GÖRÜNTÜLÜ

Ortadoğu’ya müdahale 9 Ekim Komplosu’yla başladı

Hesen Koçer, “Komployu gerçekleştirenler, bu komplonun asıl amacının Ortadoğu’ya müdahale etmek olduğunu itiraf ediyorlar. Önder Apo’yu esir aldıktan sonra, Ortadoğu’ya müdahale ettiler.Yani Ortadoğu’ya müdahale, Önder Apo’nun esaretiyle başladı” dedi.

9 EKİM KOMPLOSU

Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eş Başkan yardımcısı Hesen Koçer, 9 Ekim Uluslararası Komplosu’nun amacını ve bu çerçevede hem Kürt halkına hem de Ortadoğu halklarına yönelik Türk devleti ve uluslararası güçlerin yürüttüğü politikaları ANF’ye değerlendirdi. Koçer, Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine saldırılarını özellikle 9 Ekim'de gerçekleştirmesinin tarihi mesajlar taşıdığına dikkat çekti.

Hesen Koçer, “Türk devleti, Süryani, Çerkez, Ermeni, Kürt ve Arap halklarının bir arada yaşadığı Serêkaniyê ve Girê Sipî bölgelerine yönelik imha ve katliam saldırılarını 9 Ekim'de gerçekleştirdi. Bu saldırılara karşı büyük bir direniş sergilendi. Ancak Türk devletinin saldırıları, bir bütün olarak imha ve soykırım amaçlıydı. Özellikle 9 Ekim'in seçilmesinin bir anlamı vardı; Önder Apo’ya yönelik uluslararası komplo da yine bu tarihte gerçekleşmişti. Bununla aslında şu mesajı vermek istediler: ‘Biz imha ve soykırım siyasetini sürdüreceğiz. İmralı’da tecridi daha da derinleştireceğiz.’ İmralı sisteminin başlı başına bir katliam sistemi olduğu zaten biliniyor. Önder Apo’nun üzerindeki bu tecrit, aslında bölge halkına yönelik bir tecrittir. Demokratik güçlere ve Kürt ulusuna karşı yapılan bir tecrittir. Biz bunu böyle değerlendiriyoruz.


Türk devleti, Serêkaniyê ve Girê Sipî saldırılarını 9 Ekim’de gerçekleştirerek Kürtlerin tarihiyle bağ kurmak istedi. Yani, komployu tarihe bağladılar. 15 Şubat 1925'te Şeyh Sait devrimi bastırıldı; 28 Haziran'da ise Şeyh Said’e idam cezası verildi. 15 Şubat 1999'da Önder Apo esir alındı ve 28 Haziran'da ona da idam cezası verildi. Tabii bu sadece Türk devletine bağlı bir durum değil; uluslararası sistemle de bağlantılıdır. Kürt halkı üzerinden siyaset yürüten ve onları kendi kirli politikalarının kurbanı yapmak isteyenler, bugünü özellikle seçtiler.

Bu nedenle, yalnızca Türk devleti değil, aynı zamanda Türk devletine yeşil ışık yakan uluslararası güçlerin de verdiği bir karardır. Komplocuların amacı, demokratik güçleri, demokratik toplumları ve özgür insanı yok etmektir. Bu siyasetlerini tüm demokratik güçler üzerinde uygulamak istiyorlar. Türk devleti, Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmeyi ve bu özgürlük hareketi aracılığıyla tüm demokratik güçleri ortadan kaldırmayı hedefliyor. Ve yine Türk devleti, Kuzey ve Doğu Suriye bölgesini tamamen işgal etmek için ne kadar radikal çete grubu varsa hepsini destekliyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de her gün sivillere saldırıyor ve bunu da tüm dünyanın gözü önünde yapıyor” dedi.

‘İMRALI ÖZGÜRLÜKÇÜ İNSANLARIN FELSEFE OKULUNA DÖNÜŞTÜ’

Önder Apo şahsında tüm insanlık değerlerinin hedef alındığını vurgulayan Hesen Koçer, bunun karşısında herkesin büyük bir direniş içinde olması gerektiğini ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:

“Önder Apo, Ortadoğu halklarını özgürlükleri, ulusları, kültürleri ve tüm tarihi değerleriyle temsil ediyor. Bu nedenle, Önder Apo üzerindeki tecrit derinleştikçe, bölge halkına yönelik saldırılar da yoğunlaşıyor. Ancak, şunu iyi anlamak gerekir: İmralı sistemi yalnızca Türk devletinin bir sistemi değildir; uluslararası bir sistemdir. Bu sistem, tüm demokratik toplum ve hareketleri tasfiye etmeyi planlıyor. Fakat Önder Apo, bu komploya karşı büyük bir direniş sergiledi ve orada yeni bir proje geliştirdi.

25 yıl boyunca Önder Apo, nasıl direndi ve nasıl yeni bir felsefe ile proje geliştirdi? İmralı, özgürlükçü tüm insanların okuluna dönüştü; bir felsefe okulu haline geldi. Oysa onlar, İmralı sistemini bir bütün halkları tasfiye etmek için geliştirmişlerdi. Ancak bunda başarılı olamadılar. Bu nedenle, Önder Apo’ya yönelik komployu ve bu kapsamda devam ettirdikleri tecridi farklı yöntemlerle sürdürmek istiyorlar. 9 Ekim komplosunun bu yıl dönümünde, tepkilerimizin daha güçlü bir şekilde ortaya çıkması gerekiyor. Kendini özgürlükçü ve yurtsever olarak tanımlayan herkesin, bu komplo karşısında tepkisiz kalmaması gerekiyor.

Çünkü bu komplo, tek bir kişiyi hedef almıyor. Bir kişi şahsında halkların tarihi değerleri, özgürlük değerleri ve devrimin değerleri hedef alınıyor. Bu değerleri tasfiye etmek istiyorlar. İnsanlık değerlerini savunan her özgürlükçü ve yurtsever insanın buna karşı bir tavır alması gerekiyor. 9 Ekim günü kimsenin kendi evinde kalmaması gerekiyor. Tepkilerimizi çok güçlü ve kararlı bir şekilde ortaya koymalıyız. Onlar, Önder Apo şahsında irademizi kırmak istiyorlar. Türk devletinin yürüttüğü bu diplomatik trafik, herkesi ikna etme çabaları ve ittifaklar kurmaya çalışması, komployu başarıya ulaştırmayı amaçlıyor. İmralı’da büyük bir direniş sergileniyor.

‘ÖNDER APO’NUN DİRENİŞİNİ DOĞRU OKUMAMIZ GEREKİYOR’

Bizim bu direnişi doğru okumamız ve iyi hissetmemiz gerekiyor. Ancak bu şekilde komploya karşı direnebiliriz. Türk devleti bir yandan Irak ile ittifak kurarken, diğer yandan Suriye ile normalleşme çabaları ve Amerika ile Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye çalışması, önüne koyduğu hedeflere ulaşmak içindir. Tbii bunu yalnızca Türk devletiyle sınırlı tutmamak gerekir; uluslararası güçlerin de bunda büyük payı var. Komplonun Avrupa boyutunda, kanunlara göre uygulama aşamasını göz ardı etmemek gerekir. Yani, kanun çerçevesinde de bir komplo var. Uluslararası güçlerin ve devletlerinin siyaseti ve kanunları adeta bir bütün haline geldi.

Bunun demokratik hukuk ile hiçbir alakası kalmadı. Bu nedenle, bizim de onlara, ‘Madem kanunlarınız var, o zaman kanunlarınıza saygı duyun’ dememiz gerekiyor. Kanunları, bazıları için var, bazıları için yok. Bu durum, ortaya çıkan kanunların siyaset ve çıkarlarla bağlantısını gösteriyor. CPT, insan hakları kurumları ve uluslararası insan hakları örgütleri, kendi kanunlarını uygulamıyor. Siyasi ve ekonomik çıkarlar nerede varsa, onlar da oradalar. Bu durumda, Önder Apo’ya yönelik uygulanan komplonun siyasi, tarihi ve kanuni boyutları var.

Elbette halkımız, komplonun başından bu yana büyük bir direniş sergiledi. İnsanlar kendilerini feda etti. Toplumumuz, komplonun başından beri her yıl, her gün mücadele içinde oldu. Bu, tarihi bir duruştur. Önderliğin fiziki özgürlüğünü esas alan hamlenin ikinci aşamasında, bu direnişi ve mücadeleyi zirveye çıkarmamız gerekiyor. İmralı sistemine ve işkence hapishanesine karşı verilen mücadele, tarihidir. Halkımızın, bunun yurtsever ve özgürlük yanlısı her insanın görevi olduğu bilinciyle hareket etmesi gerekir. Bu bilinç çerçevesinde, Türk devleti ve uluslararası güçlerin toplumları ve değerlerini hedef alan saldırılarına karşı mücadele büyütülmelidir.

Önder Apo, toplum için yeni bir felsefe geliştirdi. Yeni tarihi, toplumsal ve siyasi bilinç oluşturdu. Özellikle kadın özgürlüğüne yönelik muazzam bir bilinç geliştirdi. Tüm bu değerlerin korunması için herkesin bu komplo karşısında büyük bir tavır alması gerekiyor. Bu tavrı yalnızca Kürt halkı değil, tüm bölge halkının alması gerekiyor. Herkesin bu değeri bilmesi ve bu komploya karşı birlikte tarihi bir direniş göstermesi gerekiyor. Önder Apo’nun felsefesi olmasaydı, Rojava’da bu demokratik sistem gelişmeyecek ve Rojava devriminin savunması bile olmayacaktı. Halkımızın bu gerçeği görmesi ve bilmesi gerekiyor.”

 ‘KÜRTLER ARTIK HİÇBİR HAİNİ İÇLERİNDE BARINDIRMAMALI’

Hesen Koçer, “Biz bu komployu boşa çıkarabilirsek, o zaman yeni bir yüzyıla geçiş yapabileceğiz. Komplonun boşa çıkarılmaması halinde, Önder Apo şahsında Kürt halkının umutlarını ve bölge halklarının umutlarını tümden tasfiye edecekler. Artık herkes bunu iyi bilsin. Biz Kürtler, eski Kürtler değiliz ve artık eski Kürtler gibi yaşamak istemiyoruz. Bilinçsiz ve düşmanının kölesi olarak yaşayan Kürtleri de asla kabul etmiyoruz. Bu tür bir yaşamı kendimiz için asla kabul etmiyoruz. Kürt halkı artık kendi içinde ihaneti kabul etmiyor. Uluslararası komploda yer alan hain Kürtler de var. Bugün hainler, Kürt temsilcileri olmak istiyorlar. Ama bunu iyi bilsinler; hainler asla Kürtleri temsil edemezler. Önder Apo’nun felsefesi yaygınlaştıkça, hainlerin Kürtlerin temsilcisi olmaları mümkün değil. Kimse kendini bunun için hazırlamasın; Kürtler asla onları kabul etmeyecek. Kürt toplumu artık ne istediğini bilen bir düzeye geldi. Bizim toplum ve halk olarak tek hedefimiz, komplonun boşa çıkarılması için her şeyi yapmaya hazır olmaktır.

Çünkü artık tahammülümüz kalmadı. Kürtlerin tahammülü yok ve olmamalı da. Önder Apo bizim için büyük bir değerdir. O, tarihî, toplumsal, ahlaki ve özgürlük değerimizdir. İnsan bu değerlerden vazgeçebilir mi? Bu nedenle İmralı sistemini ve komplonun amaçlarını iyi anlamamız gerekiyor. Komplonun tarihi hedefleri nelerdir, iyi anlamamız gerekiyor. Komployu gerçekleştirenler, bu komplonun asıl amacının Ortadoğu’ya müdahale etmek olduğunu itiraf ediyorlar. Önder Apo’yu esir aldıktan sonra, Ortadoğu’ya müdahale ettiler.

Yani Ortadoğu’ya müdahale, Önder Apo’nun esaretiyle başladı. Aslında 3’üncü Dünya Savaşı, 9 Ekim ile başladı. Bu hakikati herkesin bilmesi gerekiyor. 9 Ekim ile başlayan süreç, birbiri ardına ve birbirleriyle bağlantılı gelişen olaylarla Gazze ve İsrail savaşına kadar uzandı. Bunun devamı da gelecek. Tüm bunlar, Ortadoğu’yu değiştirmek için yapılıyor. Ortadoğu’da demokratik bir sistemin gelişmesini engellemek amacıyla Önder Apo’nun önünü kesmek istediler. Üç yıldır avukatlarının görüşmesine izin vermiyorlar. Önderliğin konuşmaları ve perspektiflerinin halka ulaşmaması, süreci etkilememesi için her türlü kirli oyunu oynuyorlar. Bu nedenle, bu yıl direnişimizin kat be kat yükselmesi gerekiyor. Komployu ancak bu şekilde boşa çıkarabiliriz” diyerek sözlerini tamamladı.