İZLENİM

Êzidî kadınların intikamı!

Savaşçılar bir günde yaklaşık 20 kilometrelik bir alanı çetelerden özgürleştirmişti. Hem de bir yaralı bile vermeden büyük bir başarı elde etmişti. DAİŞ çetelerine ağır darbeler vurarak.

Geçen sene bugünlerde Şengal kent merkezi çetelerden özgürleştirildi. Ancak Şengal'in birçok çok köyü hâlâ DAİŞ'in işgali altında. Şengalli birçok kadın, genç kız DAİŞ'in elinde.

YJŞ ve YBŞ güçleri Şengal'in yıl dönümünde Şengal'in güneyinde kalan köyleri özgürleştirmek, Şengalli kadın ve kızların intikamını almak için bir hamle başlattı. Hamlenin adına da "Şengalli Kadınların İntikamı" adı verildi. Hamleye, birçok savaşçısı Şengalli genç kadınlardan oluşan YJŞ öncülük etti. 

SON GECEDEN NOTLAR

Hamlenin başlamasından bir gün önce bir şeyler olacak bilgisiyle yola çıkıp Şengal dağlarına ulaştım. YBŞ ve YJŞ komutanlarından bazılarını görme imkanım oldu. Ne oluyor, bir şey var mı diye sordum. Cevap, "misafirimiz olun, yarın öğrenirsin" oldu. Ertesi gün sabah erkenden "hadi, gidiyoruz" denildi sadece. Yola çıktık. Kimi yerde asfalt, kimi yerde toprak yoldan geçerken daha önce gittiğimden yolumuzun Geliyê Şilo taraflarına düşeceğini anladım. Gundê Zeko yol ayrımına vardığımızda bir grup bizden ayrılıp Geliyê Şilo'ya doğru yoluna devam etti. Biz de Gundê köyüne giren yolda girdik. O an Mediban köyüne gideceğimizi anladım. Mediban köyüne akşamüzeri vardık. Mediban bahar aylarında DAİŞ'ten temizlenmişti. Akşamüzeri ancak köye vardık. Köyde çok sayıda YBŞ ve YJŞ savaşçısının olduğunu görünce DAİŞ'e yönelik bir planlamanın olduğunu tahmin ettim. Çünkü Mediban köyü DAİŞ'e en yakın olan yerdi. Köy DAİŞ'ten alındıktan sonra Tevra, Sekiniyê, Hayalê, Rêzan köylerinden defalarca bombalı arabalar ve ağır silahlarla saldırmıştı. Ancak YBŞ ve YJŞ güçleri tüm saldırılarını kırmış ve saldırılar geri püskürtülmüştü. Mediban köyünde telefonlar çekmiyor. Bağlantılar sadece telsizler üzerinden kuruluyordu. Köye vardığımızda bizimle olan komutan o an, "bu akşam hamleyi başlatacağız" dedi. Hamlenin hazırlıkları belki epey zamandır yapılıyordu. Ancak son gün duyuruluyordu. Sadece savaşçılar ve izlemek için çağrılan gazetecilere bilgi veriliyordu. Ancak oradan hiçbir yere çıkamazdı. Çünkü Mediban köyüne girince her yerle bağlantın kesiliyordu.

Komutan önce bizi DAİŞ mevzilerinin görüldüğü, tuttukları son mevzilere götürüp hedefleyecekleri yerleri gösterdi. Akşam olup hava kararmaya başlayınca, o gece tepeleri vurmaya gidecek Ezdixan'ın genç, yiğit çocukları bulunduğumuz en son damda toplanmaya başladılar. Hava kararmadan bir fotoğraf almak istedik. Komutan, "Daha hepsi gelecek. Çünkü hangi grup nereye gidecek, biraz sonra toplanacak savaşçılara açıklayacağız. O yüzden biraz daha bekleyin isterseniz" dedi. Çok geçmeden savaşçılar grup grup çıktı. Komutan bir yarım daire şeklinde savaşçıları karşısına aldı ve kısa bir konuşmadan sonra sızmaya, saldırıya, savunmaya gidecek olan gruplarda yer alacakların isimlerini okudu. Ezdixan'ın yiğit genç kızları ve delikanlılarının DAİŞ'e olan öfkeleri o an yüzlerinde onları vurmaya gidecekleri için bir sevince dönüşmüştü. Ve parlayan gözlerinden okunuyordu. Son söz olarak komutan, "İtiraz eden var mı" diye sordu. Kimseden ses çıkmadı. İtiraz eden yoktu. Ancak yarım daireye giremeyenler küskün gibiydi. Komutan, "Bu savaşçılar hamlenin ilk gecesine katılmayacakları için küsmüş gibiler" dedi. Grupta 13 Arap savaşçı da yer alıyordu. Grupların isimleri okunduktan sonra avluya inildi, halaylar çekilmeye başlandı. Arap savaşçılar kendi milli oyunları, Êzidî Kürtler kendi milli oyunlarını oynadılar. Yola çıkmak için ay ışığının etkisinin kırılmasını bekliyorlardı. Saat dokuza doğru komutan, "Arkadaşlar hazır olsun, yola çıkacağız" dedi. Gençlerin gözlerinin içi bir kez daha parladı. Gecenin karanlığını delecek şekilde parlıyordu gözleri. Kısa süre içinde grup toplandı. Kalanlarla vedalaşıp yola çıkmaya başladılar. Yükleri ağırdı. Ağır olan sırtlarındaki yük değildi. DAİŞ'ten Êzidî kadınlarının intikamını almaktı ağır olan. Bunun ağırlığı, ökfesiyle yola çıktılar. Gözlerimizin önünde gecenin karanlığına karışarak DAİŞ çetelerinin olduğu tepelere doğru yola koyuldular. Onlar yola çıktı. Gece uzundu ama yine de gözümüze uyku girmedi. Her an gelebilecek çatışma sesine kulak kesildi. Sabah dörde doğru önce bomba sesleri, ardından yoğun tarama sesleri ile dama fırladık. Tepe görünmüyordu. Sadece namluların ucundan çıkan alevler görünüyordu. Çok sürmeden tepelere gidenler telsizden komutanlarına çağrı yaparak, "Tepelere girdik. Şimdi tamamını kontrol edeceğiz" tekmilini verdiler. Komutanlar da "Mayınlar olabilir, çeteler saklanmış olabilir" vb. uyarılarda bulunuyordu. Gün ağardı. Bu arada komutanlar tepeler alındıktan sonra günün ağarmasıyla tepelere gidenlerin arkasından gidecekleri ayarladılar. 

AMERİKAN, ALMAN, KANADALI YBŞ'LİLER...

Günün ağarmasıyla ikinci grubun hareket edeceği yere gittik. Onlarca savaşçı birikmişti. Çantaları sırtında, silahları omzunda, "yola çıkın" talimatını büyük bir heyecanla bekliyorlardı. O sırada bir kenarda durmuş bazı YBŞ ve YJŞ'lilerle sohbet edenler dikkatimi çekti. Kürt olmadıkları belli oluyordu. Kim bunlar, diye sorduğumda, oradaki grupları koordine eden Axin adındaki YJŞ Komutanı, "Bazıları Amerikalı, bazıları Alman, bazıları da Kanadalı" dedi. Yaklaşıp fotoğraflarınızı alabilir miyiz, dediğimizde, gülerek, "Tabii ki" dedi içlerinden biri. Fotoğraflarını çekerken omuzlarındaki arma ve göğüslerindeki Kürt Halk Önderi fotoğrafları dikkatimi çekti. Kendi kendime, YPG'den sonra YBŞ arması taşıyan Amerikalılar, diye söylendim. İçlerinden az çok Kürtçe bilen biri, "Ben Almanım" diyerek yanındakileri tanıttı. "YBŞ armasını taşıyorsunuz, bir sakıncası yok mu" diye sorduğumda, "Niye sakıncası olsun ki, biz de Êzidî kadın ve genç kızlarının intikamını YBŞ ile birlikte bu çetelerden almaya geldik. YBŞ, Êzidî kadınlar ile katledilen, kafaları kesilen, kaybedilen Êzidîlerin intikamını alan bir güçtür. Bundan dolayı armasını taşımaktan gurur duyuyoruz" dediler. Alman olduğunu söyleyen, göğsünde Kürt Halk Önderi'nin fotoğrafını taşıyanı göstererek, "Bu Kanadalıdır" dedi. Çok geçmeden o grup da yola çıktı. ABD'li, Alman, Kanadalı savaşçılar da bu grupta yer alarak tepelere doğru gittiler. 

VE GELİYÊ ŞİLO...

İkinci grubun ardından biz de yola çıktık. Geliyê Şilo'ya geliyorduk. Çünkü gece tepelere doğru gidildiğinde bulunduğumuz Geliyê Şilo tarafından da silah sesleri ve namluların alevleri görünüyordu. Sorduğumuzda bir saldırı grubunun da oradan hareket ettiğini öğrendik. Saat 11'e doğru Geliyê Şilo'ya vardık. Geliyê Şilo yüzlerce küçük büyük mağarası olan bir yer. Her fermanda Êzidî halkının fermandan kurtulmak için sığındığı söyleniyor. Mağaraları da halkın saklanmak ve korunmak için yaptıkları söyleniyor. Geliyê Şilo'nun hemen ön tarafından ovanın hemen üstündeki tepede kalan YBŞ ve YJŞ savaşçılarının yanına gittik. Tepede bulunan komutanlar alınan tepeleri oradan da gösterdiler bize. Komutanlar, Rêzan, Sekiniyê, Hayalê köylerinin üstündeki iki tepe ile ovada kalan Tevra köyü üstündeki tepeleri göstererek, "Bu gece alınan tepeler bunlar" dediler. Çok geçmeden YBŞ Genel Komutanı Mazlum Şengali de tepeye geldi: "Rêzan, Sekiniyê ve Hayalê üstündeki tepeler de alındıktan sonra böylelikle DAİŞ çetelerinin dağla bir ilişkileri kalmadı. Üç kıştır dağda kalan halkımız için artık bir tehlike kalmadı. İki yıldır bu alanda barbarlık yapan DAİŞ çetelerinin ilk kez ilişkileri dağla kesiliyor."
Tepelerden sağ kurtulan ve köylerin içinde kalan DAİŞ çetelerine ait mevzilerden gün boyu kaybettikleri tepelere havanlar atıldı. Doçkalarla tepeler vurulmaya çalışıldı. Ancak YBŞ ve YJŞ güçleri tepelerin çevresinde mevziler yaparak tepeleri sağlama aldı. Akşama doğru kapalı olan ve DAİŞ çeteleri tarafından mayınlanan Geliyê Şilo kapısı da açılarak her iki kol birleşti. Böylelikle YBŞ ve YJŞ güçleri tarafından bir günde alınan alan, yaklaşık 20 kilometre uzunluğunda bir alandı. 

BİR GRUP GÖNÜLLÜ

Akşama doğru tepeden aşağıya bakarken bir grup sivilin geldiğini gördüm. Komutanlara kim olduklarını sordum. "Üç yıldır Şengal dağlarını terk etmeyen insanlarımızdır. Şimdi gönüllü olarak tepeleri tutmaya ve YBŞ, YJŞ savaşçıları ile birlikte savaşmaya geliyorlar" yanıtını aldım. Çok geçmeden yanımıza ulaştılar. İçlerinde uzun sakallı, dede denilebilecek yaşta olanlar da var. Bazıları silahlı, bazıları ise silahsızdı. Ne için geldiniz, diye sorduğumda, "Gönüllüleriz. Biz de çocuklarımızın yanında savaşmaya, kadınlarımızın, kızlarımızın, analarımızın intikamını almaya geldik" dedi, içlerinden biri. Silahlı olmayanlara, "Silahlarınız yok, nasıl savaşırsınız" dediğimde biri, "Komutanlarımız bize silah verecek" dedi. Bir diğeri, "Taşlarla da olsa insanlarımızı katleden, kafalarını kesen, kadın ve kızlarımızı götüren bu vahşilerle savaşırız" dedi. O kadar doluydu içleri. O kadar öfkeliydiler. O kadar canları yanmıştı bu insanların demek. Çünkü binlerce insan katledilmişti, Şengal ve köylerinde. Yüz binlercesi evlerini terk edip ölümden kurtulmuştu. 

BİR GÜNDE 20 KİLOMETRE ÖZGÜRLEŞTİRİLDİ

Hava kararınca bir günün sonuna gelmiştik. YBŞ ve YJŞ savaşçıları DAİŞ'in elinde kalan yirmiden fazla Şengal köyünden dördünü büyük oranda çetelerden temizlemişti. Savaşçılar bir günde yaklaşık 20 kilometrelik bir alanı çetelerden özgürleştirmişti. Hem de bir yaralı bile vermeden büyük bir başarı elde etmişti. DAİŞ çetelerine ağır darbeler vurarak. 
 

...