday, arpa ve yer yer bakla tarlalarıyla uçsuz bucaksız bir yeşil derya.

Girê Spî’nin doğu çıkışındaki dümdüz ovanın her yanı buğday, arpa ve yer yer bakla tarlalarıyla uçsuz bucaksız bir yeşil derya. Bu deryanın tam ortasında ucu kuzeyde Fırat Nehri’ne uzanan Urfa’nın Akçakale ilçesinden geçip gelen buradaki yerel adıyla Cellab suyu geçiyor. Cellab suyu ovanın tam ortasından geçerek etrafına hayat ve yeşillik aşılıyor. Verdiği hayat ve yeşilliğin aksine Cellab suyu her zaman bulanık toprak rengi akıyor. Bu rengine rağmen nehre dayanan dinamolardan gelen suyla buğdaya, arpaya baklaya ve çevresindeki köylülerin ektiği bahçe ürünlerine can suyu olup büyümelerini sağlıyor.

Bu Cellab suyunun hemen kenarında bir aile bakla hasadı yapıyorlar. Aile Sirin’den gelmiş. Gündelikçi olarak yevmiyesi Suriye parasıyla bin liradan işçilik yapan bir Arap aile. Ailenin en küçük üç üyesi tarla kenarındaki stabilize yola park ettirilmiş traktörün römorkunun gölgesinde dinleniyor. Yaşları 5, 6 civarında iki kız çocuğu ve kucaklarında daha 18 günlük bile olmayan küçük Muhammed. Muhammed bu dünyaya daha doğru dürüst gözlerini açmamış. Ne anne ve babasının niçin kendi kasabasından ayrı bir yerde bakla toplama işçiliğini biliyor ne de Ortadoğu’da yaşanan savaşı. Her şeyden habersiz her çocuğun yaptığı gibi acıktığını ağlayarak belli ederek bakla yolan annesinin kucağına kendini atıp karnını doyuruyor. 

...