Gözümü açtım, iki ayağım yoktu

“Bir adım attım başka bir mayın patladı. Kendime geldiğimde 26 günü geride bırakmıştım. Gözümü açtım. Battaniyeyi üstümden kaldırdım. İki ayağımın da diz üstünden koptuğunu gördüm. İnanamadım. Battaniyeyi bir örttüm, bir açtım…”

Dayısının oğlu Rojdem ve Îbrahîm’in şehadetinin ardından intikam sözü veren Siwar, şehitlerden devraldığı bayrağı dalgalandırdı. İki ayağını kaybeden Siwar, kendisi gibi gazi olan yoldaşlarından etkilenerek yaşam mücadelesine devam ediyor.

Siwar Rojdem, Rojava Devrimi’yle beraber Til Temir’de kurulan kontrol noktalarındaki savaşçılarla tanışır, yakından ilişki kurar. Savaşçılara, ısınabilmeleri için yakacak odun ve yakıt götürmeye başlar. Bir süre sonra odun ve mazotu bahane haline getiren Siwar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikirlerine bu küçük grup aracılığıyla merak sarar ve araştırmaya başlar. Devrimin sesi yayılmaya başlar, Siwar’ın ailesinden birçok kişi YPG’ye katılır, aileden katılımın çok olması nedeniyle ısrarına rağmen araba tamirine devam eder. Böylece cephede bozulan arabaların tamirlerini üstlenerek devrime katkı sunar. Dayısının oğlu Rojdem’in Xeybîş köyündeki şehadetinden birkaç ay sonra Rojdem’in kardeşi Îbrahîm’in şehadet haberini alır. Siwar, şehitlerin yolunda ilerleme kararında ısrar ederek, silahlanır ve cephenin yolunu tutar.

ROJDEM’İN DOÇKASINA KAVUŞTU

İlk savaş tecrübesini Rojdem’in şehit düştüğü Xeybîş köyünde yaşayan Siwar, hem cephaneci hem de ön saflarda yoğun çatışma ortamındaydı. Til Temir’in çoğu köyü savaşçıların elindeyken bazı yerler ise işgal altındaydı. Bir yandan Kobanê köylerinin temizlenmesi için Şehit Gelhat, Cizîrê Bölgesi’nde Şehit Rûbar Qamişlo hamleleri başlamıştı.

Şehit Rûbar Qamişlo Hamlesi’nde yer alan Siwar, o günleri şöyle anlatıyor: “Günde en az iki-üç köy özgürleştiriyorduk. Evdilezîz Dağı’na kadar ulaşmıştık. Şehit Rûbar Hamlesi’nde çok şehit vermiştik. Bunun için intikam sözümüz olmuştu. Hamlede hayalimi gerçekleştirmiş, doçkadan sorumlu ve doçkacı olarak yerimi almıştım. Şehit Rojdem bir doçkacıydı. Ben de onun izinden gidebilmek, işgale karşı verilen savaşlarda hep bir doçkacı olmak istedim ve arkadaşlar şehit Rojdem’in doçkasını bana verdi.

EDNAN İLE GİRDİKLERİ TUZAKLI EV

Heval Ednan ile Til Hemam köyünde kalmıştık. Hem çatışmada parça alan doçkamın tamir edilmesini hem de Heval Ednan’ın doçkasıyla savunma amaçlı bekliyorduk. Bölgedeki birçok köyü temizlemiştik ama birçok köylü hala çetelerin yanındaydı ve bizi tanımıyordu. Aynı zamanda çok sayıda çete elemanı evlerde saklanıyor ve saldırmak için fırsat kolluyordu. Yaz sıcağından dolayı Ednan’la doçka aracının yanındaki bir evin duvarının gölgesinde durmuş çevreyi izliyorduk. Arkadaşlar da o sabah doçkamı getirdi. Çatışmaya hazır olduğunu gördükten sonra rahatladım. O gün bazı arkadaşlar da gelmişti. Hendek kazımaya başladık. O esnada uzaktan motosikletli kişiler bize yaklaşıyordu. Yanımıza ulaştıklarında neden geldiklerini sorduk; çeteler evlerini ele geçirdikten sonra eşyalarını götüremediklerini, evdeki eşyalarını almak istediklerini söylediler.

Çetelerin döşediği mayınlar nedeniyle bölgeye gelen mahalle sakinlerini uyarıyorduk ve mayınları temizleyene kadar kimse evlerine gelmesin, diyorduk. O grup köyde fazla kalmamış, eşyalarını aldıktan sonra köyden ayrılmıştı. Ardından bir çocuğun da bulunduğu farklı bir motosiklet bize doğru ilerledi ama bu seferki motosiklet sahibini birçok kez Xeybîş köyünde görmüş, şüphe uyandırdığından evine girmesine izin vermemiştik. Ednan’la adamın parmağıyla gösterdiği eve doğru ilerlemiştik. İlk odayı kontrol ettik. İkinci odaya doğru ilerlerken içimden bir ses o kapıyı açmayın dercesine geriye doğru itekliyordu. Heval Ednan kapıyı es geçince içim rahatlamıştı. Üçüncü odanın kapısını da açtı, temizdi. İkinci odanın kapısına doğru ilerledi ama hala rahat değildim. Heval Ednan’ın kapıyı açması ve basıncın etkisiyle duvara çarpmam bir oldu. Sonradan öğrenecektim ki; Heval Ednan o esnada şehit düşmüş.

BAŞKA BİR MAYIN DA PATLADI

Ben de toz içinde kalmıştım ve ayağa kalktım, yaralanmamıştım. Basıncın etkisiyle sersemlemiştim. Bir adım attım derken başka bir mayın patladı ve gözümü açtığımda hastanedeydim. Basınç ve hastanede verilen ilaçlardan kaynaklı bilincim çok yerinde değildi. Bazen neden hastanedeyim, diye soruyordum ve tekrardan uyuyordum. Artık kendime gelme zamanı gelmişti ama 26 günü geride bırakmıştım. Gözümü açtım. Battaniyeyi üzerimden kaldırdım. İki ayağımın da diz üstü kopmuş olduğunu gördüm. İnanamadım. Battaniyeyi bir örttüm, bir açtım. Uzun bir süre bu döngü devam etti. 

YAŞAYAN İKİ ŞEHİT CEVAP OLDU

Tekrar yatağa uzandım ve gözümü kapattım. Aklıma gelen ilk soru, hayatıma nasıl devam edeceğim olmuştu. Sürekli aklıma ilk gelen soruyu kendime sordum sıkılmadan, yorulmadan. Ailem ve çevremdeki yakın arkadaşlarım durumu fark etmişti. Bir gün iki ayağı diz üstünde olmayan iki arkadaş ziyaretime geldi ve hayatımın seyri o gün değişti. Mücadeleye ve yoldaşlarına olan bağlılıklarıyla hayata sımsıkı sarıldıklarına şahit oldum. İki buçuk ay ardından üç yaşayan şehit el ele verdik ve hastaneden çıktık.”