Nusaybin’den sonra Gever sendromu

Gever’de aylar süren öz yönetim direnişlerinde JÖH, PÖH gibi devletin kolluk güçleri bölünmenin eşiğine geldi. Onlarcasının istifa ettiği söylendi. Devlet kendi kayıplarını gizledi.

Hakkari'nin Gever ilçesinde 13 Ağustos 2015’te kitlesel bir katılımla gerçekleştirilen öz yönetim ilanının üzerinden bir ay geçmeden Türk devletinin saldırısı başladı. Bunun üzere, Gever’de YPS ve özgürlük mücadelesi vermek isteyen halk tarafından tarihi bir özdireniş mücadelesi başladı. Bu mücadele 7 aydan fazla sürdü. Onlarca sivil katledildi. Direnişler karşısında devlet güçlerinin zayıf düştüğü Gever’de, 65 yaşındaki barış aktivisti annesiyle birlikte mücadeleye katılan Diren Stêrk tanığı olduğu süreci ANF’ye anlattı.

‘ÖZYÖNETİM KAÇINILMAZDI’

Gever halkına devlet sömürüsü ve baskılarıyla antidemokratik bir hayatın dayatıldığına vurgu yaparak konuşmasına başlayan Dirên Stêrk, Gever’deki şantiyede bir özel harekatçının; ‘Türkün gücünü göreceksiniz!’ sözleriyle onlarca emekçiye yaptığı işkenceyi ve teşhir etmesini hatırlatarak; “Artık ne denli bir devlet faşizminin baskısı altında olduğumuzun göstergesi bir durumdu. Özyönetim bu topraklarda artık kaçınılmazdı” dedi. 

Geverli bir emekçi olan 29 yaşındaki Dirên Stêrk, ‘’Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin ve Şırnak'tan sonra, 13 Ağustos 2015’te, Gever'de 2 farklı noktada 'Özyönetim' ilanı yapıldı. Bu noktalar Gever'in en büyük mahallesi olan Cumhuriyet ve Orman Mahallesiydi. Özyönetim ilanı her iki mahallede bulunan Halk Evleri önünde yoğun bir katılımla yapıldı” dedi.

ÖZYÖNETİM DİRENİŞİ ÜÇ MAHALLEDE BAŞLADI

Özyönetim ilanından sonra Cizre, Sur ve Nusaybin halkının yaşadıklarını ve devlet nezdinde Gever’in de aynı mücadeleyi vereceğinin bilindiğini hatırlatan Dirên Stêrk, ‘’Kürdistan'da özyönetim ilanından sonra devletin bunu hazmedemediğinden, bu haklı talebi reddedip katliamlar gerçekleştirerek engel olmaya çalıştığını; Cizre, Sur ve Nusaybin gibi ilçelerinden biliyorduk. Aynı zihniyetin Gever'deki Özyönetim talebini de reddedip aynı vahşeti göstereceğini de bildiğimizden 'Özdireniş' örgütlenmesi de oluşturulmuş ve gerekecek her mücadelenin verileceği ruha erişilmişti” diye konuştu.

Özyönetim ilan edildikten 20 gün kadar sonra, yani 2015 Eylül ayının başlarında, Kışla, Orman ve Cumhuriyet Mahallesi'nde 7'den 70'e halkın da destek verdiği YPS savaşçıları ile birlikte barikatlar kurulmaya başlandığını aktaran Dirên Stêrk, o günlerde yaşananları şöyle anlattı. ‘’Gever direnişinin öncü ismi, Kürt Özgürlük Hareketiyle bütünleşmiş İslam Roni’ydi. Barikatlar kurulduktan üç gün sonra camii hoparlöründen ilk önce YPS'li bir erkek arkadaşın sesiyle, hemen ardından da HPG'li Rozarin hevalin sesiyle özdirenişin başladığını ve Kürdistan'ın serhildan kenti olan Gever'in artık faşist TC'nin himayesi altından çıktığını duyduk. Yapılan anonsta ‘Özgür yaşamı hayata geçirmek için canımız pahasına mücadele vereceğimizi belirtiyoruz’ şeklinde konuşuldu. Bu anonsu duyan Gever halkında sıradışı bir özgüven ve inanç oluştu. Bunun üzerine devletin bütün imkanlarını seferber ettiği güçleri, JÖH ve PÖH'ün havan atışları başladı. Devlet güçlerinin ilk saldırıları başta Orman mahallesi olmak üzere, Cumhuriyet ve Kışla mahallesine aralıksız ve rastgele havan topu atışlarıyla oldu.”

‘ROZERİN VE MEMYAN ORAMAR AZİMLİ VE İNANÇLILARDI’

Devletin orantısız güç kullandığını dile getiren Stêrk, Gever direnişinin başlangıcını şu sözlerle aktardı: ‘’Kürdistan’da bir savaş süreci başlamıştı. Savaş süreci derken bir tarafta halk ve halkın içinden canını feda edebilecek uğurda mücadele yürütecek gençlik, diğer tarafta ise bir devletin bütün savaş imkanlarını kullandığı, gözünü kan bürümüş çeteler. Orantısız güç kullanılan bir savaş atmosferi vardı. Hedefte sadece Kürt halkı ve toprakları vardı.”

Gever'in Orman, Kışla ve Cumhuriyet mahallesinde YPS direnişçileri tarafından cepheler oluşturulduğunu ve devletin havan topları dışında kullandığı ağır silahlarla saldırmasıyla daha çetin bir mücadelenin başladığını aktaran Stêrk, Gever direniş cephesini anlattı: ‘’Silahlı çatışmanın başlamasıyla YPS cephesinde müthiş bir moral ve özgüven oluşmuş ve bu halka da yansımıştı. Çatışmaların en yoğun olduğu stratejik mahallelerden biri olan Orman mahallesiydi. YPS oluşum biriminden Memyan Oramar o cephenin sorumlusuydu ve yoğun saldırı aldığı halde '20 yıldır Özgürlük Hareketi içerisinde hiçbir zaman cephemi terk etmedim, bu sefer de asla terk etmeyeceğim’ diyerek bütün azim ve inancıyla savaştı. Devlet güçlerinin yoğun top atışlarından yara alan Memyan birkaç gün sonra cephesinde şehit düştü. Gever direnişinin ilk şehadeti Memyan Oramar oldu ama Memyan'ın şehadeti onlarca yoldaşını kurtaran bir fedakarlık örneğiydi. Bulunduğu cepheye destek için giden Rozerin de kararlı ve korkusuz mücadelesiyle şehadete uğradı.”

KEPÇEYE XEZAL İSMİ VERİLDİ

Memyan ve Rozerin hevalin şehadetinden sonra YPS direnişçileri tarafından büyük bir hamle gerçekleştirildiğini belirten Dirên Stêrk, bu hamlede onlarca JÖH ve PÖH üyesinin öldürüldüğünü, bir tane de tankın paramparça edilerek imha edildiğini aktardı. Devlet güçlerinin aldığı bu darbeden sonra paletli ve Hammer isimli tanklarla mahallelerin kuşatmaya alındığını söyleyen Stêrk, devamla şunları paylaştı: “O sıralarda barikatlara takviye olarak hendekler oluşturulmaya başladı. YPS direnişçilerinin elinde olan bir kepçeye ’Xezal' ismi verilmişti. Xezal'ın Kürdistan dağlarında ne denli değerli bir canlı olduğu bilindiğinden ortak bir kararla kepçeye Xezal ismi verilmiş ve Xezal'ın desteğiyle onlarca devasa hendek kazılmıştı. Xezal darbe aldıkça tekrar yarası sarılır, tamir edilirdi. Gever direnişinin önemli sembollerinden biri olmuştu Xezal.” 

‘DEMOKRATİK VE ÖZGÜR BİR YAŞAMIN AYNASIYDI O GÜNLER’

Kış mevsimiyle birlikte, YPS direnişçilerinin inançlı, cesur ve ısrarlı mücadelelerine dayanamayan devlet güçlerinin aldığı darbelerden dolayı pasifize edildiğine değinen Dirên Stêrk, direnişi Gever’e nasıl gerçekleştiğini ve yayıldığını anlattı: “YPS savaşçılarının gücüne dayanamayan devlet güçleri misilleme ve saldırı pozisyonundan çekilmiş, tamamen korunma reflekslerine bürünmüşlerdi. Öte yandan direniş gösteren mahallelerin sayısı artmıştı. Artık Orman, Eski Kışla ve Cumhuriyet mahallesinin dışında Yeşildere, Dize, Mezarlık ve Güngör Mahallelerinde de YPS güçleri konumlanmış ve halk ile dayanışma içerisine girmişlerdi. Bütün bu mahallelerin denetimi tamamen YPS direnişçilerinin kontrolü altındaydı. Her mahallede Halk Evleri oluşturulmuştu. Halkla içiçe mücadelenin güçlenmesi tartışılıyor, sürecin ruhuna uygun eğitim programları yapılıyordu. Her gün birkaç aile gönüllü olarak bu halk evlerinde yemekler pişirir ve nöbet tutardı. Özgür bir yaşam vardı. Komünal, demokratik ve özgür bir yaşamın aynasıydı o günler. Neredeyse her gece her mahallede ateş yakılır, ateş etrafından gençler ve Gever halkı özgürlük halayına durur ve zılgıtlar çekerlerdi.”

‘DEVLET KENDİ KAYIPLARINI GİZLEDİ’

Gever’in görkemli direnişi karşısında devlet güçlerinin ağır bedeller verdiğini söyleyen Dirên Stêrk, devletin bunu kamuoyundan sakladığına vurgu yaptı: Stêrk, “Çatışmalar başladıkça Halk 7'den 70'e tencere, tavayla gürültü çıkartma eylemleriyle farkındalık oluşturuyor, YPS direnişçileri de ağır darbeler yaparak korkusuzca savaşıyordu. Her hamlede devletin güçlerinden kayıplar vardı. Çok sayıda Heron imha edildi. Yine bir tank yerle bir edildi. Çok sayıda zırhlı araç kullanılamaz hale geldi. Çok kan kaybeden JÖH ve PÖH güçleri artık çaresiz kalıp, cenazelerini bile alamayacak derecede çökmüşlerdi. Direnişçilerin önerisiyle birlikte halk tarafından oluşan koridor zinciri sayesinde devlet kendi cenazeleri alabilmişti. Bu durum JÖH ve PÖH içerisinde çok ciddi bir kırılmaya da yol açmıştı. Direnişin gücüne şahit olduklarından korkuları da başlamış ve istifa girişimleri olmuştu. Devlet, kayıplarını ve imha edilen savaş araçlarını gizledi” ifadelerini kullandı.

HALKI TAHLİYE ETTİLER KENDİLERİ SAVAŞTILAR

Gever direnişinin de devlet nezdinde artık sendrom etkisi gösterdiğini aktaran Stêrk, ‘’Güvenilir kaynaklardan onlarca JÖH ve PÖH güçlerinin istifa ettiklerini duyduk” dedi. Bundan dolayı Erdoğan’ın güçlerine 'Hiç acımayın, yakın, yıkın' çağrısında bulunduğunu hatırlatan Derîn Stêrk, “Devlet güçleri bu çağrıdan sonra YPS savaşçılarına karşı diremediğinden sivil halkı hedefine almaya başladı. Helikopter destekli büyük operasyonlar yapıldı. Mahalleler ablukaya alınıp rast gele top atışları yoğunluk aldı. Çok sayıda sivil yaşamını yitirdi” dedi.

Bunun üzerine aralarında Hakkari Eski Milletvekili Esat Canan, STK ve HDP İstanbul milletvekili ve Meclis Başkanvekili Pervin Buldan'ın da bulunduğu bir heyetin Yüksekova Kaymakamı İbrahim Çenet ile ilçedeki sorunu silahsız çözme teklifinde bulunduklarını hatırlatan Stêrk, yapılan müzakereyi kendi öz direnişleri açısından doğru bulmayan YPS savaşçılarının, ‘halk tahliye olsun ama bizler sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz’ dediğini aktardı. 

‘DEVLET KAYBETTİ, KÜRT HALKI KAZANDI’

Son olarak Gever direnişinin galibinin de Kürt halkı ve özgürlük mücadelesi olduğunu söyleyen Derîn Stêrk, 13 Mart 2016’da Hakkari valiliğince ilan edilen sokağa çıkma yasağıyla birlikte yaşanılanları şu sözlerle ifade etti:”’Sokağa çıkma yasağı adı altında boşaltılan Gever'in direniş gösteren mahallelerinde YPS savaşçıları kanının son damlasına kadar korkusuzca, 79 gün boyunca savaştılar. Kimisi şehadetiyle Kürdistan tarihinde Gever'in ölümsüz ismi olarak hep yüreklerde yaşatılacak, kimisi de bu özgür, demokratik yaşam uğruna yaşadığı müddetçe mücadelesine devam edecektir. Gever'de onca orantısız güce rağmen devlet kaybetti, Kürt halkı kazandı.”