Kışın ilk yağmuru ve gerillalar

Öyle ki, bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor. "Ere valla, çok yağıyor ya" diyor, Gerilla Militan. Güney Kürdistan parçasında doğup büyüyen Militan, yuvarlık yüz hatları olan, az konuşan biri. Yaşamı gözlemleyerek anlamaya çalışanlardan...

Kaldığımız yerin kapısının önündeki üç metrelik çardakta durup yağmura bakıyoruz. Çardak dediğime bakmayın, derme çatma bir yer.

Hiç kimseden ses çıkmıyor.

Yağmur damlalarının hiç birbirine değmeden yere düşüşlerinin tanığı oluyoruz.

Her şey güzel gidiyordu. Biz ve yağmur...

İşin romantizmindeydik. Bir saat sonra başımıza nelerin geleceğinden habersizdik. Çünkü daha önceden bugüne hazırlanmıştık. En azından biz öyle düşünüyorduk.

“Manga damlıyor” sözlerini kimin söylediğini anlamadan herkes kendiliğinden içeriye girmişti bile. Evet, maalesef mangamız damlıyordu. Hem de ilk yağmurda böyle damlaması üzücüydü. Hele böyle bir andan sonra.

“Ya yoldaş, bir şeyler getirin de yerler ıslanmasın” diyen Roni’nin sözleriyle Militan hemen üç küçük kova getirdi. Getirmesine getirdi de yağmur şiddetlendikçe mangamıza sızan su da çoğalıyordu. Kovalar geçiciydi. Bunu hepimiz de biliyorduk. Ve ne yapılması gerektiğini de.

Yağmurun artmasına aldırış etmeden gerillaların kendilerini dışarıya atmaları saniyeler içinde oldu. Zagros, Seyit, Militan ve Roni arkadaşlar, yarım kalmış işi tamamlamak için çabalıyorlar şimdi.

“Heval, kesin hasta olacaksınız” diyenlere de aldırış edilmiyor.

“Bu havada manganın üzeri kapanmaz, gelin sonra yaparız” sözleri yine ortada kaldı.

Gençlerin birbirine takılmalarına bakılırsa bu işten keyif aldıkları kesin. Hani işin özünü bilmesek, yağmurda ıslanmak için bu grubun bir oyun yaptıklarını düşünürdük. Analarımız bizi bu halde görse "Siz delisiniz” derlerdi. Sıcak ve kuru bir yerde yatmak için biraz ıslanacağız sadece.   

Allah'tan yağmur biraz yavaşladı.

26 yaşındaki Seyit, yağmurun yavaşlamasından faydalanarak, naylonun uzunluğunu ayarlıyor. Naylonun kesimini ayarlarken anlamadığım bir sebepten gülüyor. Belki de naylonu yanlış bir yerden kestiği için. Ama yine de Seyit çok güzel gülüyor. Her güldüğünde küçük olan gözleri daha da küçülüyor. Seyit’in gülüşleri rüzgarı getiriyor. Öyle içten ve güzel gülüyor ki, adeta renk veriyor.

Yağmur tekrardan ve aniden hızlandı. Herkes naylonun altına girdi. Sozda ise yağmurun şiddetlenmesine şaşırmış, belli. Seyit’in bir iki kere seslenmesine rağmen Sozda hareketsiz. "Yoldaş naylonun altına gir” bağırmalarıyla kendine gelen Sozda, naylonun altına girdi. Sozda, kocaman gözlerini açarak konuşanlardan. Her cümleyi de vurgulayarak iz bırakanlardan. Gençliğini en güzel haliyle yaşayanlardan.

Yağmurun durmasıyla naylonu düzeltmeye başladık. Fakat rüzgar naylonu düzeltmemize izin vermiyor, yorucu bir mücadeleden sonra naylonu sermenin mutluluğuyla bir daha uçmasın diye herkes bir yandan taş koyuyor üzerine.  

Rüzgarın esip geçmesiyle yağmur tekrardan başladı. Şimdi hiç kimse yağmurun düşüşüne bakmıyor. Tam tersine herkes elindeki işle uğraşıyor.  

Militan ve Roni ise çok anlamadığım bir işle meşguller.

19 yaşında olan Roni’nin saçlarından dökülen yağmur damlaları, yüzünde sanki deniz yaratmış. Kömür gibi kara gözleri bir çift gemi gibi. Bir yağmur bu kadar mı yakışır bir yüze... Hiçbir deniz bu kadar masum olamazdı. Deniz gülüyordu adeta.

Özene bezene hazırlanmış bir film sahnesinin başrolünü kapmış bir aktör gibi duruyor karşımda, Roni. Ama oyuncu çok usta. Karakterine göre bir deniz olmuş! Roni, genç olmasına rağmen çok şey sığdırmıştı ömrüne. Cizre'de öz yönetim direnişinde ablası ve erkek kardeşi direnerek şehitler kervanına katılmışlardı. 

Roni, Militan, Seyit ve diğer yoldaşlar büyük bir emekle yaptıkları işi sonlandırıp geldiklerinde yağmur sürüyordu. Belli, birkaç gün daha da yağacak. Bırakalım yağsın, yaşanmışlıkların üzerine... Militan, Seyit ve Roni her yağmurda misafiriniz olacak...