Eren: Kürtlerin ulusal birlik ve statü ihtiyacı var

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi üyesi Eren, Kürtlerin demokratikleşmesinin Ortadoğu’nun demokratikleşmesi anlamına geleceğini belirtti.

Kürt ulusal birliğinin; ulusal, bölgesel tarihsel olarak çok önemli bir rol oynadığına dikkat çeken KCK Halklar ve İnançlar Komitesi üyesi Eren, Kürtlerin demokratikleşmesinin Ortadoğu’nun demokratikleşmesi anlamına geleceğini belirtti.

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi üyesi Cihan Eren, Lozan’a karşılık Kürt ulusal birliğinin önemini ANF’ye değerlendirdi.

'STATÜ ELDE ETMEMİZ ÖNEMLİ'

Kürtlerin 21. yüzyılda kendi kendisini yönetebilmesi için statüsünü elde etmesi gerektiğine dikkat çeken Eren, şunları belirtti:

“20. yüzyılda Kürtlerin durumunu ele aldığımızda, Kürtler bir ittifak oluşturamadığı için parçalanmaktan kurtulamadı. Herkes devlet oldu, Kürtler olamadı. Herkes bir kimliğe kavuştu fakat Kürtler kavuşamadı. Kürtlerin statüsüz kalmasının sebebi, kendi aralarında bir ittifak oluşturamadıklarıyla adlandırıldı. Yani Lozan’la dört parçaya bölünen Kürtlerin parçalanmasında esas belirleyici sebep, Kürtlerin birlik olmamaları olmuştur. 20. yüzyılda Kürtler birlikteliğini sağlayamadığından dolayı statüsüz, kimliksiz, dilsiz, göçebelik, katliamlar, talanlar yaşamalarına sebep oldu. Bugün ise Kürtler Ortadoğu’da demokrasinin öncüsü konumundadır. Ve Ortadoğu’da demokrasiyi geliştirmek istemektedir. Ortadoğu’nun demokratikleştirilmesi için toplumun özgürlük anahtarı demokrasidir. Halklar demokrasi anahtarıyla kendisini örgütlemeli; Kürtler kendi içinde çalıştaylar ve kongreler yaratarak statülerini kazanmalı. 21. yüzyılda Kürtlerin kendi renkleriyle, kültürleriyle kendisini yönetebilmesi için statülerini elde etmesi çok önemlidir. Bunun için güçlü bir şekilde parçacılık zihniyetini değiştirmesi gerekir. Bu yüzden ulusal kongrede yer almak, geçmişte yaşamış olduğumuz parçacılık zihniyetinden ders çıkarıp kendi kendimizi demokratik kurallar çerçevesinde yönetmemiz demek oluyor.”

'DAR AŞİRETÇİ VE AİLECİ ÖZELLİKLER KAYBETTİRİYOR'

Kürdistan’da değişikliğin bir yolunun da Kürdistan’ı işgal eden sömürgeci güçlerle ilişkilerin gözden geçirilmesinden geçtiğini belirten Eren, şöyle devam etti:

“Arap ülkeleri, İran ve Türkler nasıl statükocu bir yöntem izliyorsa Kürdistan’da da KDP, özellikle Barzani ailesi statükocu bir yöntem izleyip 20. yüzyıl aklıyla yol almaya çalışıyor. 20. yüzyılda Lozan Antlaşması ile Kürtleri parçalayıp, bölüp statüsüz bırakmak uygun görüldü. Kürtleri parçalayıp statüsüz bırakarak, mayın gibi toprağın altına gömüp basıldığında patlar hale getirdiler. 20. yüzyılda Kürtlerin durumu böyleydi. Türkler, Irak ve İran üzerinde siyaset yürütmek istediklerinde Kürtleri öne sürüyorlardı. KDP de 20. yüzyıldaki Kürtler gibidir. Irak’taki Arapların, Kürtlerin, Asurluların, Türkmenlerin demokratik bir şekilde yönetilmek istemelerini bildiği halde referandumu gündeme sokarak bunu parçalamak istiyor. Irak’ta yeni bir rejim ve yeni bir siyasi yöntemin izlendiğini bildiği halde Irak karşıtı, tek taraflı, tartışmaya kapalı bir yöntem izliyor. 20. yüzyıl aklıyla ilerlemek istemeyen Kürt güçleri, Ortadoğu demokratik ilkeleri kapsamında konumlanmalıdırlar. Örgütlü hale gelerek statülerini elde etmelidirler.

'ÇALIŞTAY UMUT VADEDİYOR'

Süleymaniye’de gerçekleşen Çalıştay’da yapılan değerlendirmeler 20. yüzyıl değişimi ekseninde olmalıdır. Bu Çalıştay’da yer alan siyasi güçler de değişimi isteyen güçlerdir. Kürtler Ortadoğu’nun en eski halklarından biridir. O nedenle 20. yüzyılda Kürtlerin hangi nedenlerden kaynaklı kaybettiğinin iyi bilinmesi gerekir. 20. yüzyılda Kürtler aşiretçi, kabilesel ve aileci özellikleriyle kaybetti. Özellikle Türk iktidarlarının çevresinde bulunan Kürt bürokratlar, Kürt halkının çıkarlarını düşünmek yerine yalnızca kendi faydalarını düşünüyorlardı ve Türk iktidarlarının isteklerini yerine getiriyorlardı. Kürdistan’da değişiklik, Kürdistan’ı işgal edenlerle ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesini ifade eder. Kürdistan’ı işgal eden güçler, Kürtlerin statüye kavuşmasını ve söz sahibi olmasını istememektedirler. Özellikle Kürt bürokratlar bu çelişkiyi görmeli ve yorumlamalıdır.”

Ulusal kongrenin askeri, siyasi, ekonomik ve diplomatik anlamda Kürt birliğini sağlayarak Kürtlerin statüye kavuşmasını gerçekleştireceğine vurgu yapan Eren, şu değerlendirmeleri de yaptı:

"Kürtler 20. yüzyılda halkların düşmanıymış gibi tanımlandı. Oluşturulan bu algının kırılması gerekir. Kürtler hiçbir halkın düşmanı değildir. Kürtler diğer tüm halklarla kardeşçe yaşamak istiyor. Kürtler kendi topraklarında statüleri ve kimlikleriyle yaşamalıdır. Kürtlerin Ortadoğu’da askeri, siyasi, ekonomik ve diplomatik bir gücünün oluşması gerekmektedir. İşte tam da bu noktada Kürtlerin ulusal birliği için gerçekleşen Çalıştay, Demokratik Kürt Ulusal Birliği Kongresinin önümüzdeki süreçte yapılması için umut vadetmektedir. Kongre, Kürtlerin askeri, siyasi, ekonomik ve diplomatik anlamda birliğini sağlayarak Kürtlerin statüye kavuşmasını gerçekleştirir. Statüye kavuşan Kürtler, 94 yıl önce Kürtlerin parçalanmasına ve statüsüz bırakılmasına sebep olan Lozan Antlaşması'nı güncellemiş olacaklardır. Sevr Antlaşması ile Kürdistan küçük küçük parçalar haline getirildi, Skeys Pickot ile yok sayıldı, Lozan’da daha da bölünerek varlığı inkâr edildi. Kürtler ulusal birliklerini geliştirdikleri oranda kendi aleyhlerine gelişen tüm bu inkâr ve yok sayma uygulamalarını ortadan kaldıracaklardır. Bunun için yeter ki hizipçi, aileci ve şahsi çıkarlar bir kenara bırakılsın! Bizler devletler karşısında halk olarak eşit statüye sahip olmalıyız. Bu Kürtlerin kendi içindeki sorununu çözer. Demokratik Kürt Ulusal Birliği Kongresinin anlamı bunu ifade etmektedir. Dikkat edelim, KDP neden buna gelmiyor? Çünkü KDP tarikatçı bir partidir. Bu kesinlikle 20. yüzyılda bize kaybettiren bir şeydir. Bunun için de umut ediyoruz ki; KDP içerisinde siyaset yapan, örgütlenen Kürdistani kesimler bunları görür ve ona göre yaklaşırlar.“

'21. YÜZYILA GÖRE ÖRGÜTLENİLMELİ'

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi üyesi Cihan Eren, şunları da ifade etti: "Bugün Ortadoğu’da 3. Dünya Savaşı yürütülüyor. Bu soğuk savaş dönemi değildir. 1. ve 2. dünya savaşları döneminde değiliz ki, dünya iki kutup olsun. Biz ırkçılık üzerinden gelişen ulus devletler çağında değiliz. Madem bu dönem geçti ve değişti, o zaman Ortadoğu’da siyasi bir güç ve etkili bir halk olarak tüm bu gelişmeleri göz önünde bulundurup kendimizi değiştirelim. İşte ulusal kongre bu anlamda en üst düzeyde Kürtlerin değişimini gösteriyor. Ulusal kongre şu anlama gelmiyor; herkes bir partiye mensup olsun, onun içinde örgütlensin, siyasi bir çizgiye katılsın. Ulusal kongre Kürtlerin kendilerini değiştirdiği ve 21. yüzyıla göre kendilerini hazırladıkları anlamına geliyor. Bu Kürtlerin 21. yüzyıl örgütlenişidir. Bütün Kürdistan’ı ve Kürtleri ilgilendiren bir durumdur. Ortadoğu’da Kürt sorunu esas sorun olduğu ve dört devleti de bu anlamda ilgilendirdiği için eğer Kürtler bir olursa, bugün Rojava Kürdistanı'nda bu yürüyorsa ve bunu daha da etkili yürütecekse, bu Ortadoğu’da da çözüm olacaktır. Kürtlerin demokratikleşmesi tüm Ortadoğu’nun demokratikleşmesi anlamına geliyor. Bu da Kürtlere Ortadoğu’nun öncüsü konumunu kazandırıyor. Yani Kürtlerin birliği hem ulusal hem tarihsel hem de bölgesel olarak çok önemli bir rol oynuyor. Ulusal kongrenin Kürt birliği açısından taşıdığı tarihsel anlam budur. Kesinlikle bu kongreye katılanlar Ortadoğu halklarına hizmet görevlerini de yerlerine getiriyorlar. Bundan dolayı bu görev çok önemli ve kutsaldır.”