ANALİZ

Otuz dokuzuncu PKK yılı

Otuz dokuzuncu PKK Yılı, her zamankinden çok daha fazla Kürt yılı, özgürlük ve zafer yılı olacaktır.

Kadınlar “25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü” dolayısıyla sokaklara dökülüp kadın üzerindeki erkek şiddetini protesto ediyorlar. Kürtler sokaklarda 27 Kasım 1978’de kurulmuş olan PKK’nin 38. Kuruluş Yıldönümünü kutluyorlar. Kürt kadınları ise her ikisini birlikte yapıyorlar. Hem kadın üzerindeki erkek şiddetini protesto ediyorlar, hem de PKK’nin 38. Kuruluş Yıldönümünü kutluyorlar. Kadın protestoları ile PKK kutlamaları sokaklarda birbirine karışıyor. 

Kuşkusuz böyle olması her iki olayın da önemini azaltmıyor, tersine 25 Kasım protestolarını da, 27 Kasım kutlamalarını da daha anlamlı kılıyor. Çünkü PKK, kadın özgürlüğünü esas alan bir paradigmaya sahip bulunuyor. Yani sadece kadın üzerindeki erkek şiddetine karşı değil, onun da ötesinde kadın üzerindeki her türlü erkek egemenliğine karşı çıkıyor. Kadın özgürlüğüne ve farklılıklara dayalı eşitliğe sahip bir toplumsal özgürlüğü ve demokrasiyi esas alıyor. PKK’nin demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü toplum paradigması bunu ifade ediyor.

Elbette PKK’yi kadın üzerindeki her türlü egemenliğe karşı çıkan ve kadın özgürlüğünü esas alan bir çizgiye kavuşturan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan oluyor. Her türlü egemenliğe karşı çıkarak, köleliğin her türünü reddederek özgürlüğü esas alma yolunu kadına Önder Abdullah Öcalan göstermiş bulunuyor. Bu nedenle, kadın üzerindeki şiddeti protesto eden kadınlar, aynı zamanda Önder Abdullah Öcalan’ın da özgürlüğünü istiyorlar. Böylece hem kadın protestolarında ve hem de PKK kutlamalarında öne çıkan ortak şahsiyet Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan oluyor.

On gün öncesinden başlamış olan ve hala devam eden PKK kutlamalarında bu yıl iki etken öne çıkıyor: Birincisi otuz sekiz yılda PKK’nin Kürt halkına kazandırdıkları, ikincisi ise otuz sekizinci yıl mücadelesinin tarihi anlamı ve önemi. Söz konusu iki durum da, Ortadoğu’da çeyrek asırdır devam eden Üçüncü Dünya Savaşının günümüzde gelip Türkiye, Suriye ve Irak üçgeninde odaklanmış ve Kürdistan Özgürlük Savaşıyla iç içe geçmiş olması nedeniyle daha büyük bir anlam kazanmış bulunuyor. Öyle ya, PKK gibi bir özgürlük öncülüğüne sahip bulunmasa, mevcut dünya savaşı koşullarında Kürtlerin varlık ve etkinlik göstermesi mümkün olmaz. Yine PKK’nin 38. Yıl mücadelesinin tarihi direniş kazanımları olmasa, o zaman günümüzde PKK hiçbir etkinlik gösteremez. Demek ki günümüz Ortadoğu savaşında Kürtleri en önemli aktör haline PKK’nin varlığı getiriyor.

Bu durum, PKK’nin 38. Kuruluş Yıldönümü kutlamalarında PKK’nin Kürtler açısından taşıdığı anlam ve önemin daha fazla tartışılmasına yol açıyor. Resmi kuruluşundan bugüne geçen 38 yıl, ilk çekirdeğinin oluşturulmasından bugüne geçen 43 yıl boyunca PKK’nin yaptıkları, Kürt halkına kazandırdıkları, Kürtler açısından taşıdığı anlam ve önem çok yoğun bir biçimde tartışılıyor. Belki de buna yol açan bir etken de Tayyip Erdoğan yönetiminin çok yoğun bir biçimde “PKK’yi terör örgütü olarak gösterme” çabaları oluyor.

Bu nedenledir ki, meydanları dolduran gençler ve kadınlar öncülüğündeki Kürt halkı, her zamankinden çok daha yoğun ve öfkeli bir biçimde “PKK halktır, halk burada” sloganını haykırıyor. Aslında sadece bu slogan bile PKK’nin Kürt halkı açısından ne anlam ifade ettiğini çok çarpıcı bir biçimde göstermeye yetiyor. Kürt halkı PKK’yi sadece bir parti olarak değil, kendi özgürlük kimliği olarak görüyor. Önder Abdullah Öcalan bu durumu “Kök parti” kavramıyla ifade ediyor.

Dolayısıyla PKK’yi sadece klasik bir ulusal kurtuluş hareketi olarak görmemek gerekiyor. Kürtler açısında PKK, bundan çok daha fazla bir anlam ifade ediyor. Kürt halkı, PKK’yi varlığının ve özgürlüğünün ruhu, bilinci, iradesi, örgütlülüğü ve kimliği olarak görüyor. Kırk üç yıllık tarihi mücadele içerisinde PKK kendini bu konuma getirmiş bulunuyor. Aslında PKK’yi her türlü zorluğa dayanır ve yenilmez kılan gerçeklik de bu oluyor. 36, 37 ve 38’inci mücadele yıllarında DAİŞ faşizmine karşı göstermiş olduğu kahramanca direniş, bugün PKK’yi özgür insanlığın da sahiplendiği bir Özgürlük Hareketi konumuna getirmiş bulunuyor.

Burada PKK’nin çok zorlu, ancak bir o kadar da anlamlı ve kazanımlı geçen otuz sekizinci yıl mücadelesi üzerinde de birkaç şey söylemek gerekiyor. Bilindiği gibi, 38. yılda PKK öncülüğündeki Kürt halkı Kürdistan’ın Başur ve Rojava parçalarında DAİŞ faşizmine karşı, Bakur parçasında ise AKP-MHP faşizmine karşı yoğun bir direnme savaşı yürütmüş bulunuyor. Yani üç parçada birden faşizme karşı savaş yürüten bir halk oluyor. 

Kuşkusuz üç cephede birden savaşmanın ne kadar ağır ve zor bir iş olduğunu herkes bilir. Fakat PKK’nin fedai öncülüğündeki Kürtler söz konusu zor görevi alınlarının akıyla başarmışlardır. Başur ve Roava’da DAİŞ faşizmine vurdukları ağır darbelerle onun belini kırmayı sağlamışlardır. Başta Cizre ve Sur olmak üzere Bakurê Kürdistan’ın kent ve kasabalarında geliştirdikleri demokratik öz yönetim direnişleriyle ise, AKP-MHP faşizmini “Ölüm-kalım” sınırına getirmişlerdir. 

DAİŞ ve AKP-MHP faşizmine karşı geçen bir yıl boyunca üç parça Kürdistan’da PKK’nin yürüttüğü varlık ve özgürlük direnişinin sağladığı kazanımlar, bugün Kürt toplumunu ve siyasetini Ortadoğu’nun en aktif gücü haline getirmiş durumdadır. Kürtler PKK’nin otuz dokuzuncu yılına işte bu kazanımlar temelinde ve her cephedeki çok yoğun bir mücadele içinde girmektedir. Dolayısıyla 39. PKK yılının Kürtler açısından daha büyük bir mücadele ve kazanım yılı olacağı daha şimdiden bellidir.

Her şeyden önce, yeni PKK yılında Kürtler AKP-MHP faşizmine karşı başta Bakur olmak üzere Kürdistan’ın ve dünyanın her yerinde tarihlerinin en büyük özgürlük direnişini geliştirerek, insanlığın başına bela haline gelmiş olan bu faşist-soykırımcı güruhu tarihe gömmeyi başaracaktır. AKP-MHP faşizminin OHAL darbesi temelinde geliştirdiği baskı, terör, katliam ve tutuklamalar bu faşist güruhun ömrünü uzatmadığı gibi, tersine çöküş sürecini hızlandıracaktır. 39. PKK Yılı AKP-MHP faşizminin yıkıldığı yıl olacaktır.

Kürdistan’ın Rojava ve Başur parçalarındaki Kürtler de, Bakur direnişinden aldıkları güçle hem faşist DAİŞ çetelerinin saldırılarına karşı ve hem de AKP-MHP faşizminin tehdit ve işgaline karşı tarihi bir özgürlük direnişini geliştirecektir. Özellikle başlamış bulunan Musul ve Rakka savaşları çerçevesinde Kürt katılımını ve etkinliğini daha da geliştirerek, kazanacakları yeni askeri zaferlerle Kürdistan Özgürlük Devrimini kökleştirdikleri gibi, Demokratik Ortadoğu Devriminin yolunu da açacaklardır.

Mevcut durumda söz konusu direnişleri geliştirmek ve zaferleri kazanmak için Kürtler tarihin en avantajlı konumuna sahiptirler. Mevcut siyasi ve askeri konjonktür Kürtler için en büyük imkan ve fırsatı sunmaktadır. Burada gerekli olan, Kürtlerin söz konusu gerçekleri görmesi ve bunları değerlendirecek bir güç birliğini kendi içlerinde sağlamalarıdır. Günümüzde Kürt siyasetinin bu olgunluğa ve güce sahip olduğu açıktır. O halde otuz dokuzuncu PKK Yılı, her zamankinden çok daha fazla Kürt yılı, özgürlük ve zafer yılı olacaktır.

Bu temelde PKK’nin 38. Kuruluş Yıldönümünün Kürt Halk Önderine, Kürt halkına ve özgür insanlığa kutlu olmasını ve 39. Mücadele yılının özgürlük ve zafer getirmesini diliyoruz. Büyük Devrimci Haki Karer’den başlayıp bugüne kadar gelen tüm özgürlük mücadelesi şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz. Kürt halkının kahraman oğullarının ve kızlarının izinden giderek Özgürlük Devrimini zafere taşıyacağına olan sarsılmaz inancımızı bir kez daha ifade ediyoruz.   

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA