Parastin ve Anti-Terör Birimi'nin gerçek rolü - I

Barzani Ailesi ve KDP, hiçbir zaman Kürdistan’ın özgürlüğünü ve bağımsızlığını savunmamıştır. Kürt devleti kurma söylemi, sahtedir. Bunun için PKK’ye karşı hep büyük bir kin duydu.

KDP VE PARASTIN

Barzaniler ve KDP yönetimi, her zaman Kürdistan’ı işgal eden sömürgeci efendilerinin gönlünü hoş tutmuştur. Geliştirdikleri ilişkilerin ana karakteri, diğer Kurdistanî hareketlerin ve parçaların aleyhine olmasıdır. 

Kürdistan tarihi, direniş destanları kadar trajik ihanetlerin de tarihidir. Rêber Apo, bu tarihi gerçekliği Gılgamış destanındaki Enkidu’nun ihaneti ve Hunbaba’nın direnişi üzerinden ele alıp Med İmparatorluğu’nun yıkılışında rol oynayan Harpagos ile birlikte günümüze kadar getirmektedir. Enkidu ile başlayan ihanet geleneği, Kürt halkının yaşamında hep olumsuz ve karanlık bir rol oynamıştır. Konumuz Kurdistan tarihi olmadığından geçmişten ziyade daha çok Enkidu’nun halefi olan Barzani Ailesi'nin güncel ihanet pratiği üzerinde duracağız. Kürt halkının içine bir kanser virüsü gibi sızan ve çıkmak bilmeyen; Kürt olmayan anti Kürt hanedanlığın örgütü olan Parastin ve onun uzantısı olan KDP Anti-Terör Birimi'nden bahsedeceğiz. 

BARZANİLERİN KISA TARİHÇESİ

Günümüz hanedanlığın iş birlikçi hain gerçekliğini anlamak için tarihi biraz geriye sarıp tekrar günümüze gelmek gerçeği görmemize ve anlamamıza daha çok yardımcı olacaktır. Araştırmacılar, Barzanilerin dışarıdan gelişini iki şekilde değerlendirmektedir. Birincisi; Bakurê Kurdistan’dan gelip Amediyê ve Barzan alanına yerleştikleri yönündedir. İkincisi ise Nabukadnazar döneminde Başûrê Kurdistan bölgesine gelip yerleşen bir Yahudi aile oldukları iddiası. Araştırmacılar ailenin kimliğine dair çeşitli varsayımlarda bulunsalar da ortak nokta Barzanilerin Kurdistan’a sonradan geldiğini göstermektedir. Öyleyse Barzan ve Barzani kelimeleri köken olarak nereden gelmektedir?

BARZAN, AİLEDEN ÖNCE DE VARDI

Barzan, coğrafik bir bölgenin adıdır. Burada yaşayan Kürt aşiretlerin (Mizurî, Dolemerî, Berojî ve Şerwanî) oluşturduğu konfederasyondan Barzani aşiret birliği meydana gelmiştir. Bu birlik, sözü edilen Barzani Ailesi'nden çok önce mevcuttur. Ailenin Kürdistan öncesi dönemi, tarihsel olarak çok az bilinmektedir ve eldeki verilerin çoğu, ya kopuktur ya da gizlenmiştir. Fakat Kürdistan’ın nasıl bir ruhsal birlik üzerinden temellendirildiği ve Barzan bölgesinin nasıl bir hafızaya sahip olduğu apaçık ortadadır ve vatanına düşkün olanlar tarafından da oldukça iyi bilinmektedir. Barzani Ailesi, önce Zaxo/Dihok/Amediyê bölgesine gelmiş, daha sonra o dönem adı Zê olan Zap suyu kenarına gelerek Bilê ve Durê köylerine yerleşmiştir. “Zap suyu kenarındaki aile” anlamında “malbata ber zê” yani “Barzani ailesi” biçiminde adlandırılmışlar. Sadece bu aile değil, geçmişten beri Barzan’da yaşayan aşiretler bu adla telaffuz edilmektedir. Özünde bir aşiret bağı olmayan Barzani Ailesi, 1850'li yıllardan itibaren Başûrê Kurdistan'da etkili olmaya başlayan Nakşibendi tarikatıyla öne çıkmış ve kendilerine özgü yapay bir aşiret yaratmıştır. 

MESUD BARZANİN'İN GÜÇ KAYNAKLARI

Mevzumuz amca, oğul ve yeğen üçlüsü olduğu için daha çok Mesud Barzani hanedanlığında bir çizgi olup oğulları ve yeğenleri tarafından temsil edilen ihanet geleneğini irdeleyecektir. Mesud Barzani, Barzan Şeyhi’nin oğlu Mehemed Xalid’in kızıyla evlenmiştir. Annesi Zêbarî aşiretindedir. Bu da kendisine hem aşiretsel hem de dini yönden güç kazandırmaktadır. Mesud Barzani’yi ağabeyi İdris’ten güçlü kılan ve babasını mirasçısı yapan bu iki güç kaynağıdır.

Başta şunu belirtmek gerekir ki; bu yazı, Barzani aşiretinin ve KDP’nin hepsini bu anlayışla ele almamaktadır. Hem Barzani Ailesi içerisinde hem de KDP içinde yurtsever insanlar da vardır. Bu yazı, kapsam olarak halkına ve ülkesine bağlı bu insanları konu dışında tutmaktadır. Bu yazının amacı Mesud, Mesrur ve Nêçîrvan Barzani üçlüsünün içine girdikleri ihanet çizgisini belgeleriyle gözler önüne sermektir. 

NEREYE EL ATMIŞLARSA ZARARDIR

Barzani ve KDP tarihi, iş birlikçilik ve ihanet olgularının iç içe geçtiği bir aile kültürü ve Kürdistan’a zarar veren zihniyetlerin ana kaynağıdır. Halkların tarihlerinde ihanetlere bolca rastlanmıştır. Barzaniler kadar kaçışı ve teslimiyeti özümseyerek içten yaşayan bir örneğe rastlamak mümkün değildir. Barzaniler, Kürdistan'ın neresine el atmışlarsa orada yaşayan Kürtleri bölüp parçaladılar ve önderliklerini tasfiye ettiler. Kürdistan’ın diğer parçalarından olup da “Irak’taki kurtarılmış Kürdistan bölgelerine” sığınan Kürdistan’ın yurtseverleri ve öncüleri KDP zulmünden çok çektiler. Örneğin;

* İran-KDP önderlerinden Süleyman Muini, KDP yönetimi tarafından katledildi ve cesedi SAVAK’a (İran istihbaratı) teslim edildi. 

* Aynı partinin Genel Sekreteri Ahmed Tevfik, o kadar baskı gördü ki, sonunda kurtuluşu Bağdat’a sığınmakta buldu ve daha sonra 1972’de Bağdat’ta BAAS ajanlarınca katledildi. 

* Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) önderlerinden Sait Elçi ve ardından Dr. Şivan, (Sait Kırmızıtoprak) KDP yönetiminin emriyle işkence edilerek alçakça katledildiler. 

Kuzey ve Doğu Kürdistan’daki Kürt partileri bu şekilde felç edilmiş oldu. Bu durum, hem SAVAK hem de Türk istihbaratının (MİT) istemiyle gerçekleşmişti. KDP yönetiminin Batı Kürdistan’daki (Rojava) Kürt hareketinin içişlerine müdahale etmesi, oradaki güçlerin birleşmesine ve ortak mücadele yürütmelerine büyük darbe indirdi. Keza Kürt mültecilerin ve sığınmacıların sorunlarıyla faal biçimde uğraşan Lübnan’daki Kürt hareketinin de iç ayrışmalar yaşaması, KDP yönetiminin müdahalesi ile olmuştur. Kısacası, Barzaniler ve KDP bir paratoner gibi Kürtlerin en kıymetli enerjilerini dağıtmayı temel bir görev olarak bellemiş. Bu görevi, bağlı olduğu efendilerini memnun edecek kadar büyük bir istekle bugün de sürdürmektedir. KDP’nin adı "Kürdistan Demokrat Partisi’’ olsa da işlevi bakımından halkımızın güzel benzetmesiyle, "Kürdistan İhanet Partisi’’ sıfatını kesinlikle hak etmektedir. 

DİĞER HAREKET VE PARÇALARIN ALEYHİNE

Barzaniler ve KDP yönetimi, her zaman Kürdistan’ı işgal eden sömürgeci efendilerinin gönlünü hoş tutmuştur. Geliştirdikleri ilişkilerin ana karakteri diğer Kurdistanî hareketlerin ve parçaların aleyhine olmasıdır. Bu bile Barzani ve KDP’nin anti Kürtlük ve anti Kurdistanî karakterinin bir kanıtıdır. Barzanilerin hiçbir zaman Kürt ulusal çıkarlarını savunma ve Kürdistan’ın birliğini amaç edinme gibi (bırakalım kararı) bir niyetleri bile olmamıştır. Barzaniler, Kürt kimliğine bürünmüş simsarlar misali Kürtlüğü rant aracı olarak kullanmaktadır. Bu bakımdan Barzanileri Kürt ulusunun bir parçası saymak, ihaneti meşrulaştırmak kadar, belki de Kürt ulusuna yapılacak en büyük kötülük olmaktadır. Dolayısıyla Barzanilerin konumuna dair yapılacak doğru tanımlama yurtseverlik için ilkesel düzeydedir. 

HEP YABANCI GÜÇLERE DAYANDI

Barzaniler, hiçbir zaman Kürt iradesini temsil etmediler. Kendileri irade olamadı ve hep yabancı güçlere dayandı. Kürt toplumunu da bu tarzda bir iradesizliğe ve işbirlikçiliğe, dolayısıyla teslimiyetçiliğe mahkum etmek istedi. Barzanilerin Kürt halkına yaptığı en büyük kötülük; işbirlikçiliği, kaçışı, teslimiyeti ve ihaneti bir kültür düzeyinde geliştirmek olmuştur. Barzaniler, bu bakımdan Kürt toplumunda karşıdevrim işlevini yerine getirmektedirler. Başûrê Kurdistan ve Rojhilatê Kurdistan devrimlerine saldırarak tasfiye eden bu teslimiyetçi anlayıştır. Şimdi de PKK şahsında Bakûrê Kurdistan devrimini boğmak için soykırımcı Türk devletiyle her türlü ittifaklara alçakça girmektedir. Bu yönüyle Barzaniler ve KDP, Kürdistan devriminin ve devrimcilerinin celladı ve katilidir. 

ÖZGÜR KÜRDE KARŞI SAVAŞLARI

Barzaniler ve KDP’nin temel işlevi, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne karşıtlık temelinde olmuştur. Sürekli anti devrimci bir misyonla Kürt özgürlük hareketlerinin karşısına dikilmiştir. Barzani aile oligarşisi, kendilerini Kürdistan’ın sahibi ve efendisi olarak görmüştür. Kürdistan’da çıkan devrimci örgütleri önce kendilerine hizmet edecek şekilde bağımlı kılmak istemiştir. Buna karşı çıkanları da Kürdistan işgalcileriyle birlikte tasfiye etme yoluna gitmiştir. Barzani ve KDP, aynı zihniyetle Kürt Özgürlük Hareketi'ne yaklaşmış ve ilişkilenmiştir. Daha grup aşamasındayken Stêrka Sor adlı kontra örgütü eliyle akabinde KUK aracılığıyla saldırmış ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin doğuşunu boğmaya çalışmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin Ortadoğu’ya açılımı ve Başûrê Kurdistan’a yerleşmesi üzerine 1983’te politik bir antlaşma yapmıştır. Ancak 15 Ağustos 1984’te silahlı mücadelenin başlamasıyla birlikte KDP paniğe kapılmış ve Önder Apo’dan savaşı durdurmasını talep etmiştir, aksi takdirde sömürgecilere verdiği söz gereği Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı mücadeleye girişeceğini belirtmiştir. PKK işgalci Türk devletine karşı gerilla savaşını geliştirdikçe ve düşmana darbe vurdukça güç buluyor ve Kurdistan’ın dört parçasında sempati kazanıyordu. Barzaniler ve KDP, bunu bir türlü hazmedemedi. Kendisini Kürdistan’ın sahibi ve efendisi olarak gören Barzani/KDP zihniyeti, özgürlükçü, ulusalcı ve dört parça Kürdistan’ı birleştirme vaadiyle ortaya çıkıp savaşan PKK’ye karşı büyük bir kin duymaya başladı. Barzanilerin PKK düşmanlığı, Türk devletinin PKK’ye olan düşmanlığından çok daha fazladır. Barzanilerin Türk yetkililerine, "PKK sizden önce en çok bizim düşmanımızdır’’ söylemi, bu gerçeği ortaya koymaktadır.

TÜRK DEVLETİ İLE BİRLİKTE DİPLOMASİ

Barzaniler ve KDP, PKK’nin uluslararası alanda “Terör Örgütü” olarak anılması ve “Terör Listesine” alınması için TC ile birlikte yoğun bir diplomasi faaliyeti yürütmüştür. Yürütülen kirli faaliyetler sonucu Kürt Özgürlük Hareketi'nin uluslararası alanda “Terör Örgütü” olarak lanse edilmesi ve faaliyetlerinin yasaklanması sağlanmıştır. Önder Öcalan’ın uluslararası bir komplo ile TC’ye teslim edilmesinde KDP’nin de büyük bir rolü vardır. Özgürlük Hareketi'nin 1 Haziran 2004’te silahlı mücadeleyi tekrar başlatması, TC’yi şoke ederken KDP’yi de büyük endişelere sürüklemiştir.

TÜRK DEVLETİNİN YANINDA SAF TUTTU

Sömürgeci Türk devleti, Kürt soykırım politikaları gereği Başûrê Kurdistan’ı resmi olarak tanımak istemiyordu. Var olan federal yapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi'nin silahlı mücadeleyi yeniden başlatması, TC’nin hesaplarını bozdu. Türk devleti, 21 Şubat 2008'te Zap’ta yeni bir 'sınır ötesi' saldırı başlatarak kendisinin ve Hareket'in gücünü test etmek istedi. Bir hafta süren çatışmalarda bir Kobra tipi helikopterin düşürülmesi ve onlarca TC askerinin öldürülmesi sonucu Türk ordusu 28 Şubat 2008'de geri çekilmek zorunda kaldı. Bu, Türk devletine pahalıya mal olmuştu.

İşgalci Türk devleti, bu yenilgiden sonra Başûrê Kurdistan’ın statüsünü tanımayı ve resmi ilişkilenmeyi gündemine alarak başlattı. Tabii ki bu tanınmanın karşılığı olarak eskiden olduğu gibi KDP’nin tekrardan TC’nin yanında Özgürlük Hareketi'ne karşı mücadelesi olacaktı. Özellikle 2012’de Rojava Devrimi ve gerilla savaşının şiddetlenmesiyle birlikte KDP, safını TC’nin yanında yer alarak belli etti. 2014’te DAİŞ karşısında ve 2017'de bağımsızlık referandumu sonrası Irak devleti karşısında aldığı yenilgi büyük bir kırılma ve daralmayı yaşamış ve çareyi, "kapıları kapatıp sizi aç bırakırız" diyen TC’nin kollarında aramıştır. Bu yüzden şu anda KDP, Başûr, Rojava ve Şengal’de Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı işgalci Türk devleti ile birlikte haince bir savaş yürütmektedir. Bu savaş ilk başlarda ağırlıklı istihbari ve ideolojik olsa da 2020'de Zînê Wertê ve 2021'de Garê alanlarına yapılan askeri saldırılarla birlikte, 2022-23-24 yılları boyunca KDP artık işgalci TC ile birlikte Kurdistan Özgürlük Gerillası'na karşı yürütülen aktif savaşın önemli bir parçasıdır.

KÜRT DEVLETİ KURMA SÖYLEMİ, SAHTEDİR

Barzani Ailesi ve KDP, hiçbir zaman Kürdistan’ın özgürlüğünü ve bağımsızlığını savunmamıştır, bunun için mücadele etmemiştir. Kürt devleti kurma söylemleri, sahtedir ve bunu kendi aile çıkarlarını korumak için kullanmaktadırlar. Adeta Araplardaki gibi bir Emirlik düzeni istemektedirler. Bunu yaparken de Kürdistan’ın diğer parçalarını feda etmeyi, devrimci güçleri tasfiye etmeyi kendilerine amaç edinmişlerdir. Kürt Özgürlük Hareketi'ni kendisine rakip ve engel gören Barzani Ailesi ve KDP, Kürdistan’ın tüm işgalcileriyle iş birliği içerisinde olup saldırmaya devam etmektedir. KDP tabanındaki yurtseverleri değerlendirmelerimizin dışında tuttuğumuzu önemle belirterek; Kürt kamuoyu ve halkı tarafından Barzani hanedanlığının ve KDP’nin bu işbirlikçi saldırıları güçlü bir cevapla durdurulmazsa Kürdistan için büyük bir bedel ödenecektir. Kürtler ve Kürdistan, III. Dünya Savaşı sonrası da statüsüz ve ülkesiz kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Barzaniler ve KDP’nin ihaneti etkisiz kılınmazsa bunun Kürtler özelinde stratejik düzeyde kayıplara yol açacağını her yurtsever Kürt bilmeli ve buna göre hareket etmelidir.

ERDOĞAN, NEDEN BARZANİLERE TEŞEKKÜR EDER?

KDP, işgalci Türk devletinin tüm alt yapı ve istihbarat ihtiyacını karşılamaktadır. Gerillaya karşı saldırılarda Türk devleti ile KDP bayrakları yan yana dalgalanmaktadır. KDP, şehirleri işgalci Türk ordusuna sonuna kadar açmıştır. Yol yapmakta, aynı mevzilerde kalmakta, aynı yolları kullanmakta ve birlikte Kürt Özgürlük Gerillası'na karşı savaşmaktadırlar. Binlerce yurtsever, kadro ve gerillanın katili olan KDP yapısını, sadece iş birlikçilikle ele almak hakikati çarpıtmaktır. Kürt yurtseverlerinin, öncülerinin, gerillasının, çocuklarının, kadınlarının katledilmesinde Türk devleti ile ortak hareket eden KDP’ye yaptığı hizmetler karşılığında açıktan teşekkür Türk soykırım şefi Erdoğan'dan geliyor. Kürtlerin kökünü kazımak isteyen faşist bir düşman neden Barzanilere teşekkür eder? Her gün Rojava ve Başûr’da çocuklarımızı, kadınlarımızı katleden katil Erdoğan’ın bizzat Barzanilere teşekkür etmesini, her vicdanlı Kürt yurtseveri düşünmeli ve buna göre bir tavrın sahibi olmalı. Yurtseverliğin birinci ilkesi; Barzani ve KDP ihanetine karşı pratik ve somut tavır takınmaktır.

Devam edecek...