Valiye gizli ibareli ‘Ceylanpınar dosyasını kapat’ talimatı!

Ceylanpınar’da 2 polisin şüpheli ölümü ile Kürt sorununun çözümü için başlatılan sürecin bitirilmesine gerekçe gösterilen olaya ilişkin Urfa Valiliği’ne gizli ibareli bir yazıyla “Ceylanpınar dosyasını kapat” talimatının verildiği ortaya çıktı.

Urfa’nın Suruç ilçesinde 33 sosyalist ve devrimci gencin katledilmesinin hemen ardından Ceylanpınar’da 2 polisin evinde şüpheli bir şekilde öldürülmesi sonucu AKP/Saray rejimi tarafından savaş konseptinin devreye koyarak ülkede Kürt sorununun çözümü adına başlatılan “süreci” bitirmeye gerekçe gösterdiği olaya dair her geçen gün yeni bir ayrıntı ortaya çıkıyor. Skandallarla dolu olan ve 7’si tutuklu olmak üzere 9 kişinin yargılandığı dava dosyası kapsamında 7 Kasım günü davanın 3’üncü duruşması Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davaya ilişkin yeni bir gelişme yaşandı. Elde edinilen bilgilere göre; Urfa Valiliği’ne üstten gelen ve “gizli” ibareli olduğu belirtilen bir yazıyla “Ceylanpınar dosyasını kapat” talimatının verildiği öğrenildi. Ceylanpınar olayına ilişkin Urfa Valiliğine gelen ve valilikte çalışan bir personel tarafından dışarı sızdırılan son bilgiyle, Ceylanpınar üzerinden nasıl derin ve kirli bir oyunun oynandığını ortaya koyuyor. Valiliğe gelen yazının ardından Urfa Valiliğince de dosyanın kapatılmasına dönük bir çaba içerisinde olunduğu belirtildi.

MENDERES ATİLLA’NIN OLAYA YAKINLIĞI ŞAŞIRTMIYOR

Öte yandan çelişkiler ile dolu olan dava dosyasında bugüne kadar tutuklu yargılanan sanık avukatları tarafından olayın aydınlatılması için yapılan hiçbir başvurunun mahkemece kabul edilmemesi de dikkat çekiyor. Ayrıca öldürülen 2 polisin gayri resmi bir şekilde adı sık sık derin devlet ile anılan ve kirli işlerinde yer alan AKP’li Ceylapınar Belediye Başkanı Menderes Atilla’nın korumaları olduklarının ortaya çıkması oynanan kirli oyunun bir diğer boyutunu ortaya koyuyor. Ceylanpınar’da halka dönük adeta terör estirdiği kamuoyunda yer yer işlenen Menderes Atilla’nın korumalığını yapan polislerden birinin de El Nusra çeteleri ile direkt bağlantılı olduğunun ortaya çıkması da bir diğer skandal. 

PKK’nin üzerine yıkılmaya çalışılan ve sürecin bitirilmesine gerekçe gösterilen Ceylanpınar olayı için HDP ve CHP tarafından verilen Araştırma Önergesi’nin Meclis Genel Kurulu’nda AKP ve MHP’nin oylarıyla ret edilerek kabul edilmemişti.

Devam eden dava dosyasının avukatlarından Mehmet Çelikay davanın içeriği ve sürecine ilişkin ANF’ye konuştu.

Davaya ilişkin yaşanan çelişkilere dikkat çeken Çelikay, dava dosyası kapsamında kabul edilen iddianamenin bir bölümünde savcılık makamı tarafından polislerin Suriye’den gelen 6 kişilik bir grup tarafından öldürüldüğünü fakat delillendirmede yapılan, asli fail kişilerin dosyada bulunan tutuklu sanıklar olmasına işaret etti. Çelikay, tutuklu yargılananların sanıkların hiçbirinin Suriye’den gelmediğini belirterek, bunun dosyadaki belli başlı çelişkilerden bir tanesi olduğunu dile getirdi.

DOSYA ÇELİŞKİLER İLE DOLU

Çelikay, dosyadaki çelişkilere ilişkin şu detayları paylaştı: “Ülkede Kürt sorununun çözümü için başlatılan süreci bitirmeye gerekçe yapılan bu denli önemli bir olayın dava dosyasında öldürülen 2 polisin iş yerinden (emniyet) çıktıkları andan itibaren eve geçmelerine kadar geçen süre zarfında ilçedeki herhangi bir mobese ve iş yeri kamerasında görüntüleri yok. Yine 2 polisin telefonda yaptıkları görüşme kayıtlarının dosyaya koyulmaması olayın ne denli büyük ve kirli bir komplo olduğunu gösteriyor. Nitekim Urfa Valisinin olayın hemen akabinde ‘2 polisin yanında 3’üncü bir kişinin olduğu şüphesi üzerinde durulmaktadır’ şeklindeki açıklaması polislerin yalnız olmadıklarını gösteriyor. Ayrıca yapılan araştırmalara göre öldürülen polislerin cinayet öncesi gittiği marketin sahibi, ölen polislerin yanında 2 polis daha olduğunu söylemişti. Ancak dosyada bu 3 ve 4’üncü kişiler üzerinde hiçbir şekilde durulmaması ve yer verilmemesi dikkat çeken bir diğer ayrıntı.” 

‘DOSYANIN AYDINLATILMASINA ENGEL OLUNUYOR’

“Dosya kapsamında savcılık makamınca sadece sanıklar lehine olan sözde ‘delillere’ yer verilmektedir” diyen Avukat Çelikay, “Oysa ki, savcılık makamınca bir olayda aleyhe ve lehe olan tüm delillerin birlikte toplanması ve dosya iddianamesine konulması gerekmektedir. Dava dosyası tamamen uyduruk bir hikaye üzerinden iddianameleştirilmiş olup, savcılık makamının da dosya kapsamında olayın faillerinin kim olduğuna dönük tespitte çelişkili ifadelere yer vermesi iddianamenin bir senaryodan ibaret olduğunu ortaya koyuyor. Yine aynı zamanda dava dosyasının başından itibaren görevli olan Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkanının Gülen Cemaati üyesi olarak tutuklanması ve dosya avukatlarının olayın açığa kavuşturulması adına gereken delillerin toplanması taleplerine sürekli olarak kayıtsız kalarak herhangi bir işlem başlatmamıştır. Bu dahi belli başlı üzerinde durulması gereken bir husus” diye kaydetti. 

‘DAVA DOSYASI TAMAMEN UYDURUK’

Çelikay, şöyle devam etti: “Dosya kapsamında hazırlanan iddianameyi bir bütün olarak ele aldığımızda uydurma bir iddianame olduğu, ‘delil’ diye iddianamede yer verilen telefon görüşmelerinde geçen söylemlerin bir kısmı dosyaya eklenerek suç delili yapılmaya çalışıldığını görüyoruz. Görüşmelerin öncesi ve sonrası hiçbir şekilde iddianameye eklenmemiş. Sanıklar arası telefon üzeri yapılan mesajlaşmalarda da mesaj tarihleri değiştirilmiş. Kayıtlarda son gönderilen mesajlar başa alınmış ve başta gönderilen mesajlarda sona alınarak bir delil oluşturulmaya çalışılmış. Bu şekilde bir hikaye oluşturulmaya çalışılarak sanıklar üzerinde bir suç delili yaratılmaya çalışılmış. 

Kısaca savcılık makamı tarafından şüpheden faile değil, failden şüpheye gidilmeye çalışılmıştır. Keza savcılık makamının da bu olayın faillerinin kim ve kimler olduğunu bilmediği açıkça ortadadır. Yine iddianamede olayı ihbar edenler olarak geçen kişilerin mahkemede dinlenmesi adına yaptığımız başvurular hiçbir şekilde kabul edilmeyerek, dava dosyasına müdahil edilmedi. Bu da olayın bir senaryodan ibaret olduğunu tekrar tekrar gözler önüne seriyor. Ayrıca polislerce olayı aydınlatabilecek düzeyde olan ve delil olabilecek her şey bilinçli bir şekilde yok edilmiş olması da ayrı bir husus. Cinayetin failleri bugüne kadar bulunamadı. Polisleri öldürenleri bulmaya yönelik bir soruşturma da yürütülmedi. Ölen polislerin aileleri bile davayı takip etmiyor.”