GÖRÜNTÜLÜ

Oğlumun mücadelesiyle yaşıyorum

Türk güçlerinin Cîzre'deki vahşet bodrumlarından katlettiklerinden DBP PM'nin 23 yaşındaki üyesi Mehmet Yavuzel'in annesi Hanım Yavuzel, oğluna verdiği sözü tutuyor; acısını, gururla mücadelesini takip ederek bastırıyor.

31 kişinin bulunduğu Cizre'deki birinci vahşet bodrumunda katledilen DBP PM Üyesi Mehmet Yavuzel’in annesi Hanım Yavuzel, oğlunun mücadelesini sahiplenerek, katillerden aman dilemeden yaşama tutunmanın onurunu paylaşıyor. Anne Yavuzel, oğlunu anlatıyor, anlattıkça da mücadelenin haklılığına ve zorunluluğuna vurgu yapıyor.

Oğlunu, 28 Temmuz 1993'te Urfa'nın Haran ilçesine bağlı köyünde dünyaya getirmiş. Daha 2 yaşındayken “Yek, du, sê gelê me qet natirse, dimeş e çiya dihêjê, emê welat bistînin, çavên dijmin birjînin” stranını dilinden düşürmediğini belirten anne Yavuzel, çocuğunu anlatmaya başlıyor: “Ona üç isimle sesleniyordum. Memê, Gulî ve Memoşê min, diye hitap ediyordum. Çok seviyordum. Okula kendim götürüp kendim getiriyordum. Memê’nin bünyesi çok zayıftı ama iradesi çok sağlamdı.”

Mehmet, çocukluğunda Kürt halkının üzerindeki zorbalığı, işkenceyi derinden hissediyordu. Çocuk yaşlarında Kürt Özgürlük Hareketi hakkında araştırma yaparak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın kitaplarını okumaya başladı. Hocaları ve arkadaşları tarafından çok seviliyordu. Ailesinden devralmıştı Mehmet mücadeleyi, henüz 15 yaşında, en ön saflarda ipi göğüslemek gerektiği inancıyla liseyi bırakmıştı. Bir yandan yaşamını devam ettirmek için çalışıp bir yandan da halkının özgürlüğü için mücadele ediyordu.

O GÜN KÜRDİSTAN'IN ÇOCUKLARI, DEDİM

Anne Hanım Yavuzel, anlatmaya devam ediyor: “16 yaşındaydı, kültür merkezine gidiyordu. Müzik ve folklor dersleri alıyordu. Bir gün ‘anne bugün tiyatro ve folklor gösterisi var, gelecek misin?’ dedi. ‘Gelirim oğul’ dedim, gittim. Oynarken, bana bakıp güldü, sonra oyunu karıştırdı. O gün orada yanımdaki arkadaşıma ‘çocuklarımız artık bizim değil, Kürdistan’ın çocukları’ dedim. O gün çok daha iyi anlamıştım, Mehmet’in mücadelesini. Hiç gitmiyor gözümün önünden o sahne. Bazen kültür merkezine gidince gözümün önüne geliyordu. Sanki Mehmet çıkıp oynayacakmış gibi. Urfa’daki kültür sanat çalışmalarından sonra Amed'de Dicle Fırat Kültür ve Sanat Merkez’inde çalıştı. Benim oğlum cevher gibiydi. Eşine az rastlanılan bir insandı. Hayat doluydu. Yüzünde hiç gülüşü eksik olmazdı. Devlet oğlumun peşini hiç bırakmadı. Hep takip altındaydı. Gözaltına alındı. İşkencelerden geçirildi ama hiç boyun eğmedi, davasından vazgeçmedi. 18 yaşında tekrar alındı, tutuklandı. 2 sene Mardin Cezaevinde yattı. Mehmet Tunç ile beraber kalıyordu. Çocuğu gibiydi Mehmet Tunç’un öyle çok severdi Mehmet’i.

AÇLIK GREVİNE GİRDİ, BEDENİNİ ATEŞE VERDİ

Cezaevinde açlık grevine ilk giren kişi olmuş. Tam 58 gün açlık grevi eylemlerinde kaldı. Mardin Cezaevi’nde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için bedenini ateşe verdi. Arkadaşları tarafından söndürülen Memê’nin vücudunun birçok yeri yanmıştı. Onu ziyarete gittiğimde ise benden saklamaya çalışıyordu ki üzülmeyeyim. Oğlumla her zaman gurur duyuyorum.

'MEHMET BENİ YAKMA' DİYE SESLENDİM

Sonra DBP PM üyeliğine seçildi. Hep onun tekrar tutuklanmasından korkardım. Oğlumun Botan’da bir bodrumda öleceği hiç aklıma gelmezdi. Bayram öncesiydi gittiğinde, kapıdan çıktı. Sokakta giderken arkasından baktım. ‘Mehmet beni yakma’ diye seslendim. Arkasına dönüp baktı. Güldü, zafer işareti yaptı ve gitti.

'ÇIKAMAM ANNE, ÇOÇUK BİLE VAR'

Cizre bodrumlarındayken telefonla konuştuğumda ‘oğlum çık oradan’ dedim. ‘Çıkamam anne, yanımızda yaralı arkadaşlarımız var. Bize su getirirken yaralanan 12 yaşında bir çocuk var. Hep çocuklar burada anne, öğrenciler var. Ben arkadaşları bırakıp çıkamam’ dedi. Susuzlardı o bodrumda, yaralılardı. Ama devlet inanmadı yaralı olduklarına, fotoğraflarını çekip yolladıkları halde inanmadı. Hep tekrar ediyorum; bitiremezler, bir tek kişi kalsak bile yine mücadeleye devam edeceğiz. Bir tek küllerimiz kalsa bile bir rüzgar vurur, o küller alev alır bu devleti yakar."

SON KONUŞMASINDAN SONRA

“Kalk oğul oradan, o kurşunlar bana geleydi, sana bir şey olmayaydı. Ey Kürtler neredesiniz, kendime Kürdüm diyenler nerede?” bu şekilde feryat etti Hanım Yavuzel, 23 yaşındaki oğlu Mehmet Yavuzel Cizre bodrumunda yaralandığında… “Geleceğim oğul ben çıkaracağım sizi oradan, vurup sırtıma çıkaracağım” demişti, Mehmet ile son konuşmasında… Varamadı oğula, devlet vardı yolunda; askeriyle polisiyle, gazıyla, copuyla… Ne o ulaştı oğula ne de feryadı ulaştı kör sağır olmuş yüreklere… Cennetini çaldırdı Cizre bodrumunda Hanım Yavuzel, gülüşünü verdiği, mücadelesini miras aldığı oğulu…

MÜCADELESİNİ VE TARİFİ OLMAYAN ACISINI

Kürt medyasına konuştuğunda duygularını, hasretini ve mücadele kararlılığını hep tekrarlıyor: “Mehmet bana mücadelesini, bir de tarifi olmayan acı bıraktı. Gecenin bir yarısı uyanıp olmadığını düşündüğümde, evde duramıyorum. Hep Cizre’ye gitmek istiyorum. Sanki o bodruma gidersem Mehmet’i bulurmuşum gibi geliyor. Acısı çok büyük ama oğlumun onurlu duruşuna saygı duyuyorum. Eğer birazcık gücüm varsa onu da Mehmet’in mücadelesinden alıyorum. Onun mücadelesine olan inancından. Bodrumdayken bana ‘anne kalk Barış Annelerinin yanında mücadele et’ derdi. Mehmet şimdi yok! Ama yolu var. Mücadele edeceğim.

O VE ARKADAŞLARINDAN KORKTULAR

İradelerinden başka hiçbir güvenceleri yoktu. Siyaset yapma hakları devletin kitabında vardı. Onlar da haklarını kullanıyorlardı. Çocuklar ölmesin, hiç kimse ölmesin, diye… Sadece siyaset yapıyorlardı. Dilleri, iradeleri, hakları için mücadele ediyorlardı. Herkes sebebi olduğu her şeyin hesabını verir. O yüzden ben hep Mehmet’e ‘gözün arkada kalmasın oğul, ben senin yolundayım’ diyorum."

SAKIN YENİLDİĞİMİZ SANMAYIN

Mehmet Yavuzel’in ağabeyi Halil Yavuzel de kardeşini, dihaber'e anlatırken, şunları paylaşıyordu: "Kardeşim hiçbir zaman yılmadı, doğru bildiği davasından tek bir adım geri atmadı. En son Cizre’de ayağından yaralı olduğu halde yine onlara boyun eğmedi ve arkadaşlarını bırakıp çıkmadı oradan. Mehmet ayağından yaralanmıştı. 21 Ocak günü en son telefon konuşmamızdan Mehmet bana ‘Sakın bizim yenildiğimizi sanmayın. Biz kazandık. Düşman yenilmiştir. Bizimle gurur duyun’ demişti. O haliyle kendisi bize teselli veriyordu. Biz ağlıyorduk o ise zafer edasıyla bize gülümsüyordu. Bize de onların anısına bağlı kalmak düşüyor. Hep onların yolunda olacağız.”

O BODRUMUN ALTINDA DEVLET KALDI

Hanım Yavuzel, Cizre’ye, Cudi Mahallesi’ne girer girmez ağıtlar yakmış, “Mehmet ve yoldaşları ölmedi, ben ağlamayacağım düşmanı güldürmeyeceğim. Onları asla yok edemeyecekler” demişti. Daha sonra birinci vahşet bodrumuna giden anne Yavuzel, “Bu bodrumun altında devlet kaldı. Biz kaybetmedik, onlar kaybetti” diyerek bodrum duvarlarına sarılmış, “Oğlum buralara mı sarıldın? Burada mı yaralandın? Burada mı beni bekledin?” diye ağıtlar yakmıştı.