GÖRÜNTÜLÜ

Cesaret ve kararlılığın simgesi: Aljîn

Aljîn, zeytin bahçesini yeşertirken özgürlük mücadelesine katıldı. Cesareti ve kararlılığı ile bilindi, iradesiyle ölümsüzleşti...

ALJÎN GÎVARA

Halep'te 1997 yılında doğan şehit Aljîn Gîvara, ailesi tarafından ismiyle büyük bir anlam ve sembolizm taşıyan Tanrıça Zenobia ile özdeşleştirildi. Zenobia, eski Mezopotamya kökenli bir tanrıça olarak, özellikle savaş, cesaret, bereket ve kadınların gücü ile ilişkilendirilir. Halep gibi tarihi ve kültürel olarak derin bir geçmişe sahip bir şehirde doğmuş olması, Aljîn'in varoluşuna da bu mitolojik figürün yansımasını getirdi. Aljîn Gîvara’nın isminin arkasında yatan Zenobia'nın sembolizmi, onun yaşamı ve kişilik özellikleri üzerinde derin bir etki yarattı. Zenobia, hem cesur bir savaşçı hem de kadın değerlerin temsilcisi olarak bilinir. Aljîn’in kişiliğinde cesaret, bağımsızlık ve mücadeleci bir ruhun varlığı dikkat çekiyor. Kadınların güçlenmesi ve eşitlik mücadelesi, Aljîn’in yaşamında ve savaşımında belirleyici faktörler oluyor.


Suriye krizinin patlak verdiği 2011 yılı, birçok topluluk için değişim ve mücadele döneminin başlangıcını simgeliyordu. Bu dönemde, gençlerin ve kadınların aktif rol oynaması, toplumsal direnişin ve özgürlük mücadelesinin önemli bir parçasını oluşturdu. Şehit Aljîn Gîvara, Yekitiya Xwendekarên Kurdistan (YXK) içerisinde aktif yer aldı. Genç bir kadının cesaret ve kararlılığıyla o dönemdeki gelişmelere duyarsız kalmadı.

2012-2013 yıllarında, Aljîn Gîvara, Halep’in Şêxmeqsûd ve Eşrefiye mahallelerinde direnişin ön saflarında yer aldı. Bu mahalleler, çatışmaların yoğun olduğu ve direniş hareketlerinin merkezi haline geldiği mekânlardı. Aljîn, buradaki mücadelelerde cesur duruşuyla dikkat çekti. Hem halkın direnişine destek sağladı hem de toplumsal dayanışmayı güçlendiren etkinliklerde yer aldı. 
2014 yılında Efrîn'e dönen Aljîn, bu dönemde cinsiyet eşitliği ve kadınların özgürlük mücadelesinin daha çok ön plana çıktığı bir ortamda yeni görevler üstlendi. Efrîn, direnişin simgesi haline gelmişti ve Aljîn, sabotaj eğitimi alarak bu alanda kendini geliştirmeye yönelik adımlar attı. Eğitimi onu pratik sahada güçlü sonuçlar elde edebilen bir sabotajcı haline getirdi. Eylemleri, sadece askerî açıdan değil stratejik olarak da önemliydi ve direnişin özünü oluşturan yaratıcı taktiklerin bir parçası oldu.

Şehit Aljîn’in annesi Emine Reşit Yusuf (57), 1 Eylül 2016 tarihinde şehit düşen kızı Aljîn Gîvara’ya (Zenobiya Ehmed Xilo) ilişkin konuştu.

'İYİ, DUYARLI BİR İNSAN OLMAYA ODAKLIYDI'

Emine Reşit Yusuf, Aljîn Gîvara’nın çocukluğunu şu şekilde anlatıyor: "Aljîn, hareketliydi fakat insanı yoran bir çocuk değildi. Aljîn’den bir yaş büyük bir kardeşi vardı. Zaten yaklaşık bir yıl arayla YPJ’ye katıldılar. İkiz gibilerdi. Birbirlerinden ayrılmazlardı, bağları çok güçlüydü. Aljîn, çevresine duyarlı bir insandı. Çevresine duyarlı olduğu kadar iyi bir insan olmak için kendisini de duyarlı bir şekilde yetiştirmeye çalışırdı. Özenliydi. Kendisini de severdi, çevresini de bir o kadar severdi. Dolu dolu yaşamayı severdi. Bir anını boş geçirmeyi tercih etmezdi. Macerayı severdi. Soru sormayı, yeni bir şeyler öğrenmeyi isterdi. Durmak bilmez bir kişiliğe sahipti. 
Ailesine bağlıydı. Saygılı bir kişiliğe sahipti. Beni ve babasını da çok severdi. Daha küçük yaşlarda toplumsaldı. Mahallede sevilirdi, arkadaşlarıyla da arası iyiydi. Bedeni küçüktü fakat yüreği büyüktü Aljîn’in. Merakı, soruları yaşıtlarına göre daha farklıydı. Biri hasta düşseydi yardıma koşardı. Öyle şefkatli bir insandı.”

'DOĞRU YOLDA İLERLEDİ'

Emine Ana, okul yıllarını şu sözlerle dile getiriyor: “Başarılı bir öğrenciydi. Öğretmenleri tarafından sevilir sayılırdı. Bir gün okula gitmezse ya bir arkadaşı ya da bir öğretmeni gelir sorardı. Liseye kadar sınıfında birinciydi. Okul dışında verilen eğitimlerin dışında özel kurslara da gitmezdi. İmkânlar doğrultusunda hareket ederdi. Ona rağmen hep birinci olurdu. Öğretmenleri, Zenobiya’nın güzel bir geleceği olacak’ derlerdi. Öyle de oldu. Doğru yolda ilerledi, özgürlük uğruna şehadete ulaştı.

'EVİNDE KURDİSTAN’I YAŞATIYORDU, ÖNDERLİĞE ÇOK BAĞLIYDI'

Önderliğe yazılan şarkıları sürekli söylerdi, hevalleri anlatan şarkılar söylerdi. Hevaller evimize geldiğinde, ‘Aljîn, sen evde Kurdistan’ı kurmuşsun’ derlerdi. O küçük yaşta Önderliğe çok bağlıydı. Şarkılar dilinden düşmezdi, o şarkılar yaşam kaynağı olmuştu.”

‘YOLUN AÇIK OLSUN DEDİK, ELLERİMİZLE UĞURLADIK'

Emine Ana, Aljîn'in 2011 yılında bir aylık katıldığı öz savunma eğitiminin ardından Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne katılma kararı aldığını anlatıyor:
"Ben ve babasına eğitime gitme isteğini paylaştı. Biz de önünde engel olmadık. Ellerimle tüm hazırlığını yaptım ve evden uğurladım. İlk kez evden bu kadar uzakta kalmıştı ama biliyordum emin ellerde, içim rahattı fakat anne yüreği, aklımdan da çıkmıyordu. Bir aylık eğitim ardından eve döndü. Hem gördüğü eğitimden hem de ortamdan çok etkilenmişti. Sürekli oradaki arkadaşlarını anlatır dururdu. Bir süre sonra Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne katılmak istediğini söyledi. Ben ve babası, yolun açık olsun, dedik. Aljîn’imi ellerimizle uğurladık.”

‘SON BULUŞMADA YÜZÜNDEN GÜLÜCÜKLER EKSİLMİYORDU’

Aljîn’in Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne katılımının ardından ilk kez 8 Mart 2011'de görüştüklerini söyleyen Emine Ana, şöyle devam ediyor: "Gördüğümde heyecanlanmıştım ve ağlamıştım. Gülerek beni köşeye çekti, 'ağlama' diyerek gözyaşlarımı silmişti. Kızımı kendim uğurlamıştım fakat ilk karşılaşmamız duygusal bir ortamda geçmişti. Son görüşmemiz de şehadetinden bir hafta önceydi. Köye gelememişti. Efrîn merkezdeki bir akrabamızın evine gitmişti. Telefonla ben ve babasıyla konuştu ve yanına gittik. O gün çok mutluydu. Yüzünden gülücükler eksilmiyordu. Sanki ayrılık vaktinin yakınlaştığını hissedercesine her bir köşede fotoğraf çektik."

Aljîn’in şehit düştüğü gün yüreğini büyük bir sıkıntı kapladığını söyleyen Emine Ana, o günü şöyle anlatıyor: "Cuma günüydü. Evimizde oturuyorduk. Oğluma, kalk, zeytin toplamaya gidelim, dedim. Araziye çıktık. Zeytin toplama başladık. Zeytinleri toplarken sürekli ağlıyordum, kendi kendime Aljîn’le konuşuyor gibi konuşuyordum. O zeytinleri Aljîn’e hazırlıyordum. Zeytinlerimizi topladık, evimize döndük. Bulaşıkları yıkayacaktım, yıkamaya elim varmıyordu. İçimde kötü bir his vardı. Kapıya çıktım. Bir süre komşuların yanında oturdum, içimdeki sıkıntı yine geçmedi. Eve döndüm, hâlâ o belirsiz olan sıkıntı yüreğimi kaplamıştı. Kapı çaldı ve bir grup insan toplanmıştı. Artık ikna olmuştum. Biri şehit düşmüştü ama hangi kızımdı bilmiyordum. Aljîn şehit düşmüş, dediler.”