‘Direniş olmasaydı ölüm ve yıkım daha fazla olacaktı’

Öz yönetim direnişlerinin yıldönümü vesilesiyle ajansımıza konuşan HDP Milletvekili Leyla Birlik, Şırnak’ta yasakların devam ettiğini ve uygulanan ’güvenlik’ yöntemlerinden derhal vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

AKP iktidarı tarafından ‘çözüm’ sürecinin sona erdirilmesiyle birlikte başlayan çatışmaların en yoğun olduğu ilçeler arasında Silopi ve Cizre de vardı. 14 Aralık 2015 tarihinde başlayıp, 2 Mart 2016 tarihinde sona eren sokağa çıkma yasağı tam 79 gün sürdü. Bu süre zarfında kentte yaşayanlar göçe zorlandı, 3 aylık Miray bebek ve çocuklar öldürüldü. Onlarca ev ve iş yeri yakılıp, yıkıldı. Çatışmalar sırasında Bostancı, Narin ve Akdeniz Sokak’ta 300’ü aşkın kişi katledildi.

Bütün bunlara tanıklık eden HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik, Şırnak genelinde yaşanan öz yönetim direnişlerine ilişkin ANF’ye konuştu.

‘7 HAZİRAN SONRASI KÜRTLERE KARŞI SAVAŞ BAŞLADI’

Konuşmasına, Şırnak il ve ilçelerinde bir buçuk yılı aşkın süredir yaşanan ve hala kısmi olarak da devam eden sokağa çıkma yasaklarında direnen ve bu direnişte hayatını kaybedenleri anarak başlayan Leyla Birlik, 7 Haziran seçimlerini bir kırılma noktası olarak değerlendirdi.

“Herkesin bildiği gibi 7 Haziran seçimleri öncesi HDP’nin, seçimlerden çok güçlü çıkacağı hem Türkiye hem de uluslararası kamuoyunda açığa çıkmıştı. 7 Haziran’da HDP, hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de kazanan tek partiydi. Kürtlerin, Rojava’da güçlendiği, söz sahibi olduğu bu süreçte, Türkiye; dış politikada yayılmacı bir savaş politikasını başlatarak, aynı şekilde içerde de savaş dilini kullanarak iki yıldır süren müzakere sürecini ve Dolmabahçe mutabakatını artık tanımadığını ilan etmişti. 7 Haziran sonrası, başta Şırnak olmak üzere baskının, gözaltının, tutuklamaların hak ihlallerinin arttığı bir süreç başladı. AKP’nin Kürt halkına karşı başlattığı saldırılara karşı Kürtler de direnme kararı aldı.

‘SAVUNMA HAZIRLIKLARI YAPILIYORDU’

Leyla Birlik 14 Aralık’ta Silopi ve Cizre’de başlayan sokağa çıkma yasaklarından çok önce Türk devletinin Şırnak’a yoğun askeri sevkiyatlar yaptığını, Şırnak Devlet Hastanesi’ne onlarca ek çalışan getirtildiğini ve kan stoklarının yapıldığını ve hatta bütün okullara kolluk kuvvetleri için aylarca yetebilecek kadar; giyinme, yiyecek, içecek ve barınma ihtiyaçlarının stoklandığını söyledi. Bu hazırlıkların Şırnak’ta yaşanacak olan katliamın bir göstergesi olduğunu belirten Birlik, sonrasında gelişen olayları şöyle anlattı:

“Cizre’deki sokağa çıkma yasağının ilk 24 saatinde 2 çocuk hayatını kaybetmişti. Şırnak ilinin bütün hastanelerine kolluk kuvvetleri tarafından el konulmuştu. Büyük savaşlarda bile göremeyeceğimiz bir uygulamaydı. Hukuk, insan hakları tamamen ortadan kaldırılmıştı. Bütün yetki kolluk kuvvetlerine devredilmişti. Şırnak halkı, bu sevkiyatlar sırasında barış çağrısını yinelemişti ama bu saldırılar karşısında da asla Şırnak’ı terk etmeyeceğini beyan etmişti. Şırnak halkı da kendisine karşı yapılan bu hazırlıkların karşısında kendilerini savunma hazırlıklarını yapıyordu tabi.”

‘RESMİ AÇIKLAMALAR BİRBİRİNİ YALANLIYORDU’

Leyla Birlik 3 ay boyunca yoğun saldırı altında kalan Cizre ve Silopi’ye ilişkin bazı verileri paylaştı:

“Şırnak halkı geceleri ateşler yakıp, mahallelerini asla terk etmeyeceklerini söyleyip direnişe geçtiler. Üç ay boyunca Cizre ve Silopi ağır silahlarla ve toplarla dövüldü. Gerçek mermiler ve bomba atarlarla sivillerin bulunduğu yerlere saldırılar oldu. 400 gün süren çatışmalarda Cizre’de 260, Silopi’de 54 olmak üzere toplam 304 yurttaşımız hayatını kaybetti. Cizre’de yasağın 40. gününde Sur ve Cudi mahallelerinde, üç binanın bodrum katına yoğun bombardımandan dolayı sığınmış çoğu yaralı sivil yurttaşlara ve parti yöneticilerine yönelik insanlık dışı saldırılar gerçekleştirildi. Bütün yardım çağrılarına, girişimlere, bodrumda yaşam mücadelesi veren yurttaşların beyanlarına rağmen yüzlerce yurttaş diri diri yakılarak katledildi.”

‘BODRUMLARDA YALAN SÖYLENDİ’

Şırnak’ta katliamlar devam ederken Türk devletince yapılan resmi açıklamaların tutarsızlığına, çelişkilerine de değinen Birlik, açıklamalara ilişkin örnekler verdi:

“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cizre'de bodrum katta yaralanan kişilere ambulans gönderilmediği iddiasını yalanlarken, Başbakan Ahmet Davutoğlu 7 kişinin hayatını kaybettiği belirtilen bodrumda ‘hiç yaralı olmayabileceğini’ söyledi. Başbakan Davutoğlu'nun açıklamalarından bir gün sonra konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Cizre'de bulunduğunu belirttiği yaralılar için ambulans gönderildiğini söyledi ve ‘Ne ambulansın olduğu yere yaralılar getiriliyor, ne de ambulansların girmesine izin veriliyor. Sürekli ateş açılıyor’ ifadelerini kullanmıştı.”

‘CİZRE İNKARA VE ZULME DİZ ÇÖKMEDİ’

Cizre ve Silopi’ye uygulanan ablukayı kırmak için o dönem yapılan eylemleri de aktaran Birlik, ‘direniş olmasaydı ölüm ve yıkım daha fazla olacaktı’ dedi.

“İnsanlar Cizre ve Silopi’ye ulaşmak için günlerce Şırnak merkezinde eylemler gerçekleştirdi. Sizlerin de bildiği gibi Şırnak halkı direnen Cizre ve Silopi’yle dayanışmak için yollar kapalı olmasına rağmen engelleri aşarak Cudi Dağı’ndan Cizre’ye doğru harekete geçti. Gece binlerce insanın ulaştığı Cudi Dağı obüslerle vuruldu. Şırnak halkı 90’larda boşaltmak zorunda kaldığı Şırnak’ı bu sefer terk etmeyeceklerini beyan etmişlerdi. Günlerce süren saldırılar karşısında kadın, çocuk, genç ve yaşlı herkes bulunduğu yerde direndi. Tarihte görülmemiş bir direniş destanı Cizre sokaklarında yazıldı.

Mehmet Tunç ve arkadaşları onursuzluğu, teslimiyeti kabul etmeyeceklerini ve bu zulme, inkara karşı diz çökmeyeceklerini söylediler. Onların bu duruşu tarihidir.”

‘DİRENİŞ OLMASAYDI ÖLÜM VE YIKIM DAHA FAZLA OLACAKTI’

“Hukuk, vicdan, insani olan bütün değerler Şırnak’ta bir yılda yerle bir edildi. Ama bunun karşılığında Şırnak’ta eşi görülmemiş bir direniş de yaşandı. Her şeye rağmen insanlar mahallelerinde, evlerinde kalıp direnmeye devam ettiler. Şırnak halkı; direnen ve politik bir yapıya sahiptir. Botan, tarihinde biat etmemiştir. Asıl amaç buradaki bu yapıyı kırmaktı. Bunun alt yapısı 7 Haziran’dan önce atılmıştı. Eğer bu direniş olmasaydı; ölüm ve yıkım çok daha fazla olacaktı. Asıl hazırlanan planlamada direniş yoktu. Ölüm ve göç ettirilecek insan sayısı daha önceden belirlenmişti. Bunlara baktığımızda bu direniş çok daha büyük felaketleri önlemiş oldu.’’

Konuşmasının sonunda HDP’li milletvekillerine ve Şırnak halkına uygulanan baskılara da değinen Leyla Birlik, ‘güvenlik’ yöntemlerinden derhal vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı.

‘TANIKLIK ETTİĞİMİZ İÇİN TUTUKLANDIK’

“Bütün her şeye tanık olduğumuz için bize yöneldiler. Bu yasakların sebebi de budur. Bir milletvekili kendi il ve ilçelerinde seyahat edemiyorsa, bir ilçeden diğerine geçemiyorsa, sürekli kapalı alanda tutulup tehdit ve suikast girişimleri yapılıyorsa, bizim orada yaşananlara tanıklığımızı bertaraf etmek istemelerinden kaynaklıdır. Suçlu pozisyonuna getirip, sanık sandalyesine oturtmaktaki amaçları buydu.

‘ŞIRNAK’TA FİİLİ OLARAK SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI DEVAM EDİYOR’

Şırnak’ta sokağa çıkma saatleri belli zamanlarda devam ediyor. Resmiyette gündüz sokağa çıkma yasağı olmayabilir ama fiili olarak kent merkezinde sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Milletvekillerinden yola çıkarak bu halkın neler yaşadığını anlayabiliriz. Şırnak merkezde 5 kişi yan yana gelip sohbet edemiyor. Bir eve iki üç aile birden gidip sohbet edemiyor. Şırnak sürekli bir baskı ve sıkıyönetimi yaşıyor. Hala barınma sorunu yaşıyor insanlar. Yıkılan evinin yerine el koyulmuş ve buradaki hakları ellerinden alınmak isteniyor. En son Şırnak’ta Şeyhmus Uğur’un ölümü Şırnak halkına ‘biz sizi öldürmeye devam edeceğiz’ tehdididir. Ama bu yöntemlerle bu sorunu çözemeyecekler. ‘Güvenlik’ yöntemlerinden derhal vazgeçilmesi gerekiyor. Bunu onlar da çok iyi biliyor.”