Afrika’dan Avrupa’ya doğru yoğun göçlerin olasılığına dikkat çeken Etiyopyalı yazar Asfa-Wossen Asserate, Avrupa ülkelerinin diktatörleri desteklemekten vazgeçmesi ve kendilerini kurtarmak için Afrika’nın kalkınmasına ciddi manada destek vermeleri gerektiğini vurguluyor.
Geçtiğimiz günlerde Focus dergisinde misafir yazar olarak Avrupa’ya göçlerle ilgili görüşlerini yazan Asfa-Wossen Asserate, 2018 yılında yayınlanan bir kitabıyla da tanınıyor. “Yeni Kavimler Göçü: Avrupa’yı korumak isteyen Afrika’yı kurtarmalı” başlığıyla yayınlanan kitapta, Afrika ülkelerinden yaşanan göçlerin nedenlerine eğiliyor.
Focus’taki yazısında ise Afrika’dan önümüzdeki yıllar ve on yıllarda yaşanacak göçlere işaret eden Asfa-Wossen Asserate, Avrupa’nın dış siyasetindeki çelişkilerin Afrika’da neden olduğu göçlere dikkat çekiyor.
2015 yılında büyük çoğunluğu Suriyeliler olmak üzere Türkiye’nin sınırlarını açmasıyla Avrupa’ya doğru yola çıkan 1 milyonu aşkın mülteciyi hatırlatan Asserate, o dönemde özellikle Almanya’da sınırların mültecilere ağırlanması yönündeki kamuoyu baskısına ve hükümetin buna boyun eğdiğine göndermede bulundu. Almanya’da sıkça kullanılan ‘Hoş Geldin Kültürü (Willkommenskultur)’ teriminin o günün şartlarında tüm Avrupa’ya örnek olabileceğinin ve diğer AB ülkelerinin de ülkelerinden kaçanların acılarına karşı sorumluluklarının bilincine varacağının düşünüldüğünü dile getiren Asserate, “Ama bu coşku kısa sürede dindi. Caydırma ve dış sınırların güvenliğinin arttırılması Avrupa’nın yeni yüzü oldu” diye yazdı.
AFRİKA’NIN KAVİMLER GÖÇÜ HENÜZ BAŞLAMADI
2015 yılından bu yana AB ülkelerine gelen mültecilerin sayısının her yıl azaldığını kaydeden Asfa-Wossen Asserate, buna karşın dünya genelinde mülteci sayısının arttığını belirtti. Asserate’nin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine dayandırdığı bilgilere göre, 2015’te dünya genelinde 65,3 milyon olan mülteci sayısı 2019’da 79,5 milyona yükseldi. Buna karşın Avrupa’ya ulaşabilen mülteciler halen ağırlıklı olarak Suriye veya Afganistan gibi çatışma ve iç savaşların olduğu Müslüman ülkelerinden gelenlerden oluşuyor.
Asserate’ye göre, her ne kadar Avrupa’ya ulaşabilen Afrikalı mülteci sayısı halen çok düşük kalsa da ‘geleceğini Avrupa’da gören’ Afrikalıların sayısı oldukça fazla. Avrupa’ya olası yoğun Afrikalı göçüne dikkat çeken Asserate, “Ancak eminim: Avrupa’ya Afrika’dan gerçek manada bir ‘kavimler göçü’ henüz gerçekleşmedi” diye yazdı. Yani gelecekte özellikle Arap ülkeleri dışındaki Afrika ülkelerinden Avrupa’ya göçlerde büyük bir patlama yaşanması muhtemel.
‘KİMSE ‘KEYİF OLSUN DİYE’ ÜLKESİNİ ‘BELİRSİZ BİR GELECEK’ UĞRUNA TERK ETMEZ’
İç savaş nedeniyle büyük oranda dağılma noktasındaki bir sistemin olduğu Libya’da on binlerce Afrikalı göçmenin kölelik şartlarında Avrupa’ya gitme hayaliyle yaşadığını yazan Asfa-Wossen Asserate, kimsenin ‘keyfine’ yaşamını riske atmadığının altını çizdi. Asserate, şöyle yazdı: “Buradaki insanlar umutla Akdeniz üzerinden Avrupa’ya tehlikeli yolculuğu sağlayacak ve tıka basa dolu botlarda yer bulamaya çalışıyorlar. O insanlara seslenmek istiyor bazen insan; ‘Sizi Avrupa’da neyin beklediğini biliyor musunuz?’ diye sormak için. Çoğunlukla yıllarca olmak üzere iltica yurtlarında bir yaşam? Ama genç Afrikalılar zaten bunu biliyor. Neticede Ay’ın ötesinde yaşamıyorlar. Akıllı telefonları ve internete erişimleri var. Onlara yaşadıkları tecrübelerden bahseden çok sayıda insanla da karşılaşmışlardır. Kimse ülkesini, arkadaşlarını, akrabalarını, alıştığı çevresini ‘belirsiz bir gelecek’ için terk etmez.”
‘ESAS SORUN VAR OLMA KAYGISI’
Afrika’dan göçlerin en basit nedeninin bir tür var olma kaygısı olduğunu yazan Asserate, “Ülkelerini terk ediyorlar çünkü orada artık yaşayamıyorlar ya da özgürce nefes almalarını engelleyecek şekilde takip edilme korkusu yaşıyorlar. Her şeyi geride bırakarak yollara koyuluyorlar. Bunun için de hiçbir risk onlara büyük gelmiyor” diye ekledi.
‘AVRUPA AFRİKA POLİTİKASINI REFORME ETMELİ; GÖÇ TEL ÖRGÜLERLE ENGELLENEMEZ’
Avrupa’nın tıpkı kitabında bahsettiği gibi ‘kendisini kurtarması’ için Afrika’ya yardımcı olması gerektiğini yineleyen Asfa-Wossen Asserate, “Bana göre tek bir şans var: Büyük bir göçün meydana gelmemesi için Afrika’daki insanların yaşam koşullarını iyileştirmeliyiz. Afrikalılar sadece ülkelerinde bir gelecek görürlerse, kalırlar” dedi.
Afrika’dan göçlerin denizlerde devriyeler, tel örgüler veya duvarlarla önlenebileceği düşüncesinin ‘illüzyon’ olduğunu vurgulayan Asserate, Avrupa’nın Afrika politikasını tümüyle reforme etmesinin tek seçenek olduğunu söyledi.
KALKINMA YARDIMLARI YANLIŞ ELLERE AKTARILIYOR
Avrupa ülkelerinin yıllardır Afrika’ya ‘kalkınma yardımı’ adı altında yıllarca milyarlarca Euro yardım yaptığını yazan Asserate, “Ama Afrika ülkelerindeki insanların çoğunun yaşam koşulları çok fazla değişmedi” dedi.
Asserate, kadınların desteklendiği projelerin önemine işaret ederken, esas gerekenin ‘Afrika’nın iyi yönetilmesi’ olduğunu ifade etti. Asserate’ye göre, Afrika kıtasına aktarılan kalkınma yardımları bir yandan yanlış ellerde toplanırken, ‘iktidarı elde tutma enstrümanı’ oluyor. Ayrıca bu yardımlar ile kıtadaki yolsuzluklara yenileri ekleniyor.
Avrupa’nın ‘Realpolitik’ anlayışını eleştiren Asserate, Avrupalıların Afrikalılara ‘ülkeyi nasıl yönetecekleri’ veya ‘batılı devlet modelini dayatmaları’ gibi bir gereksinime karşı çıkıyor. Bunun aksine siyasi ve ekonomik çıkarlar nedeniyle diktatöryal veya rüşvetle anılan yöneticilerin Avrupa tarafından desteklenmesinin yanlışlığına vurgu yapıyor. Asserate’ye göre, hukuk devleti ilkelerine karşı çıkan ve insan haklarını ayaklar altına alan hükümetlere destek verilmemesi önemli bir adım olabilir.
‘AFRİKALILAR KADERLERİNİ KENDİ ELLERİNE ALMALI’
Avrupa’nın başta Covid-19 salgını olmak üzere birçok konuda Afrika’ya desteğinin önemine göndermede bulunan Asserate, son olarak, Afrika’nın kendi geleceğini eline alması gereğini ifade etti. Asserate, yazısını şöyle bitiriyor: “Sonuçta Afrikalılar kendi kaderlerini kendileri belirlemeli. Avrupa bu konuda sadece yardımcı olabilir ve olmalıdır da. Kanayan kıta Afrika’nın gelecek vaat eden bir kıtaya dönüşmesi, Avrupa’nın ancak ve ancak çıkarına olan bir şeydir.”