Demirtaş: Faşizm gerilla karşısında kaybedecek

15 Ağustos Atılımı yıldönümüne ilişkin konuşan PKK’li Nurettin Demirtaş: 15 Ağustos insanlık var oldukça anılacak olan toplumsal bir bayramdır. Kendi adına düşünebilme bayramıdır.

News Channel televizyonunda yayımlanan özel bir programa katılan PKK Eğitim Komitesi Üyesi Nurettin Demirtaş, tarihi 15 Ağustos Atılımı'nı değerlendirdi. Demirtaş’ın değerlendirmelerinden bazı bölümler şöyle:

'15 AĞUSTOS DİRENİŞ MİRASINI SAHİPLENDİ'

15 Ağustos bir bayramdır. O bayram coşkusu ve ruhuyla geçmişe dönüp baktığımızda Kürdistan ve insanlık tarihinde çok büyük direnişlerin olduğunu görüyoruz. Kürdistan tarihindeki tüm direnişler belli bir yerde kesintiye uğramış olsa da 15 Ağustos tümünün mirasını sahiplendi ve halkımızın varlığını bugüne taşımasında belirleyici bir rol oynadı. Tarihte her halkın kapitalist modernitenin, devletlerin, egemenlerin saldırılarına karşı sürekli direniş içerisinde olduğunu biliyoruz. Nerede saldırı varsa orada mutlaka direniş vardır. Direniş gerçekliğini devletlerin tarihleri yok saysa da bu gerçeklik vardır ve bu hakikat her geçen gün, gün yüzüne çıkmaktadır. Kürdistan tarihinde de direnişler var fakat hem parçalı olmaları hem yerel, bölgesel kalmaları ve sürekliliği sağlamamaları itibariyle 15 Ağustos ile karşılaştırıldığı zaman hem ideolojik hem askeri hem siyasi boyutlarıyla bir farklılık arz ettiklerini ifade edebiliriz. 15 Ağustos bu anlamıyla Kürdistan ve tüm insanlığın direnişlerinin ideolojik, askeri, siyasi tüm boyutlarıyla yoğunlaşmış, bütünleşmiş ifadesidir.

'BİR İRADE BEYANI'

15 Ağustos'un toplumsal, siyasal etkilerini çok kapsamlı değerlendirmek mümkündür. İnsanlık var oldukça anılacak olan toplumsal bir bayramdır. Bir düşünce bayramıdır, kendi adına düşünebilme bayramıdır. 'Ben sömürgecilik gibi düşünmeyeceğim, sizin gibi düşünmeyeceğim, sizin dayattığınız yaşam ölçülerinde yaşamayacağım' diyen, hayır diyen, kendi adına düşünebilen, kendi adına hareket edebilen, dolayısıyla kendi özgür yaşamını örmeye çalışan bir iradenin açığa çıktığı özgürlük bayramı olarak tarif etmek gerekiyor. Tüm insanlığı etkilediği gibi tüm tarihte de böyle bir anlam ifade edecektir. Toplumsal etkileri ile şimdiden tarihe geçmiştir.

Kürdistan’da toplumsal realite kültürel olarak kendisini var etmenin son sınırına gelmişti. Varlık yokluk sınırı birbirine karışmış nerede ise toplumsal ve kültürel olarak 'var mıyız, yok muyuz' tartışmasının yapıldığı aşamaya gelinmişti. Sömürgeciliğin yaratmış olduğu etki altında, utanılası bir tartışma içerisindeydik. Kürt var mıdır, yok mudur tartışmasına Kürtlerin kendisi de katılmıştı. Dolayısıyla böyle bir aşamada 15 Ağustos gibi bir irade beyanı çok önemliydi. Bir ideolojik kimlik ve siyasal duruşla birlikte askeri olarak da bir iradenin ortaya konulmuş olması elbette çok büyük anlam ifade ediyor.

'DEMOKRATİK SİYASET BU ZEMİN ÜZERİNDEN YÜKSELDİ'

15 Ağustos Atılımı, Kürdistan’da iradeleşmenin somut olarak siyasete kavuşmasını da ifade ediyor. Örneğin Kürdistan tarihinde siyasi partiler çok fazla yaşayamamış, kendilerini var edememişlerdir; fakat 15 Ağustos ile birlikte özellikle Kuzey Kürdistan’da başlayan bir siyasal iradeleşme dönemi var. 15 Ağustos 1990’lara gelindiği zaman kendisini büyük bir iradeye kavuşturduğu gibi siyaset arenasının da açılmasını sağlamıştır. Demokratik siyaset 15 Ağustos’un sonuçları üzerinden gelişebilme imkanlarını bulabilmiştir. Halk ben sahipsiz değilim, duygusunu çok fazla yaşamaya başlamıştır. Bu zemin üzerinden siyasal alan kendisini örgütleyebilmiştir. Böylelikle siyasal partilerimizin geleneğinin doğduğu, oluştuğu bir aşamaya gelinebilmiştir. Yani hem siyasal sonuçları itibarıyla hem toplumsal ve kültürel sonuçları itibariyle toplum ben benim, sömürgeciliği kabul etmeyeceğim ve özgür yaşamda ısrar edeceğim kararına bu sayede ulaşmıştır.

15 Ağustos Atılımı ile birlikte adım adım Kürdistan’ın dört parçasına yayılan ve dört parçada ortak ruh oluşturan bir sürecin geliştiğini görüyoruz. Özellikle Önderliğin bulunduğu Rojava Kürdistan’ında elbette daha fazla heyecanla karşılanması, daha hızlı bir şekilde duyulması, etkilerinin daha hızlı yayıldığını değerlendirebiliyoruz. 15 Ağustos Atılımı, Güney Kürdistan’da işbirlikçi çizgiye karşı özgürlük çizgisinin ne olduğunu ortaya koymuştur. Rojhilat Kürdistan’ında ulusal uyanışın adım adım gelişmesinin zeminini oluşturmuştur. Günümüzde de gördüğümüz gibi Ortadoğu halklarının direnen ruhu haline gelmiştir. Ulusal diriliş bayramıyken, şimdi tüm ulusların diriliş bayramı haline geldi.

İLK KURŞUN TEORİSİ

İlk kurşun teorisi Fransız sömürgeciliğine karşı Cezayir direnişiyle birlikte daha fazla anlama kavuşmuş ve dünya literatürüne girmiş bir kavramdır. Fakat Egîd arkadaş da çok bilinçli olarak bu kavramı kullanmış ve 'zihniyetlerdeki karakollara ilk kurşun sıkılmıştır' diyerek sömürgeci zihniyetin aşılması gerekliliğini ifade etmiştir. Kürdistan’da askeri direnişin, siyasi örgütlenmenin ve her türlü mücadelenin önünün açılması ancak zihinlerdeki karakolların yıkılmasıyla mümkün olabilmiştir. 15 Ağustos’un böyle bir anlamı vardır. 15 Ağustos, zihinleri doğrultma hareketidir. Gerilla bir ekol, okul ve akademidir. Bu anlamda bilgi bilinci de düzeltme hareketidir. Buna benzer çarpıtılan tüm toplumsal olguları düzeltme hareketidir. Egîd yoldaşın ifade ettiği ilk kurşunun zihinlerdeki sömürgeciliğe sıkılmış olmasının böyle bir anlamı vardır.

'DÜŞMANINDA SAYGI UYANDIRMIŞTI'

Cezaevine aramalara gelen, kontrollere gelen Türk subayları vardı. Onlar arasında heval Egîd’i tanıyan, 1986’da Gabar’da bulunan Türk subayları heval Egîd’i anlatıyorlardı. Tabii şehit düştüğü zaman gazeteler manşet atmıştı 'PKK celladı' diye, fakat öte taraftan kendi içlerinde yaptıkları değerlendirmeler böyle değildi. Bizzat tanığıyım, o subay şarkı sözlerini Türkçeye çeviriyordu. Nereden Kürtçeyi öğrendin diye sorduğumda, 'ekmeğimizi çıkarmak için biz de öğrendik' diyordu. Çevirirken askeri topluyordu ve 'bu insanı tanıyın, gerçekten yiğit bir insandı' diyordu. 'Burada geçen kelimelerin hepsi doğru. Onun gibi yiğit bir insan bu dünyaya gelmemiştir' diyordu. Heval Egîd düşmanında bile bu kadar büyük saygı uyandıran bir kişilikti. Ben merak ettim, sordum, 'birebir tanıdınız mı' diye. 'Alt düzeylere yansıtmıyorduk ama üst kademede değerlendiriyorduk, hep takip ediyorduk' diye yorum yapıyordu.

'GERİLLA ALTERNATİF BİR YAŞAM OLUŞTURDU'

Bugün gerilla Kerkük’tedir, dört parça Kürdistan dağlarındadır. Serhat’tan Rojhilat’ın Şaho dağlarına kadar tüm alanlardadır ve tüm Ortadoğu halklarını savunan güç konumundadır. Dolayısıyla şu kadar zamanda bitireceğiz diyen, adlarını anmak istemediğimiz birçok özel savaş propagandacısı, Türk başbakanı, içişleri bakanı, birçok bakan geldi geçti. Bunların ömrü onlardan daha uzun olmayacaktır, buna hiç kuşku yok. Ayrıca gerilla bir yaşam tarzı, bir kültür haline geldi. Dağlarda bulunmamız sadece kendimizi savunma anlamına gelmiyor. Alternatif bir yaşam oluşturdu gerilla. Bu anlamda sürelerle, zamanlarla, teknikle yenilmeyecek bir güç haline geldi. Alternatif yaşam dediğimizde şehirlerdeki, özellikle metropollerde yaşayanlar bunu daha iyi anlayabilirler; tekniğin, hormonlu her türlü yiyeceğin, gürültünün, kapitalizmin her türlü kötülüğünün ve devletin baskısı altında yaşayanlar bunu daha iyi anlayabilir. Kendi doğamızla bütünleşmiş halde dağlarda yaşamak, yeni bir kültürle, sosyalist bir kültürle onu yorumlayarak yeni, alternatif bir yaşamı inşa etmek gerillanın yarattığı en büyük değerdir ve bu değerin hiçbir teknik güç ve imkanla yenilmeyeceğini ifade edebiliriz.

'FAŞİZM GERİLLANIN KARŞISINDA TUTUNAMAZ; GENÇLER DAĞLARA GELSİN'

Kürdistan dağlarında özgür yaşamın tam içindeyiz. Bu anlamda ne kadar ağır bedeller verirsek verelim özgür yaşamı sağladık. Gerilla zaten özgür yaşamın kendisidir, o yaşamın adıdır, o kültürü oluşturmuş bir güçtür. Ve bu kültürü bütün Ortadoğu’ya yaymaktadır. Bu anlamda bir umut hareketi olan gerillanın karşısında faşizmin tutunabilme, daha fazla yaşayabilme şansı yoktur. Baskı altında olan Türkiye’deki tüm demokratik güçlerin güvencesidir, moral aldığı güçtür. Bu güç karşısında durmaları mümkün değildir fakat bu gücü büyütmemiz gerekiyor. Hakikaten gençlerimiz internet başından kalkıp gelsinler. Kahvelerden kalkıp gelsinler. Sömürgeciliğin üniversitelerini bıraksınlar. Gelsinler Kürdistan dağlarında özgür bir yaşam yaratıldı, bu yaşamı birlikte paylaşalım, birlikte mücadele edelim. Bu anlamda tabii ki faşizm karşısında zorda kalan bütün güçlere de bu umudu, bu müjdeyi vermek gerekiyor. 15 Ağustos ruhu her yönüyle her alanda en canlı şekliyle yaşıyor. Hapishane duvarlarını yıkacak olan da bu ruhtur. Bütün baskıyı ortadan kaldıracak olan bu ruhtur. Türkiye’de de Türkiye demokrasi güçlerinde de o potansiyel vardır, o potansiyeli canlandıracak olan da 15 Ağustos direniş ruhudur. Yeter ki o ruhtan anlayalım, bundan birazcık nasibini almış olan herkes sonuna kadar direnmeyi sağlayacaktır. Gözümüzde faşizmi çok fazla büyütmeyelim. Kara propagandaların etkisinde kalmayalım. Toplumun, halkın gücü çok daha fazladır ve bu güç karşısında durmaları mümkün değildir."