GÖRÜNTÜLÜ

Güney krizi aşmazsa tüm kazanımları kaybeder

Güney Kürdistanlı siyasi gözlemci Fahrettin Mihemed, “Güney Kürdistan yaşadığı iç krizi aşmazsa DAİŞ sonrası elindeki 5 vilayeti de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalır” diye konuştu.

Güney Kürdistan’da siyasi birliğin ve Kürdistan’da ulusal birliğin artık bir zorunluluk olduğunu belirten Mihemed, Türk devletinin bunu engellemek için Güney Kürdistan’ı işgal ettiğine, dikkat çekti.

Mıhemed, Güney Kürdistan krizi ve DAİŞ sonrası olası gelişmelere ilişkin ANF’ye konuştu.

KAZANIMLARIN HEPSİ TEHLİKEDEDİR

Siyasi krizin aşılması için siyasi partiler arası görüşmeler yeniden başladı. Sizce bu görüşmelerden bir sonuç almak mümkün olur mu?

Bu krizlerin başladığı süreç ile şimdi yaşadığımız süreç farklı bir evrelerde. Güney Kürdistan; DAİŞ tasfiyesi, ABD başkanını göreve başlaması, Türk devletinin AB, Rusya ile sorunlarını çözmesi sonrasına kadar mevcut iç krizi aşıp birliğini sağlamaz ise elindeki 5 vilayeti ve kazanımları da tehlikeye atmış olur.

Eğer bu kazanımlar elden giderse, bugün koltuklarında oturan ve petrol gelirlerini yiyenler o zaman koltuklarını da petrol şirketlerini de kaybederler. Bölge olarak bizim böyle bir kaybedişle yüz yüze kalmamamız için umarım siyasi ve ekonomik kriz bu görüşmelerle çözüme kavuşur. Ama açıkçası ben çok umutlu değilim.

KDP’den ismini vermek istemeyen biri “Dış güçlerin dayatmasıyla siyasi partiler arasında çözüm görüşmeleri başlattık” diyor. Neden bu baskılara ihtiyaç duyuluyor. Bir de bölge partilerinin gerekliliğine ikna olmadan içine girecekleri bir çözümün gelişmesi mümkün olur mu?

Kürdistan bölgesinden çıkarları olanlar, dostu olanlar, ki dostluklar da çıkar eksenlidir, böyle bir dayatmada bulunmuş olabilirler. Ortadoğu’nun bugün içinde bulunduğu durum böyle bir dayatmayı zorunlu da kılıyor.

İkincisi bugün dünyada egemen olan liberal demokrasinin de kullanım tarihi geçmiştir. Toplumların sorunlarına çözüm gücü olamıyor. Aksine sorunları büyütüyor. Dolayısıyla bu kendi çıkarları gereği Güney Kürdistan üzerinde baskı oluşturuyorlar. Yine Güney Kürdistan sadece dıştan değil, mevcut krizli haliyle içten gelen baskıyı da kaldıramaz.

Bir diğer husus ise Irak hükümetinin DAİŞ sonrası Güney Kürdistan hükümetine uygulayacağı baskıdır. Mevcut durumda Irak merkezi hükümeti Güney Kürdistan hükümetini bu şekilde idare ediyor. Ancak DAİŞ sonrası bunu böyle kabul etmeyecektir.

DAİŞ’İN ARKASINDA BİR BLOK VAR

Neden? Biraz açar mısınız?

Çünkü DAİŞ işgaliyle Irak hükümeti ciddi sarsılma yaşadı. Bugün her ne kadar Sünni ve Şiiler iki farklı blok halinde olsalar da Irak hükümeti kendi içinde daha bütünlüklüdür. Her ne kadar Irak hükümetine karşı şikayetler olsa da mevcut durumda kendisini koruyabildi. Irak ordusu DAİŞ’e karşı önemli başarılar elde etti.

Unutmayalım, DAİŞ öyle kendi başına bir örgüt değildir. Arkasında birtakım ülkeler var. Yardım ediyorlar. Bir blokun temsilidir. Dolayısıyla Irak’ın DAİŞ’e karşı zaferi de bir blokun başka bloka karşı zaferidir. Dolayısıyla DAİŞ sonrasında Güney Kürdistan’ın bazı bölge devletlerinin tarafında yer almasını kabullenmeyecektir.

Biz hep Irak’ın Kürtlerin bağımsızlığına izin vermeyeceğini, dillendiriyoruz, bu doğru. Ama mevcut durumda iki taraf ilişkilerini düzenleyen bir anayasa var ve Kürtler de buna onay vermiş.

Türk dış işleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Ruhani’nin 28 Kasım görüşmesinde Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü özellikle vurgulandı. ABD sürekli aynı şeyi dillendiriyor. O açıdan Güney Kürdistan’ın Irak’tan ayrılması oldukça zor bir durumdur. Biz bunu isteyebiliriz. Ama biz istedik diye olacak bir şey değildir. İşte bunun için ben DAİŞ sonrasında Irak devletinin Güney Kürdistan’daki bazı şeyleri kabul etmeyeceğini söylüyorum.

ABD de kendi çıkarları gereği bazı şeylere çok fazla ses çıkarmayıp sonraya bırakıyor. Dolayısıyla eğer Güney Kürdistan siyasi güçleri bir çözüm üretmezlerse o zaman bizi büyük tehlikeler bekliyor demektir.

Sizin sözünü ettiğiniz tehlike nedir, nasıl bir durumla karşı karşıya kalır Kürtler?

Kürtler bölgenin en büyük uluslarından biri olmasına rağmen kendi içinde birliğe, üst muhataplığa ulaşamadığı için istediği yere varamıyor. O açıdan Kürtlerin kendi aralarında ulusal bir birliği sağlaması gerekiyor. Önceki süreçlerde ulusal kongre girişimleri vardı. Bugün gibi bir çatı yapılanması olabilir. Mevcut Ortadoğu koşulları buna el veriyor. Yine Türk devleti kendi içinde ciddi sorunlar yaşıyor. Demokratlarla, özgürlükçülerle, akademisyenlerle, Kürtlerle ciddi sorunlar yaşıyor. AB’nin Türkiye’deki mevcut durumdan önemli kaygıları var. Bunlar Kürtlere birlik anlamında önemli fırsatlar sunuyor. Eğer Kürtler bunu değerlendirip kendi aralarında birlik oluşturabilirlerse Ortadoğu’nun geleceği ve siyasi haritasında ciddi bir etkiye sahip olurlar.

Siz bir siyasi gözlemci olarak böyle bir birliğin gelişme imkanını görüyor musunuz?

Maalesef ben Kürtlerin ortak bir iradeyle kendilerini muhatap durumuna getirecekleri konusunda mevcut tabloya bakarak çok umutlu olamıyorum.

Kürtler neden böyle bir şeyi yapmasının önündeki engel nedir?

Ulusal kongre çalışmaları döneminde bölge devletlerinin etkisinden ve engellemelerinden dolayı siyasi tarafların ortak bir program etrafında bir araya gelip iş yapamama durumlarına şahitlik ettik.

Kürt hareketleri maalesef ulusal olacaklarına dar bölgesel kalıyorlar. Bu tarihten beri böyle olmuştur. Bu da sözünü ettiğim devletlere Kürtlerini istedikleri tarafa çekme fırsatı sunuyor. Bugün de maalesef Kürtler halen bu dar bölgeciliği aşarak ulusal birlik etrafında ortak bir gelecek için bir araya gelemiyorlar.

Bir daha Güney Kürdistan’a dönecek olursak. Bugün yaşanan sorunlar da aslında sizin çizdiğiniz bu tablonun bir sonucu olarak yaşanmıyor mu?

Maalesef bu Güney Kürdistan’da çok daha katıdır. 1991’e kadar düşmanlar Güney Kürdistan şehirleri arasında birçok defa çelişki ve çatışmaya neden oldular. 1991’den sonra siyasi partilerimiz aşiretçilik, particilik, bölgecilik yaptılar. Uluslaşma süreçlerinde birçok devlet benzer durumları yaşamışlar. Almanya, Fransa örneğin aynı durumu yaşayarak uluslaşma süreçlerini tamamlamışlar. Ama maalesef Kürdistan’da böyle bir ulusal birlik projesi gelişmiyor, Güney Kürdistan ise bunun en katı yaşandığı yerdir.

‘KÜRTLERİN BİRLİĞİNİ ENGELLEMEK İÇİN GÜNEY KÜRDİSTAN’I İŞGAL EDİYORLAR’

Güney Kürdistan’daki bu parçalılığı düşündüğümüzde Türk devletinin Güney Kürdistan işgalini nasıl ele alabiliriz?

Türk devletinin Güney Kürdistan işgali de bu iç çelişkilerin sunduğu zemin üzerinden gelişiyor. DAİŞ gelip Hewler’e saldırıya geçtiğinde Erdoğan Güney Kürdistan yöneticilerinin çağrısına cevap bile vermedi.

Türk devletinin Güney Kürdistan’daki varlık gerekçesi Kürtler arası parçalılık yaratmak, birliği engellemektir. Erdoğan son dönemlerde ‘Kerkük ve Musul da bizimdir’ diyor. Tapulu malı olarak değerlendiriyor. Herkesi kendisine köle yapmaya çalışıyor. Bu akılla buraya geliyor. Bir gün Güney Kürdistan’da ulusal birliğin oluşarak diğer parçaları ve özellikle de Kuzey Kürdistanı etkilemesinden korkuyor. Giderek Kuzey, Rojava ile birleşmesinden çekiniyor. Onun için kendisince tedbir alıyor. Onun için Rojava’yı da işgal ediyor. Mınbic’e, Bab’a girmeye çalışıyor.