Antep, DAİŞ’in Rakka’dan sonra ikinci merkezi

HDP’li Toğrul, AKP/Saray rejiminin DAİŞ çeteleri ile Kürt düşmanlığı üzerinden yapılan işbirliği karşılığında Rakka’dan sonra Antep’i ikinci merkez olarak kullandığını söyledi.

AKP/Saray rejiminin Kürt düşmanlığı üzerinden yürüttüğü politikalar kapsamında Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş ile beraber insanlığın başına bela olan DAİŞ çeteleri ile iş tutmaktan bile kaçınmayarak, DAİŞ’i desteklemekten de bu güne kadar geri durmadı. Öyleki DAİŞ çeteleri Rakka’dan sonra ikinci merkez olarak Antep’i dahi dillendirmekten hiçbir şekilde çekinmedi. DAİŞ’in Antep merkezli Türkiye’de örmüş oldukları ağ ile başta Adana-Mersin ardından Amed, Suruç, Ankara ve İstanbul olarak sıraladığı kanlı katliamlarının ardından çete mensuplarının Antep üzerinden katliamları organize ettiği de kamuoyunda bilenen bir gerçek. AKP/Saray’ın DAİŞ çeteleri ile olan ilişkisi, çetelerin Antep’teki örgütlenmesi, Antep üzerinden ülkede gerçekleştirdiği katliamlar ve yapılanmasına ilişkin görüştüğümüz HDP Antep Milletvekili Mahmut Toğrul, ANF’ye konuştu. 

‘ANTEP’TEKİ MÜLKİ VE İDARİ AMİRLER İLE DAİŞ ÇETELERİ İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE’

Toğrul, Antep'te herkesin büyük bir kaygı ve korku yaşadığını altını çizerek, Antep’te sosyal hayatın da yok sayıldığı bir durumda olduğunu dile getirdi. Sosyal hayat ile beraber ekonomik hayatın da durduğunu ve insanların sokaklarda yürürken bile her an bir şey olacakmışçasına korkarak yaşadıklarını söyleyen Toğrul, buna rağmen Antep’te DAİŞ çetelerine dönük alınan herhangi bir önlemin olmadığını kaydetti. Toğrul, Ortadoğu’daki gelişmelere bakıldığında AKP/Saray rejiminin halen DAİŞ’ten medet uman ve DAİŞ’ten ileriki süreçlerde “faydalanacakları bir grup” olarak gördüğünü dile getirdi. Cerablus’a dönük başlatılan sözde DAİŞ’e karşı olduğu belirtilen “operasyondan” önce yapılması gerekenin Antep’teki DAİŞ yapılanmasının ortaya çıkarılması olduğunu söyleyen Toğrul, “Birçok emarede Antep’teki DAİŞ çete elemanları ile kentin mülki ve idari amirlerinin işbirliği içerisinde olduğunu gösteriyor. Bunlar istihbarat örgütlerinin de raporlarına yansıyan bir gerçek. Özellikle son Ankara Gar katliamının mahkeme tutanaklarına bakıldığında katliam organizasyonun Antep'te yapıldığına ve açıkça DAİŞ çeteleri ile istihbarat ve emniyetle içli dışlı olduklarına dair çok ciddi ifadeler var. Kimse maalesef bu ifadelerdeki ayrıntıları çok fazla inceleyemedi ve gündeme taşıramadı. Bizimde çabamız, medya üzerindeki yoğun baskı nedeniyle çok fazla görülemiyor” dedi.

‘KATLİAMLARI YAPAN DAİŞ’LİLER KONUŞMASIN DİYE İNFAZ EDİLDİ’

DAİŞ çete üyelerinin daha önce “Bizim için Rakka neyse Antep de odur” dediğini hatırlatan Toğrul, “Gerçekten de DAİŞ’in beyninin ciddi bir kısmının Antep'te organize edildiğini açıkça Ankara Gar meydanında yapılan katliamın davasında yer alan ifadelerde de görüyoruz. Daha öncede dile getirmiştik. Gar meydanının planlayıcısı olan DAİŞ’in 3 ismiyle ilgili Yusuf Durmaz, İbrahim Halil Durgun gibi isimlerin operasyonlarla ortadan kaldırılması belki de kamuoyu ile paylaşacakları çok önemli bilgilerin önünü almak içindi. Gar meydanı birinci yılını geride bıraktı. O günden bu güne patlama plancıları olan bu 3 ismin daha önce bir kaç kez tutuklanıp serbest bırakılmış olmaları ve sonrasında her 3’ününde birden infaz edilmesi bu kaygıları maalesef güçlendiriyor. DAİŞ’in dünyaya açılan kapısı Antep’tir ve Antep'te hala da bu isimlerin yerine muhtemel başka isimler idame edilmiştir. Çünkü DAİŞ’in Antep’i boş bırakması düşünülemez”  diye kaydetti. 

‘GİTTİĞİ HER YERDE ANTEP İLE DAİŞ İLİŞKİSİNİ SORUYORLAR’

Daha önce Antep denildiğinde gastronomisinden tutun fıstığı, baklavası, yemeklerin lezzeti ve Antep esnafının becerisinin akla geldiğini söyleyen Toğrul, bugün Antep’ten bahsedildiği zaman ilk akla gelenin DAİŞ çeteleri olduğunu dile getirdi. “Biz gittiğimiz her yerde Antep dediğimiz de ilk bize gelen soru Antep ile DAİŞ’in bağlantısı oluyor” diyen Toğrul, şöyle devam etti: “Bu rakamlara da yansımış. Daha önce Antep’e gelen turist sayısı örneğin sadece Mozaik Müzesi’nin ziyaretçi sayısının bugün neredeyse 5’te birine düşmüş olması çok açık bir şekilde ortaya koymaya yetiyor. Bu rakamlar artık Antep’te turizmin yok denebilecek bir yere gittiğini gösteriyor. Antep zaten kültürel yaşamda türetilmiş bir durumdadır. Antep'te şuan ki ortamda sosyal kültürel bir faaliyetin yapılması söz konusu bile değil. İnsanların ‘Antep’e gideyim gezeyim’ diyebilecek psikolojik ortamları yok. Dolayısıyla Antep’te sosyal kültürel yaşam ve ekonomik yaşamda tükenmiş durumda. Herkes şuan da bir şekilde bugünü geçiştirmeye çalışıyor ve işin daha kötü tarafı yarına dair bir umutlarının da olmayışıdır. Türkiye hem iç hem de dış süreçte gittikçe kaotik bir sürece sürükleniyor.”

‘ANTEP, TÜRKİYE-DAİŞ ORGANİZASYONUN MERKEZİ’

Antep’in daha önce DAİŞ çeteleri için Suriye’ye geçişler için gündeme geldiğini daha sonrasında ise hem Türkiye içinde hem de yurt dışında yapılacak katliamların güzergahı olarak kullanıldığını söyleyen Toğrul, “Bunların hepsinin ayağı bir şekilde Antep topraklarına basarak olmuş. Hepsi Antep’ten geçmiş. Antep’te yaşamışlar buralarda mesken tutmuşlar. Bunların hepsi daha önce Antep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne görülen bir dava dosyasına da yansımıştır. Aslında bunların emniyet tarafından bilinmeyen hiç bir gizliliği de yok. Çünkü o dosyaya baktığımızda o dosyanın iddianamesinde gelen çetelerin nereye geleceği nerede konaklayacağı kimin karşılayacağı hangi taksiye binecekleri nasıl sınırdan geçecekleri de açıkça yer alıyor. Özellikle Ankara Gar Meydanı katliamının dava dosyası tezlere konu olabilecek durumda. Antep, Türkiye-DAİŞ organizasyonun merkezi olduğu bu dosyaları incelediğimizde açıkça görünüyor” diye konuştu.

‘AKP/SARAY’IN TEK DERDİ KÜRTLERİN BİR STATÜ SAHİBİ OLMASI’

Toğrul, konuşmasına şöyle devam etti: “Peki bu kadar bilinmesine rağmen neden önlem alınmıyor. Ne medet umuluyor diye sorulduğunda bu soruların tek bir cevabı var. Kürt düşmanlığı. AKP/Saray iktidarının tek derdi Kürtlerin bir statüye sahip olmaması Kürtlerin kendi yaşadığı diğer halklarla aralarına bir statü konulması ve bunun önüne geçmeye çalışmasıdır. Bunun için maalesef her türlü çete ve örgütle iş tutulmuş. Belki çok gündemimiz de değil ama bugün özellikle El-Nusra da bu sınır kentlerinde Hatay ve Antep başta olmak üzere ayrıca ciddi bir örgütlenmeye sahip. 

Antep’teki Kürt düğününe yapılan saldırının bir defa failinin hala ortaya çıkarılmamış olması ve ilk saatlerinde Cumhurbaşkanının yapanın bir çocuk olduğu 14 yaşında üzerinde Messi formasının olduğunun ifadesi yerelde hiç bir şekilde desteklenmedi. Örneğin savcılıklar böyle bir bilgiye sahip olmadıklarını söylüyorlar. Üzerinden neredeyse 3 ayı aşkın bir süre geçiyor ve hala düğün patlamasının failiyle ilgili bir gelişme yok. Halbuki diğer patlamaların hemen ardından failler direk tespit edilebiliyordu. Ama nedense Antep’teki bu düğüne yönelik failde sanki gizlenmek istenen, karartılan bir durum var.”

‘TEK ÇIKIŞ KÜRT DÜŞMANLIĞINDAN VAZGEÇMEK’

Antep’in tüm mahallelerinde imarlı imarsız, yoksul kenar semtleri ve elit kesimin yaşadığı mahallelerde DAİŞ çetelerinin her yerde barındığını ve her yerde örgütlü olduğunu söyleyen Toğrul, “Antepte maalesef her yerde örgütlüler. Bazı mahallelerde örgütlülüğü daha güçlü olabilir ama maalesef Antep’in her mahallesinde bu çete örgütü örgütlenmiş durumda. Şuan DAİŞ paralellerinde Türkiye DAİŞ’in gittikçe kriminal bir örgüt olduğunu bununla iş tutmanın sıkıntı yaşayacağını düşünerek El Nusra’yı ki son dönemde ismini Fetih El Şam olarak değiştiren çete örgütünü yedekte tuttuğunu görüyoruz. Yine bu El Nusra grubunun da Antep’te ciddi bir şekilde paralel örgütlenmeye sahip olduğunu görüyoruz.

Türkiye'nin bir defa şunu görmesi gerekiyor. İçeride ve dışarıda bu Kürt düşmanlığından vazgeçmesi gerekiyor. Aslında bugün Türkiye'nin girdiği bu tıkanma hem ekonomik olarak hem iç ve dış savaşa sürükleyen neden Türkiye'nin öteden beri var olan Kürt düşmanlığıdır. Halbuki kendi içerisinde barış süreci noktasında bu durumu tutabilmiş olsaydı ve Rojava ile iyi komşuluk geliştirmiş olsaydı bugün Türkiye çok farklı noktada olacaktı. Biz Türkiye ile çok farklı şeyleri konuşuyor olabilecektik ve Türkiye bu ekonomik bulanıma da bu savaş konseptine de girmemiş olacaktı. Türkiye şuan da ciddi bir bataklığa saplanmış durumda. Bunun tek çıkış noktası bu yüzyıllık süren Kürt düşmanlığından vazgeçmektir” dedi.