GÖRÜNTÜLÜ

Qabalan: YPG/YPJ olmasaydı Hristiyanlar yok olmak ile yüz yüze kalabilirdi

Şêx Meqsudlu Hristiyan Joseff Qabalan, Federalizm projesi ile Suriye’deki, mevcut savaşın sonlanacağını, eşitlik, özgürlük ve demokrasi sorununun çözüleceğini söyledi.

Şêx Meqsudlu Hristiyan Joseff Qabalan, Hristiyan halkının 6 yıl boyunca maruz kaldığı baskıları ve Hristiyanların demokratik federal sisteme bakışını ANF’ye anlattı.

Suriye’de yaşayan Hristiyanlar bu 6 yıllık savaş sürecinde neler yaşadı?

3 ana dinin doğduğu topraklar olması nedeniyle Suriye Hristiyanlar için önemli olmuştur. Çünkü Hristiyanlar ilk bu bölgede yayılmıştır.

Ancak, Hıristiyanlığın etkisinde kalan bölge Hz. Ömer’in 636 yılındaki fethi sonucu hızla İslamlaşmaya başlamıştır. Müslüman Araplar, Suriye’yi fethedene kadar da önemli bir oranda Hristiyan mevcuttu.

Ancak Hristiyanlar zaman içerisinde çeşitli politikalar ile asimilasyona uğratılarak Müslümanlaştırılmaya, Müslümanlaşmayanlar da sürgün edildi. Bütün bunlara rağmen Hristiyanlar bir şekilde öz kimliklerini korumayı başardı. Bunun da en önemli nedeni halklar arasındaki kardeşlik, birlik ve dayanışma ruhundan kaynaklıdır.

2011 öncesinde Hıristiyanlar nüfus bakımından azınlıkta, fakat vatandaş olarak hukuk ve kanunlar açısından azınlık statüleri yoktu. Halbuki biz bu topraklarda çok eskiyiz. Müslümanlardan önce vardık. Süryani, Ermeni, Çerkez Hristiyanlar var. Ancak devlet her zaman bizi Sünni – Şii – Müslüman olarak nitelendirdi. Hep kimliğimiz ve inancımız dışında bir inançla tanımak, tanıtmak istediler.

HRİSTİYANLAR YOK OLMA İLE YÜZ YÜZE KALABİLİRDİ

2011 sonrasında başlayan iç savaş ile birlikte Hristiyanlara karşı büyük bir yok etme savaşı yürütüldü.

Birçok Hristiyan DAİŞ ve SUK çeteleri tarafından vahşice katledildi, sürgün edildi. Evlerimiz talan edildi. Kadınlarımız köle haline getirildi ya da zorla Müslümanlaştırılmaya çalışıldı. Bu savaş Hristiyanlarda derin yaralar açtı. Til Temir, Serekaniyê, Grê Spî, Deraa Zor, Minbic, Cerablus’ta ve daha birçok bölgede ibadethanelerimiz yakıldı, yıkıldı, talan edildi.

YPG/YPJ güçlerinin denetiminde bulunan alanlarda bulunan Hristiyanlar çok şanslıydı. Çünkü YPG/YPJ güçlerinin denetiminde olan alanlarda herkes kendini güvende hissediyor. Birçok Hristiyan YPG/YPJ güçlerinin denetimindeki alanlara sığınarak yaşama tutundu. Aksi takdirde yok olmak ile yüz yüze kalabilirdi Hristiyanlar.

Nasıl yani bunu biraz daha açabilir misiniz?

Daha önce de söylediğim gibi Hristiyanlar Kuzey Suriye’yi ve Halep’te YPG/YPJ güçlerinin denetimde bulunan alanlarda kendini güvende his etti ve his etmeye devam ediyor.

Tekrar gibi olacak ancak söylemekte fayda var; birçok Hristiyan YPG/YPJ güçlerinin denetimindeki alanlara sığınarak yaşama tutundu. YPG/YPJ güçleri denetiminde bulundurduğu alanlarda her zaman önceliği o bölgede Kürtlerden ziyade, farklı halk ve inanç gruplarına veriyor.

Onların barınma sorunlarından tutalım gündelik yaşamlarını kolaylaştıran yardımlara kadar her şeyi yapıyor. Her şeyden önce onlara özgür oldukları hissiyatını iliklerine kadar yaşatıyor. Örneğin Hristiyan halkına karşı hep toplumun ön yargıları olmuştur. Ancak YPG/YPJ tüm bu ön yargıları kıran yaklaşımlar ortaya koymuştur.

Yeni özgürleştirilen alanlarda da Hristiyanların yakılan, yıkılan ve talan edilen kilise ve abidelerine sahip çıkarak, özenle koruma altına alıyor ve yeniden inşasına yardımcı oluyor. Yine Seyida El Ezraa gibi kutsal yerleri koruma altına alındı. Geçtiğimiz günlerde Hiluk mahallesinde bulunan kiliselerin onarımı yapıldı örneğin.

6 yıl boyunca tüm çete gruplarının işgal ve saldırılarına maruz kalan direnen bir Şêx Meqsud var. Şêx Meqsud’da nasıl bir ruh yaratıldı?

Şêx Meqsud’da yaşayan halklar güçlü birlik, beraberlik yaratarak çete gruplarının saldırılarına karşı gerçekten büyük bir direniş ortaya koydu.

SUK çeteleri Şêx Meqsud mahallesine yönelik çok yoğun saldırılar geliştirdi. Yüzlerce kadın, çocuk, yaşlı insanımız saldırılar sonucunda hayatını kaybetti. Şêx Meqsud ele geçirilmek isteniyordu. Şêx Meqsud düşürülseydi başta Kürtler olmak üzere Halep’in farklı bölgelerinden gelerek Şêx Meqsud mahallesinde yaşamını sürdürmeye çalışan binlerce insan katliamdan geçirilecekti.

Şêx Meqsud’da bulunan bütün halk ve farklı oluşumları da YPG/YPJ güçleri etrafında birleşti ve güven kazanıldı. Bu birlik ve beraberlikle bütün çete gruplarının saldırıları her defasında boşa çıkarıldı. Bütün saldırılara rağmen evlerimizi terk etmedik. YPG/YPJ güçleri de çete saldırıları karşısında büyük bir inanç ve irade ile Şêx Meqsud’u savundu.

Tabi bu durum halka da sirayet etti. Şêx Meqsud halkı da 7’den 70’e YPG/YPJ savaşçıları etrafında kenetlendi. Şêx Meqsud’un savunmasına katıldı. Bu çok etkileyici bir durumdur. Çünkü insanlar barbar çete gruplarına ve tekniklerine karşı irade ve inanç ile karşı duruyordu. Ve sonuçta kazanan Şêx Meqsud ve Halep halkı oldu. Çete grupları Halep’ten temizlendi.

Rojava ve Suriye’de birçok halk ve inanç grubu mevcut. Bu farklılıkları bir arada tutabilecek ve Suriye’yi demokratikleştirecek ve mevcut savaşı da sonlandıracak bir proje olarak demokratik federal sistem gösteriliyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Evet, doğrudur. Suriye ve Rojava’da birçok halk ve inanç topluluğu var. Suriye’de ve Rojava’da siyasetin doğal ve kültürel tabanını da zaten bu etnik ve dini farklılıklar oluşturuyor.

Çünkü Suriye tarih boyunca birçok dine ve medeniyete ev sahipliği yapmış bir ülke. Coğrafi konumundan dolayı da medeniyetlerin ve dinlerin kesişim ve etkileşim kurdukları bir ülke aynı zamanda. Suriye ve Rojava bu özelliği nedeniyle farklı etnik ve inanç gruplarına bir arada yaşama kültürünü ve hoşgörüyü kazandırmıştır.

Etnik ve inanç farklılıklarının çokluğu kültürel, toplumsal ve tarihsel birikimin zenginliğini gösterdiği gibi çatışma potansiyelini de gösteriyor. Bu 2011 sonrasındaki gelişmelerde çok net bir biçimde ortaya çıktı. Ancak bu çatışma potansiyelinin ortadan kaldırılmasına yönelik de çeşitli politikalar geliştiriliyor. Demokratik federal sistem gibi...

Peki demokratik federal sistem Suriye halklarına nasıl bir çözüm getirecek? Bir Hristiyan olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Dünyada kendisini ilerici olarak tanımlayan birçok ülkede federalizm sistemi uygulanmaktadır. Biz de Hristiyanlar olarak Kuzey Suriye’den başlayıp tüm Suriye halkları için demokratik federal bir sistemin en gerçekçi ve çözüm olabileceğini düşünüyoruz.

Rojava’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu demokratik – ulus paradigması ile pratiğe dökülen demokratik özerklik tecrübesi bize eşitlik, demokrasi ve özgürlükler temelinde ortak yaşamın mümkün olduğunu göstermiş oldu.

Bugün Suriye’de ortaya konulan demokratik federal sistemin ve onun temelini oluşturacak olan toplumsal sözleşmenin dünyanın birçok yerinde uygulanan federal sistemden çok daha ilerici ve daha demokratiktir. Bunu söz düzeyinde de söylemiyoruz. Gücünü halktan alan ve halkın tüm karar mekanizmalarında yer aldığı demokratik federal sistemimiz daha özgürlükçü, daha demokratiktir.

Federalizm projesi ile Suriye’deki, mevcut savaşın sonlanması, eşitlik, özgürlük ve demokrasi sorunu çözülecek.

Suriye sorunun tartışıldığı bu süreçte Rojava ve Kuzey Suriye demokratik federal sistemin toplumsal sözleşmesi de onaylandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kuzey Suriye demokratik federal sistemi ve toplumsal sözleşmesi farklı halk ve inanç topluluklarının talebi ve ihtiyaçları temelinde hazırlandı.

Geçtiğimiz haftalarda Cizîr kantonunda Demokratik Federal Sistem Kurucu Meclisi tarafından 2 gün süren bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantı da demokratik federal sistemin temeli olan toplumsal sözleşeme onaylandı. Bu sözleşme de çok ciddi demokratik, özgürlükçü maddeler mevcut.

Bununla amaçlanan demokrasi ve özgürlüklerin oldukça geliştirilmesidir. Bazı çevreler gerçeği yansıtmayan bir şekilde demokratik federalizmi karalamaya çalışıyor. Halklar ortak irade beyanı ile böyle bir oluşuma gitti. Ve bunun toplumsal sözleşme maddeleri de Suriye’de yaşayan tüm farklı halk ve inanç gruplarının talepleri doğrultusunda hazırlanmıştır.

Şunu açıkça belirteyim bu proje bir devlet ilanı ya da Suriye’nin parçalanması anlamına gelmiyor. Bu proje Suriye’yi, farklı halk ve inanç gruplarını bir arada tutabilecek yegane ortak yaşam projesidir. Bu proje parçalamaz, birleştirir.

Bu proje esas olarak Suriye sorununun çözümü için çok ciddi bir adım ve Suriye içinde yaşayan halkların bir arada yaşam beyanı anlamına gelmektedir. Demokratik federalizm sisteminin temelinde halkın öz gücü ve iradesi vardır.

Suriye’deki insani krize çözüm adı altında bugüne kadar onlarca toplantı gerçekleştirildi. Ancak bugüne kadar yapılan toplantılardan herhangi bir sonuç alınamadı. Ve mevcut savaş durumu devam etti. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

2011 yılında değişim talebi ile yapılan eylemlerin iç savaşa dönüşmesi tüm halk ve inanç grupları için acı sonuçlar doğurdu.

Bugün milyonlarca Suriyeli bölge ülkeleri ve Avrupa’ya göç etti. Mevcut savaş hali her defasında şiddetlenerek sürdü ve hala da savaş durumu bitmiş değil. Daha önce ABD öncülüğünde Cenevre I – II – III, Riyad’da ve Viyana’da çeşitli toplantılar gerçekleştirildi. Ancak tüm bu toplantılar sonuçsuz kaldı.

Geçtiğimiz günlerde yapılan Astana toplantısından bir sonuç çıkmadı. Çıkmayacaktır da. Neden? Çünkü bugüne kadar yapılan hiçbir toplantıya Suriye halkları davet edilmedi. Her defasında halkları işkencelerden ve katliamlardan geçiren çete grupları temsilcileri davet edildi. Tabi bu durum savaşı sonlandırmaz. Sonlandırmadığı da görüldü.

Suriye halklarının temsilci olarak belirlediği Demokratik Suriye Meclisi (MSD), Demokratik Suriye Güçleri (QSD) yetkilileri davet edilmediği bir toplantıdan sonuç alınmasını beklemek ahmaklıktır. MSD ve QSD, Suriye halklarının iradesidir. Hiçbir güç bunu görmezden gelemez. Görmezden gelirse her defasında başarısız olmaya mahkumdur.