Türkiye’nin Efrîn’i işgal hazırlıkları

Türkiye’nin Efrîn ve Şehba’yı işgal etme hazırlıkları sürüyor. İşgal planı çerçevesinde daha önce askeri bölge ilan edilen bölgelerde bulunan köyler boşaltılmaya başlandı.

ABD, Rusya ve Batılı ülkelerin işgal konusunda ne düşündükleri halen belirsiz.

MAREA VE QAAR QELBİN BOŞALTILDI

Türkiye uzun süreden beri Efrîn ve Şehba’yı işgal etmek için planlar yapıyor. Son 15 gündür ise işgal planına hız vermiş durumda. Bunun için Ezaz, Exterin, Rai, Cebel Akil, Bab ve Marea bölgesine yığınak yapıyor.

Türkiye bir yandan yığınak yaparken öte yandan bölgede bazı köyleri -özellikle de Kürt köylerini- askeri bölge ilan ederek boşaltma kararını aldı. Tel Rıfat, Şeyh İsa, Meraanaz, Minix ve Şehba’nın diğer köy ve kasabalarını işgal etmek için Marea ve çevresindeki köyleri boşaltmak istiyordu.

Dün öğle saatlerinden itibaren Meraa ve çevresindeki Qaar Qelbin ile birkaç köyü daha boşalttı. Boşalttığı Marea ve çevresindeki köylere ağır silah, piyade gücünü yerleştirdi. Önümüzdeki günlerde Şehba ve Tel Rıfat’ı işgal etmek için buradan saldırılar başlatması bekleniyor.

TÜRKİYE NUSRA İLE ANLAŞTI

Türkiye Efrîn ve Şehba’yı işgal etmek için eskiden izlediği sözde ÖSO politikasını sürdürmeye çalışıyor. Ancak şimdi sadece sözde ÖSO grupları ile değil, bizzat ordusu, ağır silah ve donanımı ile bölgeye girerek bu işgali gerçekleştirmek istiyor.

Türkiye’nin Ağustos 2016'da Cerablus ile başlattığı işgal harekatında en fazla dayandığı güç Rusya olmuştu. Rusya, Türkiye ile geliştirdiği ilişkilerde sözde ÖSO gruplarının hepsini terörist kategorisine koyma, Suriye Baas Rejimi ile uzlaştırma, rejimi Türkiye’ye kabul ettirme siyasetinden hareket etti. Bundan dolayı Halep üzerine pazarlıklar yapıldı. Gruplar Halep’ten çıkarıldı. Halep’in denetimi Suriye Baas rejimine bırakıldı. Buna karşılık Cerablus’tan başlayıp Rai, Ezaz, Exterin’e kadar işgalin Bab’a da taşırılmasına Rusya tarafından Kürtler ve Kuzey Suriye halklarının önünün kesilmesi için izin verildi.

Türkiye işgali bizzat kendisi yapmasına rağmen uluslararası ve NATO yasalarını da hesaplayarak her zaman için ÖSO gruplarıyla bu işi yaptığını yansıtmaya çalıştı. Söz ettiği ÖSO gruplarının başını Müslüman Kardeşler'in askeri gücü olan Ehrar Şam çekti. Fırat Kalkanı adıyla başlattığı işgal harekatı içinde yer alan gruplardan da bir çatı oluşturdu. Müslüman Kardeşler grubu Ehrar Şam grubunun yanı sıra Türkiye istihbaratı tarafından kurdurulan ve Türkmen ile sözde Kürt grupları da bu yapı içinde yer aldı.

Son işgal harekatı başlamadan önce Türkiye Nusra ve Ehrar Şam'dan bir cephe oluşturma faaliyeti yürüttü. Başta Rusya ve ABD olmak üzere Ehrar Şam’ı kabul etmeyen güçler için Türkiye, Ehrar Şam’a kılıf uydurma çabasına girişti. Ehrar Şam, şeriat usulü ile ele geçirdiği alanları yönetip mahkemeler kurarken yargılamalar gerçekleştiriyordu. Türkiye Ehrar Şam’ın bu haliyle kabul görmeyeceğini bildiği için Şehba ve Efrîn işgali için hazırlık yaptığı bir sırada Ehrar Şam’a bir açıklama yaptırdı. Açıklamada, Ehrar Şam'ın bundan sonra yargılamalarını şeriat usulü ile değil de anayasal kanunlara göre yapacağı biçimindeydi. Ehrar Şam’a bu açıklamayı yaptırmanın, bu grubu Rusya ve Suriye Baas rejimi ile de buluşturma, bazı noktalarda uzlaştırma amacı taşıdığını söylemek hiç de yanlış olmaz.

Türkiye Ehrar Şam’ı bu şekilde sözde dönüşüme uğratırken Nusra ile sıkı ilişkiler geliştirerek başlatacağı işgal harekatında yer vermek istedi. Bunun için Muhammed Colani dışındaki Nusra yönetimi ile geçtiğimiz hafta Antep’te bazı görüşmeler yapıldı. Görüşmelerde Nusra’ya “ya bizimle hareket edersiniz ya da Rejim ve Rusya ile birlikte üzerinize gelip sizi ezeriz” mesajları açık bir şekilde verildi. Nusra’nın, Ehrar Şam ile birlikte son günlerde Atme, Samaan Kalesi ve Şeyh Berekat Tepesi'nden Şehba ve Efrîn’nin köylerini bombalaması bu anlaşmayı kabul ettiğini gösteriyor. Böylelikle aslında Rusya'nın, Türkiye ile birlikte Ehrar Şam ve Nusra ile de anlaşmaya vardığını anlıyoruz. Elbette bu anlaşma Türkiye üzerinden geliştirilen bir anlaşmadır.

RUSYA’NIN ROJAVA KÜRTLERİYLE İLİŞKİLENMESİ

Suriye’de etkili olmak isteyen Rusya Rojava Devrimi gerçekleştiği andan itibaren eş başkanlar da dahil PYD ile bazı görüşmeler gerçekleştirdi. Moskova’da bu görüşmeler yapıldı. Kanton özerk yönetimleri ilan edildikten sonra Kanton Özerk Yönetim Temsilciliklerini resmen açtı. Ancak Rusya askeri anlamda Rojava savunma güçleri ile 2013 yılında Efrîn'e yönelik Atme’den gerçekleştirilen saldırılardan sonra ilişkilendi. Atme’de yaşanan çatışmalarda DAİŞ çetelerinden, Birleşik Arap Emirlikleri'nden olan Ebdulkerim El İmarati yani Ebu Maaz öldürüldükten sonra üzerinde ele geçen belgeden sonra bu ilişkilerini daha da geliştirdi. Belge hâlâ YPG arşivlerinde. Belgede yazılan telefon numarasının Rus yetkililerince çok önemli olduğu yönünde görüşler de dile getirdiler. Bu belge ile aslında bir anlamda neredeyse Rusya ile DAİŞ yada Nusra ilişkilerinin hangi merkez üzerinden kurulduğu görülüyordu.

RUSYA’NIN 'TÜRK SOPASI' POLİTİKASI

2013 yılında Atme’de Ebdulkerim El İmarati'nin üzerinde ele geçen belgeden sonra Rusya, Rojava savunma güçleri ile ilişkilerini daha da geliştirdi. Ancak bu ilişkiler gizli ve kapaklı kaldı. DAİŞ Kobanê'yi işgal etmek için saldırılar başlattıktan ve ABD de açık bir şekilde YPG ile ilişkilendikten sonra Rusya, ilişkilerini adım adım açık hale getirmeye başladı.

Rojava devrim yönetimi devrimi gerçekleştirdikleri ilk günden itibaren üçüncü çizgiyi izlediklerini açıklamıştı. Ancak Rusya geliştirdiği ve egemen kılmaya çalıştığı ilişkilerinde her zaman için Rojava devrim yönetimi ile savunma güçlerini Rejim ile ilkeli bir ittifak, işbirliğinden çok iç savaş öncesindeki Rejimi egemen kılma yönünde ilişkilendirmek istedi. Rojava devrim yönetimi ve savunma güçleri bunu kabul etmedi. Durum böyle olunca Rusya devrim yönetimi ile savunma güçlerine şantaj politikaları ile yaklaşmaya başladı. Bu da tutmayınca savaş pozisyonuna geldiği Türkiye ile geçici de olsa ittifak yaparak Rojava’ya Türk sopasını gösterip Rejim ile işbirliğine ikna etmeye çalıştı.

Türkiye şimdi de Rusya’ya dayanarak, Rusya’nın verdiği onay ile Efrîn ve Şehba çevresine ağır silah, cephane ve piyade gücünü yığarak işgal planını yapıyor. Rusya Türkiye tehdidi ve sopasını göstererek Efrîn ve Şehba’da Baas Rejimini egemen kılmaya çalışıyor. Bu çaba ve çalışmalar için daha önce sözde Türkiye’nin saldırılarından Efrîn ve çevresinin koruması altında olduğu mesajını vermek için Efrîn’e güç yerleştirdi. Ancak şimdi bu gücünü çekme yönünde de bir tehditte bulunuyor. Rusya Türk tehdidi ve sopası ile Kürtleri daha fazla kendisine çekip, politikalarını egemen kılacağını düşünüyorsa büyük bir siyasi ve tarihi hata yaptığının farkına varacak. Ancak bu hatanın farkına vardığını anladığı andan itibaren bu kez elindeki fırsat kaçmış olacak. Çünkü Kürtler Rusya’nın Türk sopası ile yapmak istediği baskıya rest çekebilir. 'Çekilirsen çekil, alternatifsiz değiliz' diyerek Efrîn’e de ABD ve Koalisyon Güçlerini davet edebilir. Bu durumda Rusya’nın yapabileceği hiçbir şey kalmaz.

ABD VE BATILI ÜLKELER

Türkiye’nin Efrîn ve Şehba’ya yönelik işgal tehdidine karşı ABD ve Batılı ülkeler hâlâ tutumlarını net bir şekilde ortaya koymasalar da, DAİŞ ile mücadele mücadeleyi engelleyen hiçbir tutumu kabul etmeyeceklerini açıkladılar. ABD ve Koalisyon Güçlerinin bu yönlü açıklamaları az da olsa Türkiye’yi frenlemiş gibi görünüyor. Batılı ülkeler, başta Almanya bu dönemde Türkiye-DAİŞ ilişkilerine ilişkin daha önce Rojava özerk kanton yönetimleri tarafından belgelerle kanıtlanmış dosyaları istemeye başladı. Bu da aslında batılı ülkelerin Türkiye-DAİŞ ilişkilerine ilişkin önümüzdeki dönemde bazı çalışmaları başlatacaklarını gösteriyor.

İŞGAL FRENLENDİ Mİ?

Türkiye hazırlıklarını devam ettirdiği Efrîn ve Şehba'yı işgal planını 27 Haziran’da başlatacaktı. Ama hâlâ başlamadı. Başlamamasının nedeni olarak, Rusya'nın Kürtlerin göstereceği kartlardan ötürü Türkiye’yi durdurduğu söylenebilir. Ayrıca NATO üyesi olmayan Rusya Türkiye’ye bu onayı vererek hem Türkiye’yi, hem de kendisini zor durumda bırakacağının farkına varmış olabilir. Bunun yanı sıra Rusya'nın Türkiye’yi Suriye’de sadece hem Kürtler, hem de ABD ve Koalisyona karşı amacına ulaşmak için bir koz ve silah olarak kullandığı da biliniyor. Rusya Türkiye’yi bu şekilde kullanmak isterken Türkiye ise işgalci emellerini gerçekleştirmek için bunu bir fırsat olarak görüyor. Türkiye’nin bunu kalıcı bir fırsata dönüştürmesini engellemek için sadece bir yere kadar Türkiye’ye onay verdiği de düşünülebilir.

Hem ABD ve Koalisyon Güçleri, hem de Rusya tarafından Türkiye’nin oynadığı bu tehlikeli oyun bilindiği için engellendiğini söylemek yanlış olmaz. O yüzden Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önce ABD Başkanı Donald Trump ile telefon görüşmesi yaptı. Ardından Putin ile görüşme yapması bekleniyor. Bu her iki görüşmede de işgalin onayını isteyeceği biliniyor. Ancak bu görüşmelerden onay çıkar mı bilinmez. Buna rağmen Türkiye hâlâ işgale hazırlanıyor. Ve bu işgali sadece Şehba ve Efrîn ile sınırlı tutmama gibi bir plan yaptığı da belli.

Bütün bu gelişmeler YPG, YPJ ve QSD savaşçılarının DAİŞ’in 'Halifeliğin Başkenti' olarak ilan ettiği Reqqa şehir merkezinin özgürleştirilmesi hamlesinin sürdüğü bir dönemde yaşanıyor. O açıdan bakıldığında DAİŞ'in direkt ve dolaylı da olsa işine yaradığı orta çıkıyor. Türkiye her zaman için DAİŞ’e direkt destek veren bir ülke oldu. Onunla ittifak yapan ve işbirliği içinde olan ülkeler de böyle bir amaçları olsun olmasın DAİŞ’e hizmet eden pozisyona düşmekten kurtulamıyorlar.

OLASI İŞGALİ BÜYÜK DİRENİŞ BEKLİYOR

Efrîn ve Şehba halkı ve savunma güçleri ise Türkiye’nin işgaline karşı hazırlıklarını yapıyor. Sivil halk silahlanarak olası bir işgal durumunda Türkiye’ye karşı savaşmaya hazırlanıyor. Silahlanan sadece Kürtler değil; Araplar, Türkmenler ve bölgede yaşayan diğer halklar ve aşiretler de bu pozisyonda. O yüzden olası bir işgal durumunda Türkiye’yi ciddi bir direnişin beklediğini söylemek yanlış olmaz.