KDP’nin yaptığı AKP ile aynıdır

Güney Kürdistan’da KDP’nin baskı ve tutuklamalarla siyaseti dizayn etme çabalarına tepki gösteren KCK Dış İlişkiler sözcüsü Serhat Varto, AKP’nin uygulamaları ile KDP’ninkilerin aynı olduğunu dile getirdi.

Şengal’de Ezidi Kürtlerin soykırıma uğramasını engellemede öncülük rolü oynayan HPG - YJA-Star güçlerinin BM’nin Şengal raporunda yer almamasını da değerlendiren Serhat Varto “Türkiye, HPG ve YJA-Starın isminin bir uluslararası belgeye girmesini istemiyor” dedi.

Serhat Varto, Başure Kürdistan’daki siyasi ve ekonomik krizi, YNK, GORAN ve KDP’nın nasıl bir siyaset izlediklerini ve Musul’un nasıl kurtarılması gerektiğine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Başure Kürdistan’da şu an ekonomik ve siyasal bir kriz yaşanıyor. Bu krizin sebebi nedir ve bu krizi aşmak için Başure Kürdistan’daki partiler in ve halkların neler yapması gerekiyor?

Başur’e Kürdistan’daki siyasi ve ekonomik kriz birbiriyle bağlantılıdır. Siyasi kriz, Başure Kürdistan’daki yürütülen siyasetten kaynaklanıyor. Öz cevheriyle yapılan demokratik ve ulusal siyaset Başur’e Kürdistan’da çok zayıftır. Onun için de Ortadağu’daki kriz patladığında, Başur’e Kürdistan'daki güçler ulusal ve demokratik siyaseti tam olarak yürütemediler. Bunun yanında bazı güçler yerel güçlerle hareket etti bazıları da uluslararası güçlerle hareket etti. Bu da Güney Kürdistan siyasetini parçaladı. Demokratik bir siyaset ortaya çıkarılmadı. Şu an Ortadoğu’da halkların en çok ihtiyaç duyduğu siyaset demokratik siyasettir. Eğer demokratik siyaset yürütülseydi Sünni, Şii, Arap, Türkmen ve Kürtler arasındaki kriz yaşanıyor olmazdı. Fakat bunun yerine şu anki var olan siyasetle hareket ettiler. Bu da Güney Kürdistan hükümetinin hem Irak parlamentosuyla arasında büyük sorunlara yol açtı hem de kendi aralarındaki sorunların yaşanmasına neden oldu. Ekonomik kriz de bunlarla bağlantılıdır. Başur’e Kürdistan’daki siyaset nasıl yürütüldüyse ekonomi de öyle yürütüldü. 20 yıla yakın Başure Kürdistan’da bir federal yapı oluşturulmuş ama bu süre zarfında halk sadece maaşla para kazanıyor. Halk ya peşmerge ya öğretmen ya da polistir. Bununla birlikte herkes hükümete muhtaç kalmıştır. Bu da halkın kendi üretip değerlendirmesini, alternatif bir ekonomi üretmesini engelliyor. Bunun için de Başure Kürdistan’da toplumsal bir ekonomi yapılmalı. Ekonomik bağımsızlığı olan bir halk hem ruhen hem de fikren bağımsız olur.

Geçtiğimiz günlerde YNK ve GORAN arasında bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda birlikte hareket etme anlaşması yapıldı. Bu anlaşma ulusal Kürt birliğinin oluşmasına bir katkısı olur mu ve siz bu anlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

YNK ve GORAN hareketinin ittifakının esas olarak ortaya çıkmasının nedeni Güney Kürdistan'daki krizden kaynaklanıyor. Çünkü KDP siyasetini, AKP siyaseti gibi toplum üzerinde baskı oluşturarak yapmaya çalışıyor. Bütün hükümet organları onun elinin altında ve çalışmaları kendilerine göre yaptırıyor. Diğer partiler parlamentonun içinde yer alıyor ancak şekli olarak parlamentoda yer alıyor. Tabi KDP’nin bunu devam ettirmesi diğer partilerde huzursuzluk yarattı. Bunun için de bunlara karşılık tepki gösterdi. Esas olarak GORAN hareketi tepki gösterdi. GORAN tepki gösterince KDP daha da sertleşti. Meclis başkanını çıkarttılar, milletvekillerini parlamentoya almadılar ve parlamentoyu işlevsiz bıraktılar. Bu da siyasi krizi daha da derinleştirdi. Bu durumda diğer partilerin önünde iki seçenek vardı. Ya KDP’nin bu tutumunu kabul edeceklerdi ya da buna karşı alternatif bir tutum belirleyeceklerdi. YNK ve GORAN’ın beraber hareket etme kararı bu esas üzerinden ve bu krize bir çözüm bulmak içindi alındı. Bu anlaşma eğer Başur’e Kürdistan’daki ve Irak devletiyle olan krize çözüm gücü olacaksa iyi bir çıkıştır. Bu anlaşma Başure Kürdistan’daki krizin çözümünü meşrulaştırıyor. Başur’e Kürdistan’daki bütün partiler ya bu krizi çözmek için bir arada çözüm bulurlar ya da bu siyasi krizi ve ayrıştırmayı daha da derinleştirirler. Mesela bu kriz gündeme geldiğinde iki idari yapıdan bahsediliyordu. Hala da bu gündem var. Buna da yol açma ihtimali var ayrıca bu siyasi krizin çözümünün de yolunu açabilir.

Hangi ihtimal daha yüksek?

Demokratik siyasi çözüm ihtimali daha yüksektir. Çünkü iki idareli yapı her iki tarafa da büyük zarar verir. Bunun yanında KDP’nin zararlı çıkması daha da yüksektir. Çünkü uluslararası arenada KDP kendini Kürt halkının temsilcisi olarak görüyor. İki idareli yapı ortaya çıkarsa Başure Kürdistan’da çok küçük bir alanı temsil edecek. Bunda Kürtlerin bir çıkarı olmaz. Önemli olan şudur ki; KDP kendini sadece Başure Kürdistan’ın tek temsilcisi olarak görmekten vazgeçmesi ve diğer güçleri de bir irade olarak kendilerini daha da göstermesi ve bir demokratik siyasetin benimsenmesidir. Başure Kürdistan da demokratik siyaset kendini gösterdiğinde sadece Başure Kürdistan’da değil Irak ve bütün Ortadoğu’da yansımasını gösterecektir. YNK ve GORAN arasındaki bu birlikte hareket etme anlaşması eğer ki demokratik siyaseti daha da aktif kılmak için geliştirilse hem krize çözüm olur hem de ulusal Kürt birliğine de katkısı büyük olur.

MUSUL’UN İNŞASI NASIL OLURSA IRAK’IN İNŞASI DA ÖYLE OLACAK

Irak ordusu Felluce’yi DAIŞ’ten kurtardı. Irak başbakanı Ebadi yaptığı basın açıklamasında bir sonraki hedefimiz Musul’u kurtarmak olduğunu söyledi. Siz Kürt Özgürlük Hareketi olarak buna nasıl bakıyorsunuz ve Musul’u DAIŞ’ ten kurtarma operasyonu başarıya ulaşması için ortak bir komutanlık gerekli midir?

Tabi DAIŞ’e karşı savaşmak, insanlık için yapılması gereken en meşru savaştır. Buna karşı olarak DAIŞ’e karşı alınan zafer insanlığın zaferidir. Bunun için de Felluce’deki başarı önemlidir. DAIŞ’in elinde iki önemli yer var; bunlardan biri Musul diğeri de Rakka’dır. Onun için Musul’u kurtarmak önemlidir. Tabi Musul'u kurtarmak sadece DAIŞ’in elinden kurtarmak değildir. Bu sadece bir tarafıdır. Fakat Musul'un kurtarılması Irak’ın geleceğini belirleyecektir. Musul meselesinde çok yönlü siyasi mücadele vardır. Birçok güç Musul’u kurtarmak üzerinden Irak’ı yeniden dizayn etmek istiyor. Yani Musul’un yeniden inşası nasıl olursa Irak’ın inşası da o temelde olacaktır. Eğer Musul’un kurtarılması bütün Musul'daki halkları temsilen yapılacaksa bu yeni bir Irak’ın inşası demektir. Bizim hareket olarak düşüncemiz budur. Musul’un iktidar savaşı haline getirilmesine kesinlikle karşıyız. Musul’un kurtarılması öncelikle Musul’da yaşayan halkların çıkarlarına olmalı. Onun için diyoruz ki; ‘Musul da kim yaşıyorsa kurtarılmasında da onlar yer almalı ve Musul’un idaresinde onlar yer almalıdır.’ Bu halklar da Arap, Kürt, Türkmen, Asurî ve Süryanilerdir. Eğer bu şekilde yapılırsa demokratik bir Musul olur. Şu an nasıl Suriye’nin Kuzey’inde, Kuzey Suriye federali bir oluşum olduysa Musul’da da öyle olmalıdır.

BM ULUS DEVLET ESAS ÜZERİNE KURULDUĞUNDAN SORUNLARA CEVAP OLAMAZ

3 Ağustos 2014 yılında DAIŞ tarafından Şengal’de bir soykırım yapıldı. BM 2 yıl aradan sonra katliam yapıldığını onayladı. BM neden 2 yıl bekledikten sonra katliamı onadı?

Sadece Birleşmiş Miletler değil, inşa edilen tüm uluslararası kuruluşlar özellikle 1. Dünya Savaşı’ndan sonra birçok kurum oluşturdu. Bunların hepsi bugün insani, siyasi ve ekonomik kriz karşısında çaresiz kalmışlardır. Bu nedenle öncelikle bu kurumların varlığı gözden geçirilmesi lazım. Çünkü şu anki durumlarıyla sorunlara çözüm olamazlar. Bu kurumların hepsi ulus-devlet üzerine kurulmuşlardır. Bu nedenle ulus- devletin çıkarlarını temsil etmektedirler. Aynı şey AB için de geçerlidir. Örneğin; Bakure Kürdistan’da bir insanlık suçu işlendi, işlenmeye devam ediyor. Türkiye Avrupa Konseyine üye olmasına rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri Türkiye hakkında karar almadı. Bu insanlık suçunun önünü almadı. Çünkü o da aynı zihniyet üzerine kurulmuştur. O da ulus- devletler esası üzerinde kurulduğu için sorunlara çözüm olamazlar. Bu nedenle uluslararası kurumlar ulus devlet çıkarı üzerinde değil, insanlık değerleri üzerinde inşa edilmeleri gerekir ve insanlık değerleri söz konusu olduğunda ağırlıklarını koyabilme gücüne sahip olmaları gerekir. Fakat bu noktada eksiklikleri var. Şengal konusunda geç karar alındı. Sadece kararın geç alınması değil, hatta bu uluslararası kurumlar bu tarzlarıyla bu katliama yol açtılar. Şengal DAIŞ tarafından etrafı sarıldığında bu kurumların hepsi vardı. Fakat hiçbir uluslararası kurum müdahale etmedi. Bizim hareketimiz müdahale etti. Çünkü hareketimiz bir bütünen insanlık değerlerini esas alıyor ve bundan dolayı vicdani bir sorumlulukla müdahale etti. Uluslararası kurumlarında bu şekilde sorumluluk taşıyabilmesi için, bu kurumların insanlık değerleri üzerine kurulmaları gerekir.

DAIŞ, Şengal’de katliam yaparken katliamı önlemeye giden ve sağ kalan Şengal halkını DAIŞ kırımından kurtaran HPG, YJA-STAR, YPG ve YPJ güçleri olduğu halde BM’nin Şengal raporunda’ Şengal katliamını önlemeye çalışan güç olarak sadece YPG ve YPJ olarak geçmesini nasıl yorumluyorsunuz?

İlk müdahale eden HPG’ydi. 7 gerilla müdahale ediyor. Daha sonra diğer güçler ağırlığını ortaya koydu ve YPG, YPJ müdahale etti. Buda siyasi hassasiyetleri gösteriyor. Neden HPG ve YJA- Starın hakkı teslim edilmiyor? Çünkü Türkiye buna karşı çıkıyor. Türkiye, HPG ve YJA-Star’ın isminin bir uluslararası belgenin içine girmesini istemiyor. Ancak tüm dünya bu gerçekliği gördü. İlk günden bu güne kadar büyük bir mücadeleyi hareketimiz verdi, vermeye devam ediyor. HPG ve YJA-Star onlarca şehit verdi. BM ve uluslararası güçler, insanlık değerlerini siyasi çıkarlarına kurban ediyorlar. Zaten en büyük sorun da budur. Bu zihniyetin ortadan kaldırılması gerekir. Herkesin hakkı teslim edilmeli. Eğer burada demokratik güçlere destek verseler ki bunun öncülüğünde hareketimiz yapıyor. Bu Ortadoğu’nun demokratikleşmesi için de faydası var. Çünkü hareketimiz bugün Ortadoğu’da demokratik rolünü en çok oynayandır.

KDP’NİN YAPTIĞI AKP’NİN YAPTIĞIYLA AYNI

Geçtiğimiz günlerde KDP, GORAN başkanı N. Mustafa hakkında tutuklama kararı çıkardı. Buna karşılık olarak da N. Mustafa da, ‘Şengal’deki katliamın sorumlusu KDP olduğu için KDP’nin yargılanması gerekir’ dedi. Siz bunları nasıl yorumluyorsunuz?

Hukuk ve adalet konularının birbirleriyle bağlantıları var ancak bunların çok fazla iç içe konulmaması gerekir. Bunun tehlikeleri var. Burada Türkiye bir örnektir. AKP kendi iktidarını hakim kılmak istiyor. Bunun için tüm güçlerini kullanıyorlar. Askeri güçlerini, basınını, mahkemelerini kullanarak Kürt siyasetinde baskı oluşturuyor, milletvekillerini tutukluyor. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırıyor, sadece siyasetçiler değil, gazetecilerin, akademisyenlerin kısacası herkesin üzerinde her tür gücü kullanıyor. Şimdi burada yapılanda Türkiye’de yapılanla aynıdır. Bu iki şeye yol açıyor. Artık siyaset, demokratikleşmeden, siyasi sorunları çözen ve toplum güçlerinin birlikte bir mücadele yürütme sahası olmaktan çıkıyor. Siyaset burada adeta kim kimi ortadan kaldırma arenasına dönüşüyor. Bir adalet mercisi olarak görülen hukuku da bir alet haline getirirsen, o zaman kimsenin hukuka da inancı kalmaz. Burada hem siyaset kurumu, hem de adalet kurumu kaybediyor. Bu bir toplum için çok tehlikelidir. Bugün Güney Kürdistan’da bu yapılıyor. Bu nedenle bu yöntem yanlış bir yöntemdir. KDP ve GORAN’ın siyasi sorunları var, bunun da siyasetle çözülmesi gerekir. Eğer sen siyasi sorunları yargı yoluyla çözmeye kalkışırsan bu yanlış ve kabul edilmez. Bu tüm toplumun siyaset ve adaletine büyük bir zarar verir. Siyasi mücadelenin bir usulü vardır. Her şey kendi usulüyle yapılır. Siyasi mücadele halkla yapılır.

Son olarak KDP’nin Başure Kürdistan ve Rojava Kürdistan arasındaki Semalka kapısını kısmen kapatarak Rojava’ya ambargo uygulamasının nedeni nedir ve KDP bununla neyi amaçlıyor?

Kürtlere ulusal, demokratik ve bağımsız bir siyaset gerekir. Eğer bu yapılırsa Kürtler tüm sorunlarını çözebilirler ve tüm haklarını elde edebilirler. Kürtler Ortadoğu’da tüm halklara öncü olabilirler. KDP’nin baştan beri Rojava, Suriye ve tüm Ortadoğu’da geliştirdiği siyaset bu esaslar üzerine gelişmedi.  Türkiye ile özellikle AKP ile stratejik bir işbirliği içine girdi. Herkes AKP ve Erdoğan’ı biliyor. Bugün Ortadoğu’da ve dünyada Kürtlere karşı düşmanlık besleyen AKP-Erdoğan’dır. AKP sadece PKK’yi değil tüm Kürt halkını ve Kürt adına ne varsa hepsini ortadan kaldırmak istiyor. KDP gidip AKP-Erdoğan ile işbirliği içine girdi, siyasetini onların siyasetine bağladı, bunun için de Erdoğan hükümeti Bakur da ne yaptıysa aynı şeyi Başur’da KDP yaptı. Erdoğan Rojava sınırı üzerine hendek kazdı, Başur’da da aynı şeyi KDP yaptı. Onlar Rojava ve Suriye’nin kuzeyi üzerine ambargo koydular, Başurda da aynı şey yapıldı ve Semalka kapısı kapatıldı. Ulusal bir siyaset değil. Hatta Kürtleri katleden bir siyaset var ve KDP’de bu siyasete ortak oluyor. Bu kendi başına büyük bir yanlıştır. Semalka kapısı da bu siyasetin bir parçasıdır. Hem halk içinde, hem siyasi güçler içinde buna karşı tepki oluştu. Hatta , bu kapının kapatılması uluslararası güçler içinde de bu kabul edilmedi ve tepkiler oluştu.  Bugün onlara bu kapıyı kapatmak ahlaki bir yaklaşım değil.  Semalka kapısı siyasi tartışma konusu bile olmamalıydı. Bu tür şeylerin hiç gündeme gelmemesi gerekirdi. Birçok zaman Sykes-Picot anlaşmasından söz ediyorlar, buna karşı olduklarını dile getiriyor ancak Semalka kapısının kapatılması Sykes-Picot zihniyetinin sonucudur. Kürdistan’ı parçalayan bu anlaşmanın zihniyetidir. 100 yıl önce uluslararası ve bölge güçlerinin koyduğu sınırları ortadan kaldırmalıyız, hangi parçada olursa olsun biz o parçanın kazanımlarına sahip çıkmalıyız.