HBDH Avrupa Komitesi’nden Türkiye turizmini boykot çağrısı

HBDH Avrupa Komitesi, Avrupa’da yaşayan halkları, Türk devletinin ekonomik ayaklarından biri olan turizm sektörünü boykot etmeye çağırdı.

Türkiye’ye karşı turizm ve seyahat amaçlı ekonomik girdi sağlayan tüm uygulamaları protesto etmeye çağırarak, mücadelenin bir biçimi olarak ele alınıp, aktif olarak uygulanma görevini üstlenmesi gerektiğini de belirtti.

Yazılı bir açıklama yapan Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Avrupa Komitesi, siyasal iktidar mücadelesinde vaz geçilmez olan silahlı mücadeleyi güçlü kılmanın olumlu olan her biçiminin sosyalistler tarafından mücadeleye uygun tarzda ele alınıp, pratiğe geçirilmesinin devrimciler açısından doğru olan olduğu vurgulandı.

Faşist Türk devletine karşı yürütülen silahlı mücadelenin doğru ve meşru olan ısrarını güçlü kılmak için faşist diktatörlüğe karşı her alanda mücadeleyi yükselterek, asıl görev olması gerektiğini de belirten DHBD Avrupa Komitesi, “Faşist TC devletinin topyekûn imha ve katliamcı savaşına, Kürt ulusuna uygulanan soykırımcı politikalara, alevi bölgelerine DAİŞ çetelerini doldurma, doğayı talan eden rant ekonomisine, işçileri köleleştiren ucuz iş gücü ve taşeronlaşma yasalarına, kadın ve LGBTİ bireylerinin yaşam haklarını yok sayan cinsiyetçi ayrımlara, öğrencileri kapitalizme hizmetçi olarak yetiştiren tekçi-şovenist ve anti-bilimsel eğitim sistemine karşı bulunduğumuz her alanda mücadele etmektir, bizlere düşen sorumluluk” dedi.

Ortadoğu’da yürütülen savaş ve onun doğurduğu sonuçlardan hızla değişen güç dengelerine paralel olarak uluslararası hezimete uğrayan yeni Osmanlıcılık politikasının sahibi egemenlerin ve onların bu dönemdeki sözcülerinin AKP hükümetinin iktidarını korumak için tek din, tek vatan, tek bayrak söylemini daha da yükselterek Kuzey Kürdistan’ı imha amaçlı talan ve soykırım politikasını yaşama geçirdiğini belirtti.

Aynı şekilde ezilen inançlara ve sınıflara karşı kıskaç politikaları geliştiren Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisine muhalif tüm kesimlere karşı tankıyla, silahıyla, TOMA’sıyla, yargısıyla savaş açmış durumda olduğunu da ifade eden DHBD Avrupa Komitesi açıklamasında şunalar yer verdi: “Faşizmi maskeleme aracı olan parlamentoyu dahi yok sayıp, HDP milletvekillerini tutuklama sürecine giren TC, Kuzey Kürdistan’da çocuk, kadın, yaşlı demeden vahşetin tüm yöntemlerini kullandı.

Yukarıda kısaca da olsa belirtmeye çalıştığımız faşist diktatörlüğünün katliamcı savaş politikalarına karşı her alan kendi özgünlüğünde mücadele araçları yaratmalı ve bunu yaşamsallaştırmalıdır. Faşizme ve sömürüye karşı mavzere sarılıp dağları mesken eyleyenler, zulmün tankına karşı taş atan çocuklar ve işgal ordularına karşı hendek başında direnen genç kadınların kavgalarına ortak olma sorumluluğumuzu yaşadığımız her alanda yüklenmeliyiz. Haklarımıza karşı yürütülen kirli savaşla iyice çıkmaza giren ekonomik olarak da iflas noktasına gelen fasit TC devleti turizmle, yurt dışında yaşayan işçilere çağrı yaparak tatil ve bayramda herkesin ülkeye gelmesini talep etmektedir. Bu askeri ve ekonomik olarak içine girdiği çıkmazı asma, nefes salma çabasıdır, buna fırsat vermemeliyiz.

Bu bilinçle; Avrupa’da yaşayan tüm halklarımızı TC’nin ekonomik ayaklarından biri olan turizm sektörünü boykot etmeye çağırıyoruz. Türkiye’ye karşı turizm ve seyahat amaçlı ekonomik girdi sağlayan tüm uygulamalarını protesto etmeye çağırmak mücadelemizin bir biçimi olarak ele alınıp, aktif olarak uygulanması görevini üstlenelim. Bu protesto eylem biçiminde en büyük sorumluluk yoldaşlarımıza, ailelerimize, devrimcilere, yurtseverlere ve halkımıza düşmektedir.

Öncelikli olarak kendimizden başlayarak Türkiye’ye tatil ve turizm amaçlı seyahatlerin boykot edilmesi TC ekonomisinde ciddi bir kriz var edecektir. Faşist-katliamcı bir devletin her türlü ekonomik dayanaklarına karşı mücadele, devrimci mücadelenin bir parçasıdır. Bu boykot tavrımızı bir eylem biçimi olarak ele alınması devrimci sorumluluk gereği olup, faşizme karşı ciddi bir siyasal duruşu ifade eder. Bu eylemi siyasal bir kampanya olarak ele almalı, aynı zamanda yaşadığımız ülkelerin halklarına bu duruşumuzu anlatmalı ve onları da bu tavra ortak olmaya çağırmalıyız. Bu amaçla Avrupalı tüm demokratik-ilerici kurumlarla bağlantıya geçilmeli, afiş ve bildiriler ile geniş kesimlere ulaşılmalı ve kampanyamızın etkili bir biçimde sürdürülmesi hedeflenmelidir.”