Aktar: Çözüm sürecindeki aktörler cezalandırılmak isteniyor

Avukat Mehmet Emin Aktar, 'Kobanê soruşturması' ile devletin 2009-2015 yılları arasında Kürt siyasetiyle yaptığı görüşmeleri ve tartışmaları yok saymaya ve o süreçte yer alan siyasi aktörleri cezalandırmaya çalıştığına dikkat çekti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen "Kobanê soruşturması" kapsamında HDP’li 17 siyasetçinin tutuklanmasını ANF’ye değerlendiren eski Amed Baro Başkanı Avukat Mehmet Emin Aktar, bir siyasi davayla daha karşı karşıya olunduğunu vurguladı. Söz konusu Kobanê soruşturmasının 2014 yılında, HDP’nin tweet hesabından yapılan MYK toplantısı çağrısına dayanılarak açıldığını anlatan Aktar, soruşturmaya konu iddianın ise bu toplantı sonrasında insanların sokağa çağrılması olduğunu belirtti.

AYM KARARLARINA RAĞMEN GÖZALTI

Bu şekilde HDP MYK üyeleri hakkında soruşturma açıldığına işaret eden Aktar, süreci şöyle anlattı: "2015 yılında soruşturma ikiye ayrılıyor, bir kısmı ifade vermeye gidiyor, gidenlere ifade vermeye gerek yok, çok yoğunuz, sonra verirsiniz deniliyor. Basit bir soruşturma olarak gözüküyor. Sonra iş milletvekillerine uzanıyor. HDP’nin o dönemdeki Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Diyarbakır'daki ana soruşturmasıyla birleştiriliyor ve 2016’da Demirtaş içeri alındığında bu söylenen iddianameye dönüştürülerek dava konusu oluyor. Demirtaş burada olaylardan sorumlu tutulmuyor, sadece çağrı konusu gündeme getiriliyor. Akabinde aynı soruşturma Meral Danış Beştaş, Ayhan Bilgen hakkında da dava konusuna dönüştürülüyor.

Bu konuda da iki Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı var. Biri Ayhan Bilgen’e, diğeri Meral Danış Beştaş’a ilişkin. AYM’nin bu iki kararında davaya konu iddianın Bilgen ve Beştaş’ın tutuklu kalması için yeterli olmadığına hükmediliyor. Kaldı ki Ayhan Bilgen, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Altan Tan gibi isimler hakkında davaya dönüşmüş bir dosya var, buna rağmen Bilgen ve Tan ikinci kez gözaltına alınıyorlar."

‘ÇÖZÜM SÜRECİ YAŞANMAMIŞ GİBİ ALGI YARATILMAK İSTENİYOR’

Soruşturmadaki süregelen hukuksuzluğa işaret eden Aktar, bu son operasyonda alınan siyasetçilerin bir kısmının, Ayla Akat gibi MYK üyesi olmayan, Emine Ayna gibi HDP üyesi dahi olmayan isimlerden oluştuğuna dikkat çekti. Operasyonun zamanlamasını da değerlendiren Aktar, bunun iktidarın HDP ve Kürt siyasetine operasyon üzerinden oy oranını yükseltmek olarak da düşünülebileceğini, ancak esas motivasyonun Kürt meselesindeki genel bakış olduğunu vurguladı.

Bunu anlamak için özellikle iktidarın son zamanlarda Kürt meselesindeki tutumuna bakmanın yeterli olduğuna işaret eden Aktar, devletin açıkça 2009-2015 yılları arasında Kürtlerle yaptığı görüşmeleri ve tartışmaları yok saymaya çalıştığına dikkat çekti. Devletin 'çözüm süreci' hiç yaşanmamış gibi bir algı yaratmaya çalıştığını belirten Aktar, "Ben sizinle hiç masaya oturmadım, sizinle hiç müzakere yapmadım demeye getiriyor. Bu süreci yok saymaya, hafızalardan silmeye çalışıyor. Ve o süreçte yer alan siyasi aktörlerin tümünü cezalandırmaya çalışıyor. Bütün mesele bu" diye konuştu.

‘YARGI İKTİDARIN APARATI HALİNE GETİRİLDİ’

Yargının buradaki pozisyonunu da irdeleyen Aktar, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişten sonra etkin bir yargıdan söz etmenin mümkün olmadığını vurguladı. Gelinen noktada kuvvetler ayrılığının da kalmadığını belirten Aktar, yargının iktidarın bir aparatı haline geldiğini kaydetti.

Artık yapılanları yasaya uygun gösterme ihtiyacı bile duyulmadığına işaret eden Aktar, "Mesela bu son operasyonda tutuklama kararı bile yüzümüze okunmuyor. Polis bariyerleri arkasından öğreniyoruz. Mesela kararda, tebliğ üzerine katibe yazılmak suretiyle itiraz edilebilir diye yazıyor ama buna rağmen yüzümüze karşı tutuklama kararı okunmadı. Siyasetçileri kapıya çağırdılar, onlara kararı söylediler ama biz avukatları içeriye almadılar. Şeklen de olsa bir yargısal mekanizmanın işlediğine ilişkin görüntü vermeye bile gerek duymuyorlar" dedi.

EMNİYET İLE ADLİYE ARASINDA ORTAYA ÇIKAN GİZLİ TANIK

Bu gibi uygulamaların ülkeyi tam bir hukuksuzluğa götüreceği uyarısında bulunan Aktar, hiç kimsenin güvencesi kalmadığını vurguladı. Bu yüzden insanların bugün basit bir demeç verirken bile kaygı duyduğunu ifade eden Aktar, yapılan en basit değerlendirmenin yarın insanların karşısına bir soruşturma olarak dönebileceğini söyledi. Bu durumu son yapılan siyasi kırım operasyonu üzerinden örneklendiren Aktar, "Emniyete ifade veren siyasetçiler Ankara Adliyesi’ne geldiğinde gizli tanık beyanı önlerine çıktı. Yani gizli tanık emniyet ile adliye arasında ortaya çıkartıldı ya da yaratıldı" diye konuştu.

Hukuki anlamda sonuç almanın da zorlaştığını, gelinen aşamada AYM’nin de iktidarın baskısı altında olduğunu hatırlatan Aktar, demokratik yollardan iktidarın değişmesiyle buradan çıkılabileceğini söyledi ve burada görevin siyasetçilere düştüğünü söyledi.