DTK, HDK, TJA, DBP, HDP'den 'HAYIR' deklarasyonu

DTK, HDK, TJA, DBP ve HDP, Amed'de bir araya gelerek referandum sürecinde 'Hayır' için mücadele etmeye çağırdı. Ortak hazırlanan deklarasyonda, direnişi büyütme ve geleceği inşa etme kararlılığı da vurgulandı.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Tevgera Jinen Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), bugün Amed’de düzenledikleri ortak toplantının deklarasyonunu yazılı olarak kamuoyuyla paylaştı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Bugün içinde bulunduğumuz süreç itibarıyla baktığımızda; yine Kürt sorununun inkar edildiği, Kürt halkının ve demokratik siyasal mücadelesinin bastırılmaya çalışıldığı, HDP, DBP eş başkanları dahil olmak üzere milletvekillerin, belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, il-ilçe yöneticilerinin, binlerce parti üyesinin, demokratik kitle örgütü, sivil toplum örgütü ve sendika yöneticisi ile basın çalışanlarının tutuklu olduğu, belediyelere el konulduğu, muhalif birçok televizyon, radyo, gazete, dergi ile kadın kurumları, dernekler ve Kürt kurumlarının kapatıldığı bir ortamda, hem de olağanüstü hal koşullarında yine Kürtler, haklar, emekçiler, inançlar, kadınlar dışarıda tutularak bir anayasa yapılmaya çalışılmaktadır.

Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki; bizler, Kürt halkı ve tüm halkların kimliklerin, inançların ve toplumsal kesimlerin ortaklaştığı sivil toplum ve siyasi yapılar olarak, tüm bu siyasi soykırım yönelimlerine rağmen halkımızın hak ve özgürlük, barış ve demokrasi mücadelesini kararlılıkla yükselterek sürdüreceğiz. 

(...)

Bizler halkımızın beklentisi çerçevesinde, çökertme planlarını ve siyasi mücadelemizi tasfiye politikalarını boşa çıkartacak şekilde direnecek, her zaman olduğundan daha fazla birlikte, yan yana durarak, kenetlenerek ve doğru politikalarla siyasi mücadelemizin tasfiyesini önleyecek, hak, özgürlük, barış ve demokrasi adına daha fazla kazanımlar sağlayacak bir geleceği mutlaka oluşturacağız. Bundan halkımızın hiçbir şüphesi olmadığını biliyoruz. Çünkü; mücadelemizin kaynağı zaten halkımızın bizzat kendisidir. Onca yıllar inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı direnerek varlığını koruyup bugüne taşıyabilen halkımız, bugün de yarın da varlığını koruyacak ve geleceğe taşıyacaktır. 

Kaynağı halkın kendisi olan hiçbir mücadele asla yenilmez. Bizim de bundan kuşkumuz yoktur. Bu gerçeği, bugün siyasi partilerimizi, demokratik kurumlarımızı tasfiye etmek, ortadan kaldırmak isteyen güçler de çok iyi bilmektedir. Bu yolla bir halk mücadelesinin bitirilemeyeceğini en iyi onlar bilir. Çünkü tarih bunun örnekleriyle doludur. Haklı bir dava asla yenilmez ve eninde sonunda başarıya ulaşır. Başarı; haklar ve özgürlüklere kavuşmak, halklarımızın eşit haklarla, birlikte, barış ve demokrasi içinde yaşayabildiği bir geleceği inşa etmektir."

'DEMOKRATİK CUMHURİYET ANAYASASI'

Deklarasyonda, ülkede 90 yıldır biriken toplumsal sorunların çözümünün başlangıcı olarak 'Demokratik Cumhuriyet Anayasası’ işaret edilerek, şöyle devam edildi:

"Ülkede yaşayan tüm halkların, inançların, toplumsal kesimlerin ve kadınların haklarını, özgürlüklerini tanımlayan, yerel demokrasi ve toplumsal katılıma dayalı idari – siyasi yönetim sistemini esas alan bir anayasa toplumsal sorunlarımızı çözecek, toplumsal barışımızı sağlayacak ve toplumu güçlendirecek olan bir anayasa olur.

Fakat mevcut haliyle AKP-MHP ortaklığı ile ülke gündemine getirilen, bir çok usulsüzlükle TBMM’den geçirilen ve halkımızın huzuruna getirilecek olan anayasa değişikliğinin, Kürt sorunu dahil, hiçbir toplumsal sorunu ve siyasi yönetim sorununu çözme imkanı ve kapasitesi yoktur. 

Bu anayasa, her şeyden önce AKP-MHP anayasasıdır. Tüm siyasi yapıların dahil olduğu bir anayasa olmadığı gibi, ruhu itibarıyla etnik, milliyetçi, tekçi, cinsiyetçi ve merkeziyetçi bir anayasadır. Bu anayasanın içinde Kürt halkı da Türkiye toplumu da yoktur. Alevi toplumu, diğer kimlikler ve kültürlerin hakları ve özgürlükleri ile mütedeyyinler ve beklentileri yoktur. Bu anayasada kadınlar yoktur. Bu anayasada emekçiler yoktur. Demokrasi yoktur. Bu anayasada sadece ve sadece, cumhurbaşkanlığı adı verilen ve merkezileşen, tekleşen bir hükümet sisteminin yetkileri ile seçim şeklinin tanımlanması vardır.

(...)

Öte yandan, gücün merkezileşmesinin, yetkilerin tek elde, cumhurbaşkanında, toplanacak olmasının diktatörlük dahil doğuracağı sorunlar ise halihazırda yaşanan sorunları daha fazla katmerleştirmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır."

'TÜM TOPLUM İÇİN YARARLI OLACAK; AKP-MHP ENGELLENECEK'

Referandumda 'hayır'ın galip gelmesinin yol açacağı olumlu gelişmelerse deklarasyonda şöyle ifade edildi:

"Anayasa referandumunda 'HAYIR' oyu vermek ve çıkacak olan 'HAYIR' sonucuna sahip çıkmamız gerekir.

Referandumda 'HAYIR' çıkması gerçekten herkes için, tüm toplum için yararlı olacaktır. Böylelikle AKP-MHP ortaklığına dayalı merkeziyetçi, devletçi, tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi bir anayasa yapımı engellenmiş olacaktır. Beraberinde, tüm siyasi yapıların ve toplumun dahil olacağı, tutuklu eş başkanlar, milletvekilleri, belediye eş başkanları, parti yönetici ve üyeleri, demokratik kitle örgütleri ile sivil toplum kuruluşlarının yönetici ve üyeleriyle, basın çalışanlarının serbest kalıp anayasa yapım sürecine dahil olabileceği, Kürt halkı dahil tüm kimlikleri, inançları, kültürleri, hak ve özgürlükleri kapsayan toplumsal sorunlarımızı çözecek demokratik bir anayasa yapma şansımız olacaktır.

Anayasa referandumun da 'HAYIR' çıkması, AKP-MHP ‘şer’ ittifakının çökmesi ve yeniden Kürt sorununda demokratik çözüm sürecine dönebilme imkanı demektir. Aksi durumda AKP’nin MHP ile ortak anayasa yapımı, ortak hükümet süreçlerine ve uzun süreli bir inkar, tasfiye ve savaş konseptinin uygulamada kalması anlamına gelecektir. Bu nedenle barış ve çözüm isteyen, çözüm sürecine dönülmesini isteyen tüm kesimlerin referandumda 'HAYIR' demesi gerekmektedir."

'ÇÖZÜM VE MÜZAKERE MASASI...'

Deklarasyonda, "Topluma ve sorunların çözümüne yarar getirmeyecek bu anayasanın referandumda durdurulması sonrasında gelişecek süreç, yeniden çözüm ve müzakere masası olmalıdır" denilerek, "Çabamız ve siyasetimiz bu yönlü olacaktır. Bu konuda Sayın Öcalan son görüşmesinde 'ben hâlâ müzakere masasındayım, çözüm için projelerim var' demiştir. Sayın Öcalan’ın barışçıl çözüm yanlısı rolü ve toplumsal sorunların çözümü ve demokrasiye dayalı yeni anayasa görüşmeleri tüm toplum tarafından iyi bilinmektedir" diye belirtildi.

'

Deklarasyonun devamında şu hususlara da değinildi:

"Hâlâ sahip olunan imkanlar değerlendirilerek, cumhurbaşkanının yetkileri ne olacağından önce, her gün can alan, ailelerin ocağına ateş düşüren, göçlere ve binlerce insanlık dramına ve ekonomik krize yol açan bu soruna öncelikle çözüm bulunmalı ve anayasal güvenceler oluşturulmalıdır.

Ancak görüldüğü üzere AKP, toplumdan önce kendini düşünmekte, yaşanan onca acıya rağmen 7 Haziran 2015 tarihinden bu yana savaş politikası yürüterek, halkın yeni acılar yaşaması pahasına, kendi geleceğini garantiye alan bu anayasayı yapmaya kalkmıştır. Halka ne olduğu, ne kadar insanın canına mal olduğu, ne kadar insanın mağdur olduğu, ekonomik krizin ne olduğundan öte varsa yoksa her şeyden  önce AKP’nin kendi istikbalidir. AKP, tam da bu nedenle MHP ile milliyetçi, faşist bir şer ittifakına girerek çözüm sürecini bitirmiş, bir kez daha tarihi inkar politikasına dönerek Kürt sorunun inkarına gitmiştir. Ülke içinde ve dışında Kürt karşıtı bir politika izlenmiş, sayın Öcalan’a son iki yıldan bu yana tecrit uygulamış, Kürtlerin kazanımlarına el koyarak halkımız üzerinde her tür baskı ve zulüm geliştirmiştir. 

Bu nedenle halkımız bu gidişe 'dur' diyecek, bu anayasaya referandumda 'HAYIR' oyu verecektir.

Bizler, bir kez daha şunu ifade etmek istiyoruz; uygulanan siyasi soykırım operasyonlarına, tutuklamalara, baskılara karşı direneceğiz, boyun eğmeyeceğiz ve demokratik siyasal mücadelemizi yükselterek sürdüreceğiz.

Hiçbir sorunumuza çözüm getirmeyen, içerisinde Kürt sorunun çözümü olmayan, toplum olarak haklarımızı ve özgürlüklerimizi barındırmayan bu anayasaya onay vermeyeceğiz. Güçlü şekilde 'HAYIR' diyeceğiz.  

Tüm bu gerekçelerle halkımızın 7 Haziran seçim sürecinde olduğu gibi referandum sürecinde, çalışmalara Newroz ruhuyla katılacağından ve sandık başına giderek çözüm, barış, demokrasi ve özgürlükleri için tarihi rolünü oynayacağından kuşkumuz yoktur. 

'7 HAZİRAN'DAKİ GİBİ KOORDİNE OLACAĞIZ...'

Çünkü ülkede anayasanın nasıl olması ya da olmaması gerektirdiğiyle en çok ilgili olan, mücadelesini yürüten bizleriz. Bu ülkede hakları inkar edilen, tanımlanmayan ve onlarca yıldır en çok sorun yaşayan başta bizleriz. Bu nedenle bizler, 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi koordine olacak ve Mehmet Tunçlar'ın, Pakize Nayırlar'ın, Sêvê Demirler'in ruhuyla çalışmalarımızı en etkili şekilde yürüteceğiz."

DTK, HDK, TJA, DBP ve HDP'nin deklarasyonunun sonunda ise "Gerçekten yeni ve demokratik bir anayasa istediğimizi, içinde Kürt halkının, diğer tüm kimliklerin, toplumsal ve kişisel hakların, özgürlüklerin ve demokrasinin olduğu bir anayasa istediğimizi mevcut olanı en güçlü şekilde reddederek göstermeliyiz" mesajı verildi.