HDP’nin tarihi misyonu

Bu seçimlerin en büyük kazananı hiç kuşku yok ki, baraj altında bırakılması yönünde kesin karar olmasına karşın, hem vekil sayısını hem de oyunu arttırarak barajları aşan HDP’dir.

CHP lideri Kılıçdaroğlu seçim sonrası kamuoyuna yaptığı açıklamada, birkaç kez seçim süreci boyunca baskı ve tehditlerle karşı karşıya kaldıklarını açıkladı. Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce yaptığı açıklamada seçimlerde hilelerin kesinkes yapıldığını söyledi. Meral Akşener de baskı altında ve eşitsiz koşullarda bu seçimlere gidildiğini belirtti. İktidarın HDP’ye nasıl yaklaştığını ise bizzat Erdoğan’ın ağzından herkes dinledi. HDP’nin baraj altında bırakılmasının gerektiğini, bunu hangi taktiklerle yapacaklarını, aksi halde ciddi zorluklarla karşı karşıya kalacaklarını çetelerine söylerken görüntülendi ve dünya alem bundan haberdar oldu. HDP açısından ise, “eşit olmayan koşullarda seçimlere girmek” ile de açıklanamaz durum. Böylesi bir durumda sadece koşullarınız eşit değildir. Ama HDP varlığına bile tahammül edilemeyen bir parti konumundadır. Kendisi ve tüm üye ve taraftarları terörist olarak görülen bir partidir. Böylesi bir durumda “teröre karşı mücadele yürütüyorum” söyleminin ardına gizlenerek yapılan her şey mubah olur. Nitekim Suruç’taki katliam sonrası iktidarın yaptığı açıklamalar da bunu her yönüyle gösterdi. Diktatör Erdoğan da Selahattin Demirtaş’a yapılan bir ziyareti bile muhalefeti basınç altında tutmak için sonuna kadar kullandı. Dolayısıyla OHAL koşullarında girilen ve yıllarca tartışılacak olan bu seçim, her yönüyle son derece anormal bir seçim oldu.

Bu seçimlerin en büyük kazananı hiç kuşku yok ki, baraj altında bırakılması yönünde kesin karar olmasına karşın, hem vekil sayısını hem de oyunu arttırarak barajları aşan HDP’dir. İktidarların tanrısal bir güçte olmadıkları, yaptıkları planlamaların yerle bir edilebileceği HDP’nin aldığı kesin başarıyla bir kez daha görülmüştür. HDP almış olduğu bu başarıyla hem Erdoğan faşizminin tek başına meclis çoğunluğunu elde etme hevesini kursağında bırakmış hem de maruz bırakıldığı soykırım politikalarına rağmen ne kadar direngen olduğunu göstermiştir.  

HDP toplumun doğasını programı haline getirerek, tüm farklılıkların eşitçe birliğini esas almıştır. Bu da tüm toplumsal farklılıkların kendilerini HDP içinde temsil etmesini getirmiştir. 7 Haziran ile başlayan bu süreç daha da renklenerek sürmüştür. HDP faşizmin tek renginin karşıt kutbunda yer alarak tüm renkleri bağrında taşıyarak herkesin partisi olma hedefinde biraz daha mesafe kat etmiştir. Bu yönüyle HDP, programına uygun bir gerçekleşmeyi yaşayarak tüm toplumun partisi olmayı daha fazla başarmıştır. Faşist iktidarın kriminalize eden, milliyetçi sınırlarda tutmak isteyen soykırımcı politikasına böylelikle en büyük darbeyi indirmiştir. Nitekim tüm engellemelere ve karalamalara karşın HDP, Türkiye’nin her yerinde oylarını arttırmış ve yirmi iki vekil çıkarmıştır. İttifak sisteminden dolayı da Aydın’da alabileceği bir vekili alamamıştır. Her geçen gün ezilen tüm toplumsal kesimlerin partisi olma özelliğini daha fazla kazanan HDP, programını pratikleştirecek bir ortam bulması veya bu ortamı yaratacak bir yeterlilikte çalışması halinde Türkiye’nin en iddialı ve sorun çözen partisi olacaktır. HDP’nin yönettiği bir ülke gerçekliği, faşizmin tekli söylem ve pratiğinin hakim olmaya çalıştığı bugünlerde, pek hayal edilemese de aslında hiç de öyle uzak bir ihtimal değildir. Yeter ki, motivasyon ve kararlılık bu temelde olsun.

Bu yönüyle HDP hacminden büyük bir rol oynama göreviyle karşı karşıyadır. Azımsanmaması gereken aldığı oy ve çıkardığı vekil sayısının ötesinde davranarak, muhalefete öncülük etme görevini üstlenmeli, bundan kaçmamalı, bu tarihi sorumluluğu CHP gibi iç sorunlarla boğuşacağı görülen ve karakteristik özellikleri böylesi bir rolü oynamaya el vermeyen bir partiye bırakmamalıdır. Nasıl ki Kürtsüzleştirilmeye çalışılan bir Türkiye’nin olması mümkün değilse, artık HDP’siz de bir Türkiye de asla düşünülemez. Soykırımcı faşist rejimin bu politikası kesin bir yenilgiye uğramıştır. HDP artık Türkiye’nin üçüncü büyük partisidir ve daha da büyümesi için Terzi Hermes’in deyimiyle gerekli olan sadece ‘daha fazla istek, daha fazla irade ve daha fazla sınav’dır.

HDP, yaşadığı buruk sevincin izlerini hemen üstünden atarak, muhalefetin yaşadığı moral bozukluğunun etki sahasına girmeyip, soykırımcı faşist rejimi alt etmenin yarattığı büyük şevkle hareket etmelidir. Öyle ki bu moralini, isteğini, cesaretini tüm muhalefete de bulaştırabilmelidir. Bu olağanüstü koşullar içerisinde muhalefet Erdoğan’ı götürememiş olsa da ciddi bir toparlamayı da yaşamıştır. Zaten Erdoğan’ın Türkiye’ye en büyük katkısı toplumun en az yarısını kendisine kemikleşmiş karşıt haline getirmiş olmasıdır. Dolayısıyla o cephede de büyük bir mücadele sürecektir. Mevcut sonuçlar Erdoğan’a faşizmin kurumsallaşması fırsatını vermiş olsa da HDP’nin öncülük etmesi ve toparlaması gereken muhalefete de bu tek adam diktatörlüğünü devirme imkan ve olanağını vermiştir. Boyutlanarak süreceği açık olan bu mücadelede herkes tarihi sorumluluklarının gereklerini yerine getirmeli ki, halklar kazansın.