GÖRÜNTÜLÜ

Nêrweyi: Türkiye Musul ve Rakka'da kaybetti

YNK Merkez Komite Sözcüsü Nêrweyi, "Türkiye, Musul ve Rakka politikalarındaki başarısızlığını örtmek için iç muhalefete karşı bu kadar saldırgan oldu" dedi.

YNK Merkez Komite Sözcüsü Latif Nêrweyi, Musul ve Rakka operasyonlarıyla Türkiye'nin bölgedeki başarısızlığı üzerine ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...

MUSUL'UN ÖNEMİ

Musul Operasyonu ile birlikte bölgesel ve uluslararası güçler açısından yeni bir süreç başladı. Bu sürecin özelliği ve Musul’un önemi nedir?  
Tabii, Musul’u özgürleştirme operasyonu birçok önemli özelliklere sahiptir. Bu önemli özelliklerin başında da DAİŞ’in başkenti anlamını taşıması geliyor. DAİŞ Irak’ta nerede ilk varlığını gösterdi; Musul’da. Musul’u aldıktan sonra DAİŞ Irak’ın diğer şehirlerine yayıldı. Ambar, Tikrit, Felluce'de etkinlik kurmaya çalıştı. Onun için DAİŞ’in Musul’da yenilmesi demek Irak’ta sonunun gelmesi demektir. 
Bakın, Irak ve İran savaşlarında da Musul hiçbir şekilde savaş görmedi.  Irak’ın Kuveyt'e savaş açmsasında da Musul yine zarar görmedi. Musul halkı göç etmedi, ekonomik olarak zorlanmadı. 2003’te Saddam devrildiğinde de Musul’da savaş olmadı. Hatta Güney Kürdistan’da serhildanlar olduğu zaman dahi bundan fazla etkilenmeyen kent yine Musul oldu. Onun için Musul’un özgürleştirilmesi önemli özelliklere sahiptir. Sünni Araplar, Şiiler, Kürtler, Türkmenler, Hıristiyanlar, Kakailer ve Êzidîler var. Bundan dolayı uluslararası güçlerin Kürtler ve Araplar için bunun çok önemi vardır. Bundan kaynaklı herkes buradan pay elde etmek istiyor, bu savaş bundan kaynaklıdır. 

Sizce DAİŞ’e kaybettiren güçler kimlerdi?
DAİŞ’e karşı büyük bir savaş veriliyor. DAİŞ’in geriletilmesinde bütün güçlerin payı vardır elbette ama Uluslararası Koalisyon güçlerinden önce DAİŞ’in geriletmesinde Kürtler rol aldılar. Uluslararası güçlerin silah ve havadan uçaklarının desteği ile bu gerileme daha da hızlandı. Kürtlerin, gerilla ve peşmergelerin büyük direnişi  ilk başta bu barbarlığı kırdı. Kobanê'den Celawla'ya kadar önce Kürtler savaşarak direndiler. Ferdî silahlarla ama büyük bir iradeyle, az sayıda ama büyük bir fikirle Kürt halkı büyük bir direniş sergiledi. Bunun için bütün dünyanın desteği Kürt savaşçılara oldu. 
Ayrıca DAİŞ’in saldırıları Kürtler arasında resmi olmasa da fiili anlamda ulusal bir birlikteliği yakalattı. Çünkü Kürt güçleri bütün Kürdistan parçalarında aynı mevzide DAİŞ terörüne karşı direniş sergilediler. DAİŞ’in eline geçen yerleri tekrar almak için ve topraklarını savunma için kan döktüler. 

OPERASYONLAR

Musul ve Rakka operasyonları Kürtler açsından ne anlama geliyor?
Bu operasyonların önemi şudur; verilen savaş dünya savaşı gibidir. DAİŞ’in Musul ve Rakka’da kaybetmesi demek, bölgede yeniden değişimlerin olacağı demektir. Hem ülke sınırları içerisinde, hem sistemsel, hem de siyasal bir değişim ortaya çıkacaktır. Kürtler bu değişimin neresinde yer alacak. İşte görüyorsunuz, uluslararası güçlerin başını çektiği ABD’nin bu konuda bir planı var. İran, Türkiye, Suriye'nin bu savaşta planları vardır. Bunun için Kürtlerin de bir planı olmalıdır. Bu plan var mı yok mu onun üzerinde durmalıyız. Eğer yoksa hemen olması gerekiyor. Parti çıkarları bir kenara bırakılıp ulusal çıkarlar esas alınmalıdır. Eğer bu ulusal birliği yakalayamazsak dökülen şehit kanları yerde kalır ve Kürtler eskiden olduğu gibi kaybedecektir. 

TÜRKİYE'NİN ROLÜ

Türkiye neden bu kadar Musul ve Rakka operayonlarına katılmayı istiyor?
Şimdi Türkiye DAİŞ’le savaşmayan, aksine DAİŞ’e yardım eden bir güç. Türkiye DAİŞ’in gerileyişiyle birlikte fırsatları değerlendirmek istemektedir. Bakın, DAİŞ Güney Kürdistan’da saldırdığında Türk askerleri peşmergeye yardım etmedi. Türkiye iki hedef koymui önüne. Bunlardan biri, Musul savaşına katılarak Irak’ta siyasal anlamda bazı roller elde etmek. İkincisi ise, DAİŞ’in kaybetmesiyle birlikte iç siyasetteki muhalefeti tasfiye etmeyi amaçlamıştır. Bu da Kürtler olmaktadır. Kürtlerden başka demokrasi ve özgürlükler adına muhalefet gücü yok. Rojava’da, Rakka’da DAİŞ’in yenilmesinden sonra Türkiye kendine göre yeni bir Suriye istiyor. Onun için de kantonlara saldırmayı planlıyor.  

Peki, Türkiye bunları yapabilir mi?  Bana göre Türkiye bazı planlar yapıyor ve bazı karışıklıklar çıkarabilir. Kürt halkına zarar verebilir ama Kürt halkının bütün kazanımlarını elinde alabilecek durumda değil, Türkiye. 
Kerkük saldırıları gibi planları mı var, diyorsunuz? 

Ben Kerkük için bir şey demiyorum ama, bazı medya organları DAİŞ çetelerinin nasıl Kerkük’e saldırdıklarını belgeler ile açıkladılar. 
Şimdi Türkiye yapabilir mi, sorusuna gelelim. Yapamaz. Neden yapamaz? Birincisi, Türkiye Koalisyon gücü içinde yer almadığı için bunu yapamaz. Türkiye’nin DAİŞ siyasetinden kaynaklı uluslararası güçler Koalisyon içine girmesine izin vermedi.  İkincisi, Irak ve Suriye Türkiye’nin ülke toprakları içinde bulunmasına karşılar.  DAİŞ’in yenilgisinden sonra her iki ülke de Türkiye’nin iç işlerine karışmasına izin vermeyecekler. Türkiye’ye arka çıkacak bir güç kalmadı artık. Ayrıca İran devleti var. İran, Irak ve Suriye’de DAİŞ’e karşı savaşan güçlere yardım etti. Türkiye DAİŞ eliyle bölgede kaybediyor. Türkiye'nin bu kadar acele etmesinin nedeni budur. Irak ve Suriye’de değişecek olan siyasal ve diplomatik ilişkilerin Türkiye çıkarına göre yapabilmesi için çabalıyor. Ama Türkiye'nin, politikalarından dolayı Ortadoğu'daki siyaseti teşhir oldu ve ihraç edildi. 
Musul’da 'Türkmen halkını koruyacağız' diyorlardı. Onun için Başika'ya güç getirdiklerini söylüyorlar. Ama bunların hepsini Irak hükümetinden izinsiz yaptı. Şimdi de, Irak Parlamentosu'nun aldıkları kararlara karşı hesap vermeyiz, diyorlar. Heşdi Şabi’nin Telafer’e operasyon yapması halinde müdahalede bulunurum diyordu ama bakıyoruz söyledikleri boş laftan ibaret. Şimdi Heşdi Şabi Telafer yakınlarına kadar ulaştı. Türkiye buna karşı bir şey diyemiyor. 
Aynı zamanda Rojava’da Suriye demokratik güçleri için de bunu diyordu. Rakka Operasyonu'na Kürt güçlerinin katılmasını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz, dedi. Rojava’da da Kürtler Koalisyon güçleri arasında yer alarak Rakka Operasyonu başlattı. 
Bu yenilgilerin ardından itibarı kalmayan AKP ve Türk devleti, bu sefer muhalefete yöneldi. Bu bir senaryodur. Onun için HDP eş genel başkanları ve vekillerini tutuklattı. Bununla Türkiye halklarının dikkatini dış siyasetteki kaybedişini örtmek için bunları yapmaktadır. HDP sadece Kürtlerin temsilci değil, tüm azınlıkların, dinlerin temsilcisidir. Türkiye kaybettiğini gizlemek için bunları yapmaktadır. 

ULUSAL BİRLİK

Kürtlerin birlikteliğinden bahsettiniz. Siyasi tarafların açıklamalarına bakıldığında bu birliktelikten çok bahsedilmektedir. Neden Kürtlerin hiçbir dönemde olmadığı kadar bu dönemde birlikteliğe ihtiyacı var?
Biz Kürt tarihine baktığımızda Kürt halkı tek ses olduğu zaman kazanıyor. Bakın Güney’de 1991’de serhildan olduğunda Güney siyasi partileri birliktelik kurdular. Aynı zamanda 2003'te de Saddam devrildiğinde ortak hareket ettiler ve Kürt halkı yardım edince Kürtler Şengal’den Xanekin’e kadar seçimlerde de başarı kazandılar. Yine DAİŞ’ Kürdistan saldırdığında da aynı birliktelik bu sefer dört parça Kürdistan’da siyasi taraflarda siyasi birliktelik oluştu. Ulusal tavır ortaya çıktı. Kürt halkının dört parça Kürdistan’ın da destekleri oldu. Aynı zamaanda askeri olarak gerilla ve peşmergeler birlik oluşturdu. Bu ne kadar yazılı bir anlaşma temelinde olmasa da pratik anlamda bu böyle gelişti. Ulusal birlik programı çerçevesinde birliktelik kurulmazsa şehitlerin kanıyla elde edilen kazanımlar tehlikede olur.