Bağımsızlık referandumu mu, KDP’nin iktidar yatırımı mı?

Kürdistan Bölgesi'nde şu anda birçok parti KDP'nin, salt kendi iktidarını kurumsallaştırmak için öncelediği referandum gündemini aşma noktasında ciddi sorunlar yaşıyor.

Bağımsızlık iddiasındaki KDP'nin başlattığı referandum gündemi beraberinde birçok tartışmayı ve soru işaretini doğurdu. Sorulardan hareketle Güney Kürdistan'daki referandumun "bağımsızlık mı getireceği" yoksa "seçim yatırımı mı olduğunu tarafların beyanatlarından derledik. 

Güney Kürdistan'da Barzani ailesi öncülüğündeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) 7 Haziran günü Kürdistan Bölgesi'ndeki kimi siyasi partilerle yaptığı toplantının ardından bağımsızlık için referandum yapma kararı aldı. Bu kararla birlikte bölgenin siyasi gündemi de bu yöne kaymış durumda. Türkiye, Irak, ABD ve Almanya başta olmak üzere birçok ülkeden farklı dozajlarda tepkiler gelmeye başladı. Ancak dış tepkilerden ziyade, Güney Kürdistan'daki siyasi partiler ve toplum KDP'nin bu adımla ne yapmak istediğini sorgulanmaya başladı. Güney Kürdistan'da içine girilen "sorusu çok, cevabı az" referandumun sürecini ANF derledi.

REFERANDUM KARARI NE ZAMAN ALINDI?

Güney Kürdistan'da uzun süredir yaşanan siyasal, toplumsal ve ekonomik kriz karşısında KDP ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) 24 Mart 2017 tarihinde Kürdistan Bölgesi'nin bağımsızlığı için yapılması planlanan referandumu görüşmek için ortak heyet oluşturarak, siyasi partilerle görüşmeler gerçekleştirmeye başladı.

KDP'nin yaklaşık üç  yıldır husumetli olduğu Goran (Değişim) Hareketi dışındaki siyasi partilerle Mart ayında yapılan görüşmelerin ardından Barzani başkanlığında toplanan KDP-YNK heyeti yaptıkları ortak basın toplantısında 2017 yılında "bağımsızlık referandumu"nun yapılması kararı alındığını açıkladı.

Basın toplantısında konuşan KDP politbüro üyesi Fazıl Mirani, "Bizim için referandum parlamentonun açılmasından daha önemlidir" dedi. Buna karşın Goran Hareketi ile Komala İslam başından beri referandum gündeminin parlamentoda tartışılmasını ve kararlaştırılmasını istiyordu.

7 Haziran günü KDP Genel Başkanı Mesûd Barzani başkanlığında Kürdistan'daki kimi siyasi partilerle Pirmam'da yapılan toplantının ardından referandum tarihinin 25 Eylül 2017 olarak belirlendiği açıklandı.

Aynı toplantı sonrası yapılan açıklamada; seçim takvimine göre 21 Eylül 2017 tarihinde yapılması gereken Güney Kürdistan parlamento seçimleri ile iki yıldır Mesûd Barzani tarafından el konulan Kürdistan Bölge Başkanlığı seçimlerinin de 6 Kasım 2017 tarihinde yapılmasının öngörüldüğü açıklandı.

TOPLANTIYA KİMLER KATILDI, KİMLER KATILMADI?

Referandum toplantısına KDP, YNK, Yekgirtû İslami Partisi, İslami Hareket, Kürdistan Komünist Partisi, Kürdistan Sosyalist Demokrat Partisi, Emekçiler Partisi, Kürdistan İşçi ve Emekçiler Partisi, Kürdistan Kalkınma ve Reform Partisi, Erbil Türkmen Listesi, Irak Türkmen Caphesi (ITC), Türkmen Kalkınma Partisi, Kürdistan Parlamentosu Ermeni Listesi, Asuri Demokratik Hareketi ve Asuri ve Kildani Meclisi gibi parti ile oluşumlar katıldı.

Bu partiler arasında Güney Kürdistan parlamentosunda KDP'nin 38, YNK'nin 18 ve Yekgirtû İslami'nin 10 parlamenteri var. Diğer sandalyeler ise kota uygulanan azınlıklara aitti.

Referandum toplantısında Güney Kürdistan parlamentosunda 24 sandalyesi bulunan Goran ile 6 sandalyesi bulunan Komeleya İslami Partisi katılmadı. Her iki parti de yaptıkları açıklamada "bağımsızlığa" ve "referanduma" karşı olmadıklarını ancak KDP'nin "siyasi bir oyun oynadığını" belirttiler.

Goran ile Komala yaptıkları açıklamalarda "referanduma" ya da "bağımsızlığa" karşı olmadıklarını ancak "KDP'nin referandumu, parlamento ve başkanlık seçimlerini ertelemek ya da yaptırmamak için kullandığını" dile getiriyor. Ancak Goran ile KDP arasındaki kriz 2015 yılında başladı ve hala devam ediyor.

GÜNEY KÜRDİSTAN'DAKİ SİYASİ KRİZ NASIL BAŞLAMIŞTI?

2005 yılında parlamento tarafından, 2009’da da halk oylamasıyla başkan seçilen Mesud Barzani’nin görev süresi 2013 yılında doldu. Ancak, parlamento Barzani’nin görev süresini iki yıl daha uzattı. Uzatma süresi de 19 Ağustos 2015’te dolan Barzani, YNK ve Goran'daki iç çekişmeleri de kullanarak koltuktan kalkmadı.

DAİŞ tehdidi ile birlikte Bağdat ile yaşanan bütçe krizi, siyasi gerilim artınca Mayıs 2014’te yapılan Irak genel seçimlerinde Barzani’nin partisi KDP, kan kaybetti ve Goran (Değişim) Hareketi ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) oylarını arttırdı.

Oy kaybının paniklettiği KDP, 20 Ağustos 2015’ten önce Barzani’nin görev süresinin uzatılmasını dayattı. YNK, Goran ve Komala de görev süresinin uzatılması karşılığında, başkanın yetkilerinin kısıtlanmasını ve seçimin parlamentoda yapılmasını istedi. Ne var ki, KDP buna yanaşmadı.

Ancak bu süreçte daha önce KDP'nin Türkiye ile yaptığı doğrudan petrol anlaşmaları sonrası Irak hükümeti yüzde 17’lik bütçe payını kesti. Böylece ülkede ekonomik kriz başladı ve memur maaşları ödenmedi.

Maaşları ödenmeyen memurların başlattıkları eylemlerde KDP'nin bazı büroları "gizemli eller" tarafından ateşe verildi. KDP'nin eylemcilere yaptığı saldırılarda da en az iki kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi yaralandı.

KDP, bu eylemlerden Goran'ı sorumlu tuttu ve 12 Ekim günü Silêmanî’den Hewlêr’e gitmek için yola çıkan parlamentonun Goran Hareketi’nden olan başkanı Dr. Yusuf Muhammed'i Pirdê kontrol noktasında durdurarak, Hewlêr'e girişini engelledi.

Silêmanî’ye dönmek zorunda kalan Muhammed, “Barzani’nin görevi sona ermiştir, parlamento başkanının değil. Kürdistan’ın başkenti işgal edilmiş durumda. Geçişimi engelleyen bu güçler eğer Şengal’i korumuş olsalardı, şimdi binlerce Êzidî DAİŞ’in elinde esir olmayacaktı” açıklaması yaptı.

Goran ise yaşanan süreci "darbe" olarak nitelendirdi. KDP, hemen ardından hükümette yer alan Goran’ın 5 bakanının da görevin son verdi. Oysa ki 2013 yılında yapılan seçimlerden sonra hükümet kurma çalışmaları 9 ay sürmüş ve ancak Haziran 2014’te hükümet kurabilmişti.

Bundan sonraki süreçte de KDP parlamentonun kapısına kilit vurdu ve Mesûd Barzani de başkanlığı, görev süresi bitmesine rağmen iki yıldır devam ettiriyor.

REFERANDUMA NEDEN ŞÜPHEYLE BAKILIYOR?

Güney Kürdistan'da siyasi partiler ve halk, şu gerekçelerle referanduma şüpheyle yaklaşıyor:

1- Bağımsızlık kararının parlamentoda tartışarak alınması gerektiğini ve bunun yapılmadığı için referandumun bir siyasi partinin kendi çıkarları için kullandığı dile getiriliyor: Meşruiyet sorunu.

Bu gerekçeyi Goran Sözcüsü Şoreş Hacî'nin şu sözleri somut bir şekilde ifade ediyor: "Referandum konusu şahsi, parti ve aile-aşiret çıkarları doğrultusunda kullanılmamalıdır. Bir parti, bir kişi ya da bir ailenin başarısı olarak yansıtılmamalıdır" sözleri dikkat çekiyor.

2- Referandum gündemi başladıktan sonra "bağımsızlık referandumu" diye yola çıkan KDP'nin dışarından (Irak, İran, Türkiye, ABD vb.) gelen tepkiler üzerine "referandum bağımsızlık ilan etme anlamına gelmiyor" manasındaki ifadeleri güvensizliği iyice arttırdı.

3- Irak'ın mevcut anayasasında referandum ve bağsızlığa imkan tanıyan hiçbir maddenin olmaması.

4- Irak ile Güney Kürdistan arasında Irak anayasasının 140'ıncı maddesi kapsamında olan Kerkük, Şengal, Xurmatu, Celawla vb. "tartışmalı bölge"lerde referandumun yapılıp yapılmayacağı yönündeki belirsizlik.

Pirmam'daki toplantıda referanduma bu bölgelerin de dahil edileceği ifade edildi. Ancak gelen tepkiler üzerine KDP yetkilileri uluslararası basına "buralarda referandum koşulları yok" diyerek geri adım atması KDP'nin niyetini sorgular hale getirdi.

Bu gerekçedeki tehlikeye de Komala'nın Irak Parlamentosu Grupbaşkanı Ahmed Hacı Reşid, şu sözlerle dikkat çekiyor: "Bu bölgelerde referandum yapmak çok tehlikeli bir iş, ateşle oynamak gibi. Çünkü eğer o bölgede yaşayan yurttaşlar referanduma cevap vermezlerse bu bölgeler de elden gidebilir. Bu bölgelerin elden gitmesi parlamentoyu kapatan ve referandum talep eden o başkanın sorumluluğundadır"

5- Pêşmerge, Irak ordusu, Haşdî Şabî, DAİŞ gibi güçlerin kontrolünde bulunan "tartışmalı bölgeler"de referandumun nasıl yapılacağı ise başka bir şüphe doğuruyor.

6- KDP'nin referandumu, bölge başkanlığı ve parlamento seçimlerini kazanmak için siyasi argüman olarak kullanacağı ve sembolik bir referandumla halkın milli duygularına hitap edeceği ve böylece seçimler için kullanacağı düşüncesi.

7- Güney Kürdistan yasalarına göre, parlamento seçimleri için 6 ay önceden karar alınıp Yüksek Seçim Kurulu'na bildirilmesi gerekiyor. Bu durumda referandum yapılsa da yapılmasa da parlamento seçimlerinin 6 Kasım'da yapılması hukuken imkansız hale geliyor.

8- Irak, İran, Türkiye, ABD ve Almanya başta olmak üzere birçok ülkeden gelen tepkilere sessiz kalınması başka bir şüphe noktası olmakta.

REFERANDUM NASIL YAPILIR?

İlkesel olarak Güney Kürdistan'daki hiçbir partinin karşı çıkmadığı referandumun gerçekleşebilmesi üzerine iki ana düşünce hakim.

Birinci ihtimal olarak, Güney Kürdistan partileri ve halkının yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde, KDP'nin referandumun siyasi ikbali için kullanması ihtimali öne çıkıyor. Bu durumda KDP'nin Türkiye'ye "referandumun bağımsızlık getirmeyeceği, seçimleri kazanmak için kullanılan bir argüman olduğuna ikna etmesi" ve İran ile Irak'a da "tartışmalı bölgelerde referandum yapılmayacağı" teminatı vererek, gerçekleşebileceği belirtiliyor.

Bunun Körfez'de yaşanan Katar krizi sonrası Türkiye ile İran'ın yakınlaşmasının olumlu etki yapacabileceği ve KDP'nin bazı kalemşörlerinin "AKP, bağımsızlığa karşı değil, sadece 2019 seçimlerinde milliyetçi oylara ihtiyacı olduğu için buna karşı duruyormuş gibi yapıyor" tezini işlenmeye başlandı.

İkinci ve şimdilik zayıf görülen ihtimal de KDP'nin Türkiye, İran ve Irak'ın tehditlerine karşı, Güney Kürdistan'ın diğer partilerinin taleplerine kulak vermesi ve referandumdan önce demokratik bir ortamda parlamento seçimlerini gerçekleştirmesini öne alarak, referandum kararını güven tazelemiş olan parlamentoda alması senaryosudur.

İkinci ihtimalin tercih edilmesi durumunda diğer parçalarda yaşayan Kürtlerin de Güney Kürdistan halkının vereceği her türlü karara destek vereceği ve bunun ulusal birlik ve belki de akabinde gelişebilecek bir Kürt Ulusal Kongresi için büyük bir zemin oluşturacağı görüşü öne çıkıyor.

REFERANDUM NASIL GERÇEKLEŞEBİLİR?

Kürdistan Bölgesi'nde şu anda birçok parti KDP'nin, salt kendi iktidarını kurumsallaştırmak için öncelediği referandum gündemini aşma noktasında ciddi sorunlar yaşıyor. Başta YNK olmak üzere siyasi partiler, mevcut haliyle referandumun gerçekleşmeyeceğini, gerçekleşse bile bağlayıcılığının olmayacağını dile getirmenin partilerine zarar vereceği görüşünde.

Ancak başta Ortadoğu'nun mevcut siyasi atmosferi Kürt halkı ile birlikte yaşadığı halklara büyük fırsatlar ve imkanlar sunuyor. Kürt halkının kaderini belirleme için -ki bu bağımsızlık, federasyon, otonomi ya da farklı şekilde olabilir- yakaladığı fırsatlar bir partinin ihtiras, iktidar ve ticari anlaşmalarının kurbanı mı olacak, sorusu temel gündem olmakta.

2013 yılında önemli adımlar atılan Kürt Ulusal Kongresi için kimi adımların atılması bile başta Güney Kürdistan'ın içine girdiği ekonomik, siyasi ve toplumsal darboğazdan kurtulması için büyük katkı sunacağı gibi, referandum için de Kürtlerin taleplerinin "tek ses" olarak dünyaya hakırılması için güçlü bir zemin oluşturacaktır.

Bir partinin güncel hegemonik siyasetinden arındırılmış bir referandumun dünya kamuoyundaki yankısı ve ağırlığı da çok daha güçlü bir şekilde karşılık bulma imkanına kavuşmuş olacak.

Aksi taktirde KDP'nin mevcut tavrını sürdürerek, girişeceği bir referandum Güney Kürdistan için yeniden başa dönülecek bir sürecin kapılarını açma tehlikesini de barındırıyor.