Yıldırım: Kaosun kaynağına ‘Hayır’ demeye devam edeceğiz

Erdoğan’ın Dolmabahçe Mutabakatı’nı ret etmesi nedeniyle ülke büyük bir krize girdiğine dikkat çeken Yıldırım, ‘Seni Başkan Yaptırmayacağız’ sözünü tutmaya devam edeceklerini söyledi.

Türk devletinin 30 Ekim 2014 MGK kararıyla Kürtlere yönelik imha planın devreye girmesinden bu yana ülkede büyük bir siyasi ve ekonomik kriz yaşanıyor. Bu kaos ortamında ‘partili cumhurbaşkanlık sistemi’ bir diğer adı olan tek adam rejimi referandum Nisan ayında yapılması planlanıyor. HDP Eş Başkan Yardımcısı Nadir Yıldırım gündemdeki konular hakkında ANF’nin sorularını cevapladı.

Ülkede gün geçtikçe siyasi ve ekonomik kriz büyüyor. Sizce bu duruma nasıl gelindi, çözüm süreci nasıl bitti?

Sizlerin de bildiği gibi 2012 yılı sonunda Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ile devlet ve hükümet heyetleri arasındaki görüşmeler 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı gibi somut bir çıktıya dönüştü. Bu mutabakat aynı zamanda Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin demokratikleşme sorununun nasıl çözüleceğine dair ilkeleri içermesi bakımından oldukça önemliydi. Ancak mutabakat bizzat Erdoğan tarafından ret edildi. Yok sayıldı. 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra da Temmuz 2015’te çok önceden tasarlandığı belli olan savaş konsepti devreye konuldu. Henüz hükümet tarafından ret edilmeyen ve basında yer alan “Çöktürme Planı” adlı bir savaş konseptini uygulandığı görülüyor. İlginç olan “Çöktürme Planı”nın Ekim 2014 MGK’sında karar altına alınması. Bu da savaşı kimin başlattığına dair çok önemli bir veri olarak karşımızda duruyor.

Peki, barış varken AKP neden savaş istedi?

Evet, aslında cevabı da 7 Haziran seçimlerinde gizlidir. 7 Haziran’da AKP’nin 13 yıllık tek başına iktidarına son veren bir seçim oldu ve bunu biz başardık. Demokratik siyasetin başarısıydı 7 Haziran. AKP tekrar tek başına iktidar olabilmek için çatışma ve kaos yoluyla seçmeni tehdit ederek 1 Kasım seçimlerine götürdü ülkeyi. Sadece bu bile AKP’nin siyasi parti çerçevesi dışına çıktığının net göstergesidir. Karşımızda siyasi bir hedefi olmayan ve çatışmayla ayakta duran bir hükümet var bugün. OHAL’le varlığını devam ettiren bir hükümet var. Böylesi bir tabloda savaş, AKP’nin iktidarını sürdürmesi için bir araca dönüştürülmüş durumda. Çünkü korku dışında kendi tabanların nasıl konsolide edeceklerini bilemiyorlar. OHAL dışında mevcut 12 Eylül Anayasası ve kanunları bile yetersiz gören, sınırsız yetkiyi savaş ve çatışma ortamında sağlayacağını düşünen bir iktidar var karşımızda.

AKP ve MHP’nin oylarıyla meclisten geçen ana yasa değişikliğiyle ne hedefleniyor ve AKP ne tür zararların doğmasına neden oluyor?

İçeride çatışma, kutuplaşma, OHAL; dışarıda savaş politikası izleyen AKP, en fazla zararı da siyaset kurumuna veriyor. Siyaset kurumu zayıfladıkça hükümette zayıflıyor. Nasıl görmüyorlar anlamak zor ama AKP kendi altını boşaltıyor. Toplumu savaş politikalarıyla güçsüz düşürüp teslim almaya çalışıyorlar ama bu topraklardaki hakikatin teslim olmaya müsait olmadığını görmüyorlar. Ama önümüzdeki referandumda bunu görecekler. Bu tamimiyle MHP tasarısıdır. İktidarın sıkışıklığını aşması için MHP payanda olmuş durumda. Bahçeli, kendi tabanına rağmen Erdoğan’ı tek adamlığa taşıyacak yolu açtı ve meclisten de MHP desteği ile geçti. Bu tasarı bir Başkanlık Tasarısı değildir. Bir sistem önerisi de içermiyor. Denge-denetleme mekanizması olmayan, yasama yürütme ve yargı arasındaki erkler ayrılığını silikleştiren, her şeyi tek bir kişiye bağlayan bir ‘Tek Adam’ tasarısıdır. Buradan da demokrasi çıkmayacağı açıktır. En net olan diğer bir gerçek ise değişiklikler demokrasinin tasfiyesidir. Bunu söylerken de bu ülkedeki herkesin yıllardır mücadele ile edindiği kazanımlardan bahsetmiyoruz sadece. Demokrat muhafazakârların da yürüttükleri bir hak ve eşitlik mücadelesi vardı. Uzun yıllardır sürdürdükleri bu mücadelelerin tüm birikimini AKP’ye emanet etmekle büyük bir hata yaptılar. Şimdi AKP, onların tüm kazanımlarını da bu tasarıyla birlikte tasfiye edecek. Tek Adamlık rejimi, tekçi, milliyetçi bir öneridir. Bu coğrafyadaki çoğulculuğa, çok kimlikli, çok inançlı topluma karşı bir öneridir. En fazla da birlikte yaşam arzusu zarar görecek ve kutuplaşmalar daha da artacaktır. Ancak referandumdan bunun geri döneceğine inanıyoruz. Ama özetlemek gerekirse, tam anlamıyla halka karşı bir tasarıdır. İşsizlik, yoksulluk, savaş, çatışma, kutuplaşma tasarısıdır. Kötüdür.

Nisan ayında referandum yapılması bekleniyor. HDP nasıl bir referandum kampanyası ve yol haritası ne olacak?

Bizler bu kampanyanın öncülüğünü 7 Haziran’dan bu yana yürütmekteyiz. ‘Seni Başkan Yaptırmayacağız’ dedik. 7 Haziran’da ve verdiğimiz sözü tutarak yaptırmadık. 7 Haziran’da baraj altı kalsaydık, AKP şimdiye kadar büyük bir karanlığı örmüş olacaktı. Barajı geçerek 80 milletvekili alarak meclise girdik. Hemen sonrasında 1 Kasım’da bizleri baraj altı bırakmaya çalıştılar ve 400 milletvekili alıp, anayasa değişikliğini referanduma götürmeden bitirmeyi düşünüyorlardı. Ancak bunu da başaramadılar ve bizler tüm baskı, tutuklama ve engellemelere rağmen 59 milletvekiliyle Meclis’e girdik. Aslında bu değişiklikleri 7 Haziran 2015’ten itibaren yapacaklardı, bizler buna engel olduk. Çalışmalarımızla bu topluma 2 yıl kazandırdık. MHP eliyle şimdi tek adam rejimi, AKP’ye altın tepsi de sunuldu. 7 Haziran ve 1 Kasım’da Erdoğan’ı durdurabildik. Şimdi yine durdurabiliriz. Demokratik şekilde direnmek ve durdurmak mümkün. Bizler de buna uygun bir strateji izleyeceğiz.

Ülkedeki ekonomik kriz gün geçtikçe daha da derinleşiyor. Bu kriz nasıl aşılır, çözüm yolları nedir?

Türkiye’deki ekonomik kriz, ekonomideki mevcut yapısal problemlerden ve ekonominin şekilleniş biçiminden kaynaklanmıyor. Şu anki krizin nedeni siyasi istikrarsızlıktır. Bu istikrarsızlığın kaynağı da hükümetin uygulamış olduğu politikalardır. Referandumdan HAYIR çıkarsa ekonomik göstergeler iyileşecektir. Ancak sonucun evet çıkması durumunda ekonomik kriz daha da derinleşecektir.