Zagros İzlenimleri

Dört ay süren Zagros-Zap yolculuğumun her saniyesinde farklı gerilla yaşamlarına tanıklık ettim. Hepsini yazamadım belki ama elimden geldiğince farklı karelere sığdırmaya çalıştım...

Fotoğrafların sadece o kareden ibaret olmadığını biliyordum çünkü. O fotoğrafların arkasında isyan, öfke, sevgi, hasret, dostluk, yoldaşlık vardı. Önceleri makinemin şarjının bitme ihtimalini de düşünüp, sadece dikkat çekici fotoğrafları çekmek istedim. Bir süre sonra baktım ki, elimi makinenin düğmesinden hiç kaldıramıyorum. Çünkü gerilla yaşamının her anı bana farklı geliyordu. Fotoğraflara baktığımda on binleri bulduğunu görmüştüm. İnsana hitap edecek tüm manevi duyguları küçücük boyutuna sığdıran binlerce fotoğraf...

UŞAKLI SERHİLDAN...

Fotoğrafını çektiğim kadın gerillalardan biri de Serhildan Uşak’tı. Onun fotoğrafını çekerken aramızda geçen sohbette, bir Türk kızı olduğunu öğrenmiştim. Adını Serhildan koymuştu. Kürtçe anlamı başkaldırı, isyan idi. Aslen Uşak Ulubey İnay köyünden. Serhildan’ın anlattığına göre, İnay köyü devrimcileri seven bir köydür. 1980’lerde köye ‘küçük Moskova’ denirmiş.

Serhildan’ın yaşam hikayesi sıradan değildi. Sistemin sorgulamasını yapmış ve bunun sonucunda da katılmaya karar vermişti. Türkiye içerisinde olan farklı halklara yönelik yapılan uygulamalar, dışlanmışlıklar, baskılar onda çelişkiler oluşturmuştu. Nasıl oluyor da, halklar kendi dilleriyle konuşamıyor, kültürleriyle öne çıkamıyorlardı... Yine Kürdistan’da gerçekleştirilen katliamlar, özellikle bir halkın en doğal haklarını istemesi karşısında Sur, Cizre’deki gibi uygulamalara maruz kalması onu daha da öfkelendirir. Evli ve çocuk sahibi olmasına rağmen, kendisinin tüm bunlara cevap olması gerektiğini düşünür. Vicdanen rahatsız olur öylece durmaktan. Sanki her şey gözleri önünde yapılıyor, o da sessiz kalıyordu. PKK’yi daha önceleri medyadan takip ediyor. Fakat nasıl ulaşacağını, hangi yollardan PKK ile buluşacağını bilmiyordu. Bir süre düşünür çünkü ardında bırakacağı bir kızı da vardır. Ya bir tek kızını düşünecekti ya da milyonlarca çocuğu... Çok sürmez düşünmesi. Belki bir kızını ardında bırakıyordur ama vereceği mücadele ile binlerce çocuğun hayatını kurtarabilir; özgür bir gelecek sağlayabilirdi. Zaten kızının da özgür bir ülkede yaşamasını istiyordu. Bunun da yolu mücadeleden geçer. Ayrıca kızını bırakacağı emin eller vardır. Çünkü köyü, daha önce de devrime ve devrimcilere sıcak bakıyordu. 

SON KEZ KIZINI ÖPER

Son kez kızını öper ve evden de son kez çıkıp Kürdistan’ın yollarını tutar. Çünkü buradan kesin PKK’ye ulaşabilirdi. Serhat bölgesinden geçerek Kürdistan dağlarına ulaştırır kendini. Ve görmeyi bile hayal olarak düşündüğü PKK gerillalarının yanındadır. Artık onlara dokunabiliyor, konuşabiliyor. Sarılıyorlar. Oysa onların karşısında bu kadar heyecanlanacağını düşünmemiştir. Ardında çok sevdiği yarısını bıraksa da onun ve diğer çocuklar için vereceği mücadeleyi düşününce vicdanen içi rahatlamıştır. 

'YENİDEN DOĞDUM'

Serhildan, bir süre eğitim gördükten sonra Zagros’un Avaşin alanına düzenlenir yani görevlendirilir. PKK’nin eğitimlerinin kendisinde nasıl değişimlere yol açtığını da ondan dinleyeyim:

"Aslında eğitim denilince sanki sadece silah kullanmayı öğrenip savaşa gideceğimi düşünmüştüm. Fakat gerilladaki eğitimler yaşamın her zerresine kadar iniyor. Dünya, Ortadoğu, Kürdistan, Türkiye’de nasıl bir sistem var, savaşlar ne üzerinden yürüyor, insanlığı bitirme üzerine nasıl dengeler kuruluyor... Tüm bunların cevabının arandığı bir eğitim. Yine 'nasıl yaşamalı' sorusuna cevap aranıyor ve yaşamın bu çerçevede en iyi nasıl anlamlı kılınabileceği çabası veriliyor. Ayrıca yıllardır bize yutturulmak istenen yalancı tarihi altüst ediliyor. Bunun yerine insanlığın başlangıç noktasından günümüze olan tarih en objektif biçimiyle veriliyor. Tabii burada bir Türkmen olarak nasıl asimile edildiğimi de öğreniyor ve bu sisteme öfke duyuyorum. PKK yaşamını, kendim için ikinci yaşam ya da yeniden doğuş olarak adlandırabilirim. Gerçekten çok huzurluyum. İnsanlık için özgür bir yaşam yolunda çaba harcadığımı biliyorum.”

KIZINA: BURADAYIM ÇÜNKÜ SENİ SEVİYORUM...

Aslında bu hikaye oldukça ilgimi çekmişti. Serhildan'a yazacağımı söylediğimde çok sıcak bakmadı. Fakat biraz ısrar edince kabul etmişti. Sohbetin bitimine doğru bana günlüğünü vermişti. Bu benden giden bir talep değildi fakat çok hoşuma gitti. Günlüğün fotoğraflarını çekip orjinalini yine ona iade ettim. Günlüğü okurken, Serhildan'ın kızına yazdığı şu cümleleri dikkatimi çekmişti: "Sana dağların tatlı esintisiyle, dağların aşkı ve yoldaşlığı ile hasretimi yolluyorum bebeğim. Beni aradığını ve özlediğini biliyorum. Çünkü ben de seni çok özlüyorum. Ama bizim bir gerçekliğimiz var, güzel kızım. Biz kadınız, kadın olmak öyle ağır bir sorumluluk ki... Halkının yaralarını sarmak, onlara ses ve umut olmak bir vicdani görevdir. Zoru başarmak, Önderliği özgürleştirmek, devrimi omuzlamaktır. Bunları başarmak zorundayız kızım çünkü hem bir devrimci hem bir kadın ve özelde de ‘seni canından çok seven bir anne’ olduğum için. 
Buradayım çünkü seni seviyorum. Buradayım çünkü senin ve Kürdistan halklarının, bütün Ortadoğu halklarının özgürce yaşamasını istiyorum. Buradayım çünkü bütün anneler ve çocuklar özgür bir yaşamda var olsunlar istiyorum. Ve şunu hiçbir zaman unutma; hiç kimse anneler ve çocuklarını ayıramaz. Hisleriyle, sevgileriyle, bağlarıyla bir bütündürler, birliktedirler.”