Değerli toprakları zarar görmesin diye arama kurtarma aksıyor!

Şirvan’da yaşanan maden katliamında yaşamını yitiren işçilerin aileleri, toprağın, altında kalan işçilerden daha değerli görüldüğüne dikkati çekerek, "Toprak daha kıymetli bizim canlarımızdan” dedi.

Siirt'in Şirvan ilçesi Maden köyünde Ciner Grubu'na ait Park Elektrik'in maden sahasında yaşanan toprak kayması sonrası en son enkaz altında kalan 16 işçiden biri olan Mahmut Batumak’ın cansız bedenine ulaşıldı.
Toprak altında kalan işçilerden Yavuz Yıldız, Halil Başer, İbrahim Kılınç ve Nusret Beyza Alma'yı arama çalışmaları ve ailelerin hüzünlü bekleyişi sürüyor.
Madende de diğer çalışma alanlarında olduğu gibi en güvencesiz koşullarda çalışanlar yine taşeron işçiler. Çalışanlarda işsiz kalma korkusu yoğun. Kendi aralarında bile yaşanan olayları yasakmış gibi fısıldayarak konuşuyorlar.

İŞÇİLER: İTİRAZI OLAN TEHDİT EDİLİYOR

Günde 12 saatte yakın çalıştıklarını anlatan işçilerden A.İ, Şirvan civarında iş imkanının maden olduğunu ifade ederek, “Mecburuz burada çalışmaya. Soma ve diğer madenlerde de bu tarz olaylar oldu. Ama orada da çalışmaya devam etti insanlar. Mecburuz, başka seçeneğimiz yok. Biz de insan gibi koşullarda çalışmak istiyoruz ama olmuyor. Bugün buna itiraz etsek yarın bu işi de bulamayız. Ara sıra gelip denetim yapıyorlar. Yapmalarına rağmen bu ölümler yaşanıyor” diye konuştu.
Taşeron firmanın “işi beğenmeyen gidebilir” diye tehdit ettiği işçiler, madenin toprak kayması öncesi denetim geçirdiğini, denetimlerin de bir şekilde ayarlandığına işaret etti: "Ara sıra çatlaklar oluşur ama onların içi doldurularak çalışmaya devam ederiz. Madenciliğin kaderi olduğuna inandık artık. İnanmazsak ne olacak, nasıl değişecek bizim yaşamımız... Biraz sonra gece vardiyasına gideceğiz. Bir şey olursa bizi de böyle arayacaklar. Hiçbir hakkımızı alamıyoruz. Hakkımız nedir, onu bile bilmiyoruz. Denetim geçirdiğimizde her şey yoluna giriyor bir süre, sonra yine eski düzene dönüyoruz. Ben taşeron çalışıyorum; hem maaşım az hem de çalışma koşullarım daha ağır."

‘İŞÇİLER UYARMIŞTI AMA KİMSE DİNLEMEDİ’

Yaşanan faciada göçük altında kalan Kerem Arat’ın amcası Kazım Arat, işçilerin daha önce göçük tehlikesini fark ettiğini ve amirlerine haber verdiklerini aktararak, şunları söyledi:
“Toprak kaymasından 1-2 gün önce, işçiler çatlaktan kaynaklı çalışmamak gerektiğini söylediler ama netice alamadıkları için mecburen çalışmalarına devam etmişler. Göçük gerçekleştikten 2 gün boyunca herhangi bir arama kurtarma gerçekleşmedi. Ancak göçük altında kalan ailelerin tepkileriyle arama kurtarma çalışmaları başladı, o da kendi mesai arkadaşlarının imkanlarıyla gönüllü olarak başladı. Arama kurtarma çalışmalarında maden ocağının yetkililerinin üzerinde durduğu unsur, çıkartılan toprağın içerisinde değerli madenler var diye, toprağın kendilerinin belirlendiği alanda muhafaza edilmesi isteniyor ve göçük altında kalan 16 can umursanmıyordu. AFAD ekibi Ankara ve Konya'dan gelmiş ama arama kurtarma çalışmalarında bulunmuyor. AFAD, sadece cansız bedenler çıkartıldığında ambulans ile alınıp otopsi için hastaneye kadar götürme görevini yapıyor.”

‘ARAMA KURTARMA NEDEN HEMEN BAŞLAMADI?’

Tesis ve göçük bölgesinin asker ablukasına alındığını ifade eden Amca Arat, şöyle devam etti:
"Bu duyarsızlık ve ilgisizliği resmi ekiplerle tartıştığımızda AFAD ekibinden olan duyarlı bir arkadaşın 'arama kurtarma çalışmalarında bulunmamıza izin verilmiyor ve burada adeta esir gibi tutuluyoruz' şeklinde konuştuğuna şahit oldum. Bu ülkede emekçilerin, işçilerin canı neden bu kadar ucuz görülüyor? Kimi madeni düşünüyor, kimi göçük altında kalan şantiye araçlarını düşünüyor. Kimi tehlikelidir diye girilip göçük altındakileri kurtarmaya engel oluyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp da orada, toprak altında kalan canlar var demedi, ta ki 2 yeğenim gönüllü olarak kepçeyle arama kurtarmaya başlayıncaya dek. Göçük altında kalanların kurtarılabilme ihtimalini daha ilk dakikada engellediler. Bu engelden de belli oluyor ki, bu bir iş kazası değil, cinayettir.”

'KARDEŞİM TOPRAK ALTINDA...'

Göçük altında kalan işçilerden Nusret Beyazelma’nın ağabeyi Rıza Beyazelma da ailesinden 2 kişinin maden ocağında çalıştığını ve şunları söyledi:
"Kardeşim Nusret göçüğün altında hâlâ, 3 yıldır burada çalışıyordu. Oğlum da aynı yerde, kardeşimle birlikte çalışıyordu. Göçükten 1 hafta önce oğlum biraz rahatsızlandı. Tedavisinden dolayı rapor almış ve izinliydi. Normal şartlarda çalışanlar ayda 5 gün izin kullanabiliyorlar. Kardeşimin izin kullandığı günün 3 gün sonrasında hasta olan oğlum gece geç saatte ağlayarak, madende göçüğün meydana geldiğini ve amcamın telefonundan aradığını ama ulaşamadığını söyledi. Önce çok şaşırdım, içim burkuldu ve hemen oğlumla beraber çıkıp maden ocağına geldik. Saat gece yarısını geçmiş, 12 buçuğu gösteriyordu. Kardeşimi ve toprak altında kalan diğer arkadaşları kurtarmak için her ne kadar haykırsak da biçare bırakıldık. O saatten bu yana hâlâ gece gündüz burada bekliyoruz. Bu gibi iş cinayetlerinin önü bir an önce engellenmeli ve sorumluların bu tür acılara bir daha neden olmamaları için cezalandırılmasını istiyoruz.’’

‘SORUMLULAR YARGILANMALI’

Göçük altındaki Ekskavatör Operatörü İbrahim Kılınç’ın babası da oğlunun henüz evlendiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
"Oğlum 4 buçuk yıldır burada çalışıyordu ve henüz yeni evlenmişti. Bazen gece, bazen de gündüz vardiyasında çalışıyordu. Heyelanın gerçekleştiği gün 21 kişilik bir işçi ekibi vardı. 5 kişi kamyon sürücüsüydü ve boşaltım yapmaya gittiklerinden 5’i kurtuldu ve 16 kişi göçük altında kaldı. Çocuğuma kavuşayım, vefat etmiş ise taziyesini kurayım, ondan sonra gereken bütün yollara başvurup sorumluların cezalandırılması için elimden geleni yapacağım."