Sönmez: Örgütlü halk kitleleri en ateşli silahtan daha güçlüdür

Yazar Mustafa Sönmez, karşımızda oportünist, makyavelist, kendine yontan ve paçayı kurtarma derdinde bir rejim var olduğuna dikkat çekerek, kullanılan savaş dilinin bir yandan MHP oylarını bir yandan da Türk ordusunun ittifakını getirdiğini belirtti.

İzlenen çürük dış politika, içerideki diktatörlük hedefi için yüksek gerilimli iç siyaset, zaten pekiyi olmayan ekonomik göstergeler ile birleşince Türkiye’nin ülke riskinin fırladığına dikkat çeken Sönmez, “Sonuçta dolar bununla fırlamaya başladı ve artan risklerle birlikte her gün birkaç basamak çıkıyor. Bunlarla baş etmek zorlaşabilir” dedi.

Sönmez, “Açık bir şey var, CHP ve sol/sosyalist siyasetin yol arkadaşlığı olmadan Kürt siyaseti, Kürt siyaseti de olmadan diğerleri bu rejime direnemez. Bu yol arkadaşlığının tesisi gerekir. Bunun da demokratik, meşru zeminde, halkın en geniş katılımı ile yapılması gerekir. Bunun için şiddet gerekli değildir. Örgütlü halk kitleleri en ateşli silahtan daha güçlüdür, bu unutulmamalı” diye konuştu.

İktisatçı – yazar Mustafa Sönmez, HDP Eş Başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasını, Cumhuriyet Gazetesine yapılan operasyonu, AKP’nin dış politikasını ve bütün bu gelişmelerin ekonomiye olan yansımalarını ANF’ye değerlendirdi.

‘DARBE GİRİŞİMİNİ BİR LÜTUF OLARAK KULLANDILAR’

HDP’li vekillerin ve Cumhuriyet Gazetesi 9 yazarın tutuklanmasını nasıl okuyorsunuz? Neler oluyor?

Bunlar, çok önceden planlanmış adımlar. Anlık değil. Denebilir ki 1 Kasım’da ne hedeflenip elde edildiyse, onun devamı. 7 Haziran’da kaybettiği tek başına iktidarı 1 Kasım 2015’te yeniden elde etmeyi hedefleyenler, ülkeyi savaş iklimine sürükleyip milliyetçi MHP oylarına oynadılar ve şiddetten murat, özellikle Kürt siyaseti tarafından doğru okunamadı, sonuçta istediklerini elde edip tek başına iktidarın imkanını buldular.

Bu şiddet oyunu planının işe yaradığını görünce bu kez onları rahatlatacak, olası bir Yüce Divan’dan kurtaracak Başkanlık hedefine yöneldiler. Bunun için de engel olarak gördükleri, iki düşmanı FETÖ ile Kürt siyaseti olarak hedefe koydular. Meclis’teki HDP’ye terörist muamelesi çekip CHP’yi de, yaklaşırsanız onlardansınız, tehdidi altına aldılar.

FETÖ’den darbe girişimini aslında bekliyorlardı. Bunu bir lütuf olarak kullandılar. Hem nalına hem mıhına misali tüm muhalefeti de cendereye aldılar. 15 Temmuz sarsıntısı biraz yatışınca beklendiği gibi yoğunlukla Kürt siyasetini hedef aldılar. Önce muhalif medyayı susturdular. Bunlar arasında eksik kalan Cumhuriyet’ti. Ona da bahane yaratıp yüklendiler. Belediyelere yönelip kayyumlarla operasyon yaptılar. Sıra milletvekillerine gelmişti. Dokunulmazlıklar CHP üst kadrosunun marifetiyle kaldırılmıştı zaten, özellikle HDP üst kadrodan kafa koparmayı, diğerlerini sindirmeyi hedeflediler. Bütün bunlar, akılları sıra onları geleneksel AKP seçmenine MHP oylarını ekleyerek Başkanlık hedefine taşıyor. O yolda devam ettikleri söylenebilir.

‘AKP TOPLUMSAL MALİYETİ DÜŞÜNMÜYOR’

İktidar ne yaptığını biliyor mu? Kürt sorununda daha önce denenmiş yöntemleri uygulamadaki ısrarın sebebi nedir?

Rejim, yıllarca oyalama amaçlı sürdürdüğü, Kürtlerle müzakere, barış dilinin getirdiği oyların, savaşçı dilin getirdiğinden düşük olduğunu fark ettiği anda, rota değiştirdi. Savaş dili bir yandan MHP oylarını bir yandan da Türk ordusu ittifakını getirdi ve haliyle savaşçı yöne döndü ve bunda ısrarlı. Karşımızda oportünist, makyavelist, kendine yontan ve paçayı kurtarma derdinde bir rejim var. Bedelleri, toplumsal maliyetleri düşünmüyor. Adeta ters yola girmiş bir sürücü. Çarpa çarpa, kıra döke yol alma derdinde. Irak ve Suriye’deki Kürt kimliklerini de tehdit görüyor, oralara da hamle yapmaya çabalıyor. Ama oradaki dengeler, çok lehine değil. Ne Musul’a, ne Rakka’ya girebildi. PYD’yi bir türlü terörist ilan ettiremedi. Nasıl etsinler? PYD, ABD’nin en güvendiği müttefiki, Rusya için ise Suriye bütünün bir bileşeni. Kimse, sınırımızdaki tehdit paranoyasını ciddiye almıyor. Dışarıda Kürt hamlesi iç tribünleri, seçmeni hedefliyor. Ama oradan bir şey gelmeyince içerideki hamlelerle iç puan derdine düştüler.

‘TÜRKİYE DIŞARIDA ELİ BOŞ DÖNECEK’

Musul ve Rakka operasyonlarına dahil edilmeyen Türkiye’nin dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hem ABD, Rusya gibi global güçler, hem de İran, İsrail gibi bölgesel aktörler, birçok Ortadoğu ülkesi artık Türkiye’ye güvenmiyorlar. Mezhepçi tutumunun bölgeyi iyice kaosa sürüklediğini görüyorlar. Global güçler, başarabilirlerse Irak ve Suriye için toprak bütünlüğü, kimliklerin temsili esası üstünde anlaşacaklar. Bu ise iki ülkenin de parçalanmasının ve Kürtlerin tepelenmesinin derdinde olan Türkiye’nin politik çizgisiyle uyuşmuyor. Bu nedenle Türkiye dışarıda tutuldu ve oralardan hep eli boş dönecek.

‘GEÇİM DERDİ ÖNE ÇIKIYOR’

Dolar’ın her hafta artışta rekor kırması neye işaret? Savaşın yoğunlaşması ekonomiye nasıl bir etki yapıyor? Hükümeti ekonomik yönden sıkıştırmak mümkün mü?

İzlenen çürük dış politika, içerideki diktatörlük hedefi için yüksek gerilimli iç siyaset, zaten pekiyi olmayan ekonomik göstergeler ile birleşince Türkiye’nin ülke riski fırladı. Türkiye şu an Brezilya’nın ardından en riskli ülke. Bu da, muhtaç olduğu dış yatırımcı açısından itici bir şey ve kredi derecelendirme kuruluşlarının bu riskleri görerek not indirmeleri ile yabancılar uzaklaşmaya başladılar. Sonuçta dolar bununla fırlamaya başladı ve artan risklerle birlikte her gün birkaç basamak çıkıyor. Bunlarla baş etmek zorlaşabilir. Bu fiyattaki dolar hem üretimi ve talebi daraltır hem mevcut dış borcun maliyetini katlar ve yıkıcı etkiler yaratır. Bunun düzelmesi için Türkiye’nin algısının iyileşmesi gerek. Ama süreç tersine işliyor. Etkili bir şey yapamasalar bile, içerideki faşist icraat AB ve ABD’den kabul görmüyor. Dış medya Türkiye aleyhine yayın yapmayı hızlandırıyor. Bunlar, sonuçta tamamen dış para girişine bağımlı ekonomiyi sarsar. Rejim, bunun için iç dengeler, iç kaynaklarla süreci yönetmeye çalışıyor. Daha çok özelleştirme, kamu varlıklarının dibini kazıma, yeni vergi ve zamlarla bunu sürdürmek isteyecek. Ama ekonomide uzun sürecek bir güze girdi Türkiye. Bu da ağır ağır sızlanmaları artırır. İşsizlik tırmanıyor, enflasyon hızlı, geçim derdi öne çıkar.

‘PİŞMANLAR AMA İŞ İŞTEN GEÇTİ’

Ülkede yaşananlarda Yenikapı ruhunun birliği nerede duruyor? Oraya katılan partilerin sorumluluğunu nasıl okumak gerekiyor? 

O mizansen, FETÖ operasyonunu hızlandırma ve olası yeni saldırıları bertaraf etme amaçlı düzenlendi. Ne yazık ki, CHP başkanı hem Saraya giderek hem sahne alarak bu oyuna geldi. AKP’nin akıllandığını ve denge arayışında olduğunu sandı. Daha doğrusu kulağını teslim ettiği TSK’dan bu yönde telkinler gelince, inandı safça. Şimdi pişmanlar, ama iş işten geçtikten sonra.

‘ÖRGÜTLÜ HALK KİTLELERİ EN ATEŞLİ SİLAHTAN GÜÇLÜDÜR’

Son süreçte bazı CHP’li vekillerden yaşananlar için tepki gelse de, nasıl değerlendiriyorsunuz partinin genel durumunu?

CHP, bütünlüklü bir yapı değil. Sağ kanadı ve sol kanadı var. Sağ kanadı, daha çok Türk ordusu duruşuna çekiyor ve bunun esasını Kürt karşıtlığı oluşturuyor. Bu durumda, rejimin seçimine paralel bir duruş seçiyorlar. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında da bu yan ağır bastı. Buna karşılık CHP içinde sola meyilli önemli bir kesim de var. Bunların temel hak ve özgürlükler için mücadelede HDP ile ittifak yapmaları mümkün ve partiyi bu tercih yönünde etkilemeleri mümkün.

HDP’nin bugün yaptığından daha fazla, bir Türkiye partisi olduğunun altını çizmesi, Türkiye bütünlüğü içinde demokratikleşmeye omuz verdiğini, Kürtlerin özgürlük taleplerine çözümün de bir arada yaşama ekseninde talep edildiğini daha ikna edici biçimde seslendirmesi yerinde olur. Açık bir şey var, CHP ve sol/sosyalist siyasetin yol arkadaşlığı olmadan Kürt siyaseti, Kürt siyaseti de olmadan diğerleri bu rejime direnemez. Bu yol arkadaşlığının tesisi gerekir. Bunun da demokratik, meşru zeminde, halkın en geniş katılımı ile yapılması gerekir. Bunun için şiddet gerekli değildir. Örgütlü halk kitleleri en ateşli silahtan daha güçlüdür, bu unutulmamalı.