Hewlêr ihanetinin 20. yılı – 1

KDP’nin 16 Mayıs 1997’te tarihinin bütün ihanetlerini bünyesinde toplayarak gerçekleştirdiği Hewlêr Katliamı'nın tanığı Rotinda Engin, o günleri anlattı.

Kürtler için 16 Mayıs 1997, kapkara ihanet sayfalarına bir yenisinin daha eklendiği tarihtir. Yer Güney Kürdistan'ın Hewlêr kenti; fail ise Türk efendisinin başını okşayıp Kürt'e musallat ettiği ihanetçi damardır. O damar, bugün de vasfından zerre eksiltmeyen KDP'nin 14 Mayıs 1997'de Türk devletinin "Balyoz" ismiyle başlattığı 'sınırötesi operasyon'a dahil olabilecek kadar düşürülen yekunudur. İşbirlikçiliğin, ihanete varmasının nasıl bütün normları askıya alabildiğinin somut haliydi, yaşanan. İhanet çırılçıplaktı. Hewlêr'de, üstelik bir hastanede ve Kürt kurumlarında hepsi yaralı Kürt halkının fedakar evlatları. Tereddüt etmeden baskın yaptı ihanet şebekesi, 100'e (Yüz insan, Kürt, devrimci, halkına adamış gerilla) yakın yaralı gerillayı şehit etti. KDP, tarihteki tüm ihanetlerin toplamını o gece kustu. Şehitlerden bazılarının cenazeleri sokak ortasında teşhir edildi, diğerlerinin cenazeleri ise toplu mezarlara gömülerek, üzerine asfalt döküldü. KDP yalnız değildi. Yanında, arkasında MİT'in elemanları vardı. Zaten onlardan biri Türkmen Cephesi'nin başına geçirilmek ödüllendirilmiş, maharetini sakınmadan anlatmanın bedelini yine canıyla ödemişti.

"İhanetin o denli soysuz olacağını tahmin etmezdim. Bunu yapanların Kürt olabileceğini aklım almıyordu" diyen Rotinda Engin, ANF'ye konuştu. İşte Rotinda Engin'in anlatımıyla 16 Mayıs 1997 Hewlêr Katliamı'na doğu adım adım yaşananlar.

YER-GÖK UTANMIŞTIR

“Bir anda üzerimize binlerce kurşun yağdı. Yüzlerce KDP'li etrafımızı sarmıştı. İhaneti ilk kez bu kadar derinden görüyordum. Üzerimize doğrulan nefret dolu gözler, ölüm saçan mermilerin Kürtlere ait olabileceğine inanamıyordum. Maalesef gerçekti. Kürt'üm diyenler, düşmanlarının hesabına kardeşlerini boğazlamanın uğraşındaydı.

Yer-gök utanmıştır o gün kendisinden. Hewlêr de utanmıştır. İhanet bir ip gibi dolanmıştır birilerinin boynuna. Çatlamışsa bir kez onur damarı, gerisi dipsiz bir çukurdur.

Saldırı başlayınca Hêvidar arkadaş kapıları kilitleyip terasa çıkıyor. Orada saatlerce tek başına direniyor. Sonra yaralanıyor. El bombasını kendisinde patlatmak istiyor. Düşmek istemiyor ihanetçilerin eline. El bombası uzak, yarası da ağırdır. KDP güçleri hastanenin teras kapısını kırıp yanına çıkıyor ve yaralı halde üçüncü kattan aşağı atıyor. Ardından çırılçıplak cenazesini 4 gün caddenin ortasında bırakıp teşhir ediyor.”

NASIL BİR ZAMAN ARALIĞIYDI

Katliamdan sadece saatler önce oradan çıkıyor Rotinda Engin. Ancak günler önce başlayan baskılara, insanlık dışı uygulamalara yaralı bedeniyle maruz kalıyor, yoldaşlarına yapılanlara tanıklık ediyor. Engin, katliam öncesine bugünden de bakarak yeniden dönüyor:

"Türk ordusu 14 Mayıs 1997'de Güney Kürdistan’daki PKK güçlerine karşı bir saldırı başlattı. Öncesinde KDP de Hewlêr’de kendi izni dahilinde bulunan PKK kadrolarına karşı baskıyı arttırdı. 16 Mayıs’ta da katliam yapıldı. Saldırı ve katliam, birlikte hazırladıkları bir konsept temelindeydi. Ben o zaman daha yeniydim, 4 yıllık bir gerillaydım. İhanetin buraya kadar varabileceğini düşünemiyordum.”

Aslında PKK ile KDP ilişkileri görece iyi durumdadır. Hatta öyle bir raddeye varılmış ki, PKK Hewlêr’de resmi olarak kurumlarını açıyor, gerillaları kendi silahları ve üniformalarıyla şehir içinde dolaşabiliyor. Rotinda Engin, anlatmayı sürdürüyor:

KDP'NİN ONAYIYLA ORADAYDILAR

“Hewlêr’de çok sayıda ağır yaralı ve gazi arkadaşlarımız vardı. Yine kültür merkezi, Ceridei Welat, hastane, örgütleme bürosu gibi kurumlarımız vardı. Hatta kadın hareketi YAJK’ın bürosunu açmayı planlıyorduk. Hastanede 50 civarında arkadaşımız vardı. Hepsi de yaralıydı. Kaldı ki yaralılarımızın oraya gelişi de KDP ile yapılan anlaşma sonucunda gerçekleşmişti. Arkadaşlar izin dahilinde tedavilerini yapıyordu. Biz Kandil, Zap, Heftanin’den resmi olarak kendi araçlarımızla gelip gidiyorduk.”

SORU İŞARETLERİ ARTIYOR

Ancak Türk devletiyle geliştirilen kirli ilişki sonucu ihanet bir heyula gibi Hewlêr’in sokaklarında PKK’li avına çıkıyor. O döneme dek görece iyi giden ilişkiler, sınır ötesi saldırının arifesinde fark edilir düzeyde gerilmeye başlıyor. KDP’nin özellikle yaralı PKK kadrolarına dönük uygulamaları akıllarda soru işaretleri yaratıyor. “Katliam öncesi bazı gelişmeler oldu" diyen Rotinda Engin, devam ediyor:

"Operasyondan iki hafta önce de bazı yaralı arkadaşlar gelmişti. Hastaneye tedaviye giderken KDP’nin yaklaşımlarında fark edilir şekilde değişimlere tanık oluyorduk. Örneğin Besta adında bir arkadaşımız burun ameliyatı olacaktı. Narkozsuz burun ameliyatı yapıyorlar. Arkadaş müdahale edince, ‘PKK’li kadınların direngen olduklarını söylüyorlar. Bakalım ne kadar direngensiniz’ diyorlar.

Rumet arkadaşı da narkozsuz ameliyat etmişlerdi. Ciwan arkadaş çok ağır yaralı gelmişti. İki gözünü kaybetmiş, eli kopmuştu. Onun da serumuna ilaç koyarak öldürmek istiyorlar. Fakat o esnada orada başkasının refakatçısı olan bir kadın müdahale ediyor, izin vermiyor. Hastaneye gittiğimizde kadın gelip durumu bize anlattı. ‘KDP’liler sizin arkadaşınızı öldürmeye çalıştılar’ dedi. Kadın, ‘biz müdahale edip izin vermedik ama bir daha deneyebilirler haberiniz olsun’ diye ekledi."

MİT ELEMANLARI DOLAŞIYORDU

İhanet, beyni ve yüreği teslim aldı mı önünde bütün değerlerden arınmış sonsuz bir alan açılır. Artık neresine dokunsan elinde kalır. Öznesi, varlığını buna borçludur. Bulmuşken bir kez daha fırsatını, kardeşini boğazlamakta tereddüt etmez.

Rotinda Engin yaralıdır, tedaviye gelmiştir. Devamını getiriyor: "Doktorlar, ilikten parça alacağız, dediler. Hastanede Türkçe konuşan bazıları vardı. Büyük ihtimal MİT elemanıydılar. Bu benim dikkatimi çekti. Daha önce bu tipleri hiç görmemiştik. 14 Mayıs operasyonundan iki hafta önce hastanede bir hareketlenme olmuştu. Türkçe konuşanların sayısı oldukça fazlaydı. MİT’in örgütlediği kontra birimler de vardı.

ÖLDÜRMEK İSTEDİKLERİNİ ANLADIK

Hastanede biri gelip benimle Türkçe konuştu. Arkadaşlara, ‘Bunlardan korkuyorum, bunlar bir şeyler yapabilirler’ dedim. Arkadaşlar 'bir şey yapamazlar' deyince biraz rahatladım. Sonra benimle gelen iki arkadaşı (bunlardan biri Dr. Serhat'tı, Hewlêr Katliamı'nda şehit düştü) zorla hastaneden dışarı çıkarıp bana ağır bir iğne yaptılar. İğneyi yapmamaları için çok direndim ama yaralıydım, güç getiremedim. İğneyi yaptıktan sonra ağzım köpüklenmeye başladı. Ben daha ne olduğunu anlamadan ikinci iğneyi yaptılar ve olduğum yerde yığıldım. Artık hiçbir tepki veremiyordum. Tüm reflekslerimi yitirdim.

Yarım saat 45 dk. sonra arkadaşları çağırıp ‘gelin arkadaşınızı götürün’ dediler. Biz çıktık ama ne iğnesi yaptıklarını anlamadım. Durumu arkadaşlara anlattım. Önce arkadaşımızı narkozsuz ameliyat ettiler, ardından Ciwan arkadaşı öldürme girişiminde bulundular, sonra bana yaptıkları iğneyle öldürmeye çalıştılar. Artık şüpheye yer bırakmayacak şekilde bizi öldürmek istediklerini anladık.

Katliamdan 4-5 gün önceydi. Bir gün terlikleri giymek için eğilince artık kalkamadım. Belimdeki lifler, damarlar yaptıkları iğnenin etkisiyle çürümüştü. Arkadaşlar hemen beni acile kaldırdı. Doktor, bir şeyler yapılmış, bu normal bir durum değil, dedi. İkinci bir doktora gittik. O da çok hızlı yayılan bir çürüme durumu olduğunu söyleyip hemen Bağdat’a götürülmemi istedi. Doktor yapılanın öldürme amaçlı olduğunu hemen anladı ve bunu bize açıkça söyledi. Arkadaşlar beni Bağdat’a göndermek için hazırlıklar yapmaya başladı ama katliamdan hemen önceye denk gelen bir dönemdi ve gidemedim. Öyle kaldım."

KATLİAM ADIM ADIM GELİYOR

İhanet yüzünü daha açık gösteriyor. Katliam adım adım geliyor. Katliamdan iki gün önce zorunluluktan ameliyat olan Rotinda Engin, Hewlêr’in içinde MİT'in etkinliği artınca tüm kurumlarda nöbet tutulmaya başlandığını hatırlatarak, anlatmayı sürdürüyor:

"Kadrolarımıza yapılanlar, KDP’nin tutumu, yaklaşımı, yine MİT’in Hewlêr'de ajan sayısını arttırması Önderliğe de bildirildi. Önderlik de buna karşı, 'arkadaşların çoğunu çıkarın. Sadece durumu ağır olan arkadaşlar kalabilir' demişti. Önderlik, 'orada örgütlenme zemini oluşmuş onun için küçük bir birim kalsın, diğer arkadaşlar o alandan çıksın' diye eklemişti. Arkadaşlar bu durumu bize iletti. Ancak durum artık ciddileşiyordu. Bunu halk da fark ediyordu. Katliamdan bir gün önce bazı analar bizi ziyarete geldi. Onlardan biri pêşmerge anasıydı. Ana ağlayarak içeri girdi ve 'buradan gidin, hepinizi öldürecekler, benim oğlum PKK’lileri öldürecekler, bunun için hazırlık yapıyorlar, diyor' dedi. Ana çok ağladı. Yüreğim dayanmıyor, ne olursunuz buradan çıkın, dedi. Biz anayı sakinleştirdik."

TÜRK PUSUCULUĞUNU UYGULUYOR

KDP, PKK yetkilileriyle yaptığı hiçbir görüşmede, “Hewler’den çıkın” talebinde bulunmadı. Bütün bu soru işaretleri, yapılanlar iletiliyor ama KDP, Türk pusuculuğunu uygulamakta kararlıdır. Rotinda Engin, gidiş-gelişleri, görüşmeleri hatırlatıyor:

"Arkadaşlar görüşüp tartışıyorlardı. Onlar ciddi bir şey olmadığını söylüyorlardı. Gerginlikler artınca durumu çokça tartıştık. Görüşmelere giden arkadaşlar bir kez daha KDP’ye neden böyle olduğunu soruyorlar. Ama inkar ediyorlar. Örneğin bize, kurumlarınızı kapatıp buradan çıkın gidin, gibisinden bir uyarısı da olmadı. Aksine biz o dönem YAJK bürosunu orada açacaktık. Bunun için yer de almıştık. Biz o dönemler Hewlêr'de kendi askeri elbiselerimizle, silahlarımızla dolaşıyorduk. Hiçbir arkadaşımız sivil elbise giymiyordu. Biz yaptığımız anlaşma gereği PKK kimliğimizle bulunuyorduk. Yaralı arkadaşların tedavisi de kurumların açılması da resmiydi. Biz bu durumu Kürtler arası birlik, ortaklaşma anlamında oldukça olumlu da görüyorduk.

Daha önce 92-95 güney savaşlarını biliyorsunuz. Buna rağmen halk epey rahatlamıştı ve bize dönük yoğun bir ilgi de oluşmuştu. Pêşmergelerin de yoğun ilgisi oluşmuştu. Dolayısıyla böyle bir şey beklemiyorduk. Tutum sertleşince de anlam verememiştik. Ama şimdi baktığımda Türk devleti ile kurulan kirli ilişki ve ittifaklar üzerinden her şeyin ters döndüğü daha net görülüyor. Aslında KDP Hewlêr’deki PKK kadrolarını Türk devlet sunağında kurban etti, peşkeş çekti."

İkinci bölüm yarın...