Kalemiyle devrimi yazıyor
Yazar Anahîta Sîno, çocuk yaşlarda şiirle başladığı yazarlığı, araştırmalarıyla geliştirdi. 3 kitabı basılan Anahîta Sîno'nun kâğıda döktüğü 3 kitabı da Serêkaniyê işgali sırasında kayboldu.
Yazar Anahîta Sîno, çocuk yaşlarda şiirle başladığı yazarlığı, araştırmalarıyla geliştirdi. 3 kitabı basılan Anahîta Sîno'nun kâğıda döktüğü 3 kitabı da Serêkaniyê işgali sırasında kayboldu.
Dört çocuk annesi olan Anahîta Sîno, hem yazar hem de Cîzre Bölgesi Aydınlar Birliği Eşbaşkanı. Anahîta’nın çocukları da edebiyat, kültür ve sanata meraklı. Biri bağlama çalıyor, biri şarkı söylüyor, biri resimle haşır neşir. Serêkaniyêli olan Anahîta Sîno, 7 kişilik bir ailede büyüyor. Annesi ve babasının okul okumaması onun önünde engel olmuyor, attığı her adım ailesi tarafından takdirle karşılanıyor.
TANINMIŞ ŞAİRLERİ DİNLEDİ
Daha küçük yaşlarda yazmaya merak saran Anahîta Sîno, yazarlık hayatına şiirle yola koyuluyor. Duygularını dışa vurmak isteyen Anahîta Sîno, uzun süre yazip çiziyor fakat yazdıkları ne şiir, ne hikâye ne de romanı anımsatıyor. Yavaş yavaş okuma, araştırma, merak ve yazarlarla diyalog halinde ne yazmak istediğine ulaşmaya çabalıyor. Arap Şair Nizar Kabbani, Cigerxwîn ve doğrudan ilişkilendiği, her zaman diyalog içerisinde olduğu Serêkaniyêli Bêbihar’ın şiirlerinden etkileniyor. Ardından şiir yazmaya karar veriyor. Yazarlık hayatına Arapça diliyle başlayan Anahîta Sîno, anne ve babasının nadir Arapça dilini kullanması dikkatini çekiyor. Kürtçe dilinde gelişmeye çabalıyor, Kürtçe yazmaya başlıyor. Anne ve babasının Kürtçe konuşması onun için ilham kaynağı oluyor ve ana dilinde de yazmaya başlıyor. Böylece hem Arapça hem de Kürtçe eserler yaratıyor.
YAZMAYA 1988 YILINDA BAŞLADI
Anahîta Sîno, 1988 yılında yazmaya başlıyor. 1990 yılında Kürtçe de yazmaya başlıyor. 1990’lı yıllarda Kürtçe ve Arapça yayın yapan Bablîsok dergisinde yer alıyor. Dönemin Baas rejiminin baskısından kaynaklı dergi 3’üncü sayısından sonra yayınını durduruyor. Fakat Anahîta Sîno, azimle yazmaktan vazgeçmiyor. Hatta kalemine iki elle sarılıyor.
Kürtçe kaleme aldığı ‘Hestên Ji Damarê Xabûr’ adlı şiir kitabı 2002 yılında basılıyor. Baas rejiminin Kürtlere yaşamı haram ettiği bir atmosferde Kürtçe bir şiir kitabının basılmasının zorluklarını yaşıyor. ‘Hestên Ji Damarê Xabûr’ adlı şiir kitabı Ekim ayında yapılan 7. Şehit Herekol Kitap Fuarı'nda da ikinci basımıyla okurlarla buluştu.
2002 yılı sonrası dönemin baskı, şiddet ortamı nedeniyle bir daha kitaplarını basamayan Anahîta Sîno, basımını gerçekleştirmediği ama asla ara vermediği hikâye ve şiirlerini Rojava Devrimi’yle beraber basım aşaması için hazırlamaya başlıyor. O dönemlerde Kürtçe ve Arapça kaleme aldığı yazılarını 2018 yılında tekrar okurlarla buluşturuyor. 2018 yılında ‘Seni Sevdiğim İçin Yazdım’ adlı şiir kitabı raflarda yerini alıyor. Ardından aynı yılda halkın kültürünü, geleneği, yaşamını anlatan eski hikâyeleri araştırıyor, hiçbir zaman kaleme alınmamış, unutmaya yüz tutmuş hikâyeleri ‘Terya Kûçik’ adıyla kaleme alıyor. Şiir, hikâye kitapları dışında şehit annesini, şehitleri ve direnişçilerin hikâyelerini kaleme alan Anahîta Sîno, devrimi, işgal saldırıları, halkın göçe maruz kaldığı yoğun savaş atmosferini de yazmayı görev olarak biliyor, tarihe yazılı belgeler bırakıyor.
3 KİTABI İŞGAL ALTINDAKİ SERÊKANİYÊ’DE KALIYOR
Serêkaniyê’nin işgaliyle ailesiyle beraber Qamişlo’ya göç etmek zorunda kalan Anahîta Sîno'nun eserleri de çetelerin işgali altında kalıyor. 2 şiir ve devrimde yer alan direnişçi kadınları anlattığı hem röportaj hem de araştırmalarla hazırlanan ‘Di Şoreşa Rojava de Jin’ adlı kitabını sadece kağıtla kaleme aldığından işgal saldırılarında kurtaramıyor. 3 kitabı işgal saldırıları nedeniyle heba olan Anahîta Sîno, hem toprağının işgal edilmesi hem de 3 kitabının bir anda yok olmasıyla yaklaşık 3 ay yazamıyor fakat gücünü toplayarak kalemiyle özgürlüğün peşinden koşmaya devam ediyor. Şehit annelerinin duygularını, acılarını, toprağına ve evladına olan bağlılığını, savaş ortamında halkın göçertme politikasıyla nasıl karşı karşıya kaldığını, devrimle beraber gelişen-dönüşen ve savaşan bir halk hakikatini anlatan ‘Ihlamur Adına’ adlı kitap basıma hazır. İsmini vermediği bir Kürtçe şiir kitabı ise, son kontroller ardından basımıyla kitapseverlerle buluşacak. Rojava Devrimi’nde gazi olan (kadın yazarlardan oluşan bir ekip çalışması) ve 2019 yılında işgalle sonuçlanan Türk devletinin Serêkaniyê’ye saldırması sonucunda şehit düşen savaşçıların hikâyesini kaleme alacak 2 projeye daha imza atacak.
‘DEVRİMLE EDEBİYAT, KÜLTÜR VE SANAT ORTAMI OLUŞTU’
Topluma ve toprağına bağlı olan yazarların devrimle beraber büyük bir gelişme kaydettiğine dikkat çeken Anahîta Sîno, “Devrim öncesi Baas rejiminin baskıları, bir de toplumun geleneksel örf ve adetleri ister istemez baskıcı bir ortama neden oluyordu. Devrimle her bir yazarda olağan değişimler yaşandı. Tabii işgal saldırılarının da büyük bir etkisi vardı. Düşman saldırdıkça toprak sevgisi, toprağa bağlılık daha da arttı. Devrimle işimiz de kolaylaştı. Edebiyat, sanat ve kültür ortamının oluştuğu kadar Kürt dilinde de büyük gelişmeler oldu, araştırmalar yapıldı ve dilde yetkinleşme görüldü. Bunun yanı sıra toplum da artık eski toplum değil. Kadın özgürlükçü paradigma çerçevesinde gelişen, yetişen bir toplum gerçekliği söz konusu. İstenen düzeye ulaşılmış olmasa da birçok sınır aşıldı, kölelik zincirleri kırıldı, duvarlar yıkıldı” dedi.
Anahîta Sîno, duygularını şu şekilde anlattı:
“Şiirlerimi hissederek dinliyor, okuyorlar. Şiir okuduğumda ya etrafıma toplanıyorlar ya da gözleri doluyor. O an başardığımı hissediyorum, şiirlerimin halka ulaştığını hissediyorum. Şehîd Herekol Fuarında kitaplarım birkaç defa tükendi, raflar boşaldı ve tekrar rafları doldurdum."
'KADINLAR ADIM ATTIKÇA BAŞARIYOR'
Kadınlara seslenen Anahîta, konuşmasını şu şekilde tamamladı:
“Geleneksel örf ve adetlerin kalıplarına takılan birçok yaratıcı kadın var. Gerici toplumun bakış açısının etkisinden kurtulamayan bazı kadınlar cesaretli adım atamıyor. Kadınlar güçlü bir adım atarak, cesaretlerini toplayarak yazarlığa adaylığını koyabilir. İlk dönemlerde iyi ürünler çıkmayabilir, birçok konuda eksik kalınabilir, hatta ağır eleştiriler bile alınabilir ama önemli olan cesaret dolu adımı atabilmek.”