ANALİZ

'Fırat'ın Gazabı', Türk devleti ve kritik aşama

DAİŞ halen Rojava ve Kuzey Suriye için tehdit. Ama artık birinci tehdit değil. Şu an birinci tehdit Türk devleti. Bu tehdit kendini dayattıkça savaş ve çatışma kaçınılmaz oluyor, olacaktır.

Kuzey Suriye ve Rojava’da devam eden operasyon ve çatışmalar çok kritik bir aşamaya gelmiş durumda. Önümüzdeki günlerde bölgede daha hassas gelişmelerin meydana geleceğine dair güçlü emareler var. Bölgedeki en önemli çatışmalar mevcut durumda Bab çevresinde ve Rakka’nın kuzeyinde yaşanmaktadır.

Bir yandan Demokratik Suriye Güçleri tarafından Rakka’yı özgürleştirme amacıyla başlatılan ‘Fırat’ın Gazabı Operasyonu' devam ediyor, diğer yandan ise, Türkiye’nin desteklediği ÖSO grupları Bab’a yönelik hazırladıkları planı devreye koymaya çalışıyorlar. Bab çevresindeki gelişmelerin Rakka Operasyonu kadar önemli ve kritik olduğunu belirtmek gerekiyor.

RAKKA OPERASYONU NE DURUMDA?

Demokratik Suriye Güçleri tarafından 4 Kasım’da iki ana koldan başlatılan Fırat’ın Gazabı Operasyonu beklenenden daha hızlı bir ilerleme kaydetti. Tel Abyad’ın güneyindeki Eyn Îsa cephesi ile Sıluk beldesinin güneyinde harekete geçen operasyon güçleri, 25 kilometreye yakın bir mesafe katetti. Her iki koldan harekete geçen DSG savaşçıları 11 Kasım günü itibarıyla Belix Çayı'nda birleşti. Bu şekilde çembere alınan köyler, DAİŞ çetelerinden kurtarılmış oldu. Bu bölgede DAİŞ’in çok fazla dayandığı söylenemez. Koalisyon uçaklarının verdiği destekle söz konusu bölge hızlı bir şekilde kontrole alınmış oldu.

ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon Güçleri operasyona destek sunuyorlar. Ancak bu destek henüz Rakka’yı tümden DAİŞ’ten alabilecek düzeyde değildir. Koalisyonun sağlayacağı imkanlar ve vereceği destek, operasyonun hızını da etkileyecektir.

Sadece askeri destek değil, özellikle ABD’nin vereceği siyasi destek de Rakka’nın durumunu belirleyecektir. Rojava ve Kuzey Suriye güçleri ile çalışan ABD’li askeri birimler daha çok ‘Cumhuriyetçi’ çevreden geliyorlar. Yani yönetimin değişmesi buradaki konumlarını güçlendirecektir.  Yeni Beyaz Saray yönetiminin mevcut ‘desteğe’ devam edeceği bekleniyor. Ancak ABD’nin mevcut askeri desteği sınırlı, Rojava ile siyasi ilişkiler ise ‘Türkiye’ faktöründen dolayı oldukça siliktir.  Dolayısıyla, ABD ve Koalisyonun sağlayacağı siyasi ve askeri zemin, başlatılan ve devam eden Fırat’ın Gazabı Operasyonu'nun hızını büyük oranda belirleyecektir.  Bu sebepten dolayı ‘Fırat’ın Gazabı’ itinalı ve DAİŞ’i tümden yok edecek şekilde devam edecektir ve doğal olarak zaman alacaktır.

SİVİLLERİN DURUMU

Bir haftalık operasyon sürecinde çok sayıda sivil kurtarılarak güvenli alanlara ulaştırıldı. Ama operasyonun ilerleyen aşamalarında güvenli alanlara gelecek sivillerin barındırılması için ciddi anlamda lojistik desteğe ihtiyaç var. İlgili uluslararası kurumlar henüz harekete geçmiş değiller.

TÜRKİYE’NİN YENİ HAMLESİ!

Demokratik Suriye Güçleri’nin başlattığı Fırat’ın Gazabı’ Operasyonu, Türkiye’nin bölgedeki planlarını çökertti. Türkiye’nin önü kesilmiş oldu. Bu hamleyi askeri olduğu kadar siyasi ve diplomatik başarı olarak tanımlamak mümkün.

Rakka hayali suya düşen Türk Devleti, Rojava ve Kuzey Suriye’nin ‘en zayıf’ noktası olarak gördüğü Efrîn, Bab ve Mare hattında harekete geçti. Bilindiği üzere Türk devleti, bu bölgede bir koridorun açılmasını önlemek istiyor. Cerablus ve Rai işgaliyle başlatılan bu süreç Bab çevresinde devam ediyor. YPG güçlerinin önünü kesmek için şu an Bab’ın kuzeyindeki köylere saldırıyorlar.

ETNİK TEMİZLİK YAPILIYOR

Bölgede ‘Özgür Suriye Ordusu-ÖSO’ olarak  operasyon halinde olan Türk ordusu kısa bir süre önce Bab’ın kuzeyindeki Qabasin beldesini işgal etti. Bu belde daha önce DAİŞ işgali altında bulunuyordu. DAİŞ beldeyi ve çevredeki köyleri ‘çatışmadan’ Türk ordusuna teslim etti. MİT elemanı olduğu bilinen ve  ‘Türkmen’ olarak tanıtılan Yusuf Şibli’nin öncülüğünde, ‘Qabasin Askeri Meclisi’ ilan edildi ve belde işgal edildi.

MİT elemanı olan ve Türkiye’de eğitilen Yusuf Şibli ve grubu, 2013 yılında ‘Nureddin Tugayı’ ismiyle yine Qabasin’de Kürtlere saldırmış ve katliam yapmıştı.

Türk ordusu ve ÖSO son günlerde Bab çevresinde 41 Kürt köyünü DAİŞ’ten teslim aldılar. Bu köylerden 33’ü harabeye çevrilmiş durumda. Diğerlerinden bilgi alınamıyor. Özcesi; bölgede çok sessiz bir etnik temizlik yapılıyor.

Türk ordusu ve ÖSO, bu bölgede DAİŞ’le anlaşmalı bir şekilde ilerliyor. Herhangi bir çatışma yaşanmıyor. DAİŞ, Bab’ı anlaşmalı olarak Türk ordusuna devretmek ve güçlerini Rakka’ya yönlendirmek istiyor.

NE OLACAK?

Türk ordusu Qabasin beldesinden hareket ederek kuzeyden doğru Bab’a gelmek ve Bab ile Minbic arasındaki yolu kapatmak istiyor. Aynı amaçla Mare’nin doğusu, yani Bab’ın kuzeybatısındaki köylerden hareket ederek Efrîn ile Bab arasındaki yolu kontrole almak istiyor. Bununla Minbic ve Efrîn’den yani doğu ve batıdan YPG ile DSG savaşçılarının geçişini engellemeyi hesaplıyor. Bunu yaptığında her iki taraf arasındaki koridoru kapatmış olacak.

Türk devleti bu amacına ulaşır ve Bab’ı her iki taraftan kuşatmaya alırsa, Minbic ve Efrîn’e de saldırabilir. Yaptıkları plan uzun vadeli ve tamamen savaş odaklıdır. Bu açıdan bölgede sıcak gelişmeler yaşanacaktır.

Kuzey Suriye ve Rojava güçleri de bu planın farkında. Türkiye’nin bu planını hayata geçirmesi oldukça güç. Ama Türk devletinin başka seçeneği kalmadığı için bu gerilim devam edecek. Rojavalı güçlerin de buna seyirci kalmayacağı düşünüldüğünde bölgeyi oldukça sıcak ve önemli günler bekliyor.

Özetle; DAİŞ halen Rojava ve Kuzey Suriye için tehdit. Ama artık birinci tehdit değil. Şu an birinci tehdit Türk devleti. Bu tehdit kendini dayattıkça savaş ve çatışma kaçınılmaz oluyor, olacaktır.