Garzan: Türkiye, çetelerini Azerbaycan’a tatbikatlarda taşıdı

Karabağ'daki savaşın '3. Dünya Savaşı'nın bir ayağı olarak Türkiye tarafından başlatıldığını ve yürütüldüğünü söyleyen Kürt Siyasetçi Ferman Garzan, "Türkiye periyodik tatbikatlar gerekçesiyle Karabağ ve Lâçin sınırına çetelerini taşıdı" dedi.

Kürt Siyasetçi Ferman Garzan, Ermenistan- Azerbaycan arasındaki çatışmalar, Türkiye’nin ve uluslararası güçlerin bu savaştaki rolü, Kürtlerin durumu ve Rusya-Türkiye arasındaki çelişkilere ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.

'TÜRKİYE, HAYALLERİNİN ÖNÜNDE KÜRTLERİ ENGEL GÖRÜYOR'

27 Eylül günü sorunlu bölge Karabağ üzerinden Azerbaycan ve Ermenistan arasında çatışmalar başladı ve savaşa evrildi. Bu savaşta Türkiye’nin çok açıktan Azerbaycan’dan yana tavır aldığını, hatta savaşa dahil olduğunu görüyoruz. Siz bu savaşın arka planı ve nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu savaş esasta '3. Dünya Savaşı’nın bir ayağı olarak başlamıştır, planlanmıştır. 3. Dünya Savaşı Ortadoğu ve dünyanın yeniden dizayn edilmesi, haritaların değiştirilmesidir. Temel olarak '90’da reel sosyalizmin çöküşünün ardından başlamış, Körfez Savaşı, Önderlik üzerine Uluslararası Komplo, Irak müdahalesi, 'Arap Baharı' olarak adlandırılan süreç, kaosun geliştirilmesi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'ya müdahale şeklinde yürütüldü. Şu anda da devam etmektedir. Libya’daki savaş, Türk devletinin Güney Kürdistan’ı işgali, Irak’ın durumu bunun birer ayağıdır. Kafkasya’nın güneyindeki Karabağ’da çıkarılan savaş da bunun bir ayağıdır.

Türkiye Osmanlı’yı yeniden canlandırmak, Turancılık ve Selefilik üzerine inşa edebilmek için bir strateji uyguluyor. Osmanlı’yı yeniden tüm Ortadoğu hatta Kafkasya’ya taşımak istiyor. Bu doğrultuda kendine engel olarak gördüğü Kürtleri yok etmesi lazım. Kürtleri fiziki, kültürel, tarihsel her alanda hedef alıyor, terörize ederek soykırıma uğratmak istiyor. Bunun yanı sıra kendisine göre "yarım bıraktığı" Ermeni soykırımını yeniden geliştirmek ve tamamlamak istiyor. 20. Yüzyılda gerçekleştirdiği soykırımı 21. Yüzyılda da geliştirmek istiyor.

Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek isteyen güçler İngiliz politikasını izleyenlerdir. Ortadoğu’da sistemi değiştirmek için ılımlı islam projesini oluşturan AKP’ye bunun model partisi olma misyonu biçenler İngiliz ve Amerikalılardır. AKP tamamıyla bir piyon hareketidir. Bunun perde arkasında yine İsrail var. Karabağ savaşının arkasında da bu uluslararası güçler var.

ABD, İngiltere ve İsrail bu savaşta Türkiyeyi destekliyor, amaçları nedir?

Aslında bu güçlerin bence 2 hedefi var. Bunlardan birincisi belki de en önemlisi İran’ın kuşatılmasıdır. 3. Dünya Savaşında şu an İran bir hedef konumundadır, aslında savaş gelmiş İran’ın kapısına dayanmıştır. 24 Haziran 2019’da gerçekleştirilen Kudüs gizli toplantısı çok önemli bir toplantıdır. İsrail, Amerika ve Rusya’nın toplantısı da bu hedef açısından önemlidir. Burada alınan kararlar İran'ın parçalanmasıdır. Yine İran’dan Irak, Suriye, Yemen’e kadar uzanan Şii Blokunun tasfiyesidir. Türkiye de bu planın piyonluğunu üstlenmiş durumdadır. Bunu gerçekleştirebilmesi için Güney Kürdistan başta olmak üzere Kürdistan’ı işgal etmesi gerekir. Bunu ABD planlamıştır. Bu konuda yerel güçleri de ikna etmiştir.

Bu anlamda Güney Kürdistan'da gerilla alanlarının işgal edilmesi için yürütülen saldırılar, Karabağ ve Ermenistan’a saldırılar birbirine paralel yürütülen 3. Dünya Savaşı adımlarıdır. Bu plan dahilinde Azerbaycan’ı İran’a karşı bir savaşın içine çekmek, İran’ın yüzde 50’sini oluşturan Azeri nüfusu da bu plan temelinde örgütlemek Türkiye’nin önüne konulmuş bir perspektiftir.

Temmuz ayında da Ermenistan ve Azerbaycan arasında Ermenistan sınırındaki Tavus bölgesinde çatışmalar yaşanmıştı. Türkiye’nin orada açıktan taraf olduğunu ve Azerbaycan’ı kışkırttığını görmüştük. Yani o savaş ve şimdi Karabağ savaşı, Türkiye’nin Azerbaycan’ı İran’a karşı savaşa çekebilmek için mi?

Evet, Türkiye Azerbaycan'ı İran’a karşı savaşa çekmek istiyor. Yumuşak karın Karabağ’dır. Karabağ aslında ne Ermeni, ne de Azeri toprağıdır. Karabağ Kürt toprağıdır. Fakat Ermenistan ve Azerbaycan arasındadır. Çok uzun yıllardır bu konuda itilaflar, çatışmalar var. Lenin Bolşevik Devrim sonrası Rusya’da ve Rusya Federasyonunda yaşayan bütün halkların özerkliğinin ve kimliklerinin tanımasını esas aldı. 1923’te Kızıl Kürdistan bölgesi tanındı. Kızıl Kürdistan Ermeni ve Azeriler arasında bir tampon bölge rolü görme amacıyla özerk olarak şekillendirildi. Lenin sonrası Stalin dönemine tekabül eden süreçte 1923'ten 1930’a kadar Kızıl Kürdistan Karabağ’dan Laçin’den, Kerbecan’dan Zengelin’den Kudbeti’ne ve birçok ilçesiyle var oluyor.

Ama 1930'lara gelindiğinde Stalin'in yaklaşımıyla Kızıl Kürdistan lağvedildi. Bu süreçten sonra Ermeniler ve Azeriler arasında Kızıl Kürdistan’ı, Kürtlerin toprağını sahiplenmek için bir savaş başladı. Bu savaş en fazla 1988-1994 arasında yaşandı. Karabağ 1992’de bağımsızlığını ilan etti. Azeriler tanımadı, Ermenistan destekledi. Ermenistan Karabağ dünya devletlerinin hukuku tarafından Azerbaycan toprağı sayılsa da güçlerini gönderdi. 1994’te bir ateşkes olsa da çelişki ve çatışmalar devam ediyor. Bu nedenle Türkiye’nin, Azerbaycan'ın İran’a karşı savaşa sokma planında Karabağ yumuşak karındır. Çünkü zaten Azerbaycan’a Karabağ’ı yeniden ele geçirme sözü veriyor. Bu da Azerbaycan için önemli bir motivasyondur.

'AZERBAYCAN KÜRTLERİ YOK SAYDI'

Bugün Ermenistan ve Azerbaycan’da Kürtlerin de yaşadığını biliyoruz. Kürtler her 2 ülkede nasıl bir sistem içinde yaşıyorlar, ne durumdalar?

Ermenistan tarafında kalan Kürtlerin idari özerkliği yok fakat kültürel bir özerklik var. Hatta okullarda şu anda bile Kürtçe ana dilde eğitim görme ve kültürünü geliştirme hakkı, durumu var. Kızıl Kürdistan’ın statüsünün kaldırılması sonrası 1,5 milyon Kürt ise Azerbaycan’da kaldı. Fakat Turancı ırkçılık temelinde Azerbaycan Kürtlerin dilini, kimliğini, her şeyini inkâr etti. Kürtleri asimile etti, Azerileştirdi. Bu anlamda artık 1,5 milyon Kürt kendini Azeri görüyor. Bugün kendini Kürt olarak gören belki binde 1 bile yok. Kürt dili, kültürü Azerbaycan’da yasaktır. Tamamen Turancı bir diktatörlüktür.

Azerbaycan’da Türkiye 1990’lardan sonra çok yoğun bir ırkçı-Turancılık siyasetini esas aldı. Bunun merkezi de Bakü’dür. Azerbaycan'ın başkenti Bakü kontrgerillanın ve faşist-ırkçı Turancılığın kalesi haline getirildi. Azerbaycan’ı bir bütün olarak askerileştirmek için Türkiye ve MİT tarafından müthiş bir çaba harcandı. Türkiye tarafından geliştirilen yoğun çalışmalarla Azerbaycan siyasetinde, ordusunda, istihbaratında hatta toplumunda Turancılık geliştirildi. Bu temelde Azerbaycan tamamıyla Turancılığı, Türkçülüğü ırkçılığı ve faşizanlığı kendine rehber edinmiş durumdadır.

Bu savaş Ermenistan ve Azerbaycan’da yaşayan Kürtleri nasıl etkiliyor?

Yoğun bir savaş var ve elbette her iki ülkede yaşayan Kürtler de bu ülkeler bünyesinde savaşa katılıyorlar. Azerbaycan’da yaşayan Kürtler zaten artık tam Azerileşmiş. Azerbaycan onları herhangi bir Azeri olarak cepheye sürüyor. Her iki ülke vatandaşı olarak o ülkelerdeki yasalara ve seferberlik kararlarına uyma zorunluluğu da var.

Fakat Ermenistan’da yaşayan Êzidî Kürtlerin savaşa gönüllü katılımları var. Şu ana kadar 200’ün üzerinde Êzidî Kürdün gönüllü olarak Ermenistan ordusuna yazılıp savaşa katıldığını biliyoruz. Bir de Ermenistan’daki Kürt halkı kendi aralarında kampanyalar başlatmış. Cepheye katılma, ilaç, lojistik sağlama noktasında Kürt kurumları, dernekler bu kampanyaların öncülüğünü yapıyorlar.

Şunu söylemek gerekir, 3. Dünya Savaşını biz Kürtler, Ermeniler halklar istemedik, istemiyoruz. Kürt cephesi olarak da bu savaşa ve müdahaleye karşıyız. Esas olarak Kürt cephesi olarak birlikte yaşam ve halkların sorunlarını birlikte demokratik temelde çözmesini esas alıyoruz. Bu Ermenistan için de öyledir.

Bugün Ermenistan’a dayatılmak istenen soykırım politikasının devamıdır. Bu anlamda doğal olarak Ermenistan’daki Kürtler de oranın vatandaşı olarak yaşadıkları ülkeyi ve yaşamlarını korumak için seferberlik halindedir. Böyle bir yaklaşım söz konusudur. Kürtleri yok etmek, tüm Ortadoğu'yu işgal etmek isteyen, Kafkasya’ya kadar uzanan bir Türk faşizmi var. Bu faşizme elbette Kürtler de karşı duracak.

'SMÖ ÇETELERİ TATBİKATLARDA GETİRİLDİ'

Türkiye’nin Azerbaycan’a, Ermenistan’a karşı savaşmak üzere Suriye Milli Ordusu (SMÖ) çetelerini ve İdlib’deki El Kaide gruplarını götürdüğü dünya gündemine girmiş durumda...

Türkiye’nin Karabağ’daki savaşta Azerbaycan’ın yanında yer almasını sadece Azerbaycan’a bir destek olarak okumamak gerekir. Kafkasya'daki savaşı yürüten Türkiye'nin kendisidir. Yani Türk ordusunun, istihbaratının, Erdoğan başta olmak üzere siyasetçilerinin kendisidir. Bu savaşı planlayan AKP-MHP iktidarı, koordine eden TSK ve MİT’tir.

Türkiye birkaç yıldır Suriye ve Irak’ta yine 1 yıldır Libya’da bir savaş yürütüyor. 2 yıldır Azerbaycan'ı savaşa hazırladı. Türkiye’nin Karabağ ve Ermenistan saldırısı uluslararası güçlerin desteğiyle oldu. Çeteleri getirip Azerbaycan'ın Ermenistan-Karabağ sınırında hatta Karabağ’ın ötesinde Eres çayına kadar yerleştirdi. Toprak, kimlik verdi ve çete grupları orada savaş hazırlıkları yaptı. "Ortak tatbikat yapıyoruz, askeri güçler ortak olacak" diyerek kendi uçaklarıyla çete getirdi. Diğer yandan da Azerbaycan ordusunu bir bütün olarak bu savaşa kilitledi.

Bizim aldığımız bilgilere göre 4 binin üzerinde çete Azerbaycan'a getirilmiş. Ağırlıklı bölümü son 1 yıldır gerçekleştirilen periyodik tatbikatlarda getirilip yerleştirilmiş.

'AYNI ZAMANDA RUSYA’YA AÇILAN SAVAŞTIR'

Bölgede Rusya gibi güçlü bir ülke var. Ermenistan için bir garantör. Türkiye Rusya’ya rağmen nasıl böyle bir girişimde bulunuyor? Acaba Rusya da bu planların bir parçası mı?

Bu savaş aynı zamanda Rusya'ya karşı açılan bir savaş ve Rusya’ya müdahaledir. Rusya’nın garantörlüğü altında olan bir Ermenistan var. Karabağ belki biraz farklı, AGİT MİSK grubunun da rolü var. Ama Ermenistan Rusya’nın garantörlüğünde ve korunmasında. Bütün sınırlarında da Rusya güvenliği sağlıyor.

Türkiye buna cesaret ediyor çünkü kendi başına değil bir NATO ülkesidir. ABD ve NATO perspektifi dışına çıkamaz. Yer yer çıkmaya çalışsa da çıkamaz. Burdan aldığı silah, perspektif ve NATO şartlarına göre şekil alan bir ülke konumunda. Suriye, Libya, Ukrayna, Kırım, Beyaz Rusya, Gürcistan, Kırım'da Rusya’ya karşı, şimdi de Azerbaycan’da Rusya’ya karşı. Azerbaycan’ın yönetimini tamamen ele geçirmiş. Bu anlamda da Rusya’ya karşı da bir cephe savaşıdır.

Rusya neden Türkiye'ye müdahale etmiyor?

Rusya şu anda karar vermek zorunda. Rusya’nın yaşadığı sorunlar var. Rusya’nın kendi içinde hem Ermeni hem Azeri nüfusu var. Yine daha fazla da Yahudi ekonomisinin Azerbaycan'a bağlı olması ve Rusya ekonomi ve siyasetine nüfuz etmesi gerçeği var.

Bu nedenle Rusya bir ikileme girdi. Ermenistan’ı desteklerse yaşayacağı sorunlar ve Azerbaycan’ı desteklerse yaşayacağı sorunları hesaplıyor. Ekonomik, siyasi çok büyük bir sendromla karşı karşıya kalacaktır. Böyle ağır bir süreçle karşı karşıyadır. Bir yandan da kendisine müdahale olduğunu görüyor, izliyor. Fakat izlediği siyasette çifte standart söz konusu. Türkiye ile yürüttüğü ilişkilerde de bir ikililik söz konusudur. Bir yandan savaş içerisinde, bir yandan da her türlü ilişkisi var. Böyle bir çıkmazı yaşıyor.

Türkiye’nin kendisi için tehlike yarattığının farkında. Ama bu tehlikeyi direkt karşısına almaktan çok "nasıl daha kontrolüme alırım, zararsız bir hale getiririm” diye düşünüyor. Çıkarı gereği böyle düşünüyor. Rusya tabii ki savaşı Türkiye’nin yürüttüğünü, Azerbaycan’a her türlü çete grubunu ve askeri tekniği getirdiğini biliyor. Dışişleri Bakanlığının açıklamalarında bu politik ifadelerle dile getiriliyor.

TÜRKİYE’DEN İDLİB, RUSYA’DAN MOLDOVA MODELİ ÖNERİSİ

Yoğun bir diplomasi trafiği de söz konusu. Rusya'ya yansıyanlara göre, Rusya Türkiye dışişleri arasında bu konuda yapılan görüşmelerde Rusya ve Türkiye ayrı "çözüm" önerileri geliştirdi. Türkiye’nin Rusya’ya "İdlib, Kuzey ve Doğu Suriye’de olduğu gibi ikimiz birlikte Karabağ’a girelim ve böyle bir ateşkes yapalım" şeklinde bir teklifte bulunduğunu öğrendik.  Rusya’nın ise bunu kabul etmediğini, Ermeni halkının buna karşı olacağını ve bunun pratikleşmesinin mümkün olmadığını söylediğini duyduk.

Rusya'nın da Moldova gibi bir çözüm modelini önerdiği yansıdı. Kulislerde, Rusya'nın "Moldova’da da çıkan savaşta sadece Rus askeri gitti. Rus askerinin gitmesiyle birlikte ateşkesler oldu ve halen devam ediyor. Rusya olarak biz gidelim bu savaş dursun" diye bir öneri geliştirdiği tartışılıyor.

Ama açıklamalardan ve Rusya içindeki tartışmalardan bir anlaşma olmadığı görünüyor. Türkiye ve Azerbaycan itiraz ediyor. Karabağ’ın tümünün Azerbaycan'ın kontrolüne geçmesini istiyorlar. Tek koşul ve şartları Ermenistan’ın bütün güçlerini bu bölgeden çekmesi. Bu olmazsa ateşkesin olmayacağını belirtiyorlar. Devam ederse sadece Karabağ’ı değil tüm Ermenistan’ı tehdit eden bir strateji içindeler. Rusya, Fransa ve Amerika’yla tartıştı, ateşkes çağrısı yaptı. Türkiye ve Azerbaycan bunu da reddetti. Tüm bunlar savaşın devam edeceğini ve derinleşeceğini gösteriyor.

'MSD DİPLOMATİK İLİŞKİLERİNİ SÜRDÜRMELİ'

Rusya'da Demokratik Suriye Meclisi ve Suriye Halkın İradesi Partisi arasında bir anlaşma yapıldı. Rusya da bir anlamda Türkiye’nin tüm tepkisine rağmen bu anlaşmayı destekledi. Ardından Rusya ve Türkiye arasında İdlib, Libya’ya karşılık Suriye’deki özerk yönetim bölgelerinin Türk işgaline açılması konusunda pazarlıklar olduğu iddia edildi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Amerika seçimlerle uğraşıyor. Siyasi ve diplomatik açıdan Rusya’ya boşluk veriyor. Rusya artık Suriye rejimiyle Suriye’deki krizi taşıyacak durumda değil. Sezar yasasıyla gelişen ambargo çok etkili. Bu anlamda Rusya çıkarları açısından sorunu çözmek istiyor. Sorunu çözmek için de artık özerk yönetim ve Kürtleri yok sayamaz. En ılımlı proje özerk yönetimin projesidir. Bu anlamda MSD ve halkın iradesi partisi arasında imzalanan anlaşma makul bir protokoldü. Moskova bu protokolün arkasında duruşuyla hem Türkiye, hem de Rejime mesaj verdi. Hem de Kahire ve Riyad grubuna da bir mesaj verdi. Rejim ve Türkiye tepki verdi. Bu konuda Rejim, Türkiye ve özerk yönetimle pazarlıkları vardı. Suriye'nin toprak bütünlüğü temelinde bir çözümü geliştirmek istiyordu.

Şimdi bu tartışmalar sonuç almazsa yine Kafkasya’nın güneyinde bu savaş başladı. Türkiye ve Azerbaycan ateşkes antlaşmasını kabul etmedi. Bence Kobanê, Eyn İsa alanlarına dönük Türkiye ve Rusya arasında bir pazarlık olabilir. Buna yok diyemeyiz. Bu süreci iyi takip etmek gerekiyor. Türkiye’nin zaten Rojava’yı işgal etme planı var. Buna kendini de hazırlamış. Şu anda Güney'den Rojava’ya kadar işgal etmek istiyor.

Rojava üzerinde de çok ciddi bir tehlike var. Demokratik Suriye Güçleri projelerini sahiplenmelidir. Kim ne plan yapıyorsa yapsın. Zaten herkesin planı var. Rusya'nın da planı var, Amerika'nın da çekilme planı ve başka planları var. Rejimin de İran üzerinden adım atmama, tekrar kendi eski durumunu sürdürme ve tüm alanlara hakim olma planı var.

MSD çözüm projesini ve Rusya'yla diplomatik görüşmelerini sürdürürse Riyad grubu buna gelir. Riyad grubu, Suudi Arabistan grubudur. Aynı zamanda Mısır-Kahire grubu gelir katılır. Çünkü burada Suriye’nin parçalanması değil, Suriye’nin demokratikleşmesi, işgalci güçlerin çıkması, yeni bir anayasa, yeni bir Suriye hedefleniyor. Kahire, Moskova, Riyad, MSD bu konuda birleşirlerse rejimi de bu noktaya çekerler. Cenevre benzeri toplantıların bir kıymeti harbiyesi kalmaz. Esas sorun bu platformlarda çözülür.