ANALİZ

Kürt’ün özgürlük ateşi AKP’yi yakacaktır

PKK'nin onlarca yıldır yaktığı özgürlük kandilini hiç kimse söndüremeyecektir. PKK'nin Kürdistan ve Ortadoğu'da yaktığı özgürlük ateşi her yerde daha da gürleşecek, tüm demokrasi ve özgürlük düşmanlarını yakacaktır.

14 yıllık AKP iktidarı bu partinin karakterini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. İlk iktidara geldiğinde bugünkü üslubundan farklı tutumuyla kimi liberalleri ve sosyal demokratları bile yanına almıştı. Öyle ki, bazı Kürt kesimlerinde bile bir beklenti yaratmıştı. Gelinen noktada esas ittifakları olarak MHP’yi, Ergenekoncuları ve bilumum Kürt düşmanlarını yanına almıştır. Şu anda AKP'nin esas dayandığı güç Kürt düşmanlarıdır. Zaten AKP de Kürt düşmanlığı yaptığı için MHP’nin tam desteğini almaktadır. Hala işbirlikçi ya da AKP iktidarından nemalanan bazı Kürtler AKP iktidarının bu yüzünü gizlemeye çalışsalar da takke düşmüş, kel görünmüştür. AKP'nin Kürt düşmanlığı tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiştir.

Başbakan “ülkeyi bölenlerle ne konuşabiliriz” diyor. Tayyip Erdoğan “dağ taş bunları bulup ezeceğiz” diyor. Tam 12 Eylül rejiminin kök kazıma harekatını Tayyip Erdoğan yürütüyor. Tayyip Erdoğan’ın Kenan Evren’den hiçbir farkı kalmamıştır. İdeolojik ve siyasi zihniyet olarak aynıdırlar. Tayyip Erdoğan sadece yüzüne İslam maskesi takmıştır. Hatta faşist karakter olarak Kenan Evren’e nal toplatacak bir kişiliğe sahiptir. İktidarını da sadece ve sadece otoriter ve faşist yöntemlerle ayakta tutacağını düşünen, bu düşüncesini her söz ve tutumuna hastalıklı düzeyde yansıtan biriyle karşı karşıyayız. Artık tek doğru odur; bunun dışındaki her düşünce ve tutum ezilmelidir. Bunun için de şovenizm şahlandırılmakta, beğenmediği her kesi de vatan millet düşmanlığı suçlamasıyla hedef haline getirmektedir. Bu suçlamalarını CHP’ye kadar uzatması, nasıl bir siyaset tarzı ve yöntemi uyguladığını gözler önüne sermektedir.

Kuşkusuz cumhurbaşkanı da, Başbakan da, müttefikleri de kötülük tanırlarının Türkiye halklarına verdiği ceza gibidir. Bu kişiliklerin bedelini Türkiye halkları ödemektedir, ödeyecektir. Sadece Kürtler ve demokrasi güçleri değil, tüm Türkiye halkları bunun acısını yaşayacaktır, yaşamaktadırlar. Herkesi susturarak bu gerçeğin görülmesini engellemeye çalışmaktadır. Ya da baskı ve korkuyla bunları dillendirecekleri susturmaktadır.

Kürt halkına ağır bir saldırı yapılmaktadır. Tüm Kürdistan'ı bir cezaevi haline getirmeye çalışmaktadır. Züccaciye dükkanına girmiş fil gibi Kürt halkına ve demokrasi güçlerine azgınca saldırmakta, yakıp yıkmaktadır.  Bunları tabii hiçbir demokrat, hiçbir insan kabul etmez. Ancak bir musibet bin nasihatten yeğdir misali AKP gerçeğinin anlaşılması açısından bu uygulamalar yeni bir dönem başlatmıştır. AKP iktidarı, yaşanan süreç ve mücadele tarzı ve yöntemine yanılgılı yaklaşanları uyandıracak düzeyde sarsıcı saldırılar yürütmektedir. Bunları yapamaz denilenleri de bir bir yapmaktadır. Tek amacı Kürtlerin özgür ve demokratik yaşam özlemini ve demokrasi isteyen güçleri ezmektir. Demokrasi düşmanlığını darbe dönemlerinde bile görülmeyecek düzeye çıkarmıştır. Zaten şimdi 12 Eylül gibi tüm toplumu susturduktan sonra yapacağı anayasa ile öngördüğü sistemi kurmayı hedeflemektedir. 12 Eylül anayasasını yeni koşullara göre uyarlayan bir anayasa yapmayı önlerine koydukları netleşmiştir.

KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ TARİHİN EN BÜYÜK VAR OLMA SAVAŞINI VERECEKTİR

Düşük profilli Başbakan “bölücülük yapanlarla konuşacak bir şeyimiz olmaz; biz onları ezeriz” diyor. Aslında her günkü konuşmalarıyla Kürtlerin özgür ve demokratik yaşamıyla ilgili her talebi bölücülük olarak gördüklerini ve bu bölücülüğün de kökünü kazıyacaklarını ortaya koymaktadırlar. Kürt halkına karşı yürütülen soykırım savaşı yeni bir aşamaya vardırılmıştır. Kürtlere layık gördüğü şey; oturup, yiyip içmeleridir. Açıkça Türk olmayı kabul ederseniz, Kürtlükle ilgili idealleri bırakırsanız yaşama hakkınız vardır, yoksa yoktur demektedirler. Aslında 90 yıldır izlenen ve en kaba biçimiyle Diyarbakır 5 nolu cezaevinde ortaya konulan zihniyeti şimdi Başbakan ve Cumhurbaşkanı her gün dillendirmektedir. Hatta hiçbir politikacının açık dillendirmediği şeyleri bunlar kabadayılıkla, efelenerek pervasızca dile getirmektedirler.

Ya teslim olun ya da savaşı en şiddetli biçimde yürütürüz demektedirler. Savaşı Kandil’e kadar yayacağız naraları atılmaya başlanmıştır. Nitekim Başurê Kurdîstan’ın her tarafına güç yığmış bulunmaktadırlar. Türk devleti ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin savaşı yeni bir aşamaya taşınmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi de bu savaşa karşı tarihin en büyük var olma savaşı verecektir. 45 yıldır yürüttüğü mücadeleyi bu saldırganlığı kırana kadar sürdürecektir. Kürt genç erkekleri ve kızları başta olmak üzere tüm Kürt halkı bu soykırımcı saldırganlığa karşı tarihi bir direniş gösterecektir. AKP iktidarı saldırdığı her yerde karşılığını alacaktır. AKP iktidarı savaşı ne kadar yayarsa, Özgürlük Hareketi de savaşı o düzeyde yükseltecektir. Dikensiz gül bahçesinde gezmedikleri gösterilecektir. Tayyip Erdoğan dağ taş savaşacağız, köklerini kazıyacağız demiş, Kürt Özgürlük Hareketi de her yerde bu saldırılara direnecektir. Mutlaka bu saldırganlığına pişman ettirecektir. Karşısında kimliğinden, dilinden, kültüründen, varlığından, özgür yaşamından vazgeçmiş bir Kürt yoktur. Kürt halkı direniş köklerini o kadar derinlere salmıştır ki, hiçbir saldırganlık kök kazıma amacına ulaşmayacak, köklerine dayanarak daha büyük ayağa kalkması gerçekleşecektir.

Başbakan ve cumhurbaşkanı saldırganlıklarıyla bazı kayıplar verdirebilir. Zaten Kürtler özgür ve demokratik yaşam için on yıllardır bedel ödemektedirler. Bundan sonra da direnmesini ve bedel ödemesini bilirler. Sen soykırım politikası için, haksız bir politika için Türk gençlerini ölüme sürüyorsan, Kürt gençlerinin haklı var olma ve özgür yaşamı için bin kat daha mücadele etme ve bedel ödeme gerekçeleri vardır. Kürt gençlerinin direnişi de muhteşem olur, şahadetleri de muhteşem olur; ama kazanmaları da muhteşem olur. AKP saldırganlığı Özgürlük Hareketi'nin daha büyük kazanmasının yolunu açmaktadır. Kendisinin de daha büyük kaybetmesinin yolunu döşemektedir.

Çocuk TV’sini kapatıyor, zazaca yayın yapan TV’yi kapatıyor, gerekçe terörle ilgiliymiş! Şirinler PKK'ye hizmet ediyormuş! Zazaki TV PKK'ye hizmet ediyormuş! Çocuklar bile bu gerekçelere inanmaz. Çocuklar Kürtçe öğrenmesin, bir dil yaşamasın diye bu TV’ler kapatılmıştır. Kürtlerle ilgili her şeyin kökü kazınmak isteniyor. Sadece özel savaş gereği TRT 6 yayın yapıyor. İlk önceleri kültürel, sosyal yayın olacak, siyasetin parçası olmayacak denilirken, şimdi 1990’lı yılların Kürtçe yayın yapan Dicle Radyosu gibi özel savaşın sesi haline gelmiştir. Özgürlük Hareketi'nin kökünü kazısalar, onu da Kürt ve Kürtçeyi hatırlatıyor diye yasaklarlar.

Son olarak ne kadar kültür kurumu ve toplumsal faaliyet yürüten dernek varsa kapatılmıştır. Artık Kürt için her türlü örgütlenme yasak hale getirilmiştir. Hala HDP ve DBP kapatılmamışsa bunları da gün gün tümden bitirmeyi hedefliyorlar. Zaten il ilçe örgütleri kalmamıştır; yönetimleri kalmamıştır. Faruk Çelik sizi zorla getirirler, ifade verirsin ve hapse tıkılırsın diyerek zihniyetlerini ortaya koymuştur. Şimdi bir de sanki adil yargı varmış gibi, sanki kendi istekleriyle gitseler durum farklı olurmuş gibi bir algıyı yaratmaya çalışıyorlar. Milletvekili, bir halkın iradesidir. Keyfi ve siyasi nedenlerle tutuklamak ve yargılamak isteyenlerin ayağına tabii ki gitmezler ve direnirler. Bu, bir demokrasi mücadelesidir. Demokratik olmayan bir sistemi demokratikleştirmek için direnmişlerdir. Çok doğru ve haklı tutum ortaya koymuşlardır. Çünkü şu andaki sisteme demokrasi ve adil yargı varmış gibi yaklaşsalardı yanlış yapmış olurlardı. HDP’lilerin bu tutumu Türkiye demokrasi tarihine önemli bir tutum olarak geçecektir. Bu kadar keyfiliği ve antidemokratikliği meşrulaştırmak varlık nedenlerine ters olurdu.

HDP’liler hep mecliste kalmak, demokrasi mücadelesi vermek istedi. Meclisten atanlar ise kendileri oldu. Hem meclisten atıyorlar, hem de “meclis çalışmalarına neden katılmıyorsunuz” diyorlar. Halkın milletvekili olanlar tabii ki gider ortaya çıkan durumu halka anlatacaklardır. Halkın bu saldırılar karşısında görüşünü alacaklardır, halkı dinleyeceklerdir. Halkın iradesine bu kadar saldırı olacak, ama hiçbir şey değişmemiş gibi davranılacak! Tabii ki böyle yaklaşamamazlardı.

AKP iktidarı saldırılarının şu nedenle, bu nedenle olmadığını açıkça ortaya koymuştur. İnsanlar şu gerekçeyle tutuklanıyor, dernekler şu nedenle kapatılıyor gibi her günkü uygulamaların hiçbir gerekçesi yoktur. Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesinin kökü kazınmak için bu topyekun saldırı başlatılmıştır. Belediye eşbaşkanlarının tutuklanması, kayyumların atanması, milletvekillerinin tutuklanması, basının susturulması, tüm demokratik derneklerin kapatılması halka karşı bir topyekun saldırı sonucudur. Yoksa şu kişinin, bu kişinin şu somut suçlanması nedeniyle bu uygulamalar yapılmıyor. Bireylere ya da bir kuruma değil, bir halkın mücadelesine topyekun saldırı vardır. Bu nedenle şu milletvekili şunu yapmamış, şu belediye eşbaşkanı bunu yapmamış demenin anlamı kalmamıştır. Tüm Kürt siyasetçiler, tüm belediye eşbaşkanları, tüm demokratik kurumlar, tüm basın hedeftir. Sadece AKP'nin mevcut politikalarına hak verenler, destek verenler yaşayabilir.

Şimdi tüm TV ve gazeteler AKP propagandası yapıyor. Bu politikayı eleştiren ne basın ne de siyasi güç var. CHP çok dolaylı biraz eleştiri yaptı, CHP’ye yüklendiler. Ya benim politikalarımı desteklersin ya da karşımızda olursun dediler. Kendilerini desteklemeyen herkesi PKK’li olarak damgalamaktadırlar. Ya bizden ya da onlardansın diyorlar. İşte şimdi Türkiye'deki siyasi gerçek budur.

BU DÖNEMDE AKP’YE TUTUM ALANLAR DEMOKRAsi TARİhİNE GEÇECEKLERDİR

Kuşkusuz bu dönemde AKP'ye tutum alanlar Türkiye demokrasi tarihine geçeceklerdir. Türkiye'nin gerçek birliğini savunanlar olacaklardır. PKK ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin direnişi de sadece Türkiye'nin değil, Ortadoğu'nun demokratikleşmesinde oynadığı rolle tarihteki yerini alacaktır. Çünkü AKP sadece Türkiye'de değil, Ortadoğu'da demokratikleşmenin önünde engeldir. Şu anda Ortadoğu'nun en demokratik toplumsal gücü olan Kürtlere bu düzeyde saldırması bile bu gerçekliği ortaya koymaktadır. Kürt sorunu çözülmeden hangi ülke demokratikleşebilir? Kürt halkının özgür ve demokratik yaşam kazanımlarına bu kadar düşmanlık demokrasi düşmanlığıdır. Zaten Türkiye bu nedenle demokrasi karşıtı oluyor. Kürt sorununu çözebilse bölgenin en demokratik ülkesi haline gelecektir. Ama tercihi bu olmadığından Ortadoğu'da demokrasi düşmanlığının öncülüğünü yapmaktadır.

Bugün AKP iktidarı ile Kürt Özgürlük Hareketi arasındaki mücadele, demokrasi düşmanlarıyla bölgeyi demokratikleşmek isteyenler arasındaki mücadeleye dönüşmüştür. Bu açıdan AKP iktidarının saldırganlığına karşı gösterecekleri büyük direniş sadece Türkiye'de değil Ortadoğu'nun da demokratikleşmesinin önünü açacaktır. Bu nedenle AKP'ye karşı yürütülen demokrasi mücadelesi artık bölgesel hale gelmek durumundadır. Türkiye'de de, Suriye'de de, Irak’ta da demokrasi isteyen güçlerin ortaklaşması ve AKP'nin bu demokrasi düşmanı saldırganlığına karşı mücadeleye geçmesi gerekmektedir. PKK direnişiyle böyle bir mücadelenin öncülüğünü yapacaktır. Tarih böyle bir öncülüğü PKK'nin önüne koymuştur. PKK öncülüğündeki Özgürlük Mücadelesi bundan kaçınmayacak ve bu mücadeleyi layıkıyla verecektir. AKP yetkilileri ne kadar nara atarsa atsın, kabadayılık yaparsa yapsın Kürt Özgürlük Hareketi genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla tüm halk olarak, gerilla olarak tüm dostlarıyla birlikte tarihi direniş ortaya koyacaktır. Başta Kürt genç erkek ve kızları olmak üzere tüm halk bu mücadeleye katılacaktır. Mücadele her cephede büyüyeceğinden gençler Kürdistan dağlarına akacaktır. AKP'nin saldırısı yeni bir direniş ruhuyla karşılanacaktır.

FAŞİST İKTİDAR ÖZGÜRLÜK ATEŞİNDE KAVRULACAKTIR

Türk devleti içişleri bakanının ağzından Kandil’e gireceklerini de açıklamıştır. MHP yıllardır bu narayı atıyordu. “Şu Kandil’i söndürün” diyordu. MHP’nin AKP ile anlaştığı bir konu da budur. Artık birçok kararı MHP ile birlikte vermektedirler. Anlaşılıyor ki AKP iktidarı Musul’a gitmek istedi, bunu başaramadı; şimdi Kandil’e giderek, Şengal’e giderek Başurê Kurdîstan’ı işgal etmeyi hedeflemektedir. Kürt Özgürlük Hareketi IŞİD'in Başurê Kurdîstan saldırısına nasıl direndiyse buna karşı da direnecektir. AKP iktidarı her yerde Kürtlere saldırıyorsa, tüm Kürtler de AKP saldırganlığı karşısında birleşip bu işgale karşı direnecektir.

PKK'nin onlarca yıldır yaktığı özgürlük kandilini hiç kimse söndüremeyecektir. PKK'nin Kürdistan ve Ortadoğu'da yaktığı özgürlük ateşi her yerde daha da gürleşecek, tüm demokrasi ve özgürlük düşmanlarını yakacaktır. AKP'nin her yerdeki saldırganlığına böyle bir ruhla direnilecek ve bu faşist iktidar özgürlük ateşinde kavrulacaktır. Bu kadar Kürt düşmanlığı yapanlar karşılığını alacaktır. 

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA