'Kürdistan’ı kurma hakkı tüm parçaların ortak kararı olmalı'

Güney Kürdistan’daki referandumu sürecini değerlendiren KNK Yürütme Konseyi Üyesi Dr. Kamuran Berwarî, “Güney’in bağımsızlık talebi büyük Kürdistan’ın önündeki en büyük engel olacak" dedi.

Uzun süredir ulusal birlik çalışması faaliyeti içinde bulunan Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Yürütme Konseyi Üyesi Dr. Kamuran Berwarî, yürüttükleri diplomasi, ulusal birlik ve konferans ile referanduma ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Güney Kürdistan bağımsızlık referandumunun KPD’nin kararı olduğunu ve bunun içinde Erdoğan’ın da bulunduğunu savunan Berwarî, referandumunun birleşik Kürdistan’ın önünde engel olacağını söyledi. Ortadoğu’daki gelişmeleri de değerlendiren Berwarî sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

*Uzun bir süredir ulusal birlik çabası içindesiniz. Duran, aksayan ve yeniden başlayan çalışmalarınız hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Yeni sistemimiz eskisi gibi değil. Bizler her 5 konferansı da birlikte yürütüyoruz. Kuzey, Rojava, Bakur ve Rojhilat konferansları ile Avrupa’daki konferans çalışmalarımız devam etmekte. Önceki konferanslarımızın katılımı sadece Kürtlerden oluşuyordu fakat şimdiki konferanslarımıza Kürdistan’daki tüm halklar, inançlar ve renkler katılım sağlayacak.

 *Geniş katılım gerekçesini biraz açar mısınız?

Kürtler yaşadıkları her parçada demokratik ulus çerçevesinde çalışma yürütürken aynı zamanda diğer halkları da kendisi ile birlikte mücadeleye katmakta. Örneğin Rojava’daki konferansımıza iki aylık bir süre var ve bizler Rojava’daki tüm siyasi partiler, inanç kurumları, aydınlar, sivil toplum örgütleri ile olabildiği en geniş katılımı sağlamak için çalışıyoruz. Her kanton kendi içinde panel ve organizasyonlarla ortaklaşacak ve nihayetinde Rojava’nın ulusal birlik rengi ortaya çıkacak.

*İlk konferansa katılmayan bazı siyasi partiler vardı. Bu partilerin de katılımı yönünde çabalarınız sürüyor mu, yeni bir gelişme var mı?

Konferansa katılmayan partilerin tek argümanı bu konferansın ‘KCK’ye, PKK’ye ve Kuzey Kürdistan’a bağlı olduğu’ idi. Fakat bu doğru değil Çünkü PKK, PAJK ve PYD de diğer 60’a yakın Kürt partisinin katılım gösterdiği gibi bu konferansta yerlerini almıştır. Tüm sol, sağ, dini ve diğer programları olan partiler özgür bir şekilde KNK’ye üye vermekte. Katılım sağlamayan bu partilerin ikinci konferansa katılması için tekrar görüşmeler yaptık, birçoğu da katılacakları yönünde hazırlık yaptıklarını ifade etti. İlişkilerimizi geliştirdik, kapımız tüm bu partilere açıktır. Son dakikaya kadar da ulusal birlik ve ulusal kongre için çalışmalarımızı bu partilerin katılımı sağlaması için sürdüreceğiz.

 *Ulusal kongreye katılmayan partilerin muhakkak kendilerine göre kırmızı çizgileri var. Bir de parçalanmış Kürt ve Kürdistan gerçeği var. Acaba partiler kendi öncelliklerini halkın önceliklerinden üstünde mi görüyor, neler söyleyebilirsiniz?

Bizim için Kürt ve Kürdistan halkının öncellikleri önemlidir. Bir parti, bir bölge ya da bir köy Kürt halkını temsil edemez. Örneğin Alevi halkımızın kendine özel bir diyaneti var, fakat Kürt halkının tümü değildir ya da Soran, Hewreman, Behdinan bölgeleri yalnızca Kürdistan’ı ifade edemez. Yine Êzidî halkımız çok özel ibadet biçime sahiptir. Tüm bunlar Kürt ve Kürdistan’ın bir parçasıdır. Hepsini kapsayamaz. Dolayısıyla Kürdistan’da tüm ulusun çıkarları kişi, aile ve parti çıkarlarından üstün olmak zorundadır.

Bizim için kırmızı çizgi ‘ulusa ihanet’tir. Eğer ulusun çıkarına karşı kimi işler ve ilişkiler geliştiriliyorsa bu bizim KNK olarak kırmızı çizgimizdir. Ulusa ihanet ne demek? Eğer bir parti veya grup veya kendini Kürdistanî olarak gören herhangi kişi veya kurumun düşmanın hizmetine girmesidir. Kürt ve Kürdistan’ın çıkarına olmayan işler yapmak ve Kürt ulusal birliğin önünde engel olmak ulusa ihanet anlamına gelir. Şuanda bir aile veya bir partinin tüm Kürdistan’da egemen olmaya çalışması, çıkarlarını Kürt halkının çıkarlarından üstün görmesi kabul edilemez ve bir hastalıktır.

Başur’da bu hastalık mevcut. Yine Rojava ve Bakurê Kürdistan’da bunun uzantıları var. Çünkü o partiler yalnızca bir parçanın özgürlüğü için Kürt özgürlüğünün bedenine bir hastalık gibi yerleştiler. Yapılması gereken, özgürlük, demokrasi ve halkın çıkarları için mücadele etmek iken yaptıkları sadece kendi aile ve parti çıkarlarına hizmet olmakta ve nihayetinde de ulusal birlik çalışması yapanları da günahkâr ve suçlu olarak addetmekteler.

*Dört parçayı bilen ve Güney siyasetine hakim birisiniz. Bahsettiğiniz ailesel ve partisel çıkar ilişkileri Kürdistan halkına nasıl yansıyor. Yeterince anlaşılmış mıdır?

Birkaç ay önceki toplantılarımızda, Kerkük’te, Tuzhumartu ve diğer yerlerdeki toplantılarımızda bu açığa çıktı. Halk tüm bu gerçekleri görüyor. Halkın çoğunluğu bize daha önce KNK’ye katılmayan partilerin –ki bu partiler KNK’ye gelmeyerek düşmana hizmet ediyorlar’  bir daha KNK’ye katılmaması yönünde bir kırmızı çizgi oluşturmamızı istiyor. Halk özellikle Başûr’da 27 yıllık mücadele ile elde edilmiş Kürt kazanımlarına adeta el koyan kimi partilerden oldukça rahatsız. Bu partiler ile halk arasından bir uzaklık var ve bu günden güne de artmakta.

Başûr’da en büyük sorun partilerin zihniyetidir. Başûr’da 60-70 yıllık partiler var fakat yalnızca bir ya da iki parti başkanı değiştirebilmiş. Kendi içlerinde ve sistemlerinde onlarca yıla rağmen parti okullarını ve anlayışını ve buna bağlı olarak demokrasini oluşturamayan bu partiler şüphesiz Kürdistan’a demokrasi adına bir şey de veremezler. Ya da 60-70 yıllık bir parti eğer Başûr için bir siyasi proje geliştirememiş ise Kürdistan’ın diğer parçaları için de bir alternatif geliştiremez ve çalışma yapamaz duruma gelir. Maalesef Başur’daki partiler ne idari ne siyasi ne de askeri anlamdaki işlerinde herhangi bir başarı sağlamış değiller. Bu yetmezmiş gibi bir de Kürdistan’ın diğer parçalarında kendilerine benzer kopya partiler yaratarak Kürt ve Kürdistan mücadelesi önünde de büyük engel oluşturmaktalar.

Ulusal birliğe gelmeyen bu partiler genelde Erdoğan’a bağlı olarak ve ondan cesaret alarak çalışma yürütüyor. Neden? Çünkü bizim 21 ilkemizin ilk maddesi her şeyden önce ulusal çıkarın esas alınmasıdır. Ama bu partiler bu ilkenin hiçbir şekilde yanına dahi yaklaşmıyorlar tamamen kendi aile ve parti çıkarları temelinde hareket ediyorlar. Bu 21’inci yüzyıl aklı değil, bu ortaçağ aklıdır.

 *Güney’in referandum kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Zaman ve süreci dikkate aldığınızda neler söylemek istersiniz?

Referandum için ‘Evet’ demenin yanlış olduğunu ifade ettik. Bizim daha genel olarak Kürdistan’ın bağımsızlığına ‘Evet’ dememiz gerekir. Güneyin durumuna ilişkin şunları belirtebilirim; birincisi Güney Kürdistan partileri 1921’den bu yana Kürdistan için önemli bir kazanım elde edememişlerdir. 1921’den 1970 yılına kadar geçen 50 yıllık süreçte ancak çok zayıf bir otonomi sağlayabildiler. Bu da kâğıt üzerinde kaldı. 1974’te de bir komplo geliştirildi Kürtlere karşı ve ondan sonra mücadele sekteye uğradı.

İkincisi görece bir siyasi programa sahip olan parti KDP’dir. O da Güney Kürdistan’daki tüm siyasi durumu geri götürmüş durumda. Kürdistan parlamentosunu, ekonomisini ve tüm kurumlarını ele geçirmiş, yine Kürdistan askeri güçlerini birçok parçaya bölmüş durumda. Kendilerini yakın olmayan herkesin bir adım bile atmasına engel oluyorlar, sivil toplumu neredeyse iradesiz bırakmış durumda. Tüm medyayı kontrol altına almış, yazar- çizer herkesi tutukluyor ve hatta öldürüyor. Tüm bunları yapan bir siyasi yapı nasıl olur da bağımsız bir Kürdistan’dan bahseder. Güney Kürdistan’daki bağımsızlık talebi büyük Kürdistan’ın önündeki en büyük engel olması nedeniyle ortaya atılmış bir durumdur. Bugün kimse iki köy, iki şehir ya da iki buçuk şehir üzerinden Kürdistan’ı kuracağım diyemez.  Çünkü Başûr’daki milletvekilleri tüm Kürtlerin vekili değil. Ya da sadece Kuzey’dekiler, Rojava’dakiler ya da Rojhilat’takiler bunu diyemez. Bu tüm Kürdistan’ı ilgilendiren bir durumdur. Kürdistan’ı kurma hakkı tüm parçalardaki herkesin ortak kararı ile bu gerçekleştirilecektir. Diyelim bugün burada bir Kürdistan kurdunuz, yarın diğer parçadaki özgürleşmenin adı ne olacak?

* Şöyle sürdürelim o zaman; Güney’in bağımsızlığı olursa, nasıl bir durum ortaya çıkacak?

Birincisi, Güney referandumunun yapılmasına nerede karar verilmiştir? Yalnızca birkaç siyasi partiden oluşan ve başını KDP’nin çektiği bir referandum kararıdır. Bu grup ile alınan karar Güney Kürdistan halkının iradesini temsil etmiyor. Çünkü Güney’de 49 siyasi parti mevcut. 4 tane parti getiriyorsun ki bunların yarısı da bu karardan memnun değil, peki nasıl buna karar veriyorsun?

İkincisi, Kürdistan’ı kurmak isteyenlerin ilk yapacakları şey, büyük Kürdistan için temel ortak prensip belirlemeleri gerekir. Toplumsal, siyasi, askeri ve ekonomik bir zemin ile ulusal bir payda hazırlaması gerekir. Ondan sonra ulusal bir diploması ile Bağdat’ı, Avrupa’yı, ABD’yi, Rusya’yı ve İran’ı ikna edecek bir düzey ve tüm Kürtlerin haklarını savunacak dünyada bir ortak payda sağlamak zorundadır. Peki Başûr’de bunun öncülüğünü yaptığını düşünen KDP, bunları yapmış mıdır? Hiçbirini yapmamıştır. Bu referandum kararı yıkımdır, Kürtlerin malwêran’idir (ev barkın, yuvanın yıkılması). Bu karar siyasi intiharın kararıdır.

* Barzani referandumun yapılacağı yönünde kararlılığını yineledi. Bundan sonra ne olur?

Referandumun yapılması durumunda 140’ıncı madde kapsamındaki yerler ki buralar Başûrê Kurdistan’ın yüzde 52’sine tekabül ediyor, buralar elden gitmiş olacak. Bunun sorumlusu da KDP olacaktır. Kürdistan’ın her dört parçasındaki 60 milyon Kürt bunun hesabını KDP’den soracak.

Şunu iyi anlamak gerekir, referandum kararının amacı Kürdistan’ın bağımsızlığı değil, Kürt devletinin olması değil ve bizde referandum da gerçekleşmeyecek. Olmaması durumunda da “Biz Kürdistan’ı kurmak istedik ama şunlar şunlar bırakmadı” diyecekler ve böylece bu fırtınayı halkın üzerine atacaklar. Referandumun olması ile birlikte eğer hayrı oyları fazla çıkarsa ve bu durumda 140’ıncı madde kapsamındaki yerler Kürtlerin elinden çıkarsa ya da Kürtler bir saldırı ile karşılaşırsa o zaman da “Sizler istediniz” diyerek yine halkın boynuna atacaklar bunu.

 

Tüm bunların ötesinde Kürt devletin ilanından önce diktatörlük alametlerini sergilemişlerdir. Çünkü buradaki referandum planı Erdoğan ve AKP’nin projesidir. Bu projenin arkasında Türkiye var, bu proje ile yaratılacak Güney Kürdistan devletinin büyük Kürdistan’ın önüne engel olması sağlanmak istenmektedir. Türkiye büyük Kürdistan’dan neden korkuyor? Çünkü her dört parçada Sayın Öcalan’ın fikirleri KCK sistemi ile hayat bulmaktadır. Bu felsefenin kabul edildiği yerlerde Kürtlerin zihni özgürleşmiştir. İşte Türkiye bu özgürleşen Kürt zihninden korkmaktadır, egemenliğine karşı bir tehlike olarak görmektedir. Bu yüzden Başûr ve Rojava’nın birleşmesi ve Akdeniz’e ulaşmasını engellemek, Bakur ve Başûr arasındaki sınırların kalkmasını engellemek, her dört parçada bir konfederal sistem gelişmesinin önüne geçmek için Türkiye, Güney’deki bazı siyasi güçleri referandum cehennemine çekti. Referandum tüm Kürtler için zararlı olduğu kadar en çok da KDP için zararlıdır.

*Çözüm olarak neyi öneriyorsunuz?

Kürtlerin çaresi tüm Kürtlere ulaşmaktır. Neden bugün KDP, YNK, Goran ve diğer parçalardaki Kürt partilerinin kapısını çalıyoruz, çünkü hiçbir tek parti Büyük Kürdistan’ın özgürlüğünü sağlayamaz, tek bir siyasi parti ile bir sistem inşa edilemez, tek bir parti devlet kuramaz, tek bir parti kendini savunamaz. Kürdistan devrim tarihi açığa çıkardı ki ne Kürdistan’ın bir parçası, ne bir bölgesi ne bir şahsı ne de bir tek partisi özgür ve büyük Kürdistan’ı kuramaz. Kürt ve Kürdistan düşmanının korkusu nedir? Kürdistan’da ortak bir halk, ortak bir dil, ortak bir kültür, ortak bir coğrafya ve ortak bir diplomasi ile ortak bir gelecek var. Birçok konuda biz Kürtler birlik olmuş durumdayız. Kürtlerin zihninde sınırlar kalkmış durumda fakat bazı Kürdistan partileri özellikle de KDP, Sykes-Picot sınırlarının daha da güçlendirmektedir. Rojava sınırında açtığı hendeklerle bu yüzyıllık parçalanmayı daha da derinleştiriyor.

Biz KNK olarak tüm partilerle konuştuk ve şunu söylüyoruz; KDP’nin Kürtlerin tarihi kazanımlarını heba etmesine izin vermeyin.