Köklü: İmralı sistemi savaş ve barışın çarpıştığı yer

Uluslararası İmralı heyetinin, '‘İmralı, baskının da demokrasinin de laboratuvarıdır' sözlerini hatırlatan Av. Serbay Köklü, İmralı sisteminin savaş ve barışın net olarak çarpıştığı bir yer olduğunun altını çizdi.

Asrın Hukuk Bürosu Avukatı Serbay Köklü, İmralı Cezaevinde rehin tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım'a getirilen 6 aylık avukat ve telefon görüş yasağını değerlendirdi.

Kürt Halk Önderi Öcalan'a karşı 9 Ekim 1998 yılında devreye konulan uluslararası komplonun ABD, AB ve İsrail tarafından yapıldığını hatırlatan Köklü, komplonun özelde Kürtler ve Ortadoğu üzerinde yürütülen planlamanın açığa çıkması açısından önemli veriler ortaya koyduğunu belirtti. Kürt Halk Önderi Öcalan'ın nesnel ve edilgen olan Kürtleri özne ve irade haline ve bölge haklarıyla birlikte demokratik çözümü üretebilir bir noktaya getirdiğine işaret eden Köklü, bu durumun uluslararası sistem açısından ciddi bir tehdit haline dönüştüğüne dikkat çekti.

KOMPLO İLE KÜRTLER TEKRAR NESNEL HALE GETİRİLMEK İSTENDİ

Bundan dolayı komplonun devreye konulduğunu vurgulayan Köklü, İmralı tecrit sisteminin de komplo ile ele alınması gerektiğini belirterek, "Tecrit sisteminin iki boyutu var. Uluslararası güçlerin Kürtler ve Ortadoğu'nun şekillenmesi açısından bir zemin, Türk devleti açısından da bir yönetim sistemi haline geldi. Bu açıdan İmralı tecrit sistemi, uluslararası sistem tarafından dizayn edilmiş. Tecrit sisteminin 20 yıllık tarihine bakmak gerekir. 1999'dan sonra 2001 Afganistan savaşı ve 2003 Irak işgali gündeme gelmişti.

Komplo, Sayın Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve Kürtlerin tekrar 1. Dünya Savaşı’nda belirlenen sisteme uygun bir şekilde edilgen ve nesnel pozisyonda tutulması açısından önemli bir aşamaydı. Ama bu planlanan sistem uluslararası güçlerin istediği gibi gerçekleşmedi. Sayın Öcalan'ın, kişiliği, iradesi, fikirleri stratejisi devreye girdi. Savunmalarında da belirttiği gibi, 1985’ten beri gözlemlediği süreci ‘Gladio Savaşları’ olarak ifade etti. Kürtlerin irade olup, Türkiye devleti ile çözüm çabası içerisinde olduğu dönemlerde, uluslararası müdahalenin devreye girdiğini ifade etmişti.

Sayın Öcalan’ın yaptığı en önemli şeylerden biri bu komployu olduğu gibi çözümleyip, buna karşı bir paradigma ortaya koymuş olmasıydı. İmralı’nın trajik bir yanı varken, Sayın Öcalan’ın kişiliğinden kaynaklı tarih açısından muazzam bir dönüşümün de kapısını açtı. Tüm bu gladio müdahaleleri, uluslararası sistemi çözümleyerek, demokratik modernite ve demokratik ulus çözümünü kavramsallaştırıp tarih sahnesine çıkardı" diye konuştu.

‘ÖCALAN YASALARI’

Köklü, İmralı tecrit sistemi ile birlikte Türk devlet sisteminin yasalarının tamamen değiştirildiğini şu sözlerle aktardı: "1999’da Sayın Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin ardından, daha önce denenmiş ama uygulanmamış olan ‘yüksek güvenlikli cezaevi’ sistemi söz konusu oldu. Bir ada sadece Sayın Öcalan’a tahsis edilmişti. Adım adım Sayın Öcalan için İmralı’da geliştirilen sistem Türkiye’nin bir yönetim sistemi haline getirildi.

2005 yılında Sayın Öcalan’a özgü çıkarılan, Türk ceza, muhakeme ve infaz sistemi devreye sokuldu. Bugün hali hazırda uygulanan yasal rejim 2005’te Öcalan'a uygulanıp geliştirilen Türk ceza sisteminin bugünkü uygulamalarıdır. Bugüne kadar cezaevlerinde böylesi ağır bir tecrit söz konusu değilken, birçok cezaevinde buna benzer uygulamalar gelişti. Bu biçimiyle de İmralı tecrit sistemi Türkiye için bir yönetim ve hukuk sistemi haline getirildi."

KOMPLO STRATEJİK HAMLEYDİ

1998 yılında Kürt Halk Önderi Öcalan'ın, Suriye'den çıkarıldığı zaman tespit ettiği en önemli sonuçlardan birinin, Ortadoğu’da adım adım geliştirilmek istenen bir bölge savaşı olduğunu kaydeden Köklü, Öcalan'ın neden çözüm adresi olduğunu şu sözlerle anlattı: "Öcalan'ın tespiti bugün birçok saygın düşünür tarafından da kabul edilen bir tespittir. Körfez savaşından bu yana devam eden bir 3. Dünya Savaşı var. Sayın Öcalan’ın komploya maruz bırakılması savaşın derinleşmesi açısından en stratejik hamlelerden biriydi. Sayın Öcalan, durumu tespit ettiği andan itibaren tüm çabalarını bu komployu boşa çıkarmak ve savaşa karşı barışı, demokratik çözümün imkanlarını geliştirmek için harcadı. Bu yoğunlaşmanın ürünü de demokratik ulus çözümlemesi idi.

Sayın Öcalan, İmralı tecrit sistemini bir diyalektik olarak ele aldı. Hepimize de yansıttı. İmralı savaş ve barışın, darbe ve demokrasinin, kaos ve çözümün kesiştiği ve çatıştığı yer haline geldi. Sayın Öcalan, kısıtlı imkanlarına rağmen adım adım, teorisini, çözüm çabalarını geliştirdi ve bir sonraki aşamaya taşıdı. Oslo süreci Sayın Öcalan’ın çabalarının dışa yansımasıydı. ‘Yol Haritası’nın bu kadar tepki çekmesinin nedeni Sayın Öcalan’ın çözümü somut bir şekilde, ete kemiğe büründürerek kamuoyunun takdirine sunmuş olmasıydı. Bunu sunarken de birçok maskeyi düşürmüş oldu.

2011 yılında ağır ve mutlak tecridin başlaması da ‘yol haritasının’ paylaşılmasından sonra gerçekleşti. Sayın Öcalan, 2013-15 arası dönemde Türkiye devleti tarihinde ilk defa Kürt meselesini çözüm noktasında net bir mutabakata büründürdü. Bu siyasette de tarihte de yerini aldı. Darbe mekaniği bu nedenle devreye girdi. Sayın Öcalan, her aşamada, koşullarını hiçbir zaman bahane etmeden, çözümü geliştiren bir rol oynadı. Buna karşı yürütülen siyaset, darbe mekaniği oldu. Türkiye adım adım felakete sürükleniyor. Sayın Öcalan’ın yaklaşımları, Türkiye ve bölge halklarının felakete sürüklenmemesi açısından bir sigorta niteliği taşıyor. İmralı sistemi savaş ve barışın net olarak çarpıştığı bir yerdir. Uluslararası İmralı Heyeti’nin Türkiye ziyaretinde yaptığı 'İmralı, baskının da demokrasinin de laboratuvarıdır' tespiti bugün net bir şekilde geçerliliğini ortaya koyuyor."