Bahoz Erdal: Arkadaşlarımız onların inlerine girdi ve vurdu

Stêrk TV’de özel bir programda gündemdeki gelişmeleri değerlendiren HPG Komuta Konseyi Üyesi Dr. Bahoz Erdal PKK’nin her zamankinden daha güçlü olduğunu ifade ederek, Kürt halkının 16 Nisan referandumunda HAYIR oyu kullanarak, AKP’ye karşı tavrını ortaya

Stêrk TV’de Mem Şêrwan’ın hazırlayıp ve sunduğu özel bir programa katılan HPG Komuta Konseyi Üyesi Dr. Bahoz Erdal gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Kürdistan’da büyük bir savaşın sürdüğüne dikkat çeken Erdal, AKP’nin PKK’yi bitirecekleri ifadelerine karşı Amed eylemiyle gerillanın sömürgeciliğin inlerine girdiğini ve bu eylem ile savaşın yeni bir aşamaya ulaştığını belirtti. Erdal, 16 Nisan referandumuna ilişkin de önemli değerlendirmelerde bulunarak “Tayyip Erdoğan’ın referandumda örnek aldığı modeller Saddam Hüseyin ve Hüsnü Mübarek modelleridir” diyerek, Kürtlerin sömürgeciliğe karşı birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çekti.

‘ARKADAŞLAR ONLARIN İNLERİNE GİRDİ VE VURDU’

Bahoz Erdal’ın konuşmasında öne çıkan değerlendirmeler şu şekilde:

Amed eylemi, bir gerilla birimimiz tarafından gerçekleştirildi. Örgütlenmesi iyi yapılmış, planlaması güçlü olan başarılı bir eylemdir. Türk ordusunun saldırı ve propagandalarına karşı cevap niteliğinde olan bir eylemdir. Edindiğimiz bilgilere göre en az 19 ölüleri ve 34’den fazla yaralıları var. Tahminlerimize göre kayıpları daha fazladır. Zamanlaması iyi olan, yerinde ve başarılı bir eylemdir.

Arkadaşlar yer altında tünel kazıyarak emniyet binasının altına kadar giderek 2 tondan fazla patlayıcı yerleştirerek uygun bir zamanlamayla patlatmışlardır. Birimimiz tarafından patlayıcının miktarı çevredeki binaların ve sivil insanların zarar görmeyeceği şekilde ayarlanmıştır. Kuşkusuz bu yeni bir eylem tarzıdır. AKP ve devlet sözcüleri ilk önce eylemin üzerine kapatmak istediler. Bir kaza gibi göstermek istediler. Fakat böylesi bir eylem gizlenemez. Eylem bütün Amed halkının gözleri önünde oldu. Yüzden fazla ambulansın eylem yerine gittiğini Amed halkı kendi gözüyle gördü. Eylem tarzında bir yenilik var. AKP ve devlet yetkilileri karakolların ve devlet kurumlarının güvenlik sistemlerini güçlendirdiklerini, artık eylem yapılmasına yol vermeyeceklerini söylemelerini boşa çıkartan bir eylem oldu. Zira gerilla taktiği satranç gibidir. Satranç oyununda on altı taş vardır fakat bu taşlarla binlerce hamle yapılabilir. Aynı şekilde 8 tane müzik notası vardır ama onlardan birlerce melodi üretebilirsin. Gerilla eylem tarzı da bu şekildedir. Ne kadar önlem alınırsa alınsın gerilla mutlaka bir yol bulup darbesini vurup, eylemini yapacaktır. Bu eylemin mesajı budur. Bir süredir Erdoğan “inlerine gireceğiz, bitireceğiz” diyor ama bizim arkadaşlarımız onların inlerine girip, onları vurdu.

‘SAVAŞ SÖMÜRGECİLİĞE KARŞI YÜRÜTÜLÜYOR’

Şimdi bölgede sert bir savaş yaşanıyor fakat ülkemizde çok daha sert bir savaş yürüyor. Türk sömürgeciliği bütün gücüyle bütün devlet imkanlarını kullanarak halkımızın üzerinden terör estiriyor. Yani Kürdistan’da yakıcı bir savaş mevcuttur. Türk devleti kendi açısından bu savaşı “varlık-yokluk” savaşı olarak görüyor. Bu kadar yakıcı, kapsamlı bir savaşın kuşkusuz kayıpları olacaktır. Türk hükümetinin içişleri bakanı 10 günde 300’den fazla operasyon gerçekleştirdiklerini belirtti. Bu yürüttükleri saldırı ve savaşını gösteriyor. Bir savaş yürütülüyor, bu savaş sömürgecilik için varlık-yokluk savaşıdır. Bu halkımız için de öyledir. Bunun için bu savaşta arkadaşlarımız şehit düştüler, şehit düşüyorlar, kahramanca direniyorlar. Bu yönden maalesef savaşın kayıpları oluyor. Ama aynı zamanda onların da kayıpları çoktur. Yani eğer eskiyle kıyaslanırsa, kayıpları üç, dört kat artmıştır. Çünkü sert bir savaş var. Ve biz Kürt halkı olarak buna hazır olmalıyız. Yani bizim için bu ya özgürlük ya imha sınavıdır. Bu, bilinçle yürüttüğümüz bir savaş ve yakıcı bir süreç olduğunu biliyoruz. Neden? Çünkü zafer imkanları var, Kürtlerin bölgede özgürlüklerini elde etme vardır. Dolayısıyla sömürgecilik bunun önene geçme için tüm imkanlarıyla saldırıyor. Bu meselenin bir yönüdür. Yani bu ülkede bir savaş var, hem de sert bir savaş.

‘GÜCÜMÜZ VE SAVAŞ KABİLİYETİMİZ ARTMIŞTIR’

Diğer taraftan, Türk hükümeti yetkililer savaş sonuçlarına dair birçok açıklama yapıyorlar. Kısa bir süre önce Erdoğan’ın kendisi “birkaç ay içerisinde 10 bin PKK üyesini etkisiz hale getirdik” dedi. Ve Nisan’a kadar bitireceğiz, dediler. Bunlar doğru değil. Her gün açıklama yapıp, şu kadar kayıpları var, diyorlar. Eğer bunların tümü doğru olsaydı, şimdiye kadar gerillanın bitmesi lazımdı. Yani bunlar gerçekleri gizliyorlar, yaptıkları açıklamalar da doğru değildir. Şimdi herkes her gün Türk savaş uçaklarının havalandıklarını görüyor. Bu kadar ağır silah iki devlet arasında yaşanan savaşta kullanılır. Savaş uçağı, kobra helikopterleri, tanklar vs. ağır silahlar kullanılıyor. Madem ki PKK söyledikleri gibi zayıflamıştı ve bitmişti o zaman neden bu kadar savaş uçağı kalkıyor? Savaş uçaklarının havalanmadığı tek bir gün yoktur. Bu PKK’nin güçlü olduğunun göstergesidir. Söylediklerinin aksine, gücümüz daha fazla güçlenmiş, savaş kabiliyetini arttırmıştır.

‘TÜRK ORDUSU SAVAŞAMIYOR’

Diğer bir nokta ise Türk ordusunun karada güçsüz olduğunu gösteriyor. Ordu karada savaşamıyor. Şimdi sadece havadan saldırıyorlar. Buna karşı da gerillanın eylem şekli ve hareket tarzı daha esnektir ve günlük olarak kendisini yenileyebilir, taktiğini değiştirebilir. Türk yetkililerinin kayıplarımıza ilişkin yaptıkları açıklamalar sadece abartı değil, hakikatle hiçbir alakası yoktur. Biz imkanlarımız çerçevesinde şehit düşen her bir arkadaşımızın kimliklik bilgilerini ve bilançolarını açıklıyoruz. Yani biz savaş gerçekliğini ve sonuçlarını halkımıza ve kamuoyuna bildiriyoruz. Kayıplarını gizleyenler onlardır. Bunun en son örneği Amed eylemidir. Eylem yerine yüzden fazla ambulans gidiyor, onlar ise üç tane kayıplarını veriyorlar.

‘GERİLLA SÖMÜRGECİLERİN KABUSU OLACAK’

Türk devleti geçtiğimiz kışı kendisine fırsat bilerek, belki de bütün kışlardan daha fazla operasyonlar gerçekleştirdi. Kuzeyde operasyonlar, güneyde de hava saldırıları gerçekleştirdiler. Buna karşı tüm güçlerimiz her alanda kendilerini bir program çerçevesinde hazırladı ve şimdi bahar geldi gerillanın hazırlıkları güçlüdür. Amed eylemi gerillanın hazırlık ve planlamalarının seviyesinin bir göstergesidir. Bunu tüm halkımıza rahatlıkla söyleyebiliriz; her şeyden önce, her gün çıkıp “bitireceğiz” diyen Türk devlet yetkililerine söylüyoruz, Kürdistan’da inkar ve imha siyaseti olduğu sürece, devlet terörü olduğu sürece Kürdistan gerillası onların yaşamının kabusu olacaktır. PKK, rüyalarının korkusu, kabusu olacaktır. PKK, söylenenin aksine zayıflamıyor, gün geçtikçe her yönden daha fazla güçleniyor.

‘ERDOĞAN’IN ÖNREK ALDIĞI MODEL SADDAM VE MÜBAREK’İN MODELİDİR’

16 Nisan’da yapılacak olan referandumun hem Kürdistan, hem Türkiye açısından büyük önemi vardır. Var olan 12 Eylül anayasası, şoven, faşist, demokratik içerikten uzak olan bir anayasadır. AKP’nin şimdi referandumda onaylatmak istediği anayasa var olan anayasadan daha beterdir. Eğer bu anayasa onaylanırsa Türkiye’nin uzun bir süre karanlık bir tünele girmesi anlamına geliyor. Şimdi diyorlar ki, Türk modeli anayasadır. Vallahi Türkiye halkını kandırıyorlar. Bu anayasa, getirdikleri 18 maddelik paket esas itibarı ile BAAS rejiminin modelidir. Saddam Hüseyin’in modelidir. Gidip Saddam Hüseyin’in modeline baksınlar, o zaman bu kimin modelidir. İstikrarın olması için bu gerekli modelidir, diyorlar. Dünyada bunun örnekleri çoktur. Saddam Hüseyin de 24 yıl BAAS partisiyle iktidardı, siyasi yönde istikrar vardı. Sadece bir parti iktidardaydı. Saddam Hüseyin kendisi Cumhurbaşkanıydı, başbakandı, her şeydi. Peki sonu ne oldu? Mısır’da Hüsnü Mübarek partisiyle birlikte 30 yıl iktidardaydı. Peki sonuçları ne oldu? Tayyip Erdoğan’ın referandumda örnek aldığı modeller Saddam Hüseyin ve Hüsnü Mübarek modelleridir. Bunun Türkiye halkına ne yararı olacaktır?

‘AKP’YE KARŞI TAVIR ALMAK YURTSEVERLİK GÖREVİDİR’

Halkımız için ise bu referandum farklı bir anlama sahiptir. Her Kürt sandığa gidip, HAYIR demelidir. Şimdi bazı insanlarımız şöyle düşünüyor olabilir; var olan sistem de kötü, gelecek olan da kötü, her ikisinin de canı cehenneme. Fakat meselenin bir diğer yönü var. Erdoğan ve AKP’nin Kürdistan’da yürüttüğü teröre karşı halkımızın bir tutum alması lazım. Güçlü bir tavrın olması gerekiyor. Biz bunu kabul etmiyoruz, demeliler. Onun için sandık başına gidip, açık bir şekilde tavır almak her bir insanımız için bir yurtseverlik görevidir.

“AKP KÜRTLERİN TAVRINDAN KORKUYOR”

Erdoğan bir dönem halkımızı kandırmak istedi. Sözde Kürt sorununu çözmek için adım atacaktı, işte onun önünde engel var diyordu, Ergenekoncular, bilmem kimler engeldi. Gelinen aşamada her şey netleşti. Kürdistan’ın her yerinde katliam gerçekleştiriyor, herkesi tutup zindana atıyor, pervasızca Kürdistan’da açık bir şekilde terör uyguluyor, hala Kürt halkının tutumundan korkuyor. Tekrardan kandırma çabalarına giriyor. Bu konuda kuşkusuz AKP tarafından kandırılan Kürtler, AKP ve Erdoğan’a umut bağlayan Kürtlere şunu söylemek istiyoruz; şimdi bazıları ne diyor, “bir çözüm ve diyalog süreci vardı ama PKK bunu iyi değerlendirmedi, heba etti. PKK sebep oldu, hendekler vs. sebep oldu.” Bu AKP’nin büyük bir yalanıdır.

Bir daha hatırlatmak istiyoruz, Önder Apo ve PKK hiç kimseye vermediği kadar AKP’ye şans verdiler. Kaç sefer ateşkes ilan edildi? En sonuncusu daha 2013 yılında ilan edildi, ama onların cevapları ne oldu? 2013 Newrozu’nda Önder Apo tarihi bir çağrı yapmadı mı? Peki sonrasında ne oldu? Şimdiki AKP ve hükümet değil miydi, Kürdistan’da yüzlerce yeni kalekol yaptı. Yüzlerce yeni askeri üsler yaptılar. Yeni güvenlik barajları yaptılar. Bu Erdoğan değil miydi, “Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum” diyen. Hem de bunu açıkça söyledi. En son 2015 Nisan’dan sonra Önderlik ile olan görüşmeleri engellediler. 24 Temmuz 2015’de savaş uçaklarıyla 300 defa Medya Savunma alanlarını bombaladılar. Kendileri Ceylanpınar’da iki polisi öldürdüler, bunu gerekçe yapıp yüzlerce savaş uçağıyla Medya savunma alanlarına saldırdılar. O zaman hendek mi vardı? Kesin olan bir şey varsa, o polisleri kendilerinin öldürdüğüdür.

‘AKP’YE UMUT BAĞLAYAN KÜRTLER REFERANDUMDA DOĞRU TAVIR SAHİBİ OLMALI’

Burada esas olan AKP bazı anlamayan Kürtleri tekrardan kandırıp, sanki bir çözüm süreçlerini geliştirme niyetleri varmış da bunu bozan PKK imiş, buna başlamışlardı, fakat PKK bunun kıymetini bilmedi. Bu büyük bir yalandır. Tam tersine AKP Tamil’de yapılanı yapmak istedi. Tamil’de ne oldu? Görüşmeler başladı, Tamil gerillası gaflet yaşadı, kendilerine köyler yaptılar ve ardından Sri Lanka Hükümeti bir anda saldırdı, savaş uçaklarıyla ve büyük bir operasyonla saldırarak tasfiye etti. 24 Temmuz’da AKP, 300 uçakla saldırının hendekle alakası yoktur. O zaman hendek diye bir şey yoktu. Gerillayı gafil yakalayıp, ağır bir darbe vurmak, kuzeyde gerillaya saldırarak tasfiye sürecini geliştirmek istediler. AKP’ye umut bağlayan Kürtler bu gerçeği iyi görmeliler ve bu referandumda doğru yola gelmeli ve tavır sahibi olmalılar. Özellikle bu çevrelere çağırımızdır, belki bir süre Tayyip Erdoğan’ın adım atacağına inandılar, fakat Erdoğan’ın gerçek yüzü açığa çıkmıştır.

‘ERDOĞAN DAİŞ AYNI ZİHNİYETTTEDİR’

Şimdi Erdoğan’ın Kürdistan’da yaptıklarıyla, DAİŞ’in yaptıkları aynıdır. Size iki örnek vermek istiyorum. Hiçbir dini inançta hiç kimsenin mezarlığını yıkıp, tahrip etmek yoktur. Bu dönemde bunu sadece iki güç yapmaktadır. Birisi DAİŞ; gidip mezarlıkları yıkıyor, cenazelerle oynuyor, bir de AKP bunu yapıyor. Kandil ve Kürdistan’ın her yerinde şehit arkadaşlarımızın bulunduğu birçok mezarlığı yıktılar, cenazelerle oynadılar. İkincisi şehirleri yıktılar. DAİŞ, Kobanê’de ne yaptıysa Erdoğan da Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de aynı şeyi yaptı. Yani şu an Erdoğan’ın Kürdistan’da yaptıklarını DAİŞ yapmaktadır. İkisinin de zihniyetleri aynıdır. Dolayısıyla AKP’ye yakın olan Kürtlere artık yeter, diyoruz.

‘AKP’NİN KANUNLARI VARSA, HALKIN DA KANUNLARI VAR’

Birkaç yıl önce eskiden korucu olan bazı Kürtlere, neden korucu olduklarını sorduğumuzda, yanlış yaptıklarını söylediler. Neden yanlış yaptıklarını sorduğumuzda ise, “sizinle devlet arasında bir savaş vardı. Devlet bize taraf olmamız için baskı yapıyordu. Biz de PKK zayıftır, en fazla bir-iki yıl dayanır, eğer PKK’nin tarafını tutarsak, ateşinde yanarız; devlet güçlüdür, devlet başarılı olacak ve onun için devletin tarafına geçersek bizim için daha iyi olur diye düşündük. Fakat yıllar geçtikçe yanıldığımızı gördük. PKK bitmedi, PKK halklaştı ve bir devrim gerçekleştirdi” dediler. Onun için şu an AKP’ye yakın olan Kürtler “AKP güçlüdür, halkımıza sırtımızı dönelim, aile çıkarlarımızı düşünelim, biraz maddi çıkar elde edelim” diye düşünenler yanılıyorlar. Firavun’a zulüm kar etmemiştir, Erdoğan’a mı kar edecek. Şu an AKP ve Erdoğan’ın Kürdistan’da yaptıkları onun güçlülüğü değil. Eğer bugün herkesi tutup cezaevine koyuyorsa bu onun güçlü olduğunu göstermiyor. Tam tersine bu onların korkaklıklarını ve zayıf olduklarını gösteriyor. Bunun için AKP içerisinde olan Kürtlere diyoruz ki, artık bu katliam ve terörün ortağı olmayın. AKP faşist bir partidir, halkımızın kanına eli bulaşmış bir partidir, şehirlerimizi yıkan bir partidir, halkımıza düşman olan bir partidir. Bu Kürdistan’da meşru bir parti değildir, gayri meşru bir partidir. Bunun için AKP ile hareket eden bir Kürt onun bu suçuna ortak oluyordur. Eğer AKP’nin kanunları varsa halkın ve devrimin de kanunları vardır, halkın da adaleti vardır. Onun için sömürgeciliğe alet olmasınlar diyoruz.

‘ROJAVA DEVRİMİ SURİYE İÇİN MODELDİR’

Rojava halkımız bir devrim yapıp ve güzel bir model gerçekleştirdi. Daha önce Kürt ve Arapların çelişki ve çatışmaları olacak dediler. Ama bu modelde Kürtlerle-Araplar birlik ve ortak hareket ediyorlar. Ve başarılıdır da. Bazıları Rojava devrimine altı ay ömür biçiyorlardı. Ama bugün Rojava devrimi Suriye’nin geleceği için bir model oldu. Şimdi Rojava’da anlaşılmayan şey, oradaki bazı Kürtlerin tavrıdır. ENKS örgütü var, fazla güçlü de değiller. Onlar da ikiye bölünmüş durumdalar. Bir bölümü yabancı ülkelere gitmişler, orada yabancı servislerin ajanları konumuna gelmişler hatta bazılar açıkça MİT’e çalışıyor, onlardan maaşlarını alıyorlar. Eskiden Suriye Muhaberat’ından maaş alıyorlardı, şimdi ise MİT’ten alıyorlar. Tüm dertleri Rojava devrimine düşmanlık yapmaktır. Bunları Allah ıslah etsin diyoruz, başka da bir şey demiyoruz.

‘KÜRTLER BİRLİKTE HAREKET ETMEK ZORUNDADIR’

İçeride bir kısım var, yurtseverlik ve Kürtlük duygularına sahip ama anlamıyorlar. Bunlar ENKS üyesi Kürtlerdir. Özerklik ve Kuzey Suriye federasyonuna sahip çıkmaları gerekir. Bu bir parti sorunu değil, bu Rojava’daki halkımızın sorunudur. PYD’ye eleştirilerin varsa yap, ama burada federasyon gerçekleşiyor, özgürlük gerçekleşiyor, siyasi bir muhtariyet gerçekleşiyor, Kürtlerin varlığı kabul ediliyor. Bunlar sadece PYD için değil, bütün Kürtlerin kazanımlarıdır. Yani ENKS üyesi olan ve PYD’ye eleştirileri olanlar olabilir, bu demokratik ortam içerisinde gerçekleşebilir. İstanbul’daki ENKS üyeleri ile AKP içerisinde yer alan Kürtlerin birbirlerinden farkı yoktur. Her iki tarafta işgalci Türk devleti için çalışıyorlar. Her iki tarafta Türklerin zihniyeti ile konuşuyorlar. Böyle devam etmeleri durumunda bitecekler. Rojava Kürdistan’ı için tarihi bir süreçtir. İmkânlar da gelişmiştir. Rojava’daki her bir birey, siyasi görüşü ne olursa olsun bu imkanlara sahip çıkmalıdır. Bu bir partinin görevi değildir. Herkesin görevidir. Kendi aralarında ne diyorlarsa desinler ancak burada Kürtlerin statüsü oluşuyor. Burada beraber hareket etmek zorundalar. Bu herkes için geçerlidir. Ve herkesin oluşacak bu statüde faydası olacaktır. Böyle devam etmeleri durumunda eriyip bitecekler. ENKS iki yıl öncesine göre zaten çok zayıflamıştır. Böyle devam etmeleri durumunda kısa bir süre içinde bitip gidecekler.

‘ERDOĞAN’DAN KÜRTLERE DOST OLMAZ’

Güney Kürdistan halkına ve burada bulunan siyasilere şunu söylemek istiyorum. AKP ve Erdoğan asla Kürtlerin dostu değildir. Güney Kürdistan’ın da dostu değildir. Eğer gerçekten Kürtlerin dostu olsaydı öncelikle Kuzey Kürdistan’da bulunan 25 milyon Kürtlere saygı duyardı ve iradelerini tanırdı. Öncelikli olarak kendi yanındaki Kürtlerle dostluk, kardeşlik yapardı. Şimdi Erdoğan ve AKP 25 milyon Kuzey Kürdistan’daki Kürtlere karşı düşmanlık yapıyor, katlediyor, şehirlerini yakıp yıkıyor, Rojava’daki Kürtlere de her gün tehditler savurarak orada bulunan Kürtlere bir statü verilmemesi için elinden geleni yapan bir zihniyet nasıl olur da Güney Kürdistanlı Kürtlerle kardeşiz diyebiliyorlar? Kuzey Kürdistan’daki 25 milyon Kürtlere düşman olan ve yine Rojava’da Kürtlerin kazanımlarına düşmanlık yapan Erdoğan’ın Güney Kürdistan’daki Kürtlerle dostluk yapması mümkün değildir. Güney Kürdistan halkının ve siyasi hareketlerinin bu hakikati görmeleri gerekir. Eğer ki AKP Güney Kürdistan’a yardım ediyorsa bu kesinlikle buradaki Kürtleri çok seviyor anlamına gelmemelidir. Bunun nedeni tüm Kürdistan’daki Kürtleri birbirine düşürmek için olduğunu bilmek gerekir. Yine bize karşı yeni bir güç oluşturmak için bunu yapıyorlar. Yakın zamanda olan iki olayı örnek vermek istiyorum. Örneğin DAİŞ Güney Kürdistan’a saldırdığı zaman Hewler’e, Duhok’a saldırmak istediği zaman acaba AKP hükümeti buradaki halka ve siyasi çevrelere ne kadar yardım etti? Güney Kürdistan topraklarında on altı tane askeri karargâhları var ki bunlar da tanklarla ve ağır silahlarla donanımlı merkezlerdir, KDP’nin yardım isteminde bulunmasına rağmen yardım ettiler mi? Valla Erdoğan da AKP Hükümeti de DAİŞ’in Hewler’e girmesini istiyorlardı. Burada AKP’nin samimiyeti ve dostluğu net bir şekilde belli oluyor. İkinci örnek Kerkük’teki bayrak meselesi. Kendileri Türkiye’de Güney Kürdistan bayrağını açabiliyorlar ama Güney Kürdistan halkının kendi şehirleri olan Kerkük’te bu bayrağı açmalarına karşı çıkıyorlar. Burada şu mesajı veriyorlar. Biz sizin bayrağınızı kendi yanımızda açabiliriz ama siz kendi bayrağınızı kendi şehirlerinde açamazsınız. Bu da AKP hükümetinin Güney Kürdistan politikalarında ne kadar sahtekâr ve ikiyüzlü olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Güney Kürdistan halkımızın AKP’nin bu gerçekliğini bildiğini biliyoruz. Ancak KDP’nin de bu gerçekliği bilmesi gerekir.

‘ERDOĞAN’IN TÜM ÇABALARI KÜRTLER ARASI SAVAŞ ÇIKARMAK’

AKP ve Erdoğan’ın bütün çabaları Kürt güçleri arasında savaş çıkarmak için olduğunu bilmek gerekir. Eğer bir savaş durumu gelişirse Kürtlerin nasıl bir faydası olacaktır? Gerçekten bunu anlamak istiyoruz. Örneğin en son Şengal’de çıkan çatışmadan sonra gazeteciler Dışişleri bakanına buradaki durumlara ilişkin bir soru sordular. Bakan da hemen bütün Türk medyasını uyararak burada bazı planlarının olduğunu ve gündemleştirilmemesi gerektiğini söyledi. Yani Türk devletinin gözü Şengal’deydi ki burada büyük bir savaşın çıkmasından yanaydılar. Daha fazla işgal etmek için bekliyorlardı. Eğer ki Şengal’de gerçekten daha büyük provokasyonlar gelişmediyse bu bizim hareketimizin sorumluluk yaklaşımıyla meseleye yaklaşmasından kaynağını almaktadır. Anladık ki bu işgalci güçlerin bir oyunuydu ve biz de hareket olarak bu oyunu bozmak zorundaydık. Öyle de yaklaştık.

‘KÜRTLER ARASI BİR SAVAŞ HARAMDIR’

Şimdi şunu da söylemek istiyorum. Uzun bir süredir Kürdistan gerillaları Güney Kürdistan’dadır. Güney Kürdistan halkından bir kişi çıkıp desin ki gerillanın bize zararı var. Böyle bir şey mümkün değil. Gerillanın Güney Kürdistan’daki varlığı Güney halkımız için bir tehdit değildir. Güney Kürdistan’daki siyasileri karşı bir tehdit değildir. Yine hiçbir siyasi parti için bile tehdit değildir. Bunun aksini iddia edenler dönüp tarihe baksınlar. Zor zamanlarda Güney Kürdistan’ın yardımına koşan Kürdistan gerillalarıdır, AKP değildir. DAİŞ Güney Kürdistan topraklarına saldırdığı zaman AKP Güney Kürdistan’a yardım etmemiştir. Kerkük’e giden de Şengal’e giden de, Maxmur’a giden Kürdistan gerillaları olmuştur. Bu hakikatin iyi kavranması gerekir. Eğer burada Güney Kürdistan topraklarında bir tehditten bahsedeceksek eğer bu Güney Kürdistan topraklarında işgalci konumda olan Türk askeri üsleridir. Bunun iyi anlaşılması gerekir. Yani işgalci konumunda olan Türkiye hükümetine sormak gerekir; burada ne işiniz var? Yani eğer burada bir sorun varsa Kürtler ve Kürt güçleri arasında diyalog yöntemi ile çözülmesi gerekir. Tarihten ders çıkarılması gerekir. Yani bazen bizleri Türklerle tehdit ediyorlar. Bilsinler ki PKK bu tehditlere gelecek bir güç değildir. Yani 40 yıldır biz Türk devleti ile savaş içerisindeyiz ve onları çok iyi tanıyoruz. Bu tür tehditlerle de bizden geri adım atmamızı beklemesinler. Bu tarz tehditlerin kimseye bir faydası olmaz. Biz şunu net bir şekilde söyleyebiliyoruz. Bugünden sonra Kürt güçleri arasında yaşanacak bir savaş haramdır. Çünkü diyalog yoluyla halledilmeyecek hiçbir sorun yoktur. Yani Kürtlerin tek dostları yine Kürtlerdir. Bunu bütün siyasi çevrelerin, toplumumuzun iyi bilmesi gerekir.

‘2008’DE GÜNEY KÜRDİSTAN’A SALDIRIYI GERİLLA BOŞA ÇIKARDI’

Şunu da söyleyeyim. Eğer ki bugün PKK büyümüşse ve kendini geliştirmişse bundan kimsenin korkmasına gerek yoktur. Çünkü bu büyük güç tüm Kürtlerin yararınadır. Şunu da söyleyeyim. Eğer bugün PKK burada olmasaydı Erdoğan ve Türk devleti Güney Kürdistan’ı kabul eder miydi? Buradaki iradeye saygı duyar mıydı? Güney Kürdistan bayrağını havaalanında asar mıydı? Kesinlikle hayır. Biz Erdoğan’ın gerçek yüzünü 2008’de de görmüştük. O dönem yaptıkları operasyonda bazı haritaları arkadaşlarımızın eline geçmişti. Hedefleri Duhok’tu. O dönem de şunu diyorlardı; “Buradaki aşiret sistemini biz asla kabul etmeyeceğiz. O dönem de onların bu saldırılarını Kürdistan gerillaları boşa çıkardı. Yani gerillayı tehdit olarak gören anlayışlar kesinlikle yanlıştır. Çünkü bu Türk devletinin bir propagandasıdır. Gerilla ne zaman halkına ve değerlerine karşı bir saldırı olduysa üzerine düşen görevleri yerine getirmiştir ve getirmeye de devam edecektir.

“MİT BEHDİNAN’DA KARIŞIKLIK ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR’

Sizinle bir başka bilgi de paylaşmak istiyorum. MİT Şengal’de sonuç almamış olacak ki son günlerde Behdinan’da yeni karışıklıklar çıkarmaya çalışıyor. Cadde kenarlarında bazı tüneller kazınmış ve bazı fitne kesimleri de arkasına MİT’i alarak hemen PKK’ye yıkmak istiyorlar. Nerden biliyorsunuz PKK’nin bunu yaptığını? MİT mi bunları söylemenizi istiyor? Bu tüneller eğer iyi araştırılırsa MİT ya da MİT’e bağlı kesimlerin bu tünelleri yaptığı anlaşılacaktır. Bunun için diyoruz, işte herkesin duyarlı olması gerektiğini. Gerçekten de Kürdistan halkı için tarihi bir fırsat var. Siyasi görüşleri ayrı olabilir, ancak Kürdistan halkının geleceği her şeyden önce gelmelidir. Artık sadece bir iki parça Kürdistan için demiyoruz bütün Kürdistan’ın özgürlüğü yakındır. Bu ne hayaldir ne de rüyadır. Bu gerçektir. Ve bunun için çaba içerisinde olmamız gerekir.

‘KÜRTLERİN STATÜLERİNE KARŞI ÇIKAN TEK GÜÇ TÜRK DEVLETİDİR’

Hareketimiz birçok sefer Kürt Ulusal Kongresi için ciddi çabalar içerisinde oldu. Ama bizim için önemli olan nedir? Bütün Kürt güçlerinin bu işgalcilerin planlarını boşa çıkarmak için uğraşmaları gerekir. Zaten epey zayıflamıştır. Kürtlerin statülerine karşı çıkan tek güç şimdilik Türk devletidir. Bu yüzden de Türk devletinin bu siyasetini boşa çıkarmak ilk hedef olmalıdır. Bir de acil olarak yan yana gelip toplantılar yaparak halkımız için ortak bir çaba içerisine girmek gerekir. Bizim için acil olan şey budur.

‘ZİNDANDAKİ ARKADAŞLARIN EYLEMİ KÜRTLERİN TESLİM ALINAMAYACAĞININ MESAJIDIR’

Zindandaki yoldaşlarımızın eylemleri çok değerli ve onurludur. Bu eylemlere öncülük eden tüm yoldaşlarımızı selamlıyorum. Bizler de gerilla yoldaşları olarak onların bu tutumlarına cevap olmak için bir çaba içerisindeyiz. Zindandaki arkadaşların eylemleri önemli ve anlamlıdır. Burada verilmek istenen mesajlar önemlidir. İlk mesajları Türk devletinedir; “siz bizim şehirlerimizi yıksanız da insanlarımızı katletseniz de, zindanları doldursanız da, sen devletsin belki bu terörü uygulayabilirsin ama bizi asla teslim alamazsın, sen artık Kürt halkının iradesini kıramazsın. Artık Kürtler senden korkmuyorlar. Yani ölümle, yıkımla, göçle Kürt halkını teslim alamazsın.” Çiller döneminde 4000 köy yakıldı. Binlerce insan faili meçhul oldu. Kürt halkı baş eğmedi, teslim olmadı. Şimdi AKP’nin terörüne mi teslim olacak. Görülen o ki AKP’de o kadar güçlü değildir. İşte zindanlardaki arkadaşlarımızın vermek istediği mesaj da budur. “Belki bizleri zindanlara almışsın ama bizi teslim alamazsın, irademizi teslim alamazsın.” İkinci mesajları bizim içindir, halkımız içindir.

‘KÜRT GENÇLİĞİNİN TÜRK FAŞİZMİNE CEVABI OLMALI’

Eğer ki arkadaşlarımız o kadar zor koşullarda böyle bir tutum sergileyebiliyorlarsa dışardakilere daha büyük sorumluluk düşüyor. Özellikle Kürt gençliği cevap sahibi olmak zorundalar. Şimdi Kürt gençliği AKP’nin bu uygulamalarına karşı ve zindanlarda gelişen bu tutuma karşı cevapsız mı kalacaklar? Boyun mu eğecekler, teslim mi olacaklar? 40 yıllık büyük bir mücadeleden sonra geri adım atmayacağız. Çünkü yaşanan o kadar kahramanlık ve fedakârlık var. Kimse bunu beklemesin. Kürt gençliğine özel bir çağrıda bulunmak istiyorum. Türkiye’nin bir içişleri bakanı var. Her gün konuşan bir JİTEM elemanıdır. Bize katılımların en aza indiğini belirtiyordu. Bu yalandır. Yalnız Kürt gençliğinin buna bir cevabı olmalıdır. Şimdi bahar geldi. AKP’nin bu zulmüne, bu yalanlarına ve bu saldırılarına karşı Kürt gençliği sessiz kalmayacaktır. Ve Soylu’nun bu açıklamalarına karşı ne cevap vereceklerini biliyorlar. Yine tüm halkımıza şunu da söylemek isterim. Erdoğan ve Türk sömürgeciliği tüm imkânlarıyla halkımıza karşı bir saldırı içerisinde olduğu bir gerçekliktir. Çok sert ve çetin bir savaş sürecinden geçiyoruz. Ancak şunu unutmamak gerekir ki Kürt halkı ve hareketi olarak tüm zamanlardan daha güçlüyüz. Türkiye açısından da artık eskisi gibi dayanacakları bir yer kalmamıştır. Kendi içlerinde de büyük sorunlar yaşıyorlar. Bizler eğer ki sabırla, tahammül ederek ve ısrarcı olarak direniş mücadelemizi yükseltirsek tıpkı diğerleri gibi Erdoğan’ı da tarihin çöp sepetine göndereceğiz. Ve bu da Kürdistan halkının ve Önder Apo’nun özgürlüğünü de kendisiyle birlikte getirecektir.