Rojhilat sessizliğini bozdu- XIV

Kürt Halk Önderi’nin 15 Şubat 1999’da kaçırılmasına en sert tepkiyi Rojhilatê Kurdistan (Doğu Kürdistan) vermişti. Rojhilat, uzun bir sessizlikten sonra ilk kez meydanları dolduruyordu.

Kürt Halk Önderi’nin kaçırılarak esir alındığı haberi, bütün Kürdistan’da infial etkisi yarattı. Yakın Kürt tarihine “15 Şubat serhildanı” olarak geçecek direnişe de Doğu Kürdistan öncülük etmişti. 15 Şubat 1999’u takip eden günlerde Rojhilat’ın hemen tüm kentlerinde Kürt halkı serhildana geçti. İlam, Kirmanşan, Sînê, Urmiye, özellikle de Maku, Mahabad, Merîvan’da günlerce kitlesel gösteriler yapıldı. Doğu Kürdistan Demokratik ve Özgür Topluluğu (KODAR) Eşbaşkanı Gulan Fehim’e göre daha önce birçok kez önder ve öncülerini kaybeden Rojhilat, aynı acıları tekrar yaşamaktan korktuğu için komplocu güçlere karşı isyan edip direnişe geçti.

KODAR Eşbaşkanı Gulan Fehim, Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin Rojhilat’taki geçmişi ve 15 Şubat serhildanları, halkın Öcalan’a neden sahip çıktığı ile ilgili soruları yanıtladı.

Rojhilat halkı, 15 Şubat 1999 öncesi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı nasıl görüyordu?

Safavi-Osmanlı iktidar çatışması Kürdistan coğrafyasında cereyan etti, çok büyük tahribatlara neden oldu, her iki taraf da Kürtleri savaş eri olarak meydana sürdü ve çok acıdır ki her iki cephede çarpışan ve ölen Kürtler oldu. Kasr-ı Şirin Antlaşması’yla bu iki bölge gücü arasında savaş durduruldu fakat olan yine Kürtlere ve Kürdistan’a oldu. Doğu Kürdistan toprakları Safavi iktidarına ilhak edildi. Aslında burada gerçekleşen bilinçli bir bölme, parçalama siyasetidir. Her iki taraf, birbirine karşı Kürtleri kullanacaktı ki zaten sonraki gelişmeler bunu destekler nitelikte oldu. Doğu Kürdistan 1639’dan sonra genel gövdeden ayrıştırıldı. Bu durumu tersine çevirmek, Kürdistan’ın bütünlüğünü sağlamak hemen hemen hiçbir Kürt’ün aklına gelmedi ya da bu yönlü bilinçli, programlı ve sistemsel bir çalışması hiç olmadı.

İlk defa Kürdistan’ın dört parça olmadığı, sömürgeci güçler ve emperyal sistem tarafından dört parçaya ayrıştırıldığı, bu parçalanmanın ortadan kaldırılması gerektiği fikri, tezi ve pratik çabası, Rêber Apo tarafından hem de ideolojik, siyasal ve örgütsel temelini oluşturarak ortaya konuldu. Bu anlamda sadece Lozan’ın kirli hesaplarına karşı değil, Kasr-ı Şirin Antlaşması’na da müdahale, kabullenmeme ve Kürdistan’ı gerçek anlamda bir bütün olarak ele alma yaklaşımını sergileyerek, halkımız açısında son derece hayati ve vazgeçilmez, hatta geç kalınmış bir çalışmaya girişmiş oldu.

Rêber Apo’nun verili sınırları hiçe sayması, bir halkın parçalamaz ve bütün olduğu gerçeğini ortaya koyması, kuşkusuz Kürdistan tarihinde ve mücadele döneminde yeni bir aşama, devrimsel nitelikte bir çıkış olmuştur. Ulusun kendi varlığına, mekan ve zamanıyla bağlantılı oluşundan kopartılması çabalarına müdahale yapılmıştır. Kürt ulus bilincinin yaratılması, varlığın inkar-imha kıskacında kurtarılması ve en önemlisi oluş ve özgürlük durumuna geçilmesi, bütün Kürdistan’da çok önemli bir gelişme olmuştur. Bu çıkış ve mücadele tarihi, Kürt halkının yeniden doğuş ve yaratılış, yeniden oluşu ve kendisi olması, kültürünü oluşturma tarihi anlamına gelmektedir.

Tarih boyunca Doğu Kürdistan’da yurtseverlik duyguları yüksek olmuştur fakat bu, duygu düzeyinde kalmış, çok fazla bilinç ve yapısal örgütlenmeye kavuşmamıştı. PKK’nin Kürdistan’da devrimci mücadeleyi başlatması, kuşkusuz Doğu Kürdistan’ı da etkilemiş, halkımız Rêber Apo’nun ulusal niteliklerine sempati duymuş ve ortaya çıkan kazanımları önemsemiş, sahiplenmiştir.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın esir alınıp kaçırılması sürecinde Rojhilat kentlerinde neler yaşandı?

Önderliğin Suriye’den çıkması ve Batı serüvenin başlaması, Kürtler nezdinde ilgi ve kaygıyla karşılandı. Aslında Avrupa’ya çıkış daha çok Kürt meselesinin dünya siyasal arenasına taşınması, Kürt sorunun barışçıl yollarla çözüme kavuşması ihtimalini üzerinden yeni bir sürecin başlangıcı olarak algılandı. Bunun yanı sıra devletlerin yaklaşımı, Türkiye ve emperyal güçlerin yoğun karalama, terörize etme politikaları da kaygıya neden oluyordu. 15 Şubat Uluslararası Komplo’nun gerçekleşmesi ve duyurulması, Kürdistan ve Kürtlerin yaşadığı her yerde büyük bir tepki ve nefrete neden oldu.

Batılı güçler yine Kürtlere, Kürt konusuna ihanet etmiş, ikiyüzlü, çıkarcı ve pragmatist yaklaşmıştı. Kürtlerin buna tepkisi doğal olarak çok sert ve yerindeydi. Rojhilatê Kurdistan’ın hemen tüm kentlerinde, ilçelerinde Kürt halkı genç ve kadınların öncülüğünde serhildana geçti. İlam, Kirmanşan, Sînê, Urmiye, özellikle de Maku, Mahabad, Merîvan’da günlerce kitlesel gösteriler yapıldı. Yine Tebriz ve Tahran başta olmak üzere bazı İran kentlerinde de gösteriler dalga dalga yayıldı. Halk, günlerce meydanlardan inmedi ve en önemlisi de İran’ın tüm sert ve şiddet içeren yaklaşımlarına rağmen direnişine devam etti, sinmedi ve geri adım atmadı. Bu Rojhilat ve İran’da bir ilk olmuş. İlk defa Kürtler meydanları doldurmuş, korkusuzca, düşmanın saldırılarına rağmen Önderliğine sahip çıkmış.

“Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerinin önemli bir kesimi Rojhilat ve İran’da gerçekleşti, o dönemde kaç kişi bedenini ateşe verdi?

Rojhilat, yıllarca baskı, terör ve yasaklamalar içinde adeta karanlık bir yaşantıya, ufuksuz bir geleceğe ve umutsuz bir ruh haline büründürülmek istenmiştir. Önderliğin tüm Kürdistan’a umut, zafer inancı ve başarma duygusunu ışıması, Rojhila için de yeniden güneşe, aydınlığa, ışığa kavuşma durumu olmuştur. Bu yüzden ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleri Rojhilat’da da birçok yurtsever, genç ve kadın tarafından döneme cevap olacak eylemsel çıkış olarak ele alınmıştır.

12 yaşındaki Zehra isimli bir çocuğun Urmiye’de bedenini ateş çemberine çevirmesi, yine İran faşist rejiminin saldırılarına karşı çok güçlü bir direniş sergilenmiştir. Bunun sonucunda çok sayıda kişi şehit olmuştur. En çok Sînê’de şehadetler yaşanmış, bilindiği kadar 30’dan fazla kişi şehit olmuştur. Yine Maku’da çok sert çatışmalar yaşandı ve halktan şehadetler yaşandı.

Komploya olan tepki, sadece 1999 yılıyla sınırlı kalmadı, Rojhilat her yıl komplonun lanetli yıl dönümünde Önderliğine bağlılığını farklı yöntem ve eylemlerle sergiliyor. Bunun en bariz örneği de 15 Şubat 2006’da Maku serhıldanında gerçekleşti. Halk günlerce meydanlarda serhildandaydı ve çıkan çatışmada şehadetler yaşandı. Günümüze doğru Rojhilat halkının Önderliğine olan bağlılığı sadece duygusal yönüyle sınırlı kalmamış, bu bağlılık, sevgi ve bütünleşme Önderliğin ideolojisi, projeleri ve manifestosunu benimseyerek ve hayata geçirilmesi için örgütsel yapıya kavuşturulması çabasıyla da pekişmiştir.

Neden özellikle Rojhilatlı genç kadınlar ve erkekler, Öcalan’a sahip çıkmak için direnişe geçti?

Cendere içinde olan tüm Kürt toplumu olmasına rağmen bunun ağırlığını yaşayan kesim gençler ve kadınlar olmuştur. İran rejimi de diğer faşist, iktidarcı, sömürgeci ve diktatör sistemler gibi genç ve kadınları baskılayarak toplumun gelişimini ve özgürleşmesini engellemeye çalışıyor. Önderliğin özgürlük mücadelesi de gençlere ve kadınlara çok güçlü hitap ederek, adeta yeniden doğuş ve kurtuluş mesajıdır. Bu yüzden geçler ve kadınlar, Önderliğine olan bağlılığı daha sağlam temellere dayanıyor.

Nasıl ki Önderliğin ilk çıkışı genç, öğrenci, kadın ve aydın, emekçi kesimleri öncelikle kapsamış ve bu yol ile tüm topluma taşılmışsa Rojhılat’da da toplumsal ahlaki ve vicdani duyguları canlı olan, halk mücadelesine öncülük etmeyi görev ve tarihi sorumluluk belleyen gençler, kadınlar ve öğrenci kesimi komplodan önce de çalışmaya, Önderlik düşüncesi etrafında aydınlanmaya başlamıştı.

Özellikle Tebriz, Urmiye ve Sînê üniversitelerinde öğrenci gençlerin komiteler oluşturduğu, kendini kısmi örgütlendiği bilinmektedir. Bu gençler, komplo sürecinde serhildanlara öncülük etti ve birçoğu da daha sonra özgürlük saflarına katıldı, devrimci mücadelede şehit oldu. Akif Mamo Zagros, Zagros Beritan, Zilan Pepule, Hemın Bekes, Ferhad Pepule, Mani Muhabad, Sirwan Sıne, Xoşmer Kotol, Tewar Muhabad vb. bir çok yiğit Rojhılat genci, komployu boşa çıkarma hırsı ve inancının yanı sıra özgürlük mücadelesini Önderliğin özgürlüğüyle taçlandırma inancı, kararlılığıyla mücadeleye ve bu uğurda şehitler kervanına katıldı. Önderliğin etrafında sönmeyen hep parlayacak yıldızlara dönüştüler.

Kürt Özgürlük Hareketi, 15 Şubat’an önce Rojhilat’ta nasıl örgütlenmişti, bunda Kürt Halk Önderi nasıl bir rol oynadı?

Özgürlük Hareketi, tüm Kürdistan’ı kapsama ve mücadeleyi topluma taşırma perspektifi üzerinden başladığı için Ortadoğu’dan ülkeye gelen gruplar, Kürdistan’ın tüm parçalarında faaliyete başlamıştı. Mehmet Karasungur ve Egîd yoldaşların 80’lerin başından Rojhilat’a geldiği ve Rojhilat üzerinden Başûr’a geçtiği, bu hat üzerinden halk örgütlenmesine, bilinçlendirilmesine giriştiği dönemde, özellikle Kirmanc bölgesinde birçok yurtsever aile ve kişinin örgütü tanıma imkanını yarattı. Çok sayıda kişi çalışmalara katıldı.

90’lar ile başlayan yoğun çatışma ve savaş, Bakur ve Başûr’da yaşanmasına rağmen etkisini Rojhilat’a da gösterdi. Halkımız sayısız maddi-manevi destekte bulundu. Bu yıllardan sonra ise bazı gençlerin özgürlük saflarına katılımı söz konusudur. Kadınlar, özgülük çizgisiyle tanıştıkça büyük bir heyecan ve ilgiyle saflara katıldı. Bu yoldaşların birçoğu ulusal mücadeleye kaygısız ve hesapsız katılıp Kürdistani bilinç ve ruh örneği olarak şehadete kadar yükseldi. Önderliğin bazı Rojhilatlı aydın, sanatçı ve siyasetçi tarafından ziyaret edilmesi de şunu göstermektedir ki; Önderlik felsefesi Rojhilatê Kurdistan’a güçlü bir şekilde yansımıştır. Önderlik sahasına giden bazı Rojhilatlı kadrolar da Önderliğin eğitiminden geçmiş, Rojhilat çalışmaları ve Kürt sorununun İran’da çözüme kavuşma perspektifi ile eğitilmişti. Bu arada Rojhilat’da tedavi gören yaralı kadrolar, İran’ın baskılarına rağmen halkla bağlantıya geçmeye, halkı eğitmeye çalıştı.

1995’ten sonra ise bizzat Önderliğin hazırladığı, perspektif sunduğu ve gönderdiği çoğunluğu kadın arkadaşlardan oluşan bir grup Kirmanşan, Sînê, Urmiye, Maku ve Mahabad hattında örgütlendirme çalışmasına başladı. Ayrıca Önderliğin çözümleme ve kitaplarının Kürtçe ve Farsçaya çevrilmesiyle aydın ve öğrenciler arasında bilinçlenmeye neden oldu, az önce adını dile getirdiğim üniversitelerde öğrenci komiteleri oluştu.

Halkın, 15 Şubat’ta Öcalan’a sahip çıkması nasıl bir bilinç düzeyini ifade ediyordu, tarihin tekerrür edilmesinden mi korkuluyordu?

Az önce dile getirdiğim tüm bu verilerin sonucu olarak Rojhilat halkı, Önderliğini ve mücadelesini tanıyor ve biliyordu, bu mücadele onda moral, inanç ve yeniden canlanma zemini olmuştu. Bu yüzden komploya karşı gelişen büyük serhildanlar sadece duygusal bir tepki değil, Önderliğin gerçeğinin bilincinde ve bunun yarattığı yoğun hırs ve kabullenmeme, bunu boşa çıkarma için yürütülen bilinçli bir serhildandır.

İran ulus-devleti, 20. yüzyıldan sonra tüm etnik ve ulusal haklara baskı ve inkar yöntemini devreye sokmuştu. Kürtler buna karşı hep serhildan ve mücadele ile cevap verme geleneğini yüksek düzeyde sergilemiş. Başta Simko Şikak, Qazi Mihemed, Suleyman Monini, Kak Fuad, Dr. Qasimlo ve Şerefkendi şahsında somutlaşan güçlü mücadeleler yaşandı. İran rejimi komplo, terör, idam ve ezme politikasıyla Kürt hareketlerini ve öncülerini devre dışı bırakmaya çalıştı. Her zaman dış güçlerin de bunda payı vardı. Rojhilat halkı, bu komplocu gerçeğin farkında ve bilincindeydi. Bu da halkımızda bir tecrübe, dış güçlere güvenmemeye, kendi öz iradesine inanma, kendi ayakları üzerinden mücadeleye girişme bilincini yarattı fakat bunun uygulanma ve pratiğe geçme zeminini ya bulamadı ya da var olan siyasi partilerin yetersizlikleri yüzünden mücadelesi heba edildi. Kürt öncülerinin idam edilmesi/katledilmesi, öfke ve derin bir nefreti de oluşturdu. Zaten Şerefkendi’nin 1992’de katledilmesinden sonra öncüsüz kalan halkımız, önderliksiz bir mücadelenin hem boşluğunu yaşadı hem de ancak bu boşluğun giderilmesi sonucu zafere ulaşabileceği kanaatini de beraberinde getirdi. Nihayetinden Önderlik ile tanışma, özgürlük mücadelesinde yeni bir dönem başlattı ve halkımız bir daha aynı acıyı asla tekrarlamamak, aynı hatalara düşmemek, öncüsüz ve önderliksiz bir yaşamı asla kabullenmemek üzerinden, komplocu güçlere karşı direnişe geçti. Öncülerinin infazının intikamını da Uluslararası Komplo’ya karşı gösterdiği serhildan ruhuyla dile getirdi.

Şu anda İmralı’da Kürt Halk Önderi üzerinde devam eden tecride Rojhilat halkının bakışı nedir?

Önderliğine uygulanan tecrit ve İmralı işkence sistemi, Rojhilat halkı tarafından kendine, varlığına, kimliğine ve özgürlüğüne karşı bir uygulama olarak görülüyor. Zaten İran devleti de Önderliğin fikir, proje ve perspektiflerinin halka ulaşmaması için bu tecrit ve işkence sistemine ortak olduğunu gösteriyor. Bu yüzden tecridi kırmak, Rojhilat halkımızın da birincil görevi ve ertelenemez bir amacıdır. Önderliğin, Rojhilat ve İran somutunda sunduğu perspektif ve çözüm projeleri, halkımız tarafından ilgiyle karşılanıp uygulanmasına dönük yoğun bir çaba sergileniyor.

Yarın: İmralı’da cezaevi nasıl kuruldu?