Gerillalar: 14 Temmuz'da dimdik durmayı miras bıraktılar

HPG gerillaları, 14 Temmuz Direnişi'nde kendilerine miras bırakılanın onur ve dimdik durmak olduğunu vurgulayarak, direnişin dirilişe dönüştüğünü belirtti. Gerillalar, bu mirasa sahip çıkarak mücadeleyi büyütecekleri mesajını verdi.

HPG gerillaları, yıl dönümü vesilesiyle 14 Temmuz Direnişi'ni ANF'ye değerlendirdi...

'ONURU VE DİMDİK DURMAYI MİRAS BIRAKTILAR'

Mücadelelerinin bu döneme aktarılan bir miras olduğunu ve bu mirasa sahip çıkacaklarını vurgulayan HPG Gerillası Reşit Rodi, şunları kaydetti:

"1982 yılında Amed zindanında başlatılan 14 Temmuz direnişinin yıl dönümüne giriyoruz. O dönemde, o dönemin öncesi ve sonrasında bu mücadeleyi ateşleyen ve gürleştiren, kahramanca direnen şehitlerimizi büyük bir minnet ve saygı ile anıyorum. O dönemde faşizme karşı, zulme ve baskıya karşı verilen mücadelenin, şu anda verilen mücadele ile önümüzü aydınlatan büyük bir ışık ve güç olacağının sözünü veriyoruz. Mücadelemizin güçlü bir şekilde o dönemin bu dönemlere aktarılan büyük bir miras olduğunu hiçbir zaman unutmuyoruz. Yani o dönemde verilen başta Amed zindanlarında yürütülen büyük direniş ülkenin birçok zindanlarında da yürütüldü. Faşizme karşı, başta Kürt inkârına karşı, insanlık onuruna karşı, insanlık iradesini kırmaya karşı yürütülen büyük bir mücadele vardı. Ve o mücadele başta devrimci Kürt halkı olmak üzere faşizme karşı direnen tüm devrimci hareketlere bir milat oldu. Yeni bir çağ yarattı. Direniş dirilişe dönüştü, ete kemiğe büründü. O dönem verilen mücadele şu an yapılan mücadelenin temel kaynağı haline gelmiştir. Şu an yaratılan birçok kazanım, verilen onurlu mücadele, o dönemde verilen mücadelenin seyrini değiştirdi. Düşmanı bile şoke eden o kadar insanlık dışı ve insan onurunu ve iradesini yerler altına almaya çalışan 12 Eylül dikta faşizminin karşısında dimdik duran bir mücadele haline geldi. Herkese bir umut ışığı oldu. O dönemde yaratılan direniş ruhu PKK tarihinde belli bir dönemi başlattı. PKK mücadelesinin nasıl devam etmesi gerektiğinin profilini çizdi, seyrini değiştirdi, tanımlamasını yaptı. Yani faşizme karşı artık silahlı bir direnişin, daha güçlü bir direnişin, daha büyük bir direnişin verilmesi gerektiğinin kararı alındı. Şu an verilen mücadelenin bir miladı olarak seyrini değiştiren ve daha güçlü olmasını gerekli kılan bir milat olarak belirlendi."

'PKK DİRENİŞ İLE BÜYÜDÜ'

PKK’nin her alanda direndiğini ve kendisini yenilediğini vurgulayan Rodi, şöyle devam etti:

"Temelini 12 Eylül faşizminden alan ve halen devam eden faşist düşünceler ve uygulamalar sürmektedir. Görülüyor ki kendisini ve konseptini daha da genişletmiş ve daha da büyütmüş, daha da kapsamlı hale getirmiş durumda. Yani 12 Eylül darbesi ile başlatılan ve zindanlarda devam eden baskı, zulüm ve yok etme düşüncesi üzerinden saldırılar, başta Kürt Özgürlük Hareketi'nin iradesini kırmak ve bu mücadeleyi yürüten öncü kadroları zindanlarda kırma, yok etme politikaları ile devam etti. O dönemde yürütülen politikaların izdüşümünü şu an günümüzde de görüyoruz. Erdoğan, AKP rejimi, o dönemlerin yapılan faşist uygulamalarını katbekat yürütüyor. Bunu toplumsal alanda, siyasi alanda, askeri, dış politikalarda yürütüyor; yani kendini daha da yenilemiş, daha da kapsamlaştırmış, çerçevesini genişletmiş ve büyütmüştür.

14 Temmuz 1982 Direnişi'nden aldığımız güçle kendini genişleten ve büyüten faşizme karşı biz de aynı şekilde daha büyük, daha güçlü ve daha derinlikli bir mücadele sürdürmekteyiz. Bununla beraber büyük kazanımlar elde edildi. O dönemde yaratılan mücadele ve direniş ruhu, aradan 35. yılını geride bıraktığı bu dönemlerde örgütü yenileyen, daha da güçlü kılan bir miras olarak kaldı. O dönemlerde yaratılan direniş ruhu ve yürütülen mücadele biz de bu dönemde bir gerçekliği yarattı, bir temel oluşturdu, bir miras bıraktı. O miras da o dönemde yürütülen mücadeleye sahip çıkmak ve o mücadeleyi katbekat her alanda yürütebilmek ve sahip çıkmaktır. Onun için PKK her zaman kendini yenileyen, vizyonunu ve çerçevesini genişleten bir hareket haline geldi. Sadece bir Kürt hareketiyken şu an hem Ortadoğu'da, hem de dünya halkları üzerinde büyük bir etki yaratmış durumda. Başta Önderliğimizin düşünceleri ve dünya demokrasisi üzerinde sunduğu perspektifleriyle şu an o dönem yaratılan mücadelenin izdüşümünü, daha da büyüyen bir mücadelenin gerçekliğini ortaya koyuyor.

Yapmamız gereken; 14 Temmuz direnişini iyi anlayıp, dönemin öncü kadrolarını, vermek istedikleri mesajları ve bu mesajları ne temelde yürütüp, büyütmek gerektiğini iyi anlamalı, mücadeleyi o şekilde sürdürmeliyiz."

'EYLEMLERİMİZ MUTLAK ZAFERE GÖTÜRECEK'

Özellikle son dönemlerde yürütülen mücadele ve kazanımların kaynağını 14 Temmuz Direnişi'nden aldığını dile getiren Rodi, şunları da ifade etti:

"Dört parça Kürdistan’da yürütülen mücadele, temelini 14 Temmuz ve bunun gibi parti tarihinde yer alan büyük direnişlerle sağlamış ve yürütmüş oldu. Son dönemlerde yaratılan Rojava Devrimi, Bakur'da yürütülen büyük mücadele artık halk tabanına kadar inmiş ve siyasal gerçekliğini kazanmış, Avrupa'da ve dünyada kendini kanıtlamış ve tanıtmış bir mücadele haline gelmiş durumda. Şengal'de yaratılan silahlı güçler, halk savunma birlikleri, Rojava’da artık Rojava sınırlarını aşıp faşist güçlere karşı yürütülen mücadele şu an devam etmektedir. Şimdi büyüyen ve kendini genişleten bir mücadelenin sonuçlarını yaşıyoruz. Bir Rojava gerçekliği var, bir Şengal gerçekliği var, orada yürütülen mücadele gerçekliği var ve yaratılan bir halk gerçekliği var. Halk savunma birlikleri var. Bunlar da tarihte yaratılan mücadele gerçekliği ile ortaya çıktı. Bunların en başında da Amed zindanlarında yaratılan faşizme karşı, dikta rejiminin karşısında duran ve onun mücadelesini veren, o ruhu yaratan mücadele gerçekliği yatıyor. O süreci ileriye nasıl taşımalı, sahiplenmeli ve büyütmeliyiz. Bizim şu an bu mücadeleyi yaratan militanlar olarak geçmişte yaşanan bu direnişe, bu mücadeleye, bu ruha sahip çıkıp daha da büyüterek, daha da güçlü hale getirerek dünya üzerindeki tüm halklara da faşist, dikta yönetimindeki o zulüm altında yatan tüm halklara da bir emsal taşımamız lazım. Süreci bu şekilde yorumlayıp mücadeleye bu şekilde katılmamız lazım. Şu an halen faşist eğilimler ve savaş devam ediyor. Günümüzde de bu tür faşist eğilimlerin daha da arttığı bir dönem yaşıyoruz. Çünkü düşman yok etme ve imha etme politikaları ile savaşını yürütüyor. Artık sadece direnen öncü kadrolar üzerinden değil, bu düşüncesini toplumun her alanında kendini hissettirmeye çalışıyor; baskısını bu şekilde kuruyor. Kendisini daha da yenilemiş ve konseptini genişletmiş durumda. Bir HPG militanı olarak, bir Kürt insanı olarak bizim bu tarz eğilimlere karşı, yok etme, imha etme, yok sayma politikalarına karşı güçlü bir şekilde mücadelemizi devam etmemiz gerekiyor. 2017 yılına girdiğimiz bu dönemde artık mücadele somut halini kazandı, artık devrim şekillendi, kendini bulduğu ve somut bir halin aldığı dönemi yaşıyoruz. Artık her şey çok net. Yapmak istediklerimiz, ulaşmak istediklerimiz, zafer gerçekliği önümüzde net bir şekilde duruyor.

Önderliğimiz üzerinde uygulanan tecrit ve baskı aslında tüm Kürt halkı üzerinde uygulanmak istenen baskıdır. Önderlik üzerinden bir halkı yok etme politikası, baskısı ve inkârıdır. Bunları iyi anlayıp süreci iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Düşmanı iyi tanımamız gerekiyor. Eskisi gibi hiçbir şeyin olmadığını bilmemiz gerekiyor. Yaptığımız her eylemin, her düşüncenin bizi mutlak zafere götüreceğinin inancını yaşıyoruz ve bu inancı asla kaybetmeyeceğiz.

'ASLA UNUTMAYACAĞIZ!'

‘Bizler 14 Temmuz direnişinin ardıllarıyız’

O dönemler arkadaşlarımızın o kadar yaşanan işkencelere karşı zaferi görme inançları vardı. O kadar zulüm ve o kadar işkence, baskı altında bu inancı yaşıyorlarsa, bizim bu inancı kesinlikle geleceğe güçlü bir şekilde aktarmamız gerekiyor. Onların mesajları ve onların verdiği mücadele ile savaşımızı ve mücadelemizi devam etmemiz gerekiyor. Bu mücadeleye böyle sahip çıkılır, böyle anlam kazanılır. O dönemde yürütülen mücadele ve düşmana vurulan ölümcül darbe şu an çok iyi görülüyor. O dönemlerde insan onurunu yerler altına alan uygulamaları asla unutmayacağız. O dönemde arkadaşlarımızın yaşadığı o uygulamalar ve o uygulamalara karşı dimdik, kararlı bir şekilde mücadelelerini sürdürmeleri bizim şu an varlık sebeplerimizdir. Bu mücadelenin büyüme sebepleridir. Burada mücadele yürüten öncü yoldaşlarımız Türktüler, Karadeniz halkıydı. Sadece Kürt halklarından oluşan bir mücadele gerçekliği değildi. Şu an Arapları, Süryani halklarını, Asuri halklarını da, Türk halkını da, hatta yabancı halkları da içine alan büyük bir mücadele gücü olarak ortaya çıktı. Bunu Rojava da, Şengal'de ve Kürdistan dağlarında görebiliyoruz. Şehit Nalin Muş ve Şehit Bedran Cudi adı ile başlatılan hamleler de temelini oradan alıyor. Faşizme karşı mücadele etmenin ardıllarıyız. Kesinlikle önümüzde güçlü bir şekilde bu mücadeleyi sahipleneceğiz ve önümüzü aydınlatan büyük bir ışık olduğunu, büyük bir umut kaynağı olduğunu ve o mücadelenin ardılları olduğumuzu asla unutmayacağız ve bu mücadeleyi güçlü bir şekilde yürüteceğimizin de sözünü veriyoruz.”

'FAŞİZMİ DURDURMA DİRENİŞİDİR'

HPG Gerillası Ayhan Tatvan da, şu değerlendirmeleri yaptı:

"14 Temmuz Direnişi; insanlığın yeniden doğuşu, dirilişi ve Önderliğin deyimiyle, Kürt halkının mezardan çıkarılışıdır. Kemal Pir, Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz, Ali Çiçek yoldaşlarımızın büyük direnişi ile birlikte bu mücadele gerçekleşti. Bundan önce de 17 Mayıs Direnişi var. Mahmut Zengin, Eşref Anyık, Necmi Öner ve Ferhat Kurtay arkadaşların büyük direnişi vardı. Aslında zincirleme olarak bu direnişler birbirini takip etti. Faşist Türk sömürgeciliğine karşı büyük önderlerimizin yarattığı büyük direniş ve en son ölüm orucuyla birlikte yaşanan bu direniş ile Kürt halkını mezardan çıkartma mücadelesiydi, büyük bir diriliş savaşıydı! O süreci anlatırsak, direnişin nasıl şekillendiğini, nasıl büyüdüğünü, nasıl bu safhaya geldiğini ve kitleselleştiğini, zindanlardan şehirlere, şehirlerden dağlara, dağlardan metropollere ve her yere nasıl aktığını görüyoruz. Kürdistan’ın dört parçasından tutalım Avrupa’dan birçok yere kadar bu direniş dalga dalga büyüdü. Sömürgeci Türk devletinin sürekli Kürt halkına karşı uyguladığı baskı, sömürü, katliam politikalarına, özellikle kültürel soykırımından tutalım asimilasyona kadar, bu direniş ile birlikte son buldu. Tabii bu direnişin bizim açımızdan, Kürt halkı açısından, devrimci yoldaşlar açısından önemi çok büyüktür. Bizim temel hedefimiz; yaşanan bu direnişi sahiplenme, yaratılan bu mirasları ve taşımış oldukları bayrağı daha da ileri götürme ve ileri boyuta taşırıp devrimle taçlandırmaktır.”

Tatvan son olarak şunları belirtti:

"12 Eylül sürecinde kırılmış bir Kürt halkı var, hiçe sayılmış bir Kürt halkı var ve her başkaldırıları bastırılmış, katliamlara uğratılmış, sürgüne yollanmış bir Kürt halkı var. Yani Şark Islahat Fermanı'nda da bu açıkça ortaya konulmaktadır. Kürtlerin zorunlu iskanları, yerlerinden göçertilmesi, istedikleri yerlere yerleştirilmesi, asimilasyona tabi tutulması... Bunların hepsi Kürt halkı üzerine uygulanan politikalardır. 14 Temmuz Direnişi aslında tüm ezilen, işçi, emekçi, köylü bütün ezilen halklar için, kadınından gencine, yaşlısına ve her kesimden, her yaştan insan için aslında sömürgeci faşizme karşı bir dur deme hareketidir. Mazlum Doğan ve Hayri Durmuş yoldaşların mahkemede her türlü işkence ve zulme karşı yaptıkları savunmalar ile 14 Temmuz Direnişi gerçekleşti. 14 Temmuz Direnişi zulme, köleliğe, baskılara ve emperyalizme dur deme mücadelesidir. Bir mücadelenin ve bir direnişin başlangıcıdır. Bunun ilk ateşini Haki Karer arkadaş Antep’te yaptı. Şehadetiyle beraber partileşme hareketi başladı. Mazlum Doğan yoldaşın gerçekleştirdiği direniş eylemi, yaşanan tasfiyeciliğe karşı, iç sorunlara karşı, teslimiyete karşı bir dur deme direnişiydi. Ferhat Kurtay arkadaş da Mazlum arkadaşı tamamlar nitelikteydi."