Kum tüketimi: Kaynaklar tükenirken ekolojik zararı çok büyük
Her geçen yıl talebin artmasıyla dünyadaki nehir ve deniz kum kaynaklarının tükenmesi riski bulunurken, alternatif yöntemlerin geliştirilmemesiyle ciddi bir ekolojik yıkım da söz konusu.
Her geçen yıl talebin artmasıyla dünyadaki nehir ve deniz kum kaynaklarının tükenmesi riski bulunurken, alternatif yöntemlerin geliştirilmemesiyle ciddi bir ekolojik yıkım da söz konusu.
Dünya üzerindeki nehirler ve denizlerden çıkarılan kumlara olan talep, sadece son 20 yılda üç katına çıktı. Geçtiğimiz yıl itibariyle tüm dünyada yıllık 40 milyar ton deniz veya nehir kumu çıkarılırken, bunun yüzde 25’i akarsu yataklarından çıkan kumdan oluşuyordu.
Akarsuların yataklarındaki taşları parçalamalarıyla oluşan kumlar, akıntılarla birlikte denizlere akıyorlar. Deniz kumu aynı zamanda çimento üretimi için kullanılabilmesi nedeniyle de önemli.
VAR OLAN KUMLARIN ÇOK KÜÇÜK BİR KISMI KULLANILABİLİYOR
Dünya üzerindeki tüm kumların 120 milyar milyon (120 bin trilyon) ton kadar olduğu tahmin edilse de farklı nedenlerle bunun çok küçük bir kısmı çıkarılabiliyor. Öte yandan, çöllerdeki kumların aşırı yuvarlak olması ve çimento tutmaması nedeniyle kullanılamaması da var olan kaynakların sadece bir kısmının kullanılabilmesi demek. Tahminler bunun sadece yüzde 5’lik kısmının beton yapımında kullanılabileceğini gösteriyor.
Milyonlarca yıllık bir süreçte oluşan dünya üzerindeki kuma olan ihtiyacın özellikle son on yıllarda artması, yenilenebilir olmayan bu kaynağın yakın zamanda tükenmesi ve aşırı kontrolsüz çıkarılmasının da büyük ekolojik dengesizliklere yol açacağından endişe ediliyor.
Öte yandan kum sadece alt ve üstyapı inşaatlarında değil, aynı zamanda petrolden cam üretimine ve hatta aşı üretimine kadar birçok alanda hayati önemde bir kaynak.
EN YOĞUN TALEP ASYA’DAN
7,8 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 60’ının yaşadığı Asya kıtası, dünyada üretilen kumun yüzde 70’inden fazlasını kullanıyor. Kum üretiminin yüzde 60’ını tek başına sağlayan Çin Halk Cumhuriyeti ise, aynı zamanda artan şehirleşmesi nedeniyle önemli bir tüketici konumunda. Sadece bu ülkenin başkenti Pekin’de son 10 yılda nüfus artışı yüzde 300 olmuştu.
1,4 milyar nüfuslu Çin’in sadece 2016-2017 arasındaki iki yıllık dönemde 330 milyon nüfuslu ABD’nin 100 yılda kullandığından fazla çimento kullandığı tahmin ediliyor.
Yol gibi temel altyapı çalışmaları ile bina inşaatlarının yanı sıra birçok ülkenin dev suni dolgu projeleri de bu ihtiyacı arttırıyor. Buna örnek olarak Singapur veya Duabi gösteriliyor. Dubai’deki Palm Islands adlı yapay ada dolgu projesi için tek başına 150 milyon ton kum harcandı. Bu ülkenin dünyanın en yüksek binası olarak inşa ettiği Burj Khalifa adlı bina için 45 bin 700 ton Avustralya kumu harcandı.
Bir diğer örnek olan Singapur’da ise 720 kilometrekarelik toprakları beşe biri denizin doldurulmasıyla oluşturulan alanlar. Bu ülkenin önümüzdeki 10 yılda en az 100 kilometrekare daha topraklarını büyütme projesi var. Küçük bir ada ülkesi olan Singapur’un tek başına Vietnam, Kamboçya ve Malezya’dan ithal ettiği kumun miktarı ‘resmi verilerle’ yıllık 14 milyon ton. Ancak ‘kum mafyası’ aracılığıyla resmî belgelere yansımayan gerçek ihracatın on milyonlarca ton olduğu biliniyor. Sadece Kamboçya’dan gerçekte ithal edilenin resmiyettekinden 3 kat daha fazla olduğu hesaplanıyor.
BİRÇOK ÜLKEDE MAFYA KONTROL EDİYOR
Dünya üzerindeki kum çıkarılması işleminin oldukça kontrolsüz ve ekolojik dengeyi tehdit edecek düzeyde yapılması da endişelerin en önemli kaynağı.
Çoğu zaman canı pahasına metrelerce derinliğe dalan bireyleri kullanan kum mafyalarının varlığı söz konusu. Örneğin Hindistan’da Ulhas nehrinin de döküldüğü Vasai Koyu’ndan kum çıkaran mafya, 75 bin kişiyle dünyanın en büyük suç örgütü. Buradaki mafyanın yıllık 2 milyar ton kum kaçırdığı tahmin ediliyor. Bu ise 67 milyonluk Fransa’nın tüm kum üretiminin 5 katı demek.
Atlantik’e kıyıları olan Fas ve Senegal gibi ülkelerde ise kum çıkarılma işleminin yüzde 45’i suç örgütlerinin kontrolünde gelişiyor.
SAHİLLER YOK EDİLİYOR
Kum üretiminin dengesizce artması ve mafyalaşma sonucunda sahillerin de yok olduğuna dikkat çekiliyor. Natura-Schiences’taki bir araştırmaya göre, dünya üzerindeki doğal plajların yüzde 75’inden fazlası kayboluyor. Endonezya’da şimdiye kadar 24 küçük ada okyanusta yok olurken, 2100 yılına kadar Maldivler’in tümünün yok olması bekleniyor. Ya da ABD’nin Florida eyaletindeki plajların onda dokuzu yok olmak üzere.
Mafyalaşmanın bu tahribatlardaki etkisi de oldukça önemli. Kum mafyasının Jamaika’da sadece bir gecede 400 metre uzunluğunda bir plajdaki tüm kumu çalarak plajın yok olmasına neden olduğu hatırlarda. Plajların çekilmesi sadece irili ufaklı adaların yok olmasını değil aynı zamanda birçok ülkenin turizmden sağladığı hayati önemdeki gelirlerini de yok ediyor.
TARIMA ZARAR VERİYOR, EKO-DENGEYİ YOK EDİYOR
Yoğun kum kullanımının bilinen en büyük ektilerinden biri, deniz canlılarının yaşam alanlarının yok edilmesi. Denizden kum çıkaran ve ‘drager’ de denilen gemilerin bu işlem esnasında canlıların doğal yaşam alanlarını yok etmesi sonucu hem bu canlılar hem de insanlık için önemli bir besin zincirine de darbe vurulmuş oluyor.
Plaj veya denizdeki kumların bir diğer özelliği ise, tarıma elverişli olmayan tuzlu deniz suyunun yeraltı su kaynaklarına karışmasını engellemesi. Zira kumlar deniz suyunun deniz diplerindeki karaya veya kıyılara yakın yerlerde ciddi bir bariyer görevi görüyor. Kumların azalması sonucu deniz suyunun yeraltı sularına karışması ise tarımsal alanlara zarar veriyor.
ALTERNATİFLER YOK DEĞİL
Dünyadaki birçok dengeyi olumsuz etkileyecek kum tüketiminin azaltılmasının yanı sıra alternatif yöntemlerle bu tahribatın azaltılması mümkün. Bunların başında inşaat yıkıntılarının yeniden değerlendirilmesi geliyor.
Bir diğer alternatif ise, beton başta olmak üzere birçok alanda cam ürünlerin geri dönüşümünün arttırılması. En az klasik beton kadar sağlam olan camdan beton hem yüzde 15 daha az maliyetli hem de karbondioksit salınımlarını yüzde 18 azaltıyor.
Ayrıca kum yerine kil kullanımının da hem ekolojik tahribatı azaltacağı hem de daha az kirliliğe neden olacağı savunuluyor. Fransa’da 20 kat daha az hava kirliliğine neden lan ve daha ucuz olan kilden üretilen beton üretildiği duyurulmuştu.
Bir diğer alternatif olarak da toprak gösteriliyor. Örneğin Fransa’daki tarihi mimari mirasın yüzde 15’i topraktan inşa edilmiş.