KCK: Kürt halkı soykırımcı sömürgeciliği reddetmiştir

16 Nisan’da yapılan başkanlık referandumunun sonuçlarına ilişkin yazılı açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, ‘’Bu referandum 16 Nisan öncesi meşru olmadığı gibi, 16 Nisan’dan sonra da meşru olmayacaktır’’ dedi.

Kürdistan’daki Hayır oylarına dikkat çekilen KCK açıklamasında, ‘’Bu referandumla soykırımcı sömürgeciliğin özyönetim direnişleri hakkındaki karalama kampanyasına da gerekli cevap verilmiştir’’ denildi.

AKP-MHP İTTİFAKI KAYBETMİŞTİR

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı açıklamasında, ‘’Olağanüstü Hal ortamında ve oldukça eşitsiz koşullarda yapılan referandumu AKP-MHP ittifakı ve iktidarı büyük kaybetmişlerdir, bozgun yaşamışlardır. Kazanan Kürt halkı ve Türkiye halkları olmuştur. OHAL koşullarında yapılan baskılar ve hilelere rağmen resmi açıklamalarda bile Evet’in yüzde 51 olarak gösterilmesi, Hayır’ın Türkiye genelinde en azından yüzde 55 oranıyla kazandığının itirafı olmuştur. Sandıkların açılmasıyla birlikte AKP'ye bağlı Anadolu Ajansı’nın evetleri yüzde 65 civarında göstermesi, toplumun evete alıştırılarak yapılan hilelerle evetin yüzde 51’e çıkarılması oyununun bir parçası olarak planlanmıştır. AKP'nin erken zafer ilan etmesi de Hayır’ın kazanması gerçeğinin önü alınmak için yapılmıştır.

AKP-MHP iktidarı her yerde “PKK referandumda hayır diyor” diyerek Türkiye'de yarattıkları şovenizme seslenerek evet oylarını yükseltmek istemişse de bu çirkin faşist politikası ve taktiği de başarısız kalmıştır. Bu açıdan da bu referandumda hayır diyen Türkiye halkları kazanmıştır.

Türkiye'nin siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamını belirleyen Marmara, Ege ve Akdeniz bölgesi, Ankara gibi tüm büyük şehirlerde ve Kürdistan'da hayır oylarının yüksek çıkması AKP-MHP iktidarının çok büyük kaybettiğini göstermektedir. AKP-MHP iktidarı çok büyük kaybettiği gibi, Türkiye'yi bölenlerin de kendileri olduğu netleşmiştir. Öte yandan bir seçimde bu bölgelerde ve büyük şehirlerde yüzde 50’nin altında oy alan hiçbir siyasi güç ve ittifakın Türkiye genelinde kazanması mümkün değildir. Türkiye'de Kürdistan ve bu bölgeleri ve şehirleri kaybeden hiçbir siyasi güç ne meşru iktidar olabilir, ne de referanduma sunulan anayasa meşru olur. Bu sonuçlarla birlikte Türkiye'de yürürlükte olan anayasa ve mevcut iktidar meşruiyetini kaybetmiştir. Bu referandumla Türkiye halklarının iradesini yansıtmayan bir anayasa ve iktidar durumuna düşürülmüştür. Bu sonucu sağlayan Kürt halkını ve demokrasi güçlerini selamlıyor, her türlü baskı karşısında demokratik iradesini ortaya koyan halklarımız önünde saygıyla eğiliyoruz.’’ denildi.

KÜRDİSTAN’DAKİ SONUÇLAR

KCK Açıklamasının devamında Kürdistan’daki sonuçlara ilişkin ise şu değerlendirmeler yapıldı:

Kürdistan'da OHAL’den öte bir faşist darbeyle halkın üzerinde ağır bir baskı kurulmuştur. Kürt şehirleri yakılıp yıkılarak yüzlerce sivil katledildiği gibi, tüm siyasetçiler ve belediye eşbaşkanları tutuklanmıştır. Kürdistan'da referanduma Türkiye genelinden farklı olarak çok ağır bir baskı ortamında gidilmiştir. Kürt siyasetçilerinin büyük çoğunluğunun tutuklandığı, HDP’nin tüm il ve ilçe yönetimlerinin ve çalışma yapacak tüm kadrolarının zindana atıldığı, HDP'nin referandum şarkısının yasaklandığı ve her türlü hilenin yapıldığı referandumda Kürt halkının il ve ilçelerde yüzde 65 ile yüzde 85 arasında hayır oyu vermesi, AKP-MHP iktidarına vurulmuş bir şamar olmuştur. 8 Mart ve Newroz’da AKP-MHP faşizminin saldırılarına görkemli cevap veren Kürt halkı, bu referandumda da mevcut anayasa ve iktidarı meşru görmediğini ve tanımadığını açıkça ortaya koymuştur.

AKP iktidarının ve MİT’in dolaylı ve bazı işbirlikçi Kürtlerin ise doğrudan halkın sandığa gidip hayır oyu vermesinin önüne geçmek için “bu referandum Kürtleri ilgilendirmez” diyerek boykot çalışması yapmaları da yüzde 90 boşa çıkarılmıştır. AKP iktidarı ve Kürt halkına karşı özel savaş yürütenlerin şehirlerin yıkılması, bunun yarattığı göçler ve yapılan ağır baskılar ortamında sandığa gidemeyen yüzde 10’luk bir seçmene dayanarak HDP’nin Kürdistan'daki oylarının, görece rahat koşullarda gerçekleşen 7 Haziran seçim sonuçlarından yüzde 5 ya da yüzde 10 oranında azaldığı söylemlerinde bulunmaları, Kürdistan'da yaşadıkları başarısızlığı örtmekten başka bir değer taşımamaktadır.

KÜRT HALKI SOYKIRIMCI SÖMÜRGECİLİĞİ REDDETMİŞTİR

Tüm ağır saldırılara ve baskılara rağmen özyönetim direnişlerinin olduğu yerlerde yüzde 80’ler civarında hayır oyu verilmesi, Kürt halkının soykırımcı sömürgeciliği reddetmesinin ve özerk yaşamdaki ısrarının kanıtı olmuştur. Cizre halkı bodrumdaki katliamlara yüzde 80’in üzerinde hayır oyuyla cevap vererek Newroz’daki muhteşem duruşunu bir daha göstermiştir. Bu referandumla soykırımcı sömürgeciliğin özyönetim direnişleri hakkındaki karalama kampanyasına da gerekli cevap verilmiştir. Kürt’e sopa gösterenlere ve zulüm yapanlara halk sopasını vurmuştur.

Kürt halkı referandumdaki tutumuyla HDP'ye yönelik saldırılara ve belediye eşbaşkanlarının tutuklanmasına da cevap vermiştir. Bu sonuçlar dikkate alındığında eğer bir yerel yönetim seçimi olsaydı kayyum atanan tüm belediyeleri yine Kürt yurtseverlerin kazanacağı ortaya konmuştur. Böylece kayyumların zorbalık ve gasp olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.

Sadece Kürdistan'da değil, metropollerdeki Kürtler de referandumda hayır diyerek Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin zaferinde önemli rol oynamışlardır. Hayır oylarının çıktığı metropoller aynı zamanda Kürtlerin yoğun yaşadığı şehirlerdir.’’

HAYIR OYLARI ZAFER KAZANDI

Seçim hilelerine dikkat çekilen açıklamada, referandumun 16 Nisan’dan önce olduğu gibi, 16 Nisan’dan sonra da meşru olmadığı vurgulandı. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığın açıklamasın devamı şöyle:

Türkiye ve Kürdistan'da hayır oyunun zafer kazanması, en başta da bu referandumun hazırlanması ve sandığa götürülmesi sürecinin meşru olmamasına verilen bir karşılık olarak görülmelidir. Bu referandum 16 Nisan öncesi meşru olmadığı gibi, 16 Nisan’dan sonra da meşru olmayacaktır. Zaten referandum sonuçlarının hileli ve şaibeli olması, anayasa değişikliklerinin Türkiye halkı nezdinde de yok hükmünde olması anlamına gelmektedir. Bu referandum sonuçlarıyla birlikte sadece yapılan değişiklikler değil tüm anayasa da yok hükmünde olmuş ve batıl hale gelmiştir. Zaten Kürdistan'da hayır oyları ezici biçimde çıktığından anayasanın dün olduğu gibi bugün de Kürtler açısından hiçbir biçimde meşruiyeti olmayacaktır.

KÜRT HALKI VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ ORTAKLAŞMALI

Bu referandumun sonuçları Kürtlere ve Türkiye halklarına önemli görevler yüklemektedir. Bu referandum Kürt halkıyla demokrasi güçlerinin ortaklaştıklarında zafer kazanacaklarını kanıtlamıştır. AKP 7 Haziran’da iktidardan düşürülmüştü. AKP-MHP ittifakı da referandumda yenilgiye uğratıldı. 7 Haziran sonrası demokrasi güçleri bir araya gelemediği için AKP seçim sonuçlarına MHP ile ittifak kurarak darbe yapıp faşist iktidarını sürdürmüştü. 16 Nisan’da Kürtler ve demokrasi güçlerinin kazandığı dikkate alındığında, değişikliklerle gerçekleştirilmek istenen faşist yönetim gerçekliği kabul edilmemelidir. Kürtler ve demokrasi güçleri fiili olarak ortaklaştıklarında bile büyük başarı kazandılarsa, demokratik güç birliği ve demokratik ittifak kurduklarında faşist iktidarı yenilgiye uğratacakları kanıtlanmıştır. Bu açıdan referandum sürecinde gerçekleşen ortaklıklar demokratik ittifak ve platformlarla kalıcı ve sürekliliği olan bir demokrasi hareketine dönüştürülmelidir. Türkiye tarihinde ilk defa bu düzeyde demokrasi güçleri ortaklaşmış, bu da büyük bir başarı getirmiştir. Dolayısıyla Kürt demokrasi güçleri dahil Türkiye'deki tüm demokrasi güçlerinin bu sonuçtan dersler çıkararak ortak bir demokrasi hareketi yaratanın önemini görmeli ve gereğini yapmalıdırlar.

BASKI VE SALDIRILARI DAHA DA ARTTIRACAKLAR

16 Nisan referandumu öncesi söylemleri, 16 Nisan’da yapılan hileler, Tayyip Erdoğanın atı alan Üsküdar’ı geçti diyerek faşist diktatörlüğü sürdürmede ısrarlı olacağını söylemesi, AKP-MHP iktidarının bundan sonra demokrasi güçleri ve Kürt halkı üzerinde baskıyı daha da arttıracaklarını ortaya koymaktadır. Bu gerçeklik demokrasi güçlerinin ortaklıklarını güçlendirip 16 Nisan’da kazanılan başarıya dayanarak bu faşist iktidara karşı mücadelelerini yükseltilmelerini zorunlu hale getirmiştir. AKP-MHP ittifakına karşı mücadele edilmediği takdirde siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel, hukuk ve diğer tüm alanlar eskisinden daha fazla faşist bir yapılanma içine sokularak demokrasi güçleri ve Kürt halkı üzerindeki baskı ve zulüm arttırılacaktır. Bu nedenle mevcut anayasa bütünüyle batıl ve yok hükmünde sayılarak demokrasi mücadelesi yükseltilip demokratik anayasa temelinde demokratik Türkiye'yi yaratma süreci başlatılmalıdır. 16 Nisan sonrası yeni bir mücadele dönemi haline getirilmelidir.’’