'Öldürülen avukatlar hukuk ve adalet arasındaki bağın özetidir'

Baro başkan adayı Sezin Uçar, İstanbul Baro başkanı seçilmesi durumunda toplumsal muhalefeti kuramayan mevcut baro kadrosunun aksine alternatif, güçlü, özgürlükçü baro hedeflerinin olduğunu söyledi.

Türkiye'nin en fazla üyesi olan İstanbul Barosu’na bu yıl Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu’ndan avukat Sezin Uçar baro başkanlığına aday oldu. Seçilmesi durumunda ilk kadın baro başkanı olacak olan Uçar’ın listesinde avukatlar Uğur Poyraz, Mehmet Durakoğlu, Ata Yazıcıoğlu, Hasan Kılıç, Gökhan Ahi de yer alıyor.

Türkiye’de muhaliflerin ve muhalif avukatların sık sık gündemde tutuklukları hukuki açıklığı, aday olmasını, son süreçte avukatlara yönelik saldırılar ve İstanbul Barosu’nun toplumsal muhalefetteki yerini İstanbul Baro Adayı Sezin Uçar, sorduğumuz sorularla yanıtladı.

Türkiye'nin en büyük barosuna aday oldunuz, hedefiniz nedir? Seçilmeniz neyi değiştirecek?

Bizler mevcut siyasal iktidarın hukukla, politikayla, emekçilerle, ezilenlerle ve avukatlarla kurduğu ilişkiyi eleştiriyoruz. Mevcut siyasal iktidar kendi rejimin inşası için yargı mekanizmalarını kullanıyor. Büyük oranda da buna itiraz eden avukatlar dışında yargının diğer unsurları buna sessiz kalırken sadece belli barolar ve avukatlar buna itiraz ediyorlar. Ancak biz bu itirazın ve karşı koyuşun da hem çok zayıf hem de tek yanlı olduğunu düşünüyoruz. Potansiyel olarak avukatlar iktidarın karşısında güçlü bir varoluş sergiliyorlar ama avukatları temsil eden baroların mevcut eleştirdiğimiz bu diktatöryal hukuk karşısındaki pozisyonları maalesef şu anda yapılabileceklerin çok altında.

HEDEFLERİMİZ ARASINDA CİNSİYET ÖZGÜRLÜKÇÜ BARO VAR

Biz Özgürlükçü Demokrat Avukatlar olarak hem siyasal iktidarın baskıcı cinsiyetçi ve tek yanlı tekçi yapısını eleştiriyoruz, hem de bu mevcut siyasal iktidarın karşısındaymış gibi olan ama aslında bunu alternatif bir politika üretemeyen barolara hakim olan anlayışı da eleştiriyoruz. Faşist yönetim biçimlerinde baskıcı yönetim biçimlerinde barolar egemen hukuk rejimine bağlı olan yarı resmi devlet kurumları resmi kurumlar olarak inşa edilmişlerdir. Mevcut baro yönetimleri de kendilerini bu pozisyonda görüyorlar ve dolayısıyla devletin devamı bakımından kaçınılmaz olarak milliyetçi söylemler üretiyorlar.

Biz İstanbul barosu için ırkçı ve milliyetçi olmayan bir yönetim biçimini esas alıyoruz. Yargı mekanizmaları içerisinde avukatların ve savunmanın düştüğü pozisyona doğrudan ilgili olan tüm meslek sorunların karşısında daha etkin bir mücadele programına sahip bir baro yönümüz var ve böyle bir baro yönetimini esas almaya çalışıyoruz. Bunlardan birisi cinsiyet özgürlükçü ve cinsiyet eşitlikçi bir baro. Bunun yanı sıra neoliberal politikaların sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda mesleğimizi şekillendiriyor. İşçi avukatlık gibi reel bir olguyla karşı karşıyayız ama bu olguyu, bu gerçekliği kabul etmeyen ve bunu değiştirmeyi hedefleyen, aynı zamanda işçi avukatların sosyal ekonomik hakları konusunda da politika üreten bir baro hedefimiz var.

ALTERNATİF HUKUK POLİTİKALARI OLAN GÜÇLÜ BİR BARO

Diğer adaylar ilk olarak başkan adayını deklare etti ancak siz listenin hepsini aynı anda kamuoyu ile paylaştınız…

Barolar da yerleşmiş sadece başkandan müteşekkil yani bir tek adam rejiminin başka bir versiyonu söz konusu. Ama biz Özgürlükçü Demokrat Avukatlar olarak benimle tüm yönetim kurulu üyelerine ve diğer tüm kurum üyelerinin isimleri birlikte kamuoyuyla paylaştık. Dolayısıyla biz kolektif bir yönetim anlayışına esas alıyoruz, sadece yönetim kurulunda yer alan meslektaşlarımız değil, tüm avukatların yönetime katılımlarını sağlam bu bir işlevsiz hale gelmiş kağıt üzerinde dahi bir rolü olmayan baro meclisine etkin kılmaya çalışacağız. Bizim daha demokratik, daha özgürlükçü bir egemen hukuk ideolojisini, alternatif hukuk politikaları olan güçlü baro hedefimiz var.

İSTANBUL BAROSU TOPLUMSAL MUHALEFETTE SINIFTA KALDI

Toplumsal muhalefette İstanbul barosunun önemi nedir? Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Toplumsal muhalefete İstanbul Barosunun önemli bir rolü var; Türkiye'nin en büyük barosu ve barolar bir yönetme içerisinde devleti denetleyen bir kurum olarak özellikle insan hakları mücadelesi itibari ile böyle bir rolü var. İstanbul Barosu hem çok fazla avukatın temsilcisi olduğu için sayısal olarak bunu söylüyoruz, hem de bugüne kadar ki toplumsal sorunsal karşısında iktidar karşısındaki pozisyon alışı nedeniyle çok önemli ama bu rolü ne kadar oynayıp oynamadığı ile tartışma konusu.

Buradan çoklu baro sistemi hakkında bazı fikirlerimizi paylaşmak isterim, Özgürlükçü Demokrat Avukatlar olarak; yakın zamanda 80 baronun başkanı muhalefetine rağmen baroların yapısını değiştiren bir yasa yürürlüğe girdi ve yakın zamanda Anayasa Mahkemesi'nde bu yasanın iptali için yapılan başvuru reddedilmiş oldu. Bu yasaya dayanarak da İstanbul’da iki nolu baro yapılmış oldu. Biz çoklu baro uygulamasını, AKP iktidarı demokratik yollarla egemen olamadığı barolara demokratik ve gayri meşru bir şekilde egemen olma çabası olarak değerlendiriyoruz.

BARO ÖZGÜRLÜKÇÜ TAVIR SERGİLEMİYOR

İstanbul Barosu çoklu baro karşısında yeterli bir muhalefet gösterdi mi? Bu yasa tasarısını geri püskürtecek geri çektirecek eylemsel bir programa sahip miydi?

Elbette değildi çünkü bu çoklu baro yasası sadece mevcut baro başkanlarına, sadece mevcut baro yönetimlerine yönelik bir saldırı değildi. Bilakis avukatlar dolayısıyla vatandaşlara dönük bir saldırı. Dolayısıyla İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük barosunun yapması gereken şey öncelikli olarak bütün avukatların bir eylem programı dahilinde bu yasa karşısında birlik etmekti. İstanbul barosunun yapması gereken toplumun diğer kesimleri ile bu yasayı vatandaşlara anlatabilmek ve onların da tepkisini planlı bir şekilde harekete geçirebilmesi gerekiyordu.

Yani bu sadece baro başkanları ve barolarla ilgili değildir, diğer meslek odalarına da dönük benzer saldırılar olacaktır. Dolayısıyla toplumun diğer kesimleri ile diğer demokratik kurumlarıyla bir hareket planı içerisinde olması gerekiyordu. İstanbul barosu Ankara’da düzenlenen etkinliğe İstanbul’daki avukatların katılmasını engelledi. Türkiye tarihinde barolara avukatlara en sistemli saldırı bu oldu. Bunun sonuçlarını bundan sonra göreceğiz. Mevcut baro bu potansiyeli harekete geçirmiyor. Özgürlükçü bir tavır sergilemiyor.

ÖLEN ÖLDÜRÜLEN AVUKATLAR HUKUK, ADALET ARASINDAKİ BAĞIN ÖZETİDİR

ÇHD avukatlarının girdiği ölüm orucu ve sonunda Ebru Timtik’in hayatını kaybetmesi ve şimdi de baro seçimi var. Türkiye'de hukuk, adalet kavramları arasında nasıl bir bağ var size göre?

Ebru Timtik hak mücadelesinde yitirdiğimiz tek meslektaşımız değil. Devletin kirli savaş politikası sonucu Tahir Elçi yaşamını yitirmişti, 10 Ekim katliamında Türkiye’deki barış mitinginde Uygar Coşkun yaşamını yitirdi ve yakın zamanda Ebru hayatını kaybetti. Bunlar Türkiye’deki hak mücadelesinde yaşamını yitirmiş meslektaşlarımızdır. Elbette baro seçimleri ile çok doğrudan ilgili, Türkiye’de çoklu baro sistemi ile aslında sadece bir mesleği icra eden kişilerin kendi meslek odalarının seçim sistemi değiştiremiyoruz esasta hukuk üzerinden yargı üzerinden avukatlara ve yurttaşlara bir mesaj veriyor.

Yurttaşların kendini ifade etme hakkı, hak mücadelesi ellerinden alıyor ve adeta onlara avukatlar vesilesiyle yeni bir baskı oluşturulmaya çalışılıyor. Çünkü avukatlar adaletin en önemli özelliklerinden biridir. Avukatlar yargı mekanizmaları içerisinde yönetilen onlara karşı yönetenlerin ezilenlerin dolayısıyla herhangi bir toplumsal adalet mücadelesini en önemli özelliğindedirler.