Tek bir karedeki gerçekler ve yenilen bir ordunun resmi

Savaşların fiziki etkilerinin yanında psikolojik etkilerini görmezden gelmemek gerekir. Konvansiyonel savaşlarda güçler dengesi olduğundan psikolojik durum her iki taraf için de birbirine yakın derecede ağırdır.

ANALİZ

Savaşın getirdiği yıkım ve kaos ortamında, askerlerin fiziki ve psikolojik durumları son derece zorlayıcı koşullar altında şekillenir. Fiziksel olarak, sürekli tehdit altında olmanın verdiği stresle başa çıkmak zorundadırlar; yorgunluk, yaralanmalar ve hastalıklar sıkça karşılaşılan sorunlardır. Psikolojik olarak ise, askerler sürekli kayıp verme, bulunduğu şartlara ayak uyduramama ve ölüm korkusu gibi duygularla mücadele etmekle yüz yüze kalırlar. Savaşın belirsizliği ve sonu gelmeyen çatışmalar, moral bozukluğuna ve umutsuzluğa yol açar. Bu durum askerler arasındaki disiplini ve birbirlerine olan bağlılıkların söylendiği gibi olmadığını gözler önüne serer. Uzun süreli çatışmalar, bu bağların zayıflamasına ve bireylerin kendisini izole hissetmelerine neden olur. Savaşın sonuçsuz kalması, askerlerin çabalarının boşa gittiği hissini uyandırarak, onların ruh halini daha da olumsuz etkileyebilir. Bu durum, askerlerin geleceğe dair umutlarını yitirmelerine ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklar geliştirmelerine sebep olabilir. Savaşın travmatik etkileri, askerlerin sivil hayata dönüşlerinde de devam eder ve pek çoğu için profesyonel yardım ve destek gerektiren uzun süreli bir iyileşme süreci gerektirebilir. Ordular ve iktidarlar genelde bu durumlarla başa çıkma yöntemi olarak askerleri daha fazla disipline zorlamayı ve aldıkları zorlayıcı tedbirlere askerlerin uymasını sağlamayı seçerler. Lakin bu yöntem istedikleri sonucun aksine içinden çıkılamaz bir hal yaratır. Şimdi bahsedeceğimiz gerçekler bunun halihazırda gerilla üzerine ölüme sürüklenen askerlerin yaşantısında ne düzeyde açığa çıktığının kanıtıdır.

TEK BİR FOTOĞRAF KARESİNDE YATAN GERÇEK!

Medya Savunma Alanları’ndaki işgal harekâtı 4. yılında bütün ağırlığıyla sürerken, bu savaşın ortaya çıkardığı sonuçlarıyla bağlantılı tarihi olaylar yaşanmakta. Bunca desteği arkasına almış olan faşist şef Erdoğan, yere göğe sığdıramayıp üzerinde türlü edebiyatlar yaptığı orduyu ne hale getirdiğini toplumun görmesini engellemeye çalışsa da hakikat apaçık ortadadır. Bile isteye gerillanın üzerine sürülen askerlerin nasıl bir durumda olduklarını ve gerilla karşısında neler yaşadıklarını bizler görmekteyiz. Şimdi bir tek fotoğraf karesinde yatan gerçeği ve hakikati sizlere anlatmaya çalışacağız.

Savaşların fiziki etkilerinin yanında psikolojik etkilerini görmezden gelmemek gerekir. Konvansiyonel savaşlarda güçler dengesi olduğundan psikolojik durum her iki taraf için de birbirine yakın derecede ağırdır. Lakin işgalci Türk devletinin yıllardır yaptığı gibi kendi imkanlarının yanında aldığı her türlü destekle Kürt Özgürlük Hareketi’ne saldırmasına karşı verilen gerilla mücadelesi bu etkileri tek taraflı olarak yani Türk ordusunun yaşamasını sağlamıştır. Gerilla güçlerindeki mutlak zafere olan inanç ve Apocu irade, amaca olan bağlılığı ilk kurşunun sıkıldığı günden bugüne daha fazla pekiştirdi ve yıllardır savaşın en zorlu şartlarına rağmen kendisini psikolojik açıdan ayakta tutmasına imkân verdi. Buna karşın Türk ordusundaki durum tam tersi olarak gelişim gösterdi. Savaşın süresi uzadıkça ve etki sahası genişledikçe ordudaki durum ters yüz olmaya başladı. Nitekim düzenli ordularda askeri unsurlar uzun süreli çatışmaların ve savaş halinin yarattığı duygu durumları ile birlikte fiziki şartları kaldırmaya odaklanmış değildir. Ordular elindeki görece üstün teknik donanıma, imkanlara ve asker sayısındaki fazlalığa güvenerek hareket alanını genişlettikçe savaşın onlar üzerindeki etkileri de olabildiğince artmaya başlar. Türk ordusu tam anlamıyla bu durumda olduğundan dolayı yaşanan durum, askeri unsurların zoraki konumlandırılmalarını ve gönüllülük esasını ortadan kaldırdı diyebiliriz. Askerlerdeki isteksizlik ve zorla savaştırılma durumları halihazırda üst safhaya çıktı.

En özel donanımlı askerlerden gelinen noktada parayla savaştırılan sözleşmeli erlere kadar askerlerin yaşadıkları ve topluma söylenen yalanlar birbirinin tam tersidir. Askerler yabancı bir sahada, kendilerine ait olmayan ve işgal etmek istedikleri bir topraktalar ve bu topraklarda yıllardır var olan gerillalar onların karşılarında. Bir gerilla için susuzluk veya açlık iradesini perçinlemek ve kendisini amacına ulaştırmak için geçici bir durumdan ibarettir. Ve bunun yanında bir gerilla suya nasıl ulaşacağını, erzağı olmasa bile doğadaki bitkilerle nasıl karnını doyuracağını bilir. Gerilla doğanın bağrında yaşar ve kendisini doğaya emanet eder. Bir asker ise bütün bunlardan uzaktır. Gönderildiği uçsuz bucaksız araziyi tanımaz, kendisine erzak verilmediğinde açlığa mahkum olur. Kendisine verilen emir doğrultusunda sadece ayak bastığı noktada kalması istendiğinden dolayı susuzluğunu nasıl gidereceğini bilmez. Bir su kaynağı nerede bulunur, ona ulaşmak için neleri göze almak gerekir bunu bilmez. Kendisine su verilmezse çatlamış dudaklarla, tozdan kurumuş bir boğazın iniltisini çekmeye mahkûm edilir. ‘’Kahraman Mehmetçiğimiz’’ denilerek üzerinde türlü hesaplar yapılan askerlerin durumu bundan ibarettir.

YAŞADIKLARI ÖLÜM KORKUSU SİNİRLERİNİ HARAP EDİYOR

Uyku bir insan için çok önemlidir. Vücudun dengesini sağlaması için istirahat etmeye yani uyumaya ihtiyacı vardır. Uykusuz kaldığı süre uzadıkça hem fiziki hem de psikolojik sorunlar baş gösterir. Şu anda medya savunma alanlarındaki her bir askerin yaşadığı durum budur aslında. Askerin esnemesinde uykusuz kaldığı ve her an öleceği korkusuyla kendisini uyanık kalmaya zorladığını görmekteyiz. O askerin kafasında her an Acaba gerilla ne zaman onlara baskın yapacak? ne şekilde üzerlerine gelecek? Kendileri gerilla’ ya karşılık verebilecekler mi? gibi sorular dolaşmakta ve bu sorular onu çok büyük bir ikileme ve dolayısıyla korkuya boğar. Yaşadıkları ölüm korkusu sinirlerini harap eder. Güvensizlik, disiplinsiz hareketler sergileme ve davranış bozuklukları süreç içerisinde o askerlerde ortaya çıkar. Nitekim son üç yıldır gerilla güçleri gerçekleştirdikleri her bir eylemde askerlerin burnunun dibine kadar kendilerini fark ettirmeden sızmayı başardılar. Çünkü gerilla kendi arazisinde savaşıyor. Arazinin bütün inceliklerine hâkim olduğundan bir noktaya yüzlerce farklı şekilde gitmeyi tecrübe edinmiş bir güç lakin asker öyle değil. Asker etrafında kurduğu kameralara, yerleştirdiği sensörlere ve kafasının üzerine aralıksız gezen keşif uçaklarına güveniyor. Tabi bütün bu saydıklarım onları ölmekten kurtarmaya yetmiyor.

ASKERLER KİM İÇİN ORADA?

Hatırlarsanız geçen sene sosyal medyada yayınlanan bir görüntüde Zap’taki işgal harekâtında bulunan bir asker, burada üç gündür açlık ve susuzluk içerisinde uykusuz kaldıklarını ve öleceklerini söylüyordu. O asker çektiği görüntüde komutanlarının bunları göz ardı ederek kendilerini zorladığını da belirtiyordu. Sonrasında o askerin şaibeli bir biçimde öldüğü açıklandı. O asker, gerillanın eyleminde mi, yaşadığı susuzluktan mı ya da bunları paylaştığı için komutanları tarafından mı öldürüldü bilemiyoruz ama oradaki gerçekler toplumdan büyük bir uğraşla saklandı. Bu görüntü çokça yayıldı ama kimse gerçeği anlamak istemedi. O askerler o şartlara kimin için maruz bırakıldı?

Bir diğer husus ise; askerlerin nasıl barınmak zorunda bırakıldıklarıdır. Zap gibi bir yere geliyorsunuz ve buradaki şartları hesap etmeden sanki plaja gelmiş gibi askerlerinizi kamp çadırında yaşatıyorsunuz. Herhalde dünyadaki kendi askerlerini ölüme bu kadar iten bir ordu daha yoktur. O çadırlar kurşun geçirmez olsa bile gerillaların darbesinden o askerleri koruyamazsınız. Ama kaldı ki, bir naylon parçası çadırların sivrisineklere karşı dayanıklı olmadığı biliniyor. Barınmadaki aksaklıklar ve imkansızlıklar askerlerin psikolojilerini uzun süreli etkileyen en önemli unsurlardan bir tanesidir. Çünkü her taraftan gerilla güçlerinin eylem yapabilecekleri şekilde konumlanmaktalar. Bir düşünün hele, sizin elinizde bütün silahlar, bombalar, radarlar, termal kameralar, hava gücü ve asker sayısı var. Bütün bu gücünüzü bir tepeyi ve bu tepedeki gerillaya ait olan savaş tünellerini yok ederek orada bulunan bir avuç gerillayı imha etmek için 3 yıldır seferber etmişsiniz. Her gün bombalamalar gerçekleştiriyor, kimyasal silahlar kullanıyorsunuz ama bir netice alamıyorsunuz. O savaş tünelleri bir kale gibi heybetiyle size karşı koymaya devam ediyor. O bir avuç kadar olan gerillalar ölüme meydan okuyarak sizi her seferinde rezil rüsva ediyor. Siz saldırdıkça gerillaların iradesi çelikleşip aşılamaz olurken sizin askerleriniz gün geçtikçe eriyor, kayıplar veriyor ve hem fiziki hem de psikolojik sorunlarla boğuşuyor. Çünkü korunmasız bir durumda olanlar gerilla güçleri değil o askerlerdir. Çünkü gerilla güçleri özellikle son dönemlerde o derece başarılı bir düzey yakaladı, ki geliştirdiği savaş tünelleri yaşamsal olarak gerillanın şartlarını önemli ölçüde etkiledi. Çünkü gerilla güçleri her türden tedbirlerini geliştirerek bu tünellerin hazırlığını yaptı. Bunun yanında bu savaş tünelleri gerilla güçlerini her türlü saldırıya karşı koruyabilecek bir şekilde tesis haline geldiğinden dolayı düşman tekniği ve saldırı tarzı hesap edilerek oluşturulmuştur. Böyle olunca korunaksız kalan askerler büyük sorunlar yaşamakta ve her an ölebilecek bir şekilde bekletilmektedir.

Bir de şu husus var ki o askerlerin durumlarını bilmeniz açısından oldukça önemlidir. Ordu şu anda hızla sözleşmeli erlere ve komuta kademesine evriliyor. Sözleşmeli asker olmak için verilen maaşlar büyük ekonomik sorunlarla boğuşan kesimler için çok cazip bir şey olarak görüldüğünden sözleşmeli askerliğe başvurular oluyor. Tabi bu kişiler doğru düzgün bir eğitimden geçirilmeden kısa sürelerde gerilla alanlarına gönderiliyorlar. Zaten görülen eğitimler de büyük oranda angarya olarak çalıştırılmak olarak ortaya çıkıyor. Tabi bu askerler gerilla alanlarına gönderildiklerinde bir de komutanlarından sürekli baskıya maruz kalıyorlar. Kıytırık bir çavuş bile bir tepede bulunan askerleri en başta kendisinin güvenliğini almaları için zorlayabiliyor. Keyfi kararlar alıp kendisini nöbetten muaf tutarak askerleri de uzun saatlerden oluşan nöbetlere zorluyorlar. Bu durum da bahsettiğim diğer hususların yanında bölgede zorla konuşlandırılan askerlerin üzerindeki yıkıcı etkileri artırıyor.

ASKERLER KURTULMANIN YOLUNU ARIYOR

Bilindiği gibi internet kullanımı ve sosyal medya şu anda tüm insanların hayatında vazgeçilmez bir yerde. Çoğu insan için yaşadığı şartlardan bir kaçış, çoğu insan için herkesin görmezden geldiği yaşantısını birilerinin görmesini sağlamaktır. Bundan dolayı savaş alanlarındaki bir asker için teknik ve internet kullanımı bütün bu şartlardan bir süreliğine bile olsa kaçış ve nasıl şartlar altında kaldıklarını birilerinin görmesini sağlamak olarak görülüyor. Oradaki asker teknik yoluyla ailesiyle, arkadaşlarıyla konuşma, duygularını paylaşma ve özlemlerini giderme ihtiyacı hissediyor. Birisiyle konuştuğunda sanki şartlarını görmeyecekmiş gibi hissediyor, lakin Türk ordusu kendi askerine bu kadar düşman ki onu da elinden alıyor. Sözde güvenlik hassasiyetlerini öne sürse de aslında kendi askerini cezalandırıyor. Şimdi siz düşünün o askerin psikolojisini. O askerin sonu ya ölmek ya yaralanmak ya da psikolojik olarak bir daha topluma adapte olamamak olacak. Zaten yaşadığı şartlar yanındaki askerlerle bile iletişimini güçleştirirken bu asker ölmezse bu psikolojik durumdan nasıl çıkacak? Ve dahası bu bozuk psikolojideki kişilerin karıştığı bir toplum nasıl güvenli bir halde kalabilecek? Her gün bu tür haberleri duymaya alışık hale getirilen bir toplum bunu yaşamaya da mahkumdur. İnternet ve telefon kullanımı askerlerin mevcut durumda yaşadıkları şartlarda onlar için daha fazla bir ihtiyaç halini alıyor. Üstleri tarafından bu da ellerinden alınınca o asker büyük bir psikolojik bunalım içerisinde ölmeden oradan kurtulmanın yollarını aramaya başlıyor. Bu durum yıllardır yaşanmaya devam ediyor.  

Bizler yıllardır bu gerçekleri dile getirmekteyiz lakin olağanüstü bir düzeyde beyni ırkçılığa köle edilmiş olan Türk toplumu her seferinde bu gerçeklerden yüz çevirdi ve savaşın faturasını ödemeye mahkûm edildi. Yıllardır olduğu gibi ölen askerlerin akıbetini kimse sorgulamadı, nasıl öldüklerini kimse bilmedi. İşte bunlar toplumdan saklanan gerçeklerin ta kendisidir. Türk ordusu türlü yalanlarla kendisine paye çıkarttığı, siyasi iktidarın onun üzerinden topluma yön vermeye çalıştığı askerlerin ölümü bildiğiniz gibi olmuyor buna inanabilirsiniz. Çoğu zaman aileye verilen tabutun içerisinde cenaze bile olmuyor. Tekrar soralım bütün bunlar kimin için? Toplum bütün bu kirli savaşın faturasını ödemeye neden razı geliyor akıl alır gibi değil. Ama gelin görün ki faşizm öyle bir hastalıktır ki gözünün önündekini bile insana görünmez, duyulmaz, hissedilmez kılar. Haksız ve insanlığa karşı suç teşkil eden bir savaşta bu askerler kimin için ölüme gönderildiler. Biz söyleyelim Erdoğan biraz daha iktidar olabilsin ve ömrünü uzatsın diye, fakirin fukaranın çocukları ölüme yollanırken halkın öz değerlerini sömüren zenginlerin rahatları bozulup çocukları askere gitmesinler diye. Bu bir kader değil, bu bir kölelik düzenidir. Bunları anlatmamızın nedeni toplumun bu haksız savaşta nasıl bir bedel ödemeye mahkûm edilmiş olduğunun görülmesi içindir. Tabi bunlar ilk kez ortaya çıkan durumlar değil. Gerilla güçleri yıllardır bu gerçekleri belgeleyerek toplumun vicdanına sunmasına rağmen iktidar bu gerçeklerin üstünü örtmek için büyük bir psikolojik harekât yürütüyor. Toplum bu kirli savaşa dur demediği müddetçe AKP ve Erdoğan’ın iktidarına kurban olmaya devam edecektir.