Kürdistan Türkleştirilecek töreni

Tayyip Erdoğan Malazgirt’te Kürt düşmanlığını ilan ediyorsa, Kürtlerin de Tayyip Erdoğan’a Kürt iradesinin kabul ettirmesi boyunlarının borcudur.

Tayyip Erdoğan, bundan sonra Malazgirt ruhuyla hareket edeceklerini söylemektedir. Çanakkale kadar Malazgirt’te olacağız demiştir. Bunu söylerken herhangi bir ziyaret ve gidiş olarak belirtmemiştir. Kürdistan’ı Türkleştirmenin sembolü olarak Malazgirt’i dillendirmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi’ne saldırılarını arttırdığı, bitireceğiz dediği dönemde bu tür konuşmalar yapması ve hiçbir dönemde olmadığı kadar şatafatlı bir gösterişle Malazgirt’e gitmesi amacını ortaya koymuştur.

Kürt bitirilecek, Kürdistan Türkleştirilecek! Tayyip Erdoğan’ın yeni parti, hükümet ve devlet programı budur. Cumhuriyet tarihi boyunca böyle bir amaç vardır. Ancak hiçbir İktidar böyle açık söylememiştir. Herhalde Tayyip Erdoğan benim işbirlikçi dayanaklarım fazla, bu nedenle bunu açık söyleyebilirim havasına girmiştir.

Tayyip Erdoğan bir yönüyle de son zamanlarda konuşmalarıyla hayırlı iş yapmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kürt karşıtlığı bu kadar açık bir biçimde yapılmıyordu. Ne yapılıyorsa uygarlık adına ve doğuda yaşayan insanların hayrına yapılıyordu! Tayyip Erdoğan ise özellikle Dolmabahçe Mutabakatını reddettikten sonra Kürt karşıtlığını daha açık biçimde dillendirmektedir. Çöktürme planı ve 30 Ekim Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan karardan sonra Kürt halkının özgürlük mücadelesini ezme kararı alınmıştır. 7 Haziran’dan sonra da bu karar açık bir biçimde pratiğe konulmuştur. Alparslan Türkeş’in oğlunun Başbakan yardımcısı yapılması yeni dönem politikasının sembol ismi olmuştur. Malazgirt isminin şimdi bir sembol olarak vurgulanması da bu yeni politikanın açık biçimde ifadesi olmaktadır. Malazgirt’i Kürdistan’ı Türkleştirmenin sembolü olarak kullanan ilk parti Alparslan Türkeş’in Milliyetçi Hareket Partisiydi. Şimdi Tayyip Erdoğan ve AKP Malazgirt’i bir sembol olarak ortaya koyarak oluşturmak istediği yeni Türkiye’nin kimliğinin ne olacağını ilan etmiştir. Bununla aynı zamanda MHP’lilere, artık MHP’ye ihtiyaç yok, yeni partiniz biziz mesajı verilmektedir. Son yıllarda MHP ve Devlet Bahçeli özel savaş gereği Malazgirt’i fazla dillendirmiyorlardı. AKP iktidarının yürüttüğü özel savaşa böyle destek veriyorlardı. Tayyip Erdoğan artık savaşı topyekun bir imha harekatı olarak yürüttüğünden yüzündeki maskeyi atmıştır. Bu aslında hayırlı bir durum olarak görülmelidir.

1071 ve sonrasında Malazgirt Kürt-Türk ilişkilerinde bir köprü rolü görmüştür; şimdi Kürtleri yok etmenin sembolü haline getirilmiştir. Kürtler bu vesileyle AKP gerçeğini daha iyi görüyorlar. AKP’nin İslam’ı kullanarak neyi amaçladığı çok iyi anlaşılmıştır. Tayyip Erdoğan’da ümmet kavramı başka halkları eritmenin kılıfıdır. Halbuki ümmet farklı toplulukların kendi kimliği ve kültürüyle var olmasıdır. Hatta, ilk dönemlerde Mekke ve Medine çevresindeki Yahudiler ve farklı inançta tüm insanlar da ümmetin bir parçası olarak ifade ediliyordu. Tayyip Erdoğan ve Saray Gladiosu için ümmet özellikle Kürtleri eritmenin bir kılıfı haline getirilmiştir.

Türkiye’de kim kirli iş yapıyorsa, yaptığı kirli işlerin üstünü örtmek istiyorsa hemen Türk bayrağını sallar. Türk bayrağını salladın mı yaptığın kirli işler görünmez. Tayyip Erdoğan Malazgirt bayrağını sallayarak yaptığı tüm kirli işlerin üzerini örtmeyi ve milliyetçi çevrelerin desteğini almayı hedeflemiştir. Zaten şimdi de MHP’nin tabanını kendi tabanı haline getirme çalışması yürütmektedir. Bu aslında AKP’nin MHP’lileştiğinin de ifadesidir. Böyle olunca artık MHP’ye ihtiyaç kalmamıştır.

Bu süreçler özellikle Kürtler tarafından yakından izlenmektedir. Yeni soykırımcı iktidar ve devletin kanında AKP dolaşmaktadır. AKP sadece dincilikle yeni devletin hegemonik gücü olmayacağını görünce milliyetçiliği de bayrak yapmış ve Türkiye’nin yeni hegemonik gücü olmayı hedeflemiştir. Ancak böyle bir kimlik kazanmak Türkiye’de hegemonya kurmak için yetmiyor. Bu yeni kimliğin gereği Kürtlere savaş açılması ve iradelerinin kırılması gerekmektedir. Çünkü Kürtlerin yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesi AKP’nin amacına ulaşmasını engellemektedir. Bu nedenle de Malazgirt’i yeni kimliğin sembolü yapmıştır. Herhalde Malazgirt’i maymuncuk olarak kullanıp, bazı kesimleri kendi yedeğine alarak amacına ulaşmayı hedeflemektedir.

Dikkat edilirse Malazgirt konuşması tamamen şovenist ve Kürt düşmanlığı üzerine kurulmuştur. Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezmeden, asmadan, kesmeden söz etmiştir. Bir taraftan Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezeceğim derken, diğer taraftan Kürt Özgürlük Hareketi’nin verdiği isimlerle, yani orijinal isimleriyle dağların ismini sıralamıştır. Hem Erdoğan hem de Soysuz içişleri bakanı artık dağların ismini ezberlemiştir. Eskiden Dereler derlerdi, Namazdağı, Küpelidağı derlerdi. Gerillalar direnişleriyle bu dağ isimlerini onlara ezberletmişlerdir. Malazgirt sembolüyle ne kadar şovenizmi köpürtseler de Kürt Özgürlük Hareketi karşısında yenilmeye mahkumdurlar. Malazgirt’i Kürtlerle kardeşlik ve Kürtlerin kendi kimliği ve kültürüyle yaşamasının sembolü olarak görmeyen her ideolojik ve siyasi güç yenilmeye mahkumdur. Tarihi tersyüz edenler çarpılmışa döner.

Bırakalım 1071 sonrası, Cumhuriyet öncesine kadar hiçbir biçimde Kürt inkarı yoktur. Türkler hakim etnisite olsa da Kürt inkarı yoktur. Kürtler kendi kimliği, dili ve kültürüyle yaşamaktadır. Bugün en asimile olmuş Kürtlerin ataları, anaları bile o dönemde Kürtçe konuşuyordu. Ne kadınlar, ne çocuklar Türkçe bilirdi. Devletle ilişkisi olmayanlar Türkçe bilmezdi. Malazgirt’i, Kürdistan’ı Türkleştirme olarak anlayanlar bu tarihe ters davranmaktadırlar. Eğer AKP iktidarı Malazgirt’i Kürdistan’ı Türkleştirmenin sembolü olarak görüyor ve yeni kimliği böyle ortaya koyuyorsa, Kürtler de bu inkarcılık ve yok etme politikasına karşı direneceklerdir. Türk devleti Malazgirt’i Kürtlerin Türklerle özgür ve eşit yaşamasının sembolü olarak görene kadar direniş sürecektir. Tayyip Erdoğan Malazgirt’te Kürt düşmanlığını ilan ediyorsa, Kürtlerin de Tayyip Erdoğan’a Kürt iradesinin kabul ettirmesi boyunlarının borcudur. Tayyip Erdoğan Kürt düşmanlığıyla kendi sonunu hazırlamıştır. Bu kadar Kürt düşmanlığı yaparak artık ne Türkiye’de ne Ortadoğu’da iflah olur. Kürtleri yok etmek isteyenlerin kendileri yok olacaktır.